Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Uluslararası İyilik Ödülleri" töreninde yaptığı konuşmada, Vefa Sosyal Destek Gruplarının milletin dayanışma ve diğerkamlığının sembolü olarak çok kritik rol oynadıklarını belirtti.
Erdoğan, polisten askere, sağlıkçılardan din görevlilerine, eğitimcilerden sosyal hizmetler personeline, AFAD görevlilerinden bütün resmi ve sivil toplum kuruluşlarına kadar yüz binlerce insanın Vefa Sosyal Destek Gruplarında iki yıl boyunca gece gündüz demeden canla başla çalıştıklarını; ailelerinden, boş vakitlerinden, hatta kendi sağlıklarından fedakarlıkta bulunarak toplumun en kırılgan kesimlerine yardım ettiklerini belirtti.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." buyuran büyüklerin izinden giderek devletin "kerim" vasfının tüm dünyaya bir kez daha gösterildiğini dile getiren Erdoğan, "Biz de şükran borcumuzun bir nişanesi olarak bu seneki Vefa Ödüllerinin ilkini kendilerine takdim ediyoruz. Salgın boyunca, insanı insan yapan hasletleri diri tutan Vefa Sosyal Destek Grubundaki tüm kardeşlerime ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Rabb'im bizleri bir daha böyle sağlık musibetiyle yüz yüze bırakmasın diye dua ediyorum." ifadesini kullandı.
Diyarbakır annelerinin, 925 gün önce terör örgütüne karşı açtıkları isyan bayrağıyla bu iki yüzlülüğe "edi bese" dediklerini belirten Erdoğan, "Bir avuç cesur ana, on yıllardır benim Kürt kardeşlerimin sırtına kene gibi yapışan, kanını sülük gibi emen zalimlere artık yeter diyerek ihtar verdiler. Başlattıkları evlat nöbetiyle, Diyarbakır anneleri sadece korku duvarlarını parçalamakla kalmadılar, aynı zamanda siyasetçi görünümlü insan kaçakçılarının maskelerini de aşağı indirdiler." diye konuştu.
Diyarbakır annelerinin "Evlatlarımızı geri istiyoruz." haykırışının, teröre ve bölücü örgütün uzantılarına vurulmuş en ağır darbelerden biri olduğunun altını çizen Erdoğan, "Terör örgütünün kirli, karanlık, korkak yüzü bir avuç kadının direnişiyle tarihte ilk defa bu derece ayan beyan ortaya çıkmıştır." dedi.
Erdoğan, Diyarbakır annelerinin bu eylemleri sürecinde Türkiye'nin muhalefetiyle, medyasıyla, yazarı, sanatçısı, siyasetçisiyle kimin nerede durduğunu da görme fırsatı bulduğunu anımsatarak şöyle devam etti: "Kandil'deki kan tüccarlarının gönüllü avukatlığını yapanlar, üç günlük siyasi çıkarları için bölücü örgütün uzantılarıyla iş tutanlar, daha ilk günden itibaren Diyarbakır annelerini itibarsızlaştırmak için çok gayret sarf ettiler. Ağızlarını her açtıklarında bize kadın haklarından, insan yaşam hakkından, demokrasiden, özgürlüklerden dem vuranlar Diyarbakır'daki o yüreği yanık anaların masum eylemlerine bir kez olsun destek çıkmadılar. Bunu, Batı'nın George'una söylüyorum, Helga'sına söylüyorum. Hani sizin insan haklarımız? Niye sesiniz çıkmıyor? Eğer onlardan, o terör örgütü mensuplarından birileri olsaydı Diyarbakır'dan ayrılmazdınız. Ama ne yazık ki o terör örgütü mensuplarından olmayınca gelip kapılarını bile çalmadınız. Terör örgütüne ve siyasi uzantılarına tepki göstermek yerine ahlaksızca devleti suçlayanlar oldu. Diyarbakır'a gidip de ittifak ortaklarından ürktükleri için anaların kapısını çalmaktan korkan, acılarını paylaşmaktan çekinen, hatta bu cesur anneleri tehdit eden siyasetçi müsveddelerini de gördük. Kaldıkları otele davet ettiler, ayaklarına gitmediler, gidemediler."