Arktik olarak bilinen ve Kuzey Kutbu’nun da ortasında bulunduğu Kuzey Buz Denizi’nde Pandora’nın Kutusu’nu, iklim değişikliğine bağlı sıcaklığın artmasıyla yaz buzlarının erimeye başlaması açtı. Bilim insanlarının öngörülerine göre Arktik’te 2040-45 yıllarına doğru yaz buzu olmayacak. Bu tarihleri daha öne çekenler de var.
Yüzyıllar boyunca, ihmal edilmiş, terk edilmiş, kuş uçamaz kervan geçemez, en soğuk zamanlarında termometrelerin -60 derecenin altına düştüğü, gözü pek kaşiflerin hikayelerinden dinlediğimiz Kuzey Buz Denizi son 50-60 yılda, özellikle de iklim değişikliğinin etkisini güçlü bir şekilde hissettirip, artan sıcaklıkların yaz buzlarını eritmeye başlamasıyla önemli bir jeostratejik bölge haline geldi.
Kuzey Buz Denizi derken sekiz ülkenin kıyıdaş olduğu 14 milyon kilometre kareden büyük bir alandan bahsediyoruz. Önceden büyük oranda yaz döneminde de buzlarla kaplı bu deniz (okyanus olarak da ifade ediliyor) iklim değişikliğine bağlı olarak üzerindeki buzu hızlı bir şekilde kaybediyor.
Buzların erimesinin, dünyanın sıcaklığının aşağı çekme etkisini azaltması yanında güneş ışıklarını yansıtma fonksiyonlarının kaybolması gibi zararları olacak ve oluyor da.
Ama biz bu analizimizde sunduğu fırsatları ve fırsatların getireceği aktivitelerin faydaları yanında zararlarını da değerlendirmek istiyoruz.
Kıyıdaş ülkeler arasında şimdilik, fazla bir egemenlik alanı anlaşmazlığı bulunmamakla birlikte, Kuzey Buz Denizi üzerindeki buzun erimesiyle birlikte etrafındaki (ve hatta bölgeye ilgi duyan) ülkeler arasında bir ön alma ve egemenlik hakkı tesis etme çabaları başladı.
Arktik’e 24 bin kilometreden fazla kıyısı bulunan Rusya bölgedeki başat oyuncu. Bölgeyle ilgili tarihi bir varlığı söz konusu. Rusya’nın 2007 yılında mini denizaltılar marifetiyle, Rusya kendi kıta sahanlığının doğrudan bağlantılı olduğunu iddia ettiği, Kuzey Kutbu deniz tabanına bir metre boyunda titanyumdan bir Rus bayrağını koydu. Bölgede egemenlik iddiası olan bir başka ülke olan Kanada, Rusya’nın bu ön alma çabasını “15. yüzyıl toprak ele geçirme” maceralarına benzeterek reddetti.
Yine Rusya, 2020’den itibaren Kuzey Buz Denizi’nin petrol ve gaz üretimi için ana kaynak olması gerektiği duyurdu.
Son dönemde Batı medyası Rusya’nın Kuzey Buz Denizi’ni (KBD) silahlandırdığı iddialarına yer vermeye başladı. Rusların Sovyetler Birliği dönemi 50 ileri askeri karakolu yeniden faaliyete geçirdiği ve nükleer ve konvansiyonel silahlarla donattığı yazılıp çizilmeye başladı.
Rusya iddiaları reddediyor ama Putin’in KBD’yi “özel ilgi” alanı ilan etmesi ve deniz gücünü artırmaya çalışmasında da belli olduğu üzere Arktik’te hakimiyetini perçinlemek için de çabalarını artıyor.
İngiliz medyası da son dönemlerde, parlamento kaynaklarına dayanarak, Rusya’nın genişleyen varlığı ve Çin’in artan ilgisi dolayısıyla, Birleşik Krallık’ın KBD’de daha fazla askeri varlık oluşturması gerektiği haberlerine yer vermeye başladı.
Buzların erimesiyle birlikte Kuzey Buz Denizi’nin jeostratejik önemi büyük oranda arttı. Bölge şimdiden uluslararası güçlerin bir rekabet sahası haline gelmiş bulunuyor.
Deniz yüzeyindeki buzların eriyor olması kıyıdaş ve bölgeye yakın ülkelere büyük maddi imkanlar sunuyor ama bu imkanlardan istifade etmek için yapılacak çalışmalar da aynı şekilde bölgeye çeşitli boyutlarsa zarar verme potansiyeli taşıyor.
Kuzey Buz Denizi çok büyük hidrokarbon, maden ve nadir metal rezervlerine sahip. Rusya ve ABD başta kıyıdaş ülkeler zaten bir ölçüde bundan istifade ediyorlar. Dünya petrolünün yaklaşık %10’u ve doğal gazın %25’i Kuzey Buz Denizi kıyılarından sağlanıyor.
ABD Jeolojik Araştırmalar kurumuna göre Kuzey Kutup Dairesi 160 milyar varil petrol ve gezegenimizin keşfedilmemiş gazının %30’una sahip olabilir. Maliyet hesaplarını unutmadan, bunun enerji için her şeyi yapabilen güçlerin iştahını kabarttığının altını çizmek gerekiyor.
KBD ayrıca altın, platinyum, elmas gibi madenler dışında nadir metaller de barındırıyor.
Denizin buzlarının erimesiyle birlikte bunlara hücumun ve dolayısıyla da uluslararası rekabetin kızışacağını tahmin etmek zor değil.
KBD’de yaz buzlarının eriyor olması kıyıdaş ülkelere önemli su yolu taşımacılık imkanları sunuyor. Her ikisi de Atlantik Okyanusunu Kuzey Buz Denizi üzerinden Pasifik Okyanusu’na bağlayan iki önemli su yolu oluşuyor. Kuzey Doğu Geçidi ve Kuzey Batı Geçidi.
Kuzey Doğu Geçidi’nde, 1930lardan beri önce Sovyetler ve sonrasında da Rusya Federasyonu tarafından resmen yönetilen, Bering Boğazı üzerinden Güney Doğu Asya’ya ulaşan ve Rusya’nın ulusal su yolu olarak gördüğü Kuzey Deniz Rotası’nda (NSR) son yıllarda deniz taşımacılığı önemli ölçüde arttı. Çin ve Hindistan’ın artan talepleri doğrultusunda bu su yolundan taşınan petrol ve gaz hacminin 2030’dan önce 40 milyon tona ulaşması bekleniyor.
Mesafeyi kısaltan, yakıt tüketimini azaltan, maliyetleri düşüren ve fiyatta rekabet imkânı oluşturan bu rotalar, kıyıdaş ülkelerin altyapıları geliştirmesiyle daha çok kullanılacak gibi gözüküyor.
KBD yüzölçümünün 14 milyon kilometrekareden daha fazla ve fazla el değmemiş olduğu göz önüne alınırsa ne kadar büyük bir deniz serveti içerdiğini tahmin etmek zor olmaz. Bölgede zaten uygun hava koşullarında balina ve fok avcılığı yapılıyor. Buzların erimesi kıyıdaş ve uluslararası sularda avlanmak isteyen Çin gibi bölge dışı ülkelere büyük endüstriyel avcılık imkanları sunacaktır.
Kuzey Buz Denizi’nin jeostratejik, jeoekonomik öneminin artması bölgeye yönelik askeri doktrinlerin de değişmesi ve derinleşmesi manasına geliyor. Kıyıdaş ve ilgili ülkeler bölgenin askerileştirilmesi ve dolayısıyla da silahlandırılması için planlar yapıyorlar.
Bölgedeki büyük güçler ABD ve Rusya çoktan geniş katılımlı askeri manevralar yapmaya başladılar. Rusya’nın askeri faaliyetleri ve bununla ilgili Batılıların endişelerine dair kısa bir bilgi yukarıda paylaşmıştık. Bölgede askeri üsler ve silahlanma giderek güçleniyor.
Arktik kıyıdaş ülkelerinin, Finlandiya’nın katılımından önce beşi NATO üyesi idi. İsveç’in de katılımı sağlanırsa 8 kıyıdaş ülkenin yedisi NATO üyesi olmuş olacak. Aynı şekilde Arktik Konseyi’nin yedi üyesi. Bu da Rusya’yı tabiatıyla endişelendirmektedir.
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımına bir de Arktik gözüyle bakmakta fayda vardır.
Bu gelişmeler kapsamında, iklim değişikliği kurbanı, doğası itibari ile soğuk olan Kuzey Buz Denizi bir de “Soğuk Savaş” iklimine doğru son hız ilerlemektedir.
Analizimizi bitirmeden Kuzey Buz Denizi’nde iklim değişikliği ile birlikte ortay çıkan fırsatların arkasında bırakacağı zararlara da değinmeden olmaz.
Arktik’in artık erişilebilir ve ulaşılabilir olmasının en büyük zararı çevreye olacaktır. Her bir menfaatin elde edilebilmesi içi yapılacak her tür endüstriyel çalışma, neredeyse el değmemiş coğrafyayı kirletmeye vesile olacaktır. Çevreye verilen zarar aynı zamanda deniz canlılarına da zarar vermek manasınadır. Zaten yüzyıllardır sakin ve insan elinden uzak deniz yaşamı yaygın endüstriyel balıkçılıkla üzerinden büyük bir travmaya girecektir.
Bölgenin, jeostratejik ve jeoekonomik kaygılar üzerinden askerileşmesi gerginlikleri tetikleyecek ve çatışma potansiyelini yükseltecektir.
Başka bir olumsuz gelişme ise, çeperlerde yaşayan ve sömürge dönemi ve sonrasında tüm imkanlarından koparılan ve yeni dönemde oluşan fırsatlardan pay alma imkanının belirsiz olduğu yerli kavimlerin asimilasyonun hızlanması olacaktır.
Bilim adamları arasında moda olmuş bir söz var “Arktik’te olan Arktik’te kalmaz” diye. Şimdi iklim değişikliğinin sıcaklıkları yükselttiği ve KBD’de yaz buzlarının yaz boyunca olmayacağı bir durumda, zengin doğal kaynakların ve uygun alternatif ticaret yollarının ortaya çıktığı, bunun da bölgede rekabet ve askerileşmeyi artırdığı günümüzde bu söz daha da gerçekçi hale geldi.
Arktik Okyanusu 14.090.000 kilometrekare bir alanı kaplamaktadır Dünya okyanuslarının en küçüğüdür.
En büyük deniz olan Akdeniz’den beş kat daha büyüktür ama
Hint Okyanusu’nun altıda biri kadar yüz ölçüme sahiptir.
Kuzey Kutbu’nu içinde barındırmaktadır. Deniz buzu, aysberg ve karlarla kaplıdır.
Arktik Okyanusu’nun simgesi uzun zamanlardır Kutup Ayısı olagelmiştir. Bilimsel verilere göre Arktik bölgesi
21 bin bilinen memeli, kuş, balık, bitki, mantar ve mikrop türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Yaz aylarında sıfırın biraz üzerine çıkan sıcaklıklar yılın çoğu zamanı eksi derecelerde seyretmektedir. En düşük ısı
– 69,6 olarak tespit edilmiştir.
qArktik Konseyi, Kuzey Buz Denizi kıyıdaş ülkeleri arasında iş birliği, dayanışma ve etkileşimi sağlayan hükümetler arası bir forumdur. Foruma ülkeler yanında Yerli Halklar ve diğer Arktik sakinler de üyedir. Kuzey Buz Denizi müşterek meseleleri, özellikle de sürdürülebilir kalkınma ve çevre koruma faaliyetleri yürütmektedir.
Resmen 19 Eylül 1996’da Ottowa Bildirgesi’nin üye devletler tarafından imzalanması ile kurulmuştur. 2 yıllık rotasyonlarla üye devletler konsey başkanlığını yürütmektedirler. Mayıs 2023 itibari ile 2025’e kadar dönem başkanlığı Norveç’tedir. Konseyin merkezi 2012 yılından beri Tromsö-Norveç’tedir.
Konseyin kararları tavsiye niteliğinde olup, 8 daimî üyenin mutabakatı ile alınmaktadır. Ottowa Bildirgesi gereği, konseyin yetki alanı kesinlikle askeri güvenlik dışındadır.
Konseyin, hepsinin de Kuzey Buz Denizi’nde kıyısı ve toprakları olan sekiz daimî üyesi vardır. Bu ülkeler Rusya, ABD, Kanada, Danimarka Krallığı (Grönland üzerinden) İzlanda, İsveç, Finlandiya ve Norveç’tir. Ayrıca, konseyin altı yerli daimî katılımcı üyesi vardır.
Arktik Konseyi’nin, içerisinde Çin, Japonya ve Hindistan’ın da 13 gözlemci statüsündeki üyesi bulunmaktadır. Sekiz ülke ise gözlemci üyelik için başvurmuş, beklemektedir. Türkiye de bu ülkelerden birisidir ve gözlemci üyelik için 2015’te başvurmuştur.
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi Arktik Konseyi’nin işleyişine darbe vurmuş diğer 7 üye Rusya’yı dışlamıştır.