Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan'a düzenleyeceği resmi ziyaret öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi.
Toplantı için Macaristan Başbakanı Victor Orban'ın davetine icabetle Budapeşte'ye hareket edeceğini belirten Erdoğan, kendisine bakanlar, milletvekilleri, ilgili bürokratlar ve basın mensuplarının da eşlik edeceğini aktardı.
Budapeşte'de önce Macaristan Cumhurbaşkanı Janos Ader ile bir görüşme gerçekleştireceğini daha sonra Başbakan Victor Orban'la konsey toplantısına başkanlık edeceklerini belirten Erdoğan, "Toplantıda ikili ilişkilerimizi tüm boyutlarıyla ele alacağız. Kısa bir süre önce zaten Bakü'de bir araya gelmiştik ve Bakü'deki bir araya gelişimizden sonra bu ikinci bir araya gelişimiz, kısa süre içerisinde olacak. Türkiye ve Macaristan arasındaki stratejik iş birliğinin ilerletilmesine yönelik atılabilecek adımları değerlendireceğiz. Bölgesel ve uluslararası konularda güncel gelişmelere dair görüş alışverişinde de bu vesile ile bulunma fırsatını yakalayacağız" diye konuştu.
Macaristan ile başta NATO ve Avrupa Konseyi olmak üzere uluslararası örgütler bünyesinde yakın iş birliği bulunduğunu anlatan Erdoğan, Macaristan'ın aynı zamanda Türk Konseyi'nin gözlemci üyesi konumunda olduğunu söyledi.
Konsey toplantısında uluslararası platformlardaki ilişkilerin geliştirilmesi üzerinde duracaklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Temaslarımız çerçevesinde, Macaristan ile kara yolu taşımacılığı, kültür eğitim, sosyal hizmetler ve uzay alanlarında iş birliği ile dışişleri bakanlıkları ve Devlet Arşivleri arasında iş birliğini öngören 10 anlaşma imzalanacak. Bu anlaşmalar, ilişkilerin kapsam ve çeşitliliğini yansıtan adeta birer ayna niteliğinde olacak. Başbakan Sayın Orban ile Türk ve Macar iş adamlarını bir araya getirecek bir yuvarlak masa toplantısına da başkanlık edeceğiz. Böylece hem ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi ne dair fikir teatisinde bulunacak hem de iş adamlarımızın bu konudaki düşüncelerini dinleme fırsatını elde edeceğiz."
Erdoğan, Macaristan ile ortak tarih mirası olan eserlerin, TİKA ile Macaristan Milli Varlıklar İdaresi'nin iş birliğinde restore edildiğini aktararak, geçen yıl restorasyonu tamamlanan Gül Baba Türbesi'nin açılışını Başbakan Orban ile yaptıklarını hatırlattı.
Erdoğan, bugünkü ziyareti sırasında da Türkiye Okçular Vakfı ile Gül Baba Türbesi Mirası Koruma Vakfı tarafından düzenlenen "Minyatürlerle Osmanlı Devri Türk Okçuluğu" sergisini Orban ile açacaklarına işaret etti.
Barış Pınarı Harekatı'nın Türkiye'nin gerçek dostlarını görme bakımından önemli bir fırsat oluşturduğuna değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"
Geride bıraktığımız yaklaşık bir aylık dönemde hem bizi sevindiren, gururlandıran hem de üzüntüye sevk eden pek çok hadise yaşadık. Harekatın ilk anlarından itibaren Türkiye ile güçlü bir dayanışma sergileyen tüm dost devletlere buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Tıpkı 15 Temmuz ihaneti sonrasında verilen destekler gibi bu süreçte de ülkemizin yanında duran tüm ülkeleri tabii ki hayırla şükranla yad edeceğiz.
Aynı şekilde Türkiye'yi karşısına almak pahasına teröristlerin hamiliğini yapanları, kiralık katillere kol kanat gerenleri de unutmayacağız. Tarihte bunları bu şekilde kayda geçecektir. Ülkemiz Barış Pınarı Harekatı ile 8 yıllık kirli planları, sadece 8-9 günde paramparça etmiştir."
Erdoğan, parlamentoları da devreye alarak, Türkiye ve Türk tarihi ile hesaplaşmaya çalışılmasının gerisinde Türkiye'nin bu büyük başarısı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Harekatla ilgili siyasetin, siyasetçilerin ve siyasi kurumların çoğu haksız ve hukuksuz da olsa eleştirilerini bir nebzeye kadar alıyoruz. Ancak görevi sporu ve sporcuyu desteklemek, spor müsabakaları düzenlemek olan uluslararası kurumların bu sürece aynı hoyratlıkla dahil olmasının hiçbir makul sebebi yoktur. Ülkemizi yurt dışında temsil eden sporcular, Barış Pınarı Harekatı'ndan beri sistematik bir linç kampanyasıyla karşı karşıyadır. Gol attıktan veya maç kazandıktan sonra mutluluklarını göstermek için asker selamı veren sporcularımızla ilgili akla hayale gelmedik eleştiriler, hatta disiplin kovuşturmaları yapılıyor. Türk sporcuların Mehmetçik'le dayanışma sergilemesini provokatif politik davranış olarak nitelemek, çifte standarttan öte aleni bir hukuksuzluktur. UEFA provokatif politik davranış görmek istiyorsa öncelikle sporcularımıza yönelik aldığı kararlara bakmalıdır. Türkiye olarak, UEFA'nın Milli Takımımıza ve kulüplerimize yönelik ayrımcı, haksız ve siyasi tavrını reddediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kulüpler Birliğinin bu konudaki açıklamasının sadece süper ligdeki 18 kulübün tavrını değil, 82 milyonun her bir ferdinin hissiyatını yansıttığını belirterek, "Biz, sizleri zaten tanıyoruz. Sizler, bugüne kadar ne zaman Türkiye'ye karşı dürüst bir tavır takındınız? Uluslararası bütün müsabakalarla alakalı daha önce bir kez diyelim ki bir organizasyon vermişsiniz, ardından bir ikinci organizasyonu da aynı ülkeye verdiniz ve bu ülkelerin alt yapıları, vesaireleri Türkiye kadar güçlü olmamasına rağmen onlara verdiniz ama Türkiye'ye bunu vermediniz. Her zaman Türkiye'nin önünden bunu kaçırdınız. Vakti saati geldiğinde biz bunları da açıklamaya başlarız." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin sporcuları olunca hava değişiyor"
Siyasetle sporu iç içe getirdikleri takdirde bunun affedilir yanı olamayacağına işaret eden Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
"Bizim sporcularımızın, kalkıp da Mehmetçiğe selam durması belli bir başarıdan sonra onun en doğal, en tabii hakkıdır. Bunu Macron'un bir sporcusu Macron'un karşısında yaptığı zaman herhangi bir müeyyide işletmiyorsunuz, aynı şekilde dünyanın değişik yerlerinde bu şekilde selam duranlarla alakalı herhangi bir şu ana kadar devreye soktuğunuz bir işlem yoktur ama olay Türkiye olunca, Türkiye'nin sporcuları olunca hava değişiyor. Bu da UEFA'nın bir an önce bu yanlıştan dönmesini gerektiriyor. Yanlış kararlarıyla sporun daha fazla siyasallaşmasına fırsat vermemeleri gerekiyor."
Erdoğan, Macaristan ziyaretinin ülke ve millet için hayırlı sonuçlara vesile olmasını temenni etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, 13 Kasım'daki ABD ziyaretine ilişkin destek açıklamaları ile CHP ve İYİ Parti'nin ziyaretin gerçekleşmemesine yönelik çağrılarına yönelik değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "
Muhalefette ben başından itibaren Sayın Bahçeli'nin duruşunu, attığımız adımlara verdiği desteği burada da şükranla yad etmek durumundayım. Gerek şahsım gerek milletim adına özellikle teşekkür ediyorum. Çünkü gün bir ve beraber olma günüdür. Gün, dayanışma günüdür
" ifadelerini kullandı.
"Amerika seyahatimin iptal edilmesi konusuna yönelik, biz müsaade etsinler de 'Gidilmesi mi gidilmemesi mi faydalı', bu konuları çok geniş kapsamlı bir değerlendirme yapma fırsatını ekibimle beraber bulduk." diyen Erdoğan,
"Nitekim de en son dün akşamki telefon görüşmesini bekledim. Dün akşamki telefon görüşmesinden sonra da gitme kararını verdik"
açıklamasında bulundu.
Siyasette istişareye önem verdiklerinin altını çizen Erdoğan, bütün bu istişarelerde gerek diplomasi gerek uluslararası hukukun inceliklerinin önemine dikkati çekti.
Siyaset biliminde de her türlü adımı atmış, bu noktada her türlü operasyonlara girmiş ekiplerle çalışmalarını yaptıklarını anlatan Erdoğan, daha önce ABD'nin eski Başkanları George Bush, Barack Obama ve şu anda da ABD Başkanı Donald Trump'la çalışma fırsatı bulduğunu anımsattı.
Erdoğan, Cumhuriyetçi Bush'tan, daha başbakan olmadan önce davet aldığını, kendisiyle etraflı görüşmeler yaptıklarını, 8 yıl görev yapan Obama'yla ise hem telefonla hem de uluslararası toplantılarda bir araya geldiklerini dile getirdi.
"Şu an itibarıyla o bölgelerden teröristler çıkmış değil"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda iyi bir tecrübeye sahip olduklarını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda yaptığımız ziyareti ise çok farklı bir dönemde yapıyoruz. Barış Pınarı Harekatı'nın olduğu bir dönemde... Burada Amerika'nın etkinliği var mı, var. Üstelik de Amerika 32, 33 bin TIR buraya ne yazık ki araç, gereç, silah, mühimmat vesaire gönderdi. Bunları yüz yüze görüşmek başka bir şey, telefonla bunu yapmak başka bir şey. Nitekim akşam telefon görüşmemizde bu değerlendirmeleri yüz yüze yapmamızın çok daha isabetli olacağı fikrinde mutabık kaldık.
Bu görüşmeleri yaparken bir taraftan malum
YPG/PYD, DEAŞ, PKK bütün bunların buradan çekildiği veya çekileceği sözünü 120 saat içerisinde bize verenler şu anda bunu gerçekleştirmiş değil.
Aynı şekilde Rusya ile yaptığımız mutabakatta da 150 saat içerisinde onların ağırlıklı kontrolünde olan bölgelerde rejim güçleriyle beraber, ne yazık ki 150 saat geçti şu an itibarıyla o bölgelerden de teröristler çıkmış değil."
"Teröristler Suriye Milli Ordusu'na saldırıyor"
Bunu salı günü Meclis'teki grup toplantısında söylediğini anımsatan Erdoğan, "Biz bütün bu teröristlerin çıkılması kaydına bağlı olarak bir mutabakat metnini görüşmüş ve onun üzerinde anlaşmıştık. Şu an durum tabii ne yazık ki böyle değil.
Şu anda hala teröristler Suriye Milli Ordusu'na saldırıyor. Suriye Milli Ordusu da onlara misliyle cevap veriyor. Bu sabah Suriye Milli Ordusu'ndan 11 şehit var.
Tabii karşı tarafta da ondan çok daha fazlası öldürüldü
" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu mücadele sürmesin mi? Onlar bu saldırıları yaparken Suriye Milli Ordusu veya bizim askerimiz sessiz mi kalsın? Tabii ki misliyle bunun cevabını hatta daha fazlasıyla vermek durumundayız ki bu mücadeleden başarıyla çıkalım." değerlendirmesinde bulundu.
"En zor şartlarda bile bu görüşmeleri yapmak durumundayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamalarına yönelik de şunları söyledi:
"Şu anda Sayın Akşener'in bu talebini doğru bulmuyorum. Biz bu adımı atmak durumundayız ve bu görüşmeleri asla kesemeyiz. En zor şartlarda bile bu görüşmeleri yapmak durumundayız. Şahsımla olmasa bile, burada Amerika dışı bazı ülkeleri konuşuyorum, bunlara da ilgili bazı birimlerimizin elemanlarını göndermek suretiyle, onlarla bile iplik inceliğinde dahi olsa, biz bu görüşmelerimizi yapmak durumundayız."
DEAŞ elebaşı Bağdadi'nin yakalanan aile üyeleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ'ın öldürülen elebaşı Bağdadi'nin yakalanan aile üyelerinin nerede yargılanacakları, yasal prosedürün nasıl işleyeceğine yönelik soruya karşılık şu bilgileri paylaştı:
"Şu anda gerçekten olay ciddi boyutlara doğru gidiyor. Yani Bağdadi'nin tüm yakın çevresi daha çok ülkemizi hedef aldı ve bunlar ülkemize yerleşmenin veya ülkemizde gelip bulunmanın gayreti içerisinde. En son Azez'de ablasının, eşinin ve çocuğunun yakalanması vardı.
Biz tabii bu yakaladıklarımızı, yakaladıktan sonra kendi geri gönderme merkezlerimize alıyoruz. Bu geri gönderme merkezlerinde duracaklar. Ondan sonra Adalet Bakanlığımız bu konuda ne karar verecek bunu göreceğiz. Eşi yaklaşık bir, bir buçuk yıldır elimizdeydi. Elimizde olan eşinin de aynı şekilde bu süreçte yeri olacak. Fakat şimdi olay daha da genişledi, gelişti. Sayı, çift haneli rakama doğru gidiyor. Bu çift haneli rakama doğru giderken, bakıyorsunuz bunun içinde tüm yakınlarının olduğunu görüyoruz. Bunları da şu anda açıklamayı doğru bulmuyorum. Her şey çok daha net hale gelsin, net hale geldikten sonra da bunların açıklamasını yapacağız. Bağdadi'nin eşinin yanında DNA'sı doğrulanmış çocuğunun da olması bizim için önemli. Sorgulama işlemleri de kararlılıkla devam ediyor. Bunları derinleştirmek durumundayız ki yanlışa düşmeyelim ve Türkiye olarak bu yanlışların içerisinde kıvranmayı doğru bulmuyoruz."
"Türkiye'ye giriş yasağı konulan DEAŞ'lıların sayısı 76 bin"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son grup toplantısında "Türkiye'nin DEAŞ ile etkin mücadele etmediğine" ilişkin ifadelerini değerlendirmesi istenen Erdoğan, "Bay Kemal'in bugüne kadar doğru söylediğine hiçbir zaman şahit olduğunuz mu? Hayatı yalanlar üzerine bina edilmiş birisi." dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugüne kadar Türkiye'ye giriş yasağı konulan DEAŞ'lıların sayısı 76 bin. Bunu Bay Kemal bilmez. Sınır dışı edilen DEAŞ'lıların sayısı 7 bin 550, hapishanelerimizde şu anda bin 149 DEAŞ'lı militan var. Bunlar mücadele değil mi? Attığımız kararlı adımlar değil mi? Ama o bunları da kabul etmez. Niye? Hayatı bu tür yalanlarla dolu. Suriye'deki DEAŞ kamplarından kaçıp ülkemiz tarafından yakalanan ve hapishanelere konulan DEAŞ'lı sayısı da 270. Hani son YPG'nin cezaevlerinden bıraktıkları vardı, bunlar ağırlıklı kadın ve çocuk. Bunları da biz tekrar yakalayıp cezaevlerine oralarda koyduk."
Fırat Kalkanı Harekatı'nda da El-Bab'da 3 bin 500 DEAŞ'lının etkisiz hale getirildiğine işaret eden Erdoğan, "Bunlar DEAŞ'la mücadele değil mi? Dünyada DEAŞ'la mücadeleyi Türkiye kadar güçlü bir şekilde veren bir ikinci ülke yoktur. Sayın Kılıçdaroğlu, dürüst ol, adil ol ve şu anda Türkiye'nin vermiş olduğu bu mücadeleyi de takdir etmesini de bil. Marifet iltifata tabidir. Sen böyle bir şeyi yapmaktan acizsen sana söyleyecek zaten hiçbir lafımız da yok." ifadelerini kullandı.
"Mutabakattan geri adım atmayız"
"Açıklamalarınızda iki ülke ile verilen sözlerin tutulmadığını ve teröristlerin çekilmediğini söylediniz. Rusya ile devriyeler devam edecek mi? Belli bir takvim belirlendi mi?" sorusunu yanıtlayan Erdoğan, mutabakatın gereği neyse bunu Türkiye olarak sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceklerini bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz bu mutabakattan geri adım atmayız. Dün gece Sayın Trump ile görüştük, bu ara Sayın Putin'le de tekrar bir durum değerlendirmesi için görüşeceğim. Bu görüşmelerden sonra da tabii ki ABD seyahatinde de bütün aldığımız mesafeyi sayın Trump'la da bir değerlendirme fırsatını bulacağız. Temennim odur ki bir an önce neticeye kavuşalım. Artık biz önümüzdeki harekat tablosunu adeta ülkemizin haritası neyse o şekilde bilir hale geldik ve nerde ne var bunu bilir hale geldik. Dolayısıyla da çalışmalarımızı gerek silahlı kuvvetlerimiz, gerek siyasi noktada bakanlıklarımız, hepimiz tablo üzerinde sürekli çalışıyor ve buna göre de attığımız, atacağımız adımları da belirliyoruz."