'Çift başlı kartal'ı demokrasi uçurur

Yılmaz Yıldız
00:0012/09/2010, Pazar
G: 11/09/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
'Çift başlı kartal'ı demokrasi uçurur
'Çift başlı kartal'ı demokrasi uçurur

Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, Türkiye'yi, Selçuklu İmparatorluğu'nun amblemindeki çift başlı kartala benzetti. Orakçıoğlu, demokrasinin gelişmesinin 'çift başlı kartal'ı uçuracağına inandığını söyledi

İstanbul Hazır Giyim İhracatçıları Birliği'nin (İHKİB) önceki dönem başkanlığını yapan Elazığlı işadamı Süleyman Orakçıoğlu, şimdilerde sahibi olduğu Damat, Tween ve ADV gibi markaları bünyesinde barındıran ORKA Group'a daha çok zaman ayırıyor. Resmi görevi bıraksa da fiili olarak sektöre öncülük etmeye devam Orakçıoğlu, özellikle Türk markasının dünyada bilinirliğinin artması için gayret sarf ediyor.

İHKİB Başkanlığı'nı bıraktınız. Dışarıdan bakınca eksiklikler var mı?

Arkadaşlara haksızlık etmek istemiyorum. İyi niyetle, çok büyük fedakarlıkla çalışıyorlar. Ama günümüz koşullarına baktığınızda ise insanın gerçekten bu işlere zaman ayırması ve emek vermesi büyük fedakârlık. Bunu 2008 krizi sonrası söylemek çok daha doğru. Çünkü herkes kendi işinin başında olmak zorunda.

DÜMENE GEÇTİ BÜYÜME ARTTI

Siz kendi işinizin başına geçince ne değişti?

2008 haziran ayıyla, 2010 eylül ayı arasındaki 2 yıl, bir çeyreklik dönemde bizim Orka Group'da yaklaşık yüzde 85'lik bir kümülatif artış var. Enerjinizi nereye verirsen orada bir başarı çok rahatlıkla ortaya çıkıyor. Ben o açıdan çok huzurluyum ve mutluyum. Çünkü verdiğimizin karşılığını aldığımız bir işimiz var. En büyük başarımız markalarımız. Markalarımıza oluşturmuş olduğumuz güven bizim için en büyük gurur. İşleyen demir ışıldarmış. Bunu ortaya koyduk.

10 YILDA ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ
Gazetemizden Şükrullah Dolu, 'Tekstilden Türkstile' diye bir yazı dizisi yapmıştı. Türk malı algısı dünyada yerleşiyor mu?

Son 10 yılda çok önemli gelişme kaydettik. Tekstil ve hazırgiyim endüstrisi diyoruz ama buna moda endüstrisi kavramını da yerleştirmek durumundayız. Sadece üretim ekonomisi diyorduk, şu anda bir marka ekonomisi var. Sadece marka diyorduk şu anda organize perakendede çok güçlü firmalarımız var. Koleksiyon ve tasarım diyorduk, şimdi bunları marka kimliğiyle satma hedefi olan firmalarımız var. Fason üretim yapan firmaların cirosu azalırken, markaya ve organize perakendeye ağırlık veren firmalarımızın çok hızlı büyüdüklerini görüyoruz. Bugün bazı şeyleri seylemek kolay ama 10 yıl önce bize fuarlarda yer vermiyorlardı. Tasarımlarımızı kaale alan yoktu.

YENİ HEYECAN TÜRKİYE

Avrupa'daki kriz bizim için fırsat mı?

Akdeniz bandındaki ülkelerde, bir Fransa'da, bir İtalya'da yeni marka ve yeni heyecanın çok fazla olmadığını görüyoruz. Bir İtalya'nın, bir Fransa'nın yorgunluğu, doygunluğu var, bu konuda… Marklarının geçmişteki başarılarını miraslarını tüketiyorlar şu anda. O yüzden de dünya bu tek kutupluluktan sıkıldı. Yeni heyecanlar arıyor. Bir dönem Çin ve Hindistan'nın etkisi olmuştu. Son dönemde bizlere olan ilginin ve yakınlığın arttığını gözlemliyoruz.

AVANTAJIMIZ DOĞU-BATI

Türkiye'nin avantajı sadece pazara yakınlık mı?

Türkiye'nin bence ajantajı, Selçukluların sembolünde de gördüğümüz gibi bir yüzünün doğuya bir yüzünün de batıya dönük olması. Bu çok önemli bir bakış açısı. Doğuya baktığında doğunun yaşam kültürünü, sembollerini anlayabilme, aktarabilme. Batıya baktığında bir Batılı gibi olayları değerlendirebilme. Bu hem sağa hem sola selam vermek gibi. İbadetimizde de var. Enteresan bir şey. Bu yönümüzü öne çıkarmayı biz yeni öğrendik. Çok geleneksel olduğumuzda günün versiyonuyla o sunumu yapamıyoruz. Çok modern olduğumuzda da bir şekilde taklit oluyoruz. O dengeyi kurmaya başladık.

Dış açılımların etkisini görüyor musunuz?

Elbette. Türkiye kendi gücünün farkına vardı. İç siyasetin getirdiği çıkmazlar olmadığı takdirde, GSYH'nın 2015 yılında iki kat artıracağına inanıyorum. Demokrasiyle ilgili herkesin beklentisi olumlu. Bunun, 'çift başlı kartal'ı uçuracağını düşünüyorum.


Dünyadan hangi ünlüler sizden giyiniyor?

Ünlülerle ilgili çok farklı noktadayız. Premier ligin bir çok ünlü oyuncusu bizden giyiniyor. Bir çok ünlü sanatçı bizden giyiniyor. Öyle ki isimlerini bile sayamıyorum artık… Hatta ülkemize gelen U2'nin ön grubu 6-7 kişilik Shnow Petrol grubuna bir buçuk yıldır stil danışmanlığı yapıyoruz. Tüm turnelerde bizim kıyafetleri giyiyorlar. Hatta Türkiye'ye geldiklerinde Nişantaşı mağazamıza gelip alışveriş yaptılar. Önümüzdeki dönem nasıl bir proje yapacağız diye arkadaşlarımızla toplantı bile yaptılar. Rockçı oldukları için çok farklı giyiniyorlar ama bizim tasarımcılarımız onları ikna etti ve ilk defa takım elbise giyecekler. Tabii insanı daha bir fit, daha bir enerjik gösteren takım elbiseler…


Türk markalarının bilinirliğiyle ilgili dünyadan örnekler çoğalıyor mu?

Orka olarak Balkanlar'da, gelişmiş Avrupa ülkelerinde varız. Azerbaycan'da varız. Tiran'da varız. Çok enterasan yerlerde, hiç ummadığınız yerlerde karşınıza çıkabiliriz. Bizim için sürpriz oldu, Çin ve Hindistan pazarında bile varız. Bana iki yıl önce 'Hindistan'da mağazanız oldu' deseler inanmazdım. Çünkü yüzde 35-40 gümrük var. Ama markanızın etkinliği öyle bir noktaya geliyor ki, siz Londra'da dünya markalarıyla birlikte satıyorsanız, Hindistanlı sizi de alıp ülkesine götürüyor.


Son dönemde eksen kayması kavramı moda oldu. Siz de Çin ve Hindistan'da mağaza açmışsınız. Sizin de ekseniniz kaymış meğerse!

İster istemez ekseniniz kaymak zorunda. Bizim firma olarak eksenimiz bilinçli olarak kaydı. Dünyanın en büyük pazarları ama dünyanın en büyük durgunluğunu yaşayan pazarların hareketlenmesini bekleyeceğim. Ticarette böyle bir şey yok ki! İş ve performans neredeyse oraları hedef almak durumundasınız. Avrupa'daki bu durağan dönemi mutlaka alternatif pazarlar ortaya koyarak geçirmek zorundaydık. Bunu çok başarılı bir şekilde yaptık. İyi ki de yapmışız, çünkü Avrupalı elindeki dosya için belki bir yıl düşünüyor ama diğer pazarlarda çok daha hızlı sonuç almak mümkün.


Emek yoğun bir sektör olarak teşvikleri yeterli buluyor musunuz?

Türkiye bu noktada geri değil ama en büyük sorunlarımızdan biri, bizim tasarıma yapmış olduğumuz yatırım ve harcamaların ar-ge teşviği kapsamında olmaması. Beyaz eşyada öyle ama bizde değil. Bu konuda tekstilciler olarak bizim de hatamız var. 'Öldük, bittik' diyerek kamuoyunda kendimizi öyle bir konuma getiriyoruz ki, 'Bu sektör bitti, biten sektöre kimse selam vermesin' düşüncesi hakim oluyor. Herkes iyiye yatırım yapmak ister. Biz iyi taraflarımızı çok fazla ön plana çıkaramadık. O yüzden siyasette de acıtıcı söylemler olabildi. Ama Türk markalarının yurt içindeki ve yurt dışındaki etkinliği artmaya başlayınca, herkes sahiplenmeye başladı. Siyasetçisi de, bürokratı da kendine buradan bir pay çıkarmaya çalışacak. Krizde tekstil sektöründe de çekilmeler oldu. Şimdi işi bilenler şu an siparişlere yetişemiyor.