
CHP'de görüntüleri ortaya saçılan kara paraya ilişkin yürütülen soruşturma sürüyor. Ekrem İmamoğlu'nun kasası ve müdürü 'şüpheli' sıfatıyla savcılığa ifade vermiş ve CHP eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu işaret etmişti. Başlatılan soruşturma kapsamında CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu yaklaşık iki buçuk saat ifade verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği öne sürülen ve sosyal medyada paylaşılan para sayma görüntülerine ilişkin resen başlattığı soruşturma sürüyor.
Soruşturma kapsamında, eski CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu ifade vermek üzere Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi.
Çıkışta gazetecilere açıklama yapan Kaftancıoğlu, ifade vermek için dün gece geç saatte İstanbul'a geldiğini söyledi.
Kaftancıoğlu, "'Gayrimeşru ve yasa dışı yollarla ortaya sunulan görüntülerle ilgili ilk ifadeye çağrılan ben olsaydım ifade vermeyi reddederdim.' diyerek ifadeye başladım. Önce o gayrimeşru yollarla kayıtları yapanların hukuk karşısında sorumluluğu neyse ortaya çıkarılır, ondan sonra bizlerin bilgisine başvurulacaksa elbette Cunhuriyet Halk Partisinde her şey nettir, bilgilerimizi paylaşırdık." diye konuştu.
Tarihe dikkati çeken Kaftancıoğlu, "Bugün ayın 22'si. Seçime 9 gün var. İl binası ne zaman alınmış? 2019'da. Ve ne mutlu ki İstanbul Örgütü, il binasını ne kadara alıyoruz demişsek, bütün tutarın verildiğini görmüş mal sahibine ama ne üzücü ki 2019'da İstanbul Örgütü'nün büyük katkılarıyla alınmış olan il binasını seçime 9-10 gün kala yok montajla, dublajla, herhalde uğraşacak zaman bulamadılar seçim öncesi, CHP'yi yıpratmak için kullanılan aparattan başka bir şey değildir." ifadelerini kullandı.
Kaftancıoğlu, "şüpheli" olarak ifade vermesine ilişkin "Sakın yanlış anlaşılmasın, kendimi bir şey zannettiğimden ya da önemsediğimden değil, kendimi ve yol arkadaşlarımı bildiğimden dolayı seçim öncesi yapılan ve görünen o ki seçime kadar da sürdürmeye çalışacakları, siyasallaştırılmış yargının, yargıyı da bu sürecin parçası yaparak sürdürecekleri süreçlerdir." dedi.
Canan Kaftancıoğlu, içeride il binasının alımına dair tüm soruları aynen gazetecilere anlattığı gerçeklik ve netlikte yanıtladığını kaydetti.
'HİÇBİR BİLGİM YOK'
Bir gazetecinin, "Süreci sizin başlattığınız ancak el çektirildiğiniz iddiaları var." demesi üzerine Kaftancıoğlu, "Böyle bir şey söz konusu değildir. Kaldı ki mal sahibinin avukatının buna dair ne fikri ne de bilgisi olabilir." ifadesini kullandı.
Kaftancıoğlu, bir gazetecinin "İfadelerde görüntü kayıtlarının Tuncay Yılmaz'a verildiği söyleniyor. Buna ilişkin neler söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine, "Hiçbir bilgim ve fikrim yok. Hep söylentiler, söylenenler üzerinden... İçeride il başkanlığı binası süreciyle ilgili bildiğim, bizzat içinde olduğum ve sorumlusu olduğum, yürüttüğüm süreçlere dair bilgi verdim. Bilmediğim konuda yorum yapamam." dedi.
Bir gazetecinin, "Söz konusu 15 milyonun tüm Türkiye'de düzenlenen bir bağış kampanyasından elde edildiği iddiası vardı." ifadesi üzerine Kaftancıoğlu, "Bu sorduğunuz soruyu ifademde uzun uzun ve çok detaylı şekilde anlattım. Oradan rahatlıkla görebilirsiniz." diye konuştu.
Kaftancıoğlu daha sonra adliyeden ayrıldı.

Soruşturma
Soruşturma kapsamında İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, eski CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas ve eski CHP İstanbul İl Başkanlığı Basın Danışmanı Can Poyraz'ın şüpheli olarak savcılıkça ifadesi alındı.
Soruşturma kapsamında, Braka ve İmamoğlu İnşaat Şirketi'nin Genel Müdürü Tuncay Yılmaz'ın da şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı.

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Günün sözü: çalınmasına razı oldum, ancak benim cebime girmedi ki diyerek, cürümden kaçamayız. Çünkü sen imza atmasan, suç hiç oluşamayacaktı. O imzaya tamam dediğinde başkaca bir şahsi menfaatinin olup olmadığı şüphe doğurur bu da en azından siyasi etik açısından oldukça problemlidir.

"Siz asıl vergiyi alınması gereken yerlerden alacaksınız. Uyuşturucu ticareti yapan adamdan vergi alacaksınız. Organ ticareti yapan adamdan vergi alacaksınız." K. Kılıçdaroğlu (vaktiyle) Derken... "bizden beklemeyin!" Anlamında mı diyormuş acaba diye düşünmeden edemedim(!). Eğer "Atatürk'ün partisiyiz diyeee diyeee" birde CHP'yi vergi kaçakçısı konumuna düşürdüyse İstanbul İl Teşkilatı, bu tarihi bir lekedir. Zaruret vardı, hırsızlık yaptım, devletten vergi kaçırdım anlamına gelecek bir mazeret kanımca olamaz. Çünkü vergi geliri devletin cebine girmediğinde kimin cebine girdi?.. Yoksa vergi zaiyatı farkı pazarlıkta yetişilemeyen menkulun alınmasını mı mümkün kıldı? O zaman paramız yetmediğinde devletten vergi kaçırıp eksik kısmını tamamlamayı mı salık veriyor siyasi partiler ülkede, millete? Bu haksız menfaat ve kazanç temin etmek değil midir? Siyasi partiler, iş ve işlemlerinde devletten vergi kaçırmak sureti ile haksız kazanç ve öylece devletin parasını kendince tasarruf etmek sureti ile Anayasa Mahkemesi denetimine tabi değil midir? Devletin vergisini kendi tasarrufu ile Siyasi partiler nasıl harcayabiliyor!!? Akçeli işlerde vergi kaçırma yada kaçınma hiç farketmez denetim altında olmayan, vergi mevzuatı açısından dokunulmazlık sahibi kurumlar mıdır? Yüksek delaleti ile bu sorularımın yanıtını beklediğim herkes dağa taşa bakiyor... Vaktiyle kişilerin işlediği suçlardan ötürü siyasi partiler kapatılır diyen başta Sabih Kanadoğlu ekolü bakalım objektif hukuki değerlendirme yaparken CHP'yi nasıl ele alacak bu hususta!? Ben şunu soruyorum, devlete eksik verilen vergi kimin kasasına girdi? Bedeli tam olarak gösterilseydi, eksik vergiyi kim ödeyecekti? Yani vergi cezası CHP'ye kesilir oda sorumlusu benim diyorsa Kaftancıoğlu 'na rücu edilebilir orasını bilemem lakin, o para aynı zamanda kamunun parası olduğu için, içinde benimde hakkım var(çünkü milletin parası aynı zamanda) bu sebeple soruyorum, bana para mı kim vermedi? Benden paramın içinden bir kısmını kim arakladı, yani bir yankesici varsa kim? Lütfen kamuoyu gerekli incelemelerle aydınlatılsın. Belki çocuklarımıza ücretsiz kitap fonuna gidecek parayı birisi araklayıp, azaltmışsa bunu açık ve şeffaf olarak bilmek hepimizin hakkıdır. Tekrar soruyorum benim paramın bir kısmını kim arakladı? Birisi artık parmak kaldırıp ben desin, o topu ona atıyor, öbürü aya bakıyor, o öbürüne sen açıkla diyor. Şimdi yavaş yavaş sn. İmamoğlu 'nun usul hatası olabilir sözleri aydınlığa kavuşuyor, yanlız azıcık hukuk bilgisi olan herkes bilir ki, işi TBMM yasama çalışmalarına katkı veren ve tonla hukukçusu olan bir siyasi partide vergi zaiyatının bir usül sorunu olmadığını bilir. Vergi hukuku "esaslı" iştir. ABD 'de neredeyse vatan hainliği ile eş değer adli takip süreçleri vardır. Bilenler bilir. Siyasi partiler topluma vergiden kaçınarak, son derece vahim ve kötü örnek teşkil edecek tablo sunmamalıdır. Bu sizde bizim gibi yapın ne olacak canım bu bir usul sorunu sadece felan deyip geçitirilemeyecek kadar vahim iştir. Yanlız hakkaten iyi ki Atatürk hayatta değil; bugün gelse, işe CHP'den başlayacağına kimsenin şüphesi olmasın. Şu anda kim Gazi Paşa'nın karşısına çıkıp, biz CHP'de vergiden kaçındık diyecek? Bir adım öne çıksın artık. Herkes dağa taşa bakmasın lütfen, yeter. Bu ülke bunu da gördü. Bakalım daha bu taşın altından neler çıkacak!?