Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Harp Okulları Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Mezuniyet ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde konuştu. Erdoğan "Güvenli bölge projesini ABD ile birlikte gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Çok fazla sabrımız yok. Tatmin edici bir adım atılmazsa kendi göbeğimizi keseriz. Askerlerimizin kontrolü dışında çözüme rıza göstermeyiz" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Mezuniyet ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde konuştu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "
Son dönemde NATO, Türkiye'nin güvenliği başta olmak üzere pek çok konuda kelimenin tam anlamıyla çuvallamış olsa da hala bizim ve müttefiklerimiz için en önemli savunma işbirliği zemini olmayı sürdürüyor.
Yine müttefiklik ilişkisine sahip olduğumuz kimi devletler, ülkemize karşı asla bu kavramın lafzına ve ruhuna yakışmayacak tutumlar içinde bulunsa da müttefiklerimizle dayanışmayı hala değerli görüyoruz.
Ne NATO üyeliğinden ne de müttefiklerimizden vazgeçmek gibi bir niyetimiz yoktur. Tam tersine bu yapılar içinde daha güçlü bir yer edinmek istiyoruz.
" dedi.
Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni'ndeki konuşmasında, eğitim-öğretimlerini başarıyla tamamlayarak mezun olan 325 askeri öğrenciyi tebrik etti.
Mezun olan
325 askeri öğrencinin 224'ünün Türk vatandaşı, 101'inin 16 ayrı ülkeden misafir öğrenci olduğunu kaydeden Erdoğan
, sadece bu tablonun dahi Türkiye'nin
fiziki sınırlarının çok ötesinde bir ülke olduğu gerçeğini gösterdiğini
söyledi.
Erdoğan, Kara Harp Okulunun 170. dönem, Deniz Harp Okulu 246. dönem, Hava Harp Okulunun 65. dönem öğrencilerini mezun etmesinin önemine işaret ederek, "Üstelik bu tarihler Kara ve Deniz Harp Okullarımızın, Osmanlı döneminde yeniden yapılandırılmasıyla başlayan tarihlerdir.
Geçtiğimiz aylarda Kara Kuvvetleri Komutanlığımızın kuruluşunun 2228. yıl dönümünü kutladık.
Deniz Kuvvetlerimiz de Çaka Bey'in İzmir'de ilk donanmamızı inşa ettiği 1081 yıldan beri bayrağımızı Ege'de, Akdeniz'de, Karadeniz'de ve diğer denizlerde gururla taşıyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığımız da 1911'de ilk pilotlarımızın eğitime gönderilmesinden beri şanlı bayrağımızı semalarımızda dalgalandırıyor.
En zor dönemlerde dahi tüm dünyaya parmak ısırtan zaferlere imza atmayı başaran kahraman askerlerimizi rahmetle ve hayırla yad ediyoruz.
" diye konuştu.
1. Dünya Savaşı'nda Kafkas, Irak, Filistin, Suriye, Çanakkale, Galiçya, Makedonya, Romanya cephelerinde savaşan Osmanlı ordusunun tüm olumsuz şartlara rağmen büyük başarılara imza attığını,
özellikle Çanakkale cephesine tüm gücüyle yüklenen düşmanın hem denizde hem karada geri çekilmek zorunda kalmasının, dünya harp tarihine altın harflerle yazılan bir kahramanlık hikayesi olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Savaş sonunda yapılan anlaşmalarda adeta tüm mevcudiyeti yok edilen bir devlet ve anavatanında esir hale getirilmek istenen bir millet olarak İstiklal Harbimizi başlattık.
Adana'dan Gaziantep'e, Kahramanmaraş'tan Ege'ye kadar pek çok yerde bizatihi milletimizin kendi iradesi ve imkanlarıyla başlattığı Kuvayi Milliye hareketi kısa sürede düzenli orduya dönüşmüştür.
Milli mücadele, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Osmanlı ordusunun kurmay kadrolarının liderliği ve Anadolu'daki askeri unsurların katılımıyla dün kutladığımız 30 Ağustos zaferiyle başarıya ulaşmıştır.
Binlerce yıllık devlet geleneğimizin coğrafyamızdaki 600 yıllık çınarı Osmanlı, tarih sahnesinden çekilirken yerini genç Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakmıştır. Cumhuriyet döneminde de Türk Silahlı Kuvvetlerimiz dünyanın en modern savunma taktikleri ve araçlarıyla teçhiz edilerek ülkemizin bağımsızlığının teminatı olmuştur.
2. Dünya Savaşı sonrası tercihimizi Batı demokrasisinden ve savunma konseptinden yana kullanarak yeni bir döneme girdik. NATO savunma konsepti bize tıpkı Avrupa Birliğinin ülkemizi tam üye yapmayıp sadece Gümrük Birliği içinde tutmasıyla ekonomimize küresel rekabet gücü kazandırması gibi önemli katkılarda bulundu.
Bu süreçte her ne kadar darbe, cunta ve vesayet dönemlerinde örselenmiş olsa da milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri istiklalimizin ve istikbalimizin en büyük güvencesi olmaya hep devam etti ve edecektir.
Son olarak FETÖ ihanet çetesinin pençesinden kurtardığımız
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, milletimizle çok daha sıkı bütünleşerek bugün her zamankinden daha güçlü ve etkin bir şekilde faaliyetlerine devam ediyor.
"
'Bölgedeki sorun DEAŞ değil, birtakım güçlerin çıkar paylaşımı savaşıdır'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın her alanda yeniden yapılandığı bir dönemde Türkiye'nin de
savunma stratejilerini ve taktiklerini yeniden gözden geçirmesinin kaçınılmaz hale geldiğini
belirterek, "Son dönemde NATO, Türkiye'nin güvenliği başta olmak üzere pek çok konuda kelimenin tam anlamıyla çuvallamış olsa da hala bizim ve müttefiklerimiz için en önemli savunma işbirliği zemini olmayı sürdürüyor.
Yine müttefiklik ilişkisine sahip olduğumuz kimi devletler, ülkemize karşı asla bu kavramın lafzına ve ruhuna yakışmayacak tutumlar içinde bulunsa da müttefiklerimizle dayanışmayı hala değerli görüyoruz. Ne NATO üyeliğinden ne de müttefiklerimizden vazgeçmek gibi bir niyetimiz yoktur. Tam tersine bu yapılar içinde daha güçlü bir yer edinmek istiyoruz
." diye konuştu.
NATO'nun ve Türkiye'nin müttefiklerinin karşılayamadığı güvenlik ihtiyaçlarının gereklerini yeni yöntemlerle yerine getirmenin de millete karşı en başta gelen sorumluluk olduğunu vurgulayan Erdoğan, "İşte 18 yıl önce yerli ve milli savunma sanayine yönelik ürünlerimizi üretirken, bugün yüzde 70 üretir hale geldik." dedi.
Erdoğan, Suriye ve Irak'ta üslenen DEAŞ, PKK, YPG, PYD örgütlerine mensup teröristlerin
Türkiye'yi tehdit ve sınırlarını taciz ettikleri bir dönemde kimsenin samimi desteğinin bulunamadığını ifade ederek,
şunları kaydetti:
"
Tamamen kendi gücümüz ve mücadelemizle hem DEAŞ'ı hem de bölücü terör örgütünü bozguna uğrattık. Bizim bozguna uğrattığımız bölücü terör örgütünün, müttefikimiz olan bir ülkenin eteklerinin altına sığınarak faaliyetlerini sürdürmesi ise bugün ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Artık hiç kimse karanlık eller tarafından bir proje olarak sahaya sürüldüğü açıkça görülmüş olan DEAŞ bahanesiyle kimseyi kandırmaya kalkmasın.
Bölgedeki sorun DEAŞ değil, birtakım güçlerin çıkar paylaşımı savaşıdır. Ne Türkiye'nin ne de bölgemizdeki kardeşlerimizin bu çirkin oyunun malzemesi haline dönüştürülmesine izin veremeyiz.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarımızla bu yönde ilk adımları attık. İdlib'te rejimin tüm taşkınlıklarına rağmen Rusya ile işbirliği içinde yeni katliamların ve göç dalgalarının önüne geçmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz.
Münbiç'te bize verilen sözlerin tutulmaması sebebiyle ortaya çıkan demografik yapıya ve güvenliğe ilişkin kaygılar giderek artıyor.
Rakka, Deyrizor, Haseke gibi yerlerde de benzer huzursuzluklar hat safhaya çıkmış durumdadır."