Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kara Harp Okulunda Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Mezuniyet Töreni'ne konuştu.
Bilindiği gibi 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tüm Harp Okullarımızı Milli Savunma Üniversitemizin bünyesinde toplayarak yeniden yapılandırmıştık. 2016 -2017 yıllarında Harp okullarımızdan Türk öğrenci mezun edemedik.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında ve bu yılın Temmuz ayında 3 bin teğmeni TSK'mıza kazandırdık.
Bugün yeniden yapılandırma sonrası harp okullarımızın ilk mezunlarını veriyoruz. İnşallah yarın Balıkesir'e gidecek, astsubaylarımızın mezuniyet törenlerinde onlarla ve aileleriyle birlikte olacağız. Milli Savunma Üniversitemiz önümüzdeki Ekim ayında toplam 6 bin 125 Türk, ve 22 ülkeden 661 misafir askeri öğrencisiyle yeni eğitim öğretim yılına başlayacaktır.
Böylece 15 Temmuz'un ardından başlayan yeniden yapılanma süreci büyük ölçüde tamamlanmış ve harp okullarımız tam kapasiteyle faaliyetlerini yürütüyor olacaktır.
Bazıları "askeri okullar kapatıldı" diye propaganda yapıyor. İşte burada olduğu gibi harp okullarımız, astsubay meslek yüksek okullarımız faaliyetlerini sürdürüyor. Sadece ihtiyaç kalmadığı için askeri liseler kapatıldı. Öğrenci sayısı 9 bin 500'ün üzerindedir.
Sadece bu yıl üniversitemize bağlı okullara 4 bine yakın yeni öğrenci alınacak. Görüldüğü gibi askeri okullar kapanması bir yana, kapasitesi ve faaliyet alanı daha da genişleyerek ülkemize hizmet etmeyi sürdürüyor.
Bunun kadar önemli bir başka husus da askeri okullarımızdaki eğitim öğretimin içeriğidir. TSK’mızın personel ihtiyacını karşılama konusundaki reformumuzu tabelayla sınırlı tutarsak kendi kendimizi kandırmış oluruz. Asıl buradaki zihniyeti değiştirmek mecburiyetindeyiz.
Türkiye’nin sürekli darbe ve cunta üreten değil, ülkesini ve milletini en iyi şekilde savunacak bir orduya ve insan gücüne ihtiyacı vardır. Milli savunma üniversitemizin çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini biliyorum. Ancak içerik konusunda henüz arzu ettiğimiz seviyeye gelemediğimizi düşünüyorum. Kurumsal açıdan yeniden yapılanma sürecini tamamladığımıza göre, artık tüm enerjimizi ve zamanımızı içerik üzerinde yoğunlaştırabiliriz.
TSK’mızı sadece silahıyla, sadece insan gücüyle, sadece fiziki performansıyla değil aynı zamanda hayata, dünyaya ülkemize üstlenilen sorumluluklara bakış açısıyla da en ileri düzeye ulaştırmak noktasında kararlıyız.
İnşallah önümüzdeki dönem çok büyük reformlara imza atılacak bir dönemdir. Türkiye’nin Milli Savunma Üniversitesiyle kurduğumuz yeni sistemle geriye dönüş kesinlikle mümkün değildir. Üniversitemizin, rektörümüzün tüm çalışmalarını yakından takip ediyor ve destekliyorum.
Tarihçiler Türk milletini ‘asker millet’ veya ‘ordu millet’ olarak tanımlar. Buradaki askerlik vurgusu birilerinin iddia ettiği gibi Türk insanının başka bir işe yaramayacağını ifade etmiyor. Tam tersine, asker millet kavramı milletimizin ezanı, bayrağı, vatanı, devleti söz konusu olduğunda topyekûn kıyama kalkan bir millet olduğunu anlatıyor. Günümüzdeki tecrübelerden de biliyoruz ki, askerlik ve onunla ilgili tüm faaliyetler toplumların gelişmesinin büyümesinin, güçlenmesinin temel alt yapısıdır. Nitelikli insan gücünden yüksek teknolojiye kadar her türlü gelişmenin kaynağında askerlikle ilgili ihtiyaçlar vardır.
Bizim de tüm gelişmiş ülkelerde kullanılan bu sistemi etkin şekilde çalıştırmamız şarttır. Esasen bu hakikatin örneklerini kendi tarihimizde de görüyoruz.
Malazgirt’te 947 yıl önce kazandığımız büyük zaferin yıl dönümünü on binlerce kardeşimizle kutladık. Malazgirt’ten bir asır sonra, sarı Saltuk’un önderliğinde bölgeye yerleşen Türkmenler ‘asker millet’ oluşumuzun en bariz örneğidir. 12 bin kişiyle başlayan yerleşim, şehirlerin imarından eğitime kadar geniş bir aldan sonuçlar doğurarak genişlemiştir. Selçuklu devrinde yaşanan bu hadise, gönüller fethedilemeden toprakların fethedilemeyeceğini gösteriyor.
Bin yıllardır milletimizin bileği bükülmüyor. Küllerinden hep yeniden doğmayı başarıyor. Ecdadımızı, tarihteki barbar ordulardan farklı kılan insana bakış açısıdır. Yunus Emre’nin ifadesiyle, yaradılanı yaradandan ötürü seven bir milletin başka türlü davranması zaten düşünülemez. Bugün Suriye’den Somali’ye kadar dünyanın dört bir yanında görev yapan askerlerimizin, diğer ülkelerin askerlerinden farklı olarak öncelikle bölge halkının gönlünü kazanıyor olması boşuna değildir. Bizim her bir insanımız gibi, her askerimizin de mayasında işte bu anlayış var.
TSK’mızı, subayından erine kadar tüm askerleriyle, milletimizin hasletlerine uygun şekilde güçlendirmeye devam edeceğiz. Ordumuzu FETÖ ve PKK başta olmak üzere ülkemizin düşmanı terör örgütlerinin tasallutlarından kurtarmakla kalmayacak her yönüyle yerli ve milli vasfını güçlendireceğiz.
Bu konuda Milli Savunma Üniversitemize ve komuta kadememize güveniyoruz.
Türkiye’nin gündeminin terör saldırıları, bölgedeki insani krizler, hatta tabii afetler olması kesinlikle bizim tercihimiz değildir. İbni Haldun’un deyimiyle coğrafya kaderdir. Biz de kaderimize rıza gösterecek ve burada hayatımızı sürdürmek için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Köksüz insanlar gibi köksüz toplumlar da rüzgarın önünde savrulmaya mahkumdur. Rüzgarın önünde bir savrulmaya başladınız mı kendinizi nerede bulacağınızı yalnız Allah bilir.
Balkanlardan Kafkaslara Kuzey Afrika’dan Kırım’a kadar nerede başı dara düşen bir kardeşimiz varsa istikametini Anadolu’ya çevirmiştir. Anadolu’dan başka gidecek yerimiz olmadığı gerçeğini de hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadık. Çanakkale Savaşında, istiklal harbimizde, 15 Temmuz’da vatanımızı savunduk. Anadolu’yu Türkten ve Müslümandan temizlemek için yanıp tutuşanların heveslerini bu inançla kursaklarında bıraktık.
Terörle mücadeleyi Suriye ve Irak’ta sürdürmemizin nedeni işte budur. Dünyanın her köşesinde güçlü siyasi, ekonomik, sosyal ilişkiler tesis etme çabamızın sebebi de budur.
Kimi zaman terle, kimi zaman kanla yoğurduğumuz bu topraklar artık bizim ilelebet vatanımızdır. Bir ayağımızı buraya sıkı sıkı basacak, diğeriyle tüm bölgeyi tüm dünyayı dolaşacağız. Böylece kendimizle birlikte kardeşlerimizin, dostlarımızın, umudunu bize bağlamış herkesin yanında yer alma, yarasını sarma imkanı bulacağız. İşte böyle bir Türkiye’ye tahammülleri yok.
Geçmişte hep takip eden Türkiye’ye alıştıkları için, kendi yolunu çizen Türkiye’ye tahammül edemiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar büyük ve güçlü Türkiye’nin önünde duramayacaklar. Bize bin kere diz çöktürdüklerini zannetseler de biz bin kere ayağa kalkmaya devam edeceğiz.