Erciyes Üniversitesinin akademik yıl açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkiye, bulunduğu konum itibariyle küçük düşünerek, içe kapanarak, ‘küçük olsun ama benim olsun’ anlayışıyla yoluna devam edemez. Standartlara uyan değil, standartları belirleyen; bilgiyi tüketen değil, üreten; takip eden değil, takip edilen bir ülke olmak zorundayız" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erciyes Üniversitesinin akademik yıl açılışında konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarından öne çıkanlar:
Üniversite-Sanayi işbirliğinin en güzel işlediği illerimizden biri Kayseri’dir.
1 milyon 656 bin olan üniversite öğrenci sayımızı yaklaşık 7,5 milyona yükselttik
Resmi açılışını yaptığımız eserler arasında Erciyes Üniversitemizin Spor Bilimleri Fakültesi ek binası ve antrenman salonları da bulunuyor.
Halktan kopuk, şehrinden kopuk, ülkenin ve milletin dertlerinden kopuk bir üniversitenin ne kendi öğrencisine ne de memlekete bir faydası olur.
Üniversitemizin kalitesi sadece yurt içinde değil yurt dışında da biliniyor.
81 vilayetimizin 81'inde de üniversite var. Bunları görmemek nankörlüktür. Biz öğrenciye üniversiteyi aratmadık, üniversiteyi öğrencinin ayağına götürdük.
27 Mayıs darbesi siyasi tarihimize kara bir leke olarak yazılmıştır
Uzun yıllar ülkemizde üniversiteler ya öğrenci olaylarıyla ya da ideolojik dayatmalarla gündeme geldi. 80 öncesi gençleri birbirine düşürdüler. Olaylara müdahale etmek yerine kendilerinin ifadeleriyle darbe şartlarının oluşmasını beklediler. Bir sağdan bir soldan astılar.
28 Şubat döneminde kimi rektörlerin verdiği destek unutulmayacaktır.
Siz uzaya füze gönderdiniz de başörtüsüne mi takıldı? Öbür tarafta kız öğrenci birincilikle okulunu bitirecek, siz diplomasını vermeyi bırakın tekme tokat dışarı atacaksınız.
Benim kızım ülkemde başörtülü olarak okuyamayacak, ABD'de başörtülü olarak okuyabilecek. Bu nasıl bir çelişkidir? Başörtüsü nedeniyle Türkiye'deki okullarda okuyamadı dediğimde dünya liderleri "Sizin ülkeniz Müslüman değil mi?" dediler. Ben de "Halkı Müslüman" dedim.
Üniversiteleri bilim ve araştırma yerine vesayetin ideoloji üretim merkezleri olarak gören zihniyeti hep birlikte çöpe attık.
Nasıl şafağın ışıkları gecenin karanlığına alışmış gözleri kamaştırırsa yeni Türkiye'nin aydınlığı da bu karanlık dönemlerden nemalanan çevreleri rahatsız ediyor.
Yıllardır üniversiteleri baskıcı, jakoben hatta faşist ideolojilerine payanda yapanlar, bizim dönemimizde üniversitelerin asli hüviyetlerine kavuşmasından çok ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Dikkat edin, politikalarımızı yerden yere vuran çevrelerin bizden evvel üniversitelerin darbe süreçlerinde oynadığı role ilişkin tek bir eleştirileri dahi yoktur.
Türkiye, bulunduğu konum itibariyle küçük düşünerek, içe kapanarak, ‘küçük olsun ama benim olsun’ anlayışıyla yoluna devam edemez.
Standartlara uyan değil, standartları belirleyen; bilgiyi tüketen değil, üreten; takip eden değil, takip edilen bir ülke olmak zorundayız.
Şiddete bulaşmadığı, terörü kutsamadığı sürece ne kadar aykırı ne kadar rijit olursa olsun her görüşe üniversitelerimizde yer vardır.
Bugün Suriye'den Irak'a kadar bölgesel meselelere müdahale eden, bekasını gereken her türlü tedbiri uygulamaya koyabilen bir ülkeyiz. Masadayız, aynı zamanda arazideyiz. Ne masayı ne araziyi birilerine bırakarak bu mücadele sürdürülmez.