Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından 2018 yılının Ocak Ayında Dolmabahçe Sarayı Süfera Salonu’nda restorasyon çalışması başlatıldı.
Yaklaşık 1,5 yıldır büyük bir titizlikle yürütülen çalışmalar esnasında ilginç bulgulara rastlandı.
Bulunan parça ve numuneler Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından koruma altına alındı.
Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlı Dolmabahçe Sarayı’nın Süfera Salonu’nda devam eden restorasyon çalışmaları aynı zamanda ilklere sahne oldu. Sarayda büyükelçilerin ağırlanması için kullanılan odada yürütülen çalışmalarda keşfedilen malzeme ve teknikler ise literatüre geçti.
Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi farklı dönemlere tanıklık eden ve her dönemde farklı yapı malzemeleri kullanılan salonda özgün teknik ve malzemeye ulaşmak için titiz bir çalışma yürütüldü.
Bu kapsamda aylarca süren Ar-Ge çalışmaları ve denemeler şaşırtıcı sonuçlar elde edilmesini sağladı.
Bunlardan ilki ve en önemlisi salonun duvar ve sütunlarına porselen görünümü veren ve restorasyon ekibinin “parlatılmış kurşun beyazı” olarak adlandırdığı teknik. Dolmabahçe Sarayı’nın en gösterişli salonlarından biri olan Süfera’da fark edilen geleneksel yapı malzemelerinden biri de “marmorino sıva” oldu.
Duvar üzerinde mermeri andıran desenlere sahip olan sıvaya uygulanan bezir yağı, balmumu ve reçineli boya tekniği de ilk defa bu çalışmada bulunan yapım tekniklerinden oldu.
Restorasyon çalışmaları esnasında bulunan numune ve parçalara ilişkin açıklama yapan Milli Saraylar İdaresi Başkanı Dr. Yasin Yıldız, şunları söyledi:
"Burada yapılan çalışmalarda 1917 yılında yapılan küçük kapsamlı bir tadilata ilişkin notlar buldu arkadaşlarımız. Restorasyon işleri bu tür sürprizlere her zaman açık. Bu not bizim için oldukça ilginç. Çünkü 1917 yılına ait bir not. Yani Birinci Dünya Savaşı tüm hızıyla devam ederken Dolmabahçe Sarayı’nda da bir takım tadilatların yapılmış olduğunu biz burada bulduk. Döşeme altından çıkan bir not.
2018 yılının Ocak ayında burada çalışmalar fiili olarak başlamıştı. Yaklaşık 1.5 yıl kadar da bir çalışmamız oldu. Tabii restorasyon işleri her zaman sürprizlere açıktır. Az önce ifade ettiğim gibi bu sürprizleri de burada yaşıyoruz."
Süsleme çalışmaları yapılırken 1852 yılına ait orijinal ustaların imzalarının bulunduğunu ifade eden Yıldız, “Bu çok kıymetli. Bu saray 1853 yılında tamamlandı. 10 yıllık bir inşaatın altından 1843-1853 yılları arasında. Ve 1852 yılındaki imza bu araya ait ilk imzalardan bir tanesidir. Hatta şuan kayıtlı olan ilkidir. Çünkü 1853 yılında tamamlandıktan sonra Kırım Harbi nedeniyle saray açılamadı. Harbin tamamlanmasının ardından 1856 yılında saray açıldı. Demek ki bu bulunan imza da saraydaki bir tezyinata ait bulunan bugüne kadarki ilk imza olduğunu söyleyebiliriz" dedi.