İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde konuşan Erdoğan, Filistin, Keşmir, Arakan ve Türkistan’daki zulümlere dikkat çekip Müslümanlardan seslerini yükseltmesini istedi: Biz bunlara nereye kadar sessiz kalacağız? Elimizle müdahale etmezsek dilimizle müdahale etmezsek o zaman kalbimizden buğzetme mecburiyetimiz, yok mu?
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sosyal İşler Bakanları Zirvesi’nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a sert tepki gösterdi: Bugün dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan Müslümanlar, maalesef güçleriyle orantılı siyasi etkiye, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeyine sahip değiller. İnsanlığın bugünkü gelişmişlik seviyesinin temelleri, İslam coğrafyasında atılmış olmasına rağmen Müslümanların günümüzde yaşadığı sıkıntıların sebeplerini iyi düşünmeli, analiz etmeli ve çözüm yolları üretmeliyiz. Aksi taktirde sadece şikayet etmekle sadece dövünmekle sadece konuşmakla bir yere varamayız. Hele hele çareyi başkalarından beklemekle elde edeceğimiz hiçbir şey olmaz.
İSRAİL’İN HOYRATLIĞI ADETA TEŞVİK EDİLİYOR
Kudüs’teki ve onun ayrılmaz bir parçası olan Filistin’deki durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor. İsrail’in hak, hukuk, adalet, insanlık tanımayan tavrı, bölgedeki krizi Müslümanlar aleyhine sürekli derinleştiriyor. Bugün artık sokaklarında masum genç kızların, babaların, annelerin, ihtiyarların, çocukların, gençlerin İsrail tarafından alenen infaz edildiği, acımasızca öldürüldüğü bir Filistin fotoğrafı ile karşı karşıyayız. Üstelik İsrail’in bu hoyratlığı Batı ülkeleri ve büyük bir üzüntü ile belirtmek isterim ki kimi Arap devletleri tarafından adeta teşvik ediliyor.
DAHA ÇOK DAYAK YERİZ
- Aynı şekilde Keşmir, Arakan ve Türkistan başta olmak üzere pek çok yerde Müslümanlar aleyhine gelişmeler yaşanıyor. Batı ülkelerinde giderek yaygınlaşan İslam ve Müslüman düşmanlığı da bir başka önemli sorun. Camilerimize saldırıyorlar mı? Saldırıyorlar. Müslümanlar görüldüğü yerde öldürülüyor mu? Öldürülüyor. Biz bunlara nereye kadar sessiz kalacağız? Eğer bunlara biz, ses çıkarmazsak elimizle müdahale etmezsek dilimizle müdahale etmezsek o zaman kalbimizden buğzetme mecburiyetimiz, sorumluluğumuz yok mu? İşte bunları yapmadığımız sürece biz daha çok dayak yeriz.