Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantı 3 saat 40 dakika sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı sonrası açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Türkiye salgınla mücadelesini dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, ön alıcı anlayışla, başarıyla devam ettirmektedir.
Salgın yeni dalgalar ve varyantlar halinde ilk dönemdeki öngörüleri aşarak insanlığı tehdit etmeyi sürdürüyor. Salgının sağlık krizi gerçeği inkarı mümkün olmayan vaka olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum gelişmiş ülkeler dahil temel hizmet ve üretim altyapılarını giderek zorlamaktadır.
Kendi ülkelerini karalamaktan başka iş bilmeyenler kafalarını kaldırıp baksalar bu gerçeği görecektir. Ülkeler maske ve koruyucu malzeme kavgası verirken biz rahatlıkla ihtiyaçlarımızı karşılayabildik. İnsanlar temel ihtiyaç maddelerine bile erişimde güçlük çekerken biz hiçbir sıkıntı yaşamadık.
Sadece finans gücüyle böylesine büyük ve derin krizlerin aşılamayacağını, büyük ekonomilere sahip ülkelerin durumunu açıkça ortaya koyuyor. Ülke ve millet olarak sahip bulunduğumuz potansiyeli siyasi ve ekonomik alanda harekete geçirecek imkan verecek bir zeminin varlığına işaret ediyor.
Sağlık hizmetlerinde herhangi bir krize asla izin vermedik, vermeyeceğiz. Vaka, hastaneye yatış, yoğun bakım ve vefat sayıları kontrol edebileceğimiz seviyededir. İnşallah bunları daha da aşağı çekeceğiz. Elbette bazı aksaklıklar yaşanabilmektedir, inşallah bunların önüne geçecek tedbirleri en kısa sürede ortaya koyacağız.
Belirlenen yaş grubunun üzerindeki herkesi özellikle de ileri yaş grubundaki vatandaşlarımızın aşılarını olmaları veya tamamlamalarının salgının ağır sonuçlarının azaltılmasına katkıda bulunacağını hatırlatmak istiyorum.
Genç işsizliği önlemek için organize sanayi bölgelerinde 87'sini faaliyete geçirdik. 164 mesleki eğitim merkezini inşallah Ocak ayında açıyoruz. Milletimize istihdamı arttırma konusunda vermiş olduğumuz bir taahhüdü daha hayata geçiriyoruz. Bütçe disiplininden taviz vermeden ülkemizi büyütecek her adımı desteklemeye devam ediyoruz.
Bu yıl yüzde 8 artış gösteren elektrik talebini aldığımız tedbirlerle herhangi bir sıkıntıya meydan vermeden karşıladık. Avrupa'da doğalgaz fiyatları 2020 yılı başındaki 115 dolar seviyesinden geçtiğimiz ay itibariyle 1100 dolar hatta günlük piyasada 1500 dolar seviyesine kadar çıktı. Buna karşılık biz ülkemizdeki vatandaşlarımızın konutlarda tükettiği doğalgazı halen yaklaşık 150 dolardan veriyoruz.
Alış fiyatına göre baktığımızda doğalgazı hane halkına yüzde 76 indirimle vererek 50 milyar liralık sübvansiyon yaptığımızı söyleyebiliriz. Petrol fiyatları 2020 başında 80 dolar seviyesine, kömür fiyatları 270 dolar seviyesine kadar yükseldi. Akaryakıt fiyatlarını dengede tutmanın gayreti içinde olduk. Bu yıl elektriği maliyetinin neredeyse yarısı düzeydeki faturayı vatandaşlara vererek 17 milyar liralık bir sübvansiyon yaptık.
2022 inşallah verdiğimiz emeklerin, fedakarlıkların semeresini görmeye başlayacağımız bir yıl olacaktır. 2023'ü de başarıyla geride bıraktığımızda ülkemizin dünyanın siyasi ve ekonomik liginde en üstteki yeri alışına hep birlikte şahitlik edeceğiz.
Türkiye'nin en büyük gücü milletimizin birliği, beraberliği, kardeşliği, azmi ve kararlılığıdır. Bu gerçeği sadece biz görmüyoruz. Muarızlarımız da durumun farkındalar. Son dönemde yalana, iftiraya, tehdide, çifte standarda dayalı senaryoların ürünü dışarıda ve içeride artış göstermesinin sebebi işte bu fotoğraftır.
Terörden darbeye kadar sinsi oyunun, kirli tuzağın bu gücü kırmasına müsaade etmesek Allah'ın izniyle önümüzdeki süreçte aynı başarıyı göstereceğiz. Türkiye'yi müstemlekelerinden biri sananların ve onların değirmenine su taşıyanların heveslerini kursaklarında bırakmak boynumuzun borcudur.
15 Temmuz destanı ile darbeler devrini kapatan Türkiye'nin önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. 19 yılda ülkemizi bugünkü seviyesine nasıl getirdiysek inşallah 2023 vizyonuna ulaşmayı rabbim bize nasip edecektir. Cumhur İttifakı olarak gece gündüz çalışıp, mücadele veriyoruz.
Bu ülkenin ikinci büyük partisi taşıyan siyasi teşekkülün milli güvenliğimize, çıkarlarımıza yönelik ciddi tehdit haline dönüşen tutarsızlıklarından endişe duyuyoruz. TSK'nın Suriye ve Irak'taki terör yuvalarına yönelik sınır ötesi harekatlarına imkan veren tartışmalar bu endişelerimizi daha da arttırmıştır.
Türkiye'nin sınır ötesi harekatları siyaset üstü bir konudur. Geçmişte defalarca evet dedikleri konuya yabancı asker gibi cahillikleri bir yerlerden cesaret aldığı anlaşılmaktadır. Bu tezkereye karşı çıkmak, TSK'nın ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütünün sınır ötesi unsurlarına can simidi atmak demektir.
Bu tezkereye karşı çıkmak bölücü terör örgütünün siyasi uzantısının emrine girmek demektir. İlk günden beri mecliste tezkerelere en şiddetli karşı çıkan, terör örgütünün şamar oğlanlığından bir değer taşımayan bu kesimdir. Türkiye'nin ikinci partisinin bu örgütün kuklası olarak görmekten gerçekten üzüntü duyuyoruz.
Meclis'e Irak ve Suriye tezkerelerine hayır demelerini, yalan ve iftiralarla bezeli nutuklarla savunanların Yozgat'a gidince Kandil'i yakıp yıkmaktan söz etmek de bir başka omurgasızlık örneğidir. Nerede nasıl konuşacaklarını da iyi biliyorlar. Kamu görevlilerini tehdit etmeyi alışkanlık haline getiren kendi partilerindeki hırsızlık, tecavüzü örtmek isteyen zehirli üslubu tehlikeli buluyoruz.
Büyükelçilere verilen tepkiye deste olmayan, daha vahimi Kanal İstanbul'u yabancı elçilere şikayet edecek kadar şuur kaybı yaşayanlar milletimiz asla emaneti vermez.
Milletimiz değerlerimize hakaret etmekten başka vasıfları olmayan, her kritik durumda ülkesinin hasımlarının yanında saf tutan bu siyaset bezirganlarının gerçek yüzünü gayet iyi biliyor. Türkiye geçmişte nasıl tek parti faşizmini yendi, iç ve dış vesayetin üstesinden geldiyse inşallah bu çarpık zihniyeti tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır.
Bir siyasi partinin en üst düzey yöneticisi tarafından Bingöl'de şehit yakınına yapılan edepsizliği aynı alçak zihniyetin farklı bir tezahürü olarak kabul ediyoruz.
Neresinden tutsanız rezillik, neresinden tutsanız terbiyesizlik, saygısızlık, neresinden tutsanız alçaklık olan bir skandalla karşı karşıyayız. Kardeşinin gencecik bedeni PKK örgütü tarafından paramparça edilen bir şehidin yakını onun namusuna, bacısına en ağır hakaretleri küfürleri yaparak bastırmaya çalışmak insanlığa sığmaz.
Üstelik bu kişi ve avanesi önce yapılan rezilliği inkar etmeye, hatta şehit yakınını suçlamaya çalıştılar sonra her şey belgesiyle ortaya konunca kabul etmek zorunda kaldılar. İnsanlıktan da nasibini almamış bu siyasetçi müsveddesinin milletvekili sıfatının da o kutlu çatı altında bir dakika bile durmaya hakkı yoktur.
Partinin grup başkan vekilliğinden, genel başkan yardımcılığından ayrılması bir çıkış yolu değildir. Bu kişinin parlamento çatısının altında yerinin olmaması lazım. Başında bir bayan genel başkanın olduğu bu partide bir şehidimizin bacısına küfredilmesi karşısında genel başkan bayanın buna tahammül etmemesi ve kesinlikle bu zatı partisinden ihraç etmesi gerekir.
Duruş bu olması gerekir. Ama ne yazık ki, neymiş başkan yardımcılığından ihraç etmişler. Kimi aldatıyorsunuz yahu, kimi kandırıyorsunuz, al birini vur ötekine. Bir kamu bankası olan Ziraat Bankası'na 36 milyon dolar şu anda borcu olan ve henüz bu borcu temizleyememiş olan bu kişi aynı zamanda Kocaeli'nde devlete ait arazileri işgal etmiş ve bu işgal sebebiyle orada ciddi sıkıntılar yaşanmıştır.
Bizim kültürümüzde, inancımızda her birimizin annesi, kızı, eşi dokunulmazlığa sahiptir. Bu partinin başındaki hanımefendi şehitlik makamına, milli ve manevi değerlerimize kıymet vermiyorsa hiç değilse kendi cinsiyetinden birisine yönelik bu hakarete tepki göstermelidir.
Ey kadın STK'lar, siz ne iş yapıyorsunuz? İlla sizin örgütünüze ait bir bayana, bir kadına küfredilirse, hakaret edilirse o zaman mı ayağa kalkacaksınız? Bir şehidimizin bacısına küfredildiği, hakaret edildiği zaman niçin sokaklara dökülmüyorsunuz? Neden bunun hesabını sormak için yollara çıkmıyorsunuz?
Her konuda ilgili ilgisiz kadın hakları diyerek ortalığı birbirine katanların şehidimizin kız kardeşine yönelik bu iğrenç saldırıya karşı derin bir sessizliğe gömülenleri hafızalarımıza nakşediyoruz. Ana muhalefetin başı kadın haklarından, kadına şiddetten bahsediyordu. Ana muhalefetin başı, bu nedir bu? Şehidimizin bacısına yapılan bu saldırıyı acaba siz nereye kadar görmezlikten geleceksiniz? Hani sen kadın haklarını savunuyordun?
Sözde genel başkanlar, sözde siyasetçiler, sözde sivil toplum kuruluşları vardı. Bunların hiçbiri derhal harekete geçmemekle aslında amaçlarının başka olduğunu göstermiştir. Bu ülkede her kim İstanbul Sözleşmesi adını kullanırsa kadınlarımız kendi adlarını sapkın ideolojilerini kullandığı için tepki göstermelidir.
Buldukları her fırsatta şehit yakınlarını, gazileri tahrik eden zihniyetin asıl yüzü Bingöl'deki hadiseyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hayatları boyunca milletin hayrına tek bir iş yaptıkları, ülkeye bir eser ve hizmet yaptıkları görünmemiş olanların ne derece nobran, küstah, terbiyesiz hale gelebildiklerini hep birlikte takip ediyoruz.
Bingöl'deki edepsizliğin sonuna kadar takipçisi olacak, bu şahsın milletvekilliğinin sonlandırılması dahil en ağır bedelleri ödemesi için siyasi ve hukuki olarak takipçisi olacağız. PKK terör örgütünü nasıl sınırlarımız içinde bitirme noktasına getirdiysek, sınırlarımız dışında peşini bırakmıyorsak, örgütün siyasi uzantılarını ve onlarla aynı çuvala girenleri de milletimize ifşa etmeyi sürdüreceğiz.
Uluslararası toplumun gözü önünde yaklaşık 30 yıl süren işgali bitiren zaferi için Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev başta olmak üzere tüm Azerbaycanlı kardeşlerimizi bir kez daha tebrik ediyoruz. Karabağ ve Azerbaycan topraklarının haksız, hukuksuz, ahlaksız saldırıları karşısında susanlar bölgede yaşanan trajedinin baş sorumlusudur.
Bilinçli olarak silahlandıran ve cesaretlendiren Ermenistan daha önce de ateşkes ihlalleri yapmıştır. Bu kez Türkiye olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizi çok daha güçlü şekilde destekledik. Çatışmalar devam ederken ilan eden tüm ateşkesleri bozan Ermenistan Azerbaycanlı kardeşlerimizin cesareti ve kahramanlığı sayesinde ağır yenilgiye uğramıştır.
Bu zaferin kazanılmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyor, Allah'tan şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlıklı ömür diliyorum. Son olarak Fuzuli'de inşa edilen uluslararası havalimanının açılışı vesilesiyle Azerbaycanlı kardeşlerimizin imar ve inşa faaliyetlerinde yanlarında olduğumuzu gösterdik.
Zengezur koridoru başta olmak üzere yapılan anlaşmadan haklarını alma konusunda her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz. Bizim milletimize ve devletimize husumet yöneltilmediği sürece kimseyle bir sorunumuz yoktur.
Yeni küresel sistemde Kafkasya'nın stratejik önemi daha da artacaktır. Bu coğrafyanın aydınlık geleceği için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Cuma günü İstanbul'da toplanacak Türk Konseyi'nde diğer kardeş ülkelerle birlikte geleceğimizi enine boyuna konuşacağız. Üye ve gözlemci ülkelerle hemen her konuda mutabık olduğumuzu görmekten memnuniyet duyuyoruz.
Cumhuriyetimizin kuruluşunu 98. yıldönümünü ülkemize eserler kazandırarak kutladık. Ankara'da eski hipodrom alanında inşa ettiğimiz Başkent Millet Bahçesi'ni hizmete açtık. Cumhur İttifakı olarak sayın Devlet Bahçeli beyle birlikte bu açılışı yaptık, Ankaralıların hizmetine sunduk.
29 Ekim'de İstanbul'da yeni Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışını Devlet Bey ve geniş katılımla unutulmayacak bir törenle gerçekleştirdik. Aynı gün Beyoğlu Kültür Yolu'nu açtık. Ümraniye Millet Bahçesi de geçtiğimiz hafta hizmete açtığımız eserlerden biridir.
İktidara geldiğimiz günden beri gönlümüzün istediği seviyede mesafe kat edememiş olsak da kültür tasavvurumuzu doğru çerçeveye oturtmak için çok büyük adım attık. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler düzeyinde sanatçılarımıza sahip çıktık. Türk Müziği hakkında bilimsel çalışmalar yapılması için Cumhuriyet tarihinde ilk defa müzik üniversitesini Ankaramızda kurduk. İstanbul'da da yine bir müzik okulunun açılışını yaptık.
Bu toprakların ve insanlarımızın muazzam birikimimizi yarına taşıyacak olan kültür ve sanat insanlarıdır. Çağdaşlık adına geleneğin yok sayılması, gelenek adına çağdaşlığın yok sayılmasını reddediyoruz. Bize ulaşanı yeni şeyler ekleyerek geleceğe taşıdığımızda gelenek tarih olmaktan çıkarak yaşayan ve dinamik bir gövde haline gelir.
Kültür sanat insanlarımızdan Avrupa, Amerika merkezciliğin empoze ettiği sahte hiyerarşiyi bir kenara bırakmak daha adil, kucaklayıcı bir kültür oluşturmalarını bekliyoruz. Ayakları Anadolu topraklarına basan, ufku tüm dünyayı kuşatan bir sanat ve kültür tasavvuru ile yeni ufuklar açan, duygular yaşatan kültür ve sanat insanlarının arayışı içindeyiz.
Dilimizle, coğrafyamızla, şiirimizle, müziğimizle, mimarimizle bizi biz yapan medeniyet değerlerimizle bu imkan ve kabiliyete sahibiz. Ne kendi sesimizden vazgeçeriz, ne de başkalarının sesine kulağımızı kapatırız. Ne kendi dilimizden vazgeçeriz ne de başkalarının konuşmasına engel oluruz. Kendimiz olarak, kendimiz kalarak ve kendimizi sürekli yenileyerek tıpkı ecdat gibi ışık olur dünyayı aydınlatırız.
Mimar Sinan, Matrakçı Nasuh, Kazasker Mustafa İzzet, Itri, Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey gibi büyük sanatkarlarımızın çağrısına kulak verip dünyayı güzelleştirmeye gayret ederiz. Bizler bu büyük hazinenin kapısında tembel tembel oturan insanlar değiliz, olmayız, olamayız.
Önce bu hazinenin kıymetini bilmek sonra da yeni eserlerle onu zenginleştirmektir yapmamız gereken. 19 yılda kültür sanat attığımız her adımı bu hissiyatla harekete geçirdik.
Önümüzdeki ay ödüllerini takdim edeceğimiz bu kültür sanat insanlarını şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Bu duygularla hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla."