Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bazı temaslarda bulunmak ve bu yıl kendisine verilmiş prestijli Chatham House Ödülü törenine katılmak üzere Londra'ya giderken uçakta gaztecilerle görüştü. Gazetecilerin Kürt sorununda gelinen noktadan yeni anayasa ve son zamanlarda yaptığı atamalara yönelik eleştiriler gibi çeşitli konulardaki sorularına cevaplar verdi.
Gazetecilerin sorduğu sorular ve Gül'ün cevapları:
Baştan beri iyimserim. İyi şeyler olacak demiştim zaten. Fakat bu işler kısa sürede hallolacak işler değil. Süreç önemli, anlayış önemli. Sabır... Taşla, silahla, terörle bir yere varılamayacağını herkes gördü. Görmeyenler de görür. Dünya da, Avrupa da gördü bunu. Bu sürece katkı sağladıkları için suçluluk hissediyorlar. Avrupa kendisine çeki düzen veriyor.
Halk da gördü. Türkiye büyük olgunluk kazandı. Tabii bu durum teröre bulaşanları hayal kırıklığına sevk ediyor. Önünüzde bir yanlış varsa, düzeltilebilmesi için karşınızdakine fırsat vereceksiniz. Bu, silahla olmaz. Çok boyutlu bir mücadele biçimi var. Bakın, dağdaki insan ne sağlıklı düşünebilir, ne de sağlıklı bir değerlendirme yapabilir.
Bu konu uzmanların ilgi alanına girer. Güvenlik ve istihbaratla ilgili, devletin bu işlerle görevli uzmanları var. Onlar gereğini yaparlar, zaten yapıyorlar.
Öyle değil. Terör, silah ve şiddet kesinlikle aradan çıkacak. Herkes şunu bilmeli: dağdaki insan sağlıklı düşünemiyor. Farkına varmadan kullanılıyor, kullanılabilir. Onun bu yoldan vazgeçmesinde de yol göstericiliği biz yapacağız.
Taksim'deki bomba bir şeyi deşifre etti. Ne olursa olsun, hiç kimse, içeride veya dışarıda bu işleri tolere etmeyecek. Allah'a çok şükür ki, orada herhangi bir insan kaybı olmadı. Bunun da nereyle irtibatlı olduğu ortaya çıktı işte... Terörü ortadan kaldırmak için birtakım imkanları kullanmak gerek, bu muhakkak ki, kararlı biçimde devam edecek. Teröre bir gerekçe yok ki Türkiye'de. Reform sürecine bağlı olarak yapılacak çok şey var.
İçlerinde Türkçe bilmeyen varsa tabii ki dilinde yapacak. Ama mahkeme, mücadelenin parçası haline getirilmemeli. Hakimler, kendi vicdan ve kanaatleri ile bakacak.
Artık Irak topraklarında silahlı bir gücün olmaması gerektiğini herkes görüyor. Herkes ders almalı. Bu işin sonu yok. Silahlı mücadele ile devam etmek mümkün değil. Ne pahasına olursa olsun, Türkiye bu konuda kararlı.
Elbette, cesur liderlik var Türkiye'de... Konuların ve sorunların üzerine gitmekte kararlıyız. Bunu görüyorsunuz zaten.
Ben çok ümitliyim. BM genel kurulunda bana 'eskiden Avrupa'nın hasta adamıydınız, şimdi en sağlıklı adamısınız' dediler. Ben niye ümitli olmayayım?
Bakın biz Kürtçe televizyon olsun mu olmasın mı diye tartışmaya açsaydık, vatan bölünüyor tartışmaları çıkar ve biz o televizyonu açamazdık. Bazı şeyleri tartışmadan yapmak lazım. Maksimalist tavır reaksiyon doğurur. Sen hepsini birden halledeceğim dersen, öteki de hepsine birden karşı çıkar. Tepki doğurur. Doğru olanı, ilkeli ve kararlı olarak yapmak lazım.
O mesele ölmüş de değil donmuş da değil. Biraz sessiz gidiyor bazı şeyler. Rusya'nın Medvedev önderliğinde başlattığı bir girişim var. Yakında Kazakistan'da toplantısı olacak. Bu olaya bütüncül bakmak lazım. Kalıcı çözümler ancak o zaman olur.
Yeri geldiğinde oluyor. Resepsiyonlar oluyor. Gidip gelmeler oluyor.
Tek yanlı bakıyorlar. Yeteri kadar bilgilenmeden değerlendirme yapıyorlar. Bu konuda bana haksızlık yapılıyor. Ben Anayasa Mahkemesi'ne iki asil üye atadım. Biri asker, biri sivil. Kalifikasyonları, tahsillerine bakarak yaptım bu atamaları. Oraya atadığım iki üye, yurt dışında doktora yapmış, her bakımdan katkısı olacak insanlar. Önemli olan; atadığınız kişi partizanlık mı yapacak, bağımsız, dürüst, objektif kararlarla mı hükmedecek? Tüm atadığım adaylara çok dikkat ediyorum. Ben hiç kimsenin eşini, hanımını takip etmiyorum. Siyasete bulaşıp bulaşmadıklarına bakıyorum. Herhangi bir partiden aday olanları çok değerli bile olsalar atamıyorum. HSYK'da Ali Suat Ertosun'u ben atadım mesela. Suna Hanım vardı onu da ben atadım. Alevi kesimden rektörler atadım. CHP'nin bilim kurulundan rektör atadım. HSYK'ya atadıklarımın tek tek özgeçmişlerine bakın lütfen.
Atamalarda bazen çok zorlandığımız oluyor. Hangi avukatla alakalı internette bir şey yoktur? Google'a girersen her avukat hakkında bir şeyler çıkar. Tam işin ehli bir ismi atamak istiyoruz, ama bakıyoruz google'da zamanın birinde hakkında bir haber çıkmış. Araştırıyoruz haber iftira. Ama orada duruyor. Bu kullanılabilir, diye atamayı yapamıyoruz.
Bu konunun çözülmesi gerektiği konusunda kamuoyunda bir mutabakat oluştu sanıyorum. Fiili yanlış fiili olarak çözülmüş durumda. Özel televizyon yayınında da böyle olmuştu; orada da fiili uygulama hukuki düzenlemeden önce gelmişti. Bu konuda ilgili hukuki düzenlemenin, ileride bir problem çıkmaması için sakin bir şekilde yapılması doğru olur.
O konu geride kaldı. Şimdi geleceğe bakacağız.
Bizdeki üniversite sisteminin kesinlikle değişmesi lazım. Kadro kapmak için değil başarı için yarışmalı üniversiteler. Bir üniversitenin kadrosu verilmemiş filan olmamalı. İlk oluşturulduğunda YÖK yapısı üniversiteleri kontrol etmeye yönelikti. Rektörlerin böyle seçim ve sonra atama şeklinde belirlenmesi sistemi gibi bir şey olmamalı artık.