Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) için bir makale kaleme aldı.
Bu haftanın Avrupa’ya yasadışı geçişleri durdurmak ve Suriyeli mültecilere barınma ve koruma sağlamak amacıyla hazırlanan Türkiye-AB Göç Mutabakatı’nın 5'inci yıldönümü olduğunu belirten Kalın, "Bu anlaşma, yasadışı göçmenlerin sayısını kayda değer derecede azalttı, insan kaçakçılarını büyük ölçüde durdurdu ve birçok hayat kurtardı. Ancak AB’nin yavaş işleyen bürokrasisi ve bazı üye ülkelerin dar siyasi gündemleri nedeniyle hiçbir zaman tam olarak uygulanmadı" ifadelerini kullandı.
Sadece bir sonraki göçmen akışını durdurmak için değil, aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerini yeniden canlandırmak için göç anlaşmasını önemli ölçüde revize etmenin zamanının geldiğini kaydeden Kalın, "Yeni bir anlaşma, Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ruh katmak için bir başlangıç noktası olabilir. Bu da hem kendi bölgelerimize hem de transatlantik ittifakına yeni bir jeopolitik dinamizm getirebilir. Umarım 25-26 Mart'taki AB Zirvesi'ne hazırlanan AB liderlerinin stratejik perspektifi bu yönde olur" ifadelerini kullandı.
Anlaşmanın etkin olabilmesi için birbiriyle ilişkili üç konunun ele alınması gerektiğini kaydeden Kalın, öncelikle, mülteci krizinin kaynağının Suriye savaşı olduğunu görmeli ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini anlattı. Suriye’nin hayal edilemeyecek kadar büyük bir yıkım yaşadığını vurgulayan Kalın, "Bu savaş, göç, DEAŞ terörünün yükselişi, PKK ve YPG terörist saldırılarının artışı, etnik ve mezhepsel gerilimler ve bölgesel rekabet gibi küresel sonuçlar doğuran çok sayıda krizin kaynağı oldu" ifadelerini kullandı.
Üçüncü ve en önemli konunun ise gerekli güncellemelerin yapılmasıyla 18 Mart Mutabakatı’nın Türkiye-AB ilişkilerini canlandırma potansiyeline sahip olduğunu belirten Kalın şu ifadeleri kullandı:
"Mutabakatta Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin güçlendirilmesi, Gümrük Birliği’nin güncellenme sürecinin başlatılması, Türkiye ile AB arasında yüksek düzeyli diyaloglar ve zirvelerin yeniden canlandırılması, Türk vatandaşlarına vize serbestisinin getirilmesi, düzensiz göç ve sığınmacıların korunması konularında daha iyi iş birliği kurulması ve terörle mücadele gibi belirli hedeflerin yer aldığı bir yol haritası halihazırda yer almaktadır. Bu hedeflerin hiçbiri ulaşılamayacak hedefler değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz yıl Brüksel'de AB başkanlarıyla görüştüğünde, bu noktalar halen uygulanması beklenen yol haritasına dâhil edilmişti. AB’nin yapması gereken şey Türkiye’nin attığı olumlu adımlara karşı gerekli liderlik vasıflarını ve kararlılığı göstermektir. Türkiye olumlu bir siyasi iklim yaratılması için son aylarda bir dizi kritik adım attı."
Bazı üye ülkelerin kaprisleri ve kısır siyasi gündemleri uğruna bu fırsatı geri tepmemek gerektiğini belirten Kalın, "Yeni bir göç anlaşması mevcut anlaşmanın kazanımları üzerine inşa edilmeli ve son 5 yılda ortaya çıkan yeni meydan okumaları da hesaba katılarak ilave adımlar atılmalıdır. Türkiye ve Suriye'deki mültecilere yönelik mali destek sağlama süreçleri ve mekanizmaları hızlandırılmalıdır. Mültecilerin ve ülkesinde yerinden edilmiş kişilerin ihtiyaçları ve öncelikleri Türk ve yerel makamlarla istişare edilerek belirlenmelidir. Yeni anlaşma, sadece daha fazla fon sağlamanın ötesinde, Suriye halkına bir umut ve güven duygusu vermelidir. Suriye’deki savaşın ve son yılların en büyük insani krizinin onuncu yılını geride bırakırken ufak tefek fikir ayrılıklarımızı bir kenara bırakıp gerçek meselelerimize odaklanmamız gerekmektedir. Türkiye ile AB arasında imzalanan 18 Mart Mutabakatı revize edilmesi durumunda, mülteci sorunuyla başa çıkılması dahil, Türkiye-AB ilişkilerine pozitif bir gündemle canlılık kazandırılması yönünde büyük ilerleme sağlanacaktır. Türkiye, mevcut süreci böyle değerlendirmektedir. Ümit ediyoruz ki 25-26 Mart’ta düzenlenecek AB Zirvesi’ndeki tutum da bu yönde olacaktır.