Genelkurmay’da önce Necdet Özel’in, ardından Hulusi Akar’ın yaverliğini yapan Yarbay Levent Türkkan’ın anlattıkları, bu toprakların gördüğü en büyük casusluk örgütünün çalışma yöntemlerini gözler önüne serdi. Akar'ın yaveri Türkkan, kalkışma gecesi komutanını rehin alan paralel haşhaşilerden biriydi...
Ben paralel yapı üyesiyim. Fetullah Gülen'e yıllarca gönüllü olarak hizmet ettim, bugüne kadar cemaatteki abilerime itaat ettim, onların verdiği emirlere bugüne kadar harfiyen riayet ettim. Cemaatte irtibat halinde olduğum kişiler Murat, Selahattin ve Adil kod adlı şahıslardı. Bu abilerle Murat'ın evinde ayda bir ya da iki ayda bir rutin görüşüyordum. Gülen cemaatiyle ilk defa ortaokul döneminde tanıştım. 5 yaşından beri subay olmayı hayal ediyordum. Bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. 1989 yılında Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim, cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler.
Soruları Serdar abi getirmişti. Elinde bilgisayar çıktısı şeklinde sorular vardı. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti. Zaten bildiğim şeylerdi. Okudum, ezberledim. Bursa merkezde bir cemaat evinde bana bu soruları verdiler. Işıklar Askeri Lisesi'ndeyken benimle Serdar ve Musa abiler ilgilendi. Ayda bir kez görüşüyorduk. Gülen'in kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. İma ile namazı istediğimiz yerde kılıyorduk. Namazı zihnen düşünüp dualarını içimden okuyordum. Gülen'in de ilahi bir kimliğinin bulunduğuna inanıyordum.
“Emir subaylarından Mehmet Akkurt’la birlikte Genelkurmay 2. Başkanlarının odasına dinleme cihazı yerleştiriyorduk. Ben, Genelkurmay Başkanı değiştiğinde, Hulusi Akar'ın emir subayı olduğumda ses kaydı işini bıraktım. Murat abi bana emir subayı olduktan sonra 'Dinleme cihazını sen bırakmayacaksın' dedi. Birkaç ay sonra öğrendim ki aynı işi Serhat ve soyadını bilmediğim Şener isimli başçavuşlara yaptırmışlar. Serhat ve Şener başçavuşların ikisi de Hulusi Akar paşanın emir astsubaylarıydı. Benim şahsi kanaatim 1990'lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70'i cemaatçidir. Genelde cemaatçi subaylar kurmay subaylardır.
“Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar radyo diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı. Paşanın sesini her gün kaydettim. İki, üç cihaz vardı. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum. Boş olanları alıyordum. Ben hiçbir zaman kaydettiğim sesleri dinlemedim. Nitekim benim o cihazları bağlayıp dinleyeceğim teçhizatım da yoktu. Arada sırada Genelkurmay Başkanı'nın odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramanın ne zaman yapılacağını bildiğim için cihazı koymuyordum. Dinleme cihazıyla ilgili herhangi bir olumsuzluk yaşamadım. Bana verilen görevi harfiyen yaptım."
15 Temmuz sonrası gözaltına alınarak tutuklanan bir generalin anlattıkları, Fetullah Gülen’e bağlı Adil Öksüz yönetiminde Ankara’daki bir villada yapılan ihanet toplantılarını ifşa etti. Gizli tanık sıfatıyla o generalin sözlerini bir kez daha hatırlayalım:
Darbe girişiminde FETÖ’nün Hava Kuvvetleri İmamı ve Akıncı Üssü'nde yakalanıp serbest bırakılan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Adil Öksüz ile YAŞ üyesi Orgeneral Akın Öztürk de yer aldı. Darbeyi planlayan Orgeneral Akın Öztürk, İstanbul Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Ömer Faruk Harmancık, Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç ve Adil Öksüz, dokuz günlük Ramazan Bayramı tatili süresince Ankara Çukurambar'da bir villada buluştu. 6-7-8-9-10 Temmuz tarihlerinde, darbeye katılacak komutanları teker teker çağırıp görevleri tebliğ ettiler.
Ben de o dönemde gittim. Daha sonra 11-12 ve 13 Temmuz'da çağırdıkları komutanlar da olmuş. Toplantıya giderken herkes cep telefonlarını evde bıraktı. Dikkat çekmemek için kot ya da şort ve tişört gibi rahat kıyafetler giymemiz istendi. Önce en az iki kez araç değiştirip buluşma noktalarına gittik. Buralardan bizi kapalı minibüslerle alıp villanın garajına götürdüler. Oradan da villadaki büyük bir salonda, Adil Öksüz ve Akın Öztürk'ün de aralarında bulunduğu heyetin karşısına çıktık. Her komutana darbede kendi ilinde yapacakları anlatıldı. Ama kimseye yazılı bir belge verilmedi. Konuşmanın başında da bir kere anlatacaklarını söyleyerek uyardılar
“Darbe planı bana anlatıldığında, itiraz ettim ve 'çatışma çıkar' dedim. Bana, 'sen merak etme, çatışma falan çıkmaz, bütün komutanları ikna ederiz. Bütün tedbirleri aldık' dediler. Bize örgüte girerken ettiğimiz yemini hatırlatıp, FETÖ'nün ailemizden bile önce geldiğini söyleyerek, 'bu işin sonuna selamet, huzur mutluluk ve zenginlik olacaksınız' dediler. Evde toplantı devam ederken Adil Öksüz namaz kıldırdı. Daha sonra ‘15 Temmuz akşamında yapılacak ilk işlerden biri, görevlendirme verilecek kuvvetlerle cezaevlerinde tutuklu bulunan cemaat mensubu kişileri vakit kaybetmeksizin cezaevlerinden çıkarmaktır’ dedi.
Odaya girip bir süre sonra çıktı; ‘arkadaşlar biraz önce büyüğümüzle (örgüt lideri Fetullah Gülen) görüştüm, sizlere selamı var. Ben cumartesi veya pazar İstanbul'da olacağım, oradan yurt dışına uçacağım, bir aksilik olmazsa salı günü büyüğümüzle görüşüp çarşamba veya perşembe döneceğim’ dedi. Tebliğ edilen görevlendirmeler sonrası tekrar minibüslerle Ankara'daki belirle noktalara bizi bıraktılar.”