Açılışı Avrupa Parlamentosu'nda yapılan Forum’a uluslararası alandan siyasiler, akademisyenler ve STK temsilcilerinin yanı sıra mağdurların da aralarında bulunduğu davetliler katıldı.
Alman Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) AP milletvekili İsmail Ertuğ ise açılış konuşmasında, "İnsan hakları bu kadar açık bir şekilde ihlal edildiğinde, bunu kınamak dünya çapındaki demokratların görevidir ve bu Çin'in iç işlerine müdahale değildir." ifadelerini kullandı.
İlerici Sosyalistler ve Demokratlar İttifakı Grubundan AP milletvekili ve Uygur Dostluk Grubu Eş Başkanı Raphael Glucksmann da"Bu parlamento sizin eviniz. Gerçekten bu parlamentoyu eviniz yapmak istiyoruz. Halkınızın hakları için verilen mücadelenin ön saflarında yer almak istiyoruz." diye konuştu.
Dünya Uygur Kongresi Başkanı Dolkun İsa da ağustos ayında Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet'in görevinin sonlanmasına dakikalar kala yayımlandığı raporunda Çin'in terör ve aşırılıkla mücadele adı altında ciddi insan hakları ihlalleri işlediğini tespit ettiğini anımsattı.
Dolkun, şunları aktardı:
Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği (IUETO) Başkanı Hidayet Oğuzhan da milyonlarca masum sivilin Çin'de faaliyet gösteren toplama kamplarında tutulduğunu, Müslüman kadınların benzeri görülmemiş saldırılara ve vahşete maruz kaldığını ifade ederek, organ toplama, İslam inancına ait dini, tarihi ve kültürel anıtların imhası, milyonlarca genç neslin sistematik ve zorla "Çinlileştirme"nin bunlardan bazıları olduğunu aktardı.
Hristiyan Demokratlar (EPP) Grubundan AP milletvekili Miriam Lexmann da AB ülkelerinde Çin tarafından muhalifleri izlemek için kurulan "karakolların" mevcut olduğunu, Kovid-19 salgını sırasında AP'ye "zorla çalıştırma" kullanan Hikvision isimli şirket tarafından yapılan termal kameraların kurulduğunu, öte yandan 2019 Sakharov Ödülü'nün Uygur hakları savunucusu İlham Tohti'ye verildiğini ifade etti.
AP milletvekili ve Uygur Dostluk Grubu Eş Başkanı David Lega da haziran ayında Sincan polis dosyalarının sızdırılmasının ardından, AP'nin güçlü bir destekle Çin'in eylemlerinin insanlığa karşı suç olduğu yönünde bir kararı kabul ettiğini anımsattı.
Açılışta, kamplarda bir süre kaldıktan sonra özgürlüklerine kavuşan Uygurlar, yaşadıkları zulmü gözyaşlarıyla anlattı.
Sayragul Sauytbay, kampta yaşadığı korkunç hayatı unutamadığını ancak sonunda adaletin kazanacağı konusunda umudunu kaybetmediğini söyledi.
Gülbahar Hatiwaji de halen uykusuzluk çektiğini, kabuslar gördüğünü, fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları olduğunu paylaştı.
Ömer Bekali de bedeninin özgür dünyada yaşadığını ancak ruhunun hala tutsak olduğunu belirterek, ailesinden uzak yaşamanın acısını çektiğini ifade etti.
Gülbahar Jelilova, 2017 yılında terör suçuyla tutuklandığını ancak iş kadını olduğunu ve terör suçuna karışmadığını dile getirerek, fiziksel ve psikolojik sağlık sorunlarıyla baş etmeye çalıştığını söyledi.
ABD'nin eski BM Büyükelçisi Kelley Currie, Çin'in ödeyeceği bedelleri artırmanın önemine işaret ederek, bu noktada demokratik ülkelerin yeterli siyasi iradeyi göstermesinin ve ekonomik yaptırımların önemini vurgulayan Currie, ABD'nin Uygurların "soykırıma" maruz kaldığını kabul etmesine rağmen yapması gereken her şeyi yapmadığını söyledi.
Kendisi de Uygur Türkü olan ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) Başkanı Nuri Turkel de zorla çalıştırma konusuna değinerek, bu yolla elde edilen ürünlerin ithal edilmesinin önüne geçilmesi gerektiğini dile getirdi.
Londra merkezli bağımsız Uygur Mahkemesi (Uyghur Tribunal) Başkan Yardımcısı Nick Vetch de Çin yönetiminin halkı ile sürekli ekonomik ilerleme ve artan zenginlik sağlayacağı konusunda üstü kapalı bir tür anlaşma yaptığını öne sürdü.
Vetch, uluslararası camianın bunu bozmaya çalışmasının Çin'in ödemesi gereken maliyetini artıracağını ve Uygurlar üzerindeki baskıyı kaldırabileceğini kaydetti.
IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası Uygur Forumu Komisyon Başkanı Murat İleri programın ikinci kısmının açılış konuşmasında birçok insan hakları raporunun ve sızdırılmış belgelerin Doğu Türkistan’daki kültürel mirasların yerle bir edildiğini ve "kültürel soykırım" işlendiğini dünyaya gösterdiğini söyledi.
İleri, şunları dile getirdi:
Hasene International Başkanı Mesud Gülbahar da bu konuda çalışan STK'ların hedef birliği içinde olmaları gerektiğini ifade ederek, stratejilerini birleştirerek ortak hareket etmeleri tavsiyesinde bulundu. Uygur STK'larının özellikle kadın, çocuk veya travma yaşamış kişilere yönelik çalışmalar da yapması gerektiğini vurgulayan Gülbahar, hükümetin uygulamalarını Çin halkının geneline mal etmemeleri gerektiğine dikkati çekti.
Forum’un ikinci gününde ise Brüksel Bildirgesi yayımlandı. Doğu Türkistan'ın 73 senedir Çin işgali altında olduğuna dikkat çekilen bildirgede bölge halkının sömürüye ve asimilasyona uğradığına vurgu yapıldı.
"2014 senesinde başlayan; toplama kampı, polis devleti düzeni, zorla kısırlaştırma, Doğu Türkistan’daki halkların etnik ve inanç kimliklerinin hedef alınması, zorla çalıştırma, zorlanmış ortadan kaybolma, keyfi tutuklama, hukuk dışı gözaltına almalar ve infazlar, seyahat yasağı, bölgenin izole edilmesi, Çin yerleşimcilerin getirilmesi ile bölgenin demografik yapısının yıkımı ve bölgede izlediği diğer tüm soykırım politikaları Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Komünist Partisi merkezi yönetimi ve özellikle Xi JinPing tarafından planlanmış, yönetilmiş ve icra edilmiştir.
- Dünyanın farklı ülkelerinde bulunan araştırma enstitüleri, insan hakları örgütleri vehaber ajansları tarafından yayınlanan raporlar ve belgeler bölgede devam eden soykırımı tüm nitelikleri ve detaylarıyla belgelemiştir.
- 31 Ağustos günü BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği yayınladığı Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine ilişkin bağımsız değerlendirme raporu yayınlayarak, Çin yönetimi tarafından Doğu Türkistan’daki Uygur ve diğer halkların etnik ve inanç kimliği hedef alınarak yapılan tüm siyasi uygulamaların “uluslararası suç unsuru oluşturduğunu ve özellikle de insanlığa karşı suç” niteliğine ulaştığı sonucuna varmış ve bu konuda BM üye ülkeleri de dahil olmak üzere, uluslararası topluma, özel sektöre ve uluslararası kuruluşlara öneriler sunmuştur.
- 2021 yılında Londra’da gerçekleşen Uygur Mahkemesi; Doğu Türkistan’da devam eden tüm insan hakları ihlallerini belgeler ve tanıklar üzerinden değerlendirdikten sonra, bölgede yapılan suçların soykırım ve insanlığa karşı suç niteliğinde olduğunu ve bundan Xi Jinping yönetimindeki Çin hükûmetinin sorumlu olduğuna hükmetmiştir.
- ABD, Kanada, Britanya, Belçika, Hollanda, Çek, Litvanya, İrlanda ve Fransa parlamentolarında Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından soykırım yapıldığı tanınmıştır. Avrupa Parlamentosu ise Çin yönetiminin uygulamalarını insanlığa karşı suç ve yüksek soykırım riski olarak tanımıştır, Alman Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarını BM Soykırım Konvensiyonu’nun 2. Maddesinde belirtilen tüm beş kriteri de yerine getirdiğine dair açıklamada bulunmuştur.
-Doğu Türkistan’da Çin tarafından uygulanmakta olan mevcut tüm siyaset ve uygulamaların; Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Antlaşması, Roma Statüsü, BM Antlaşması (UN Charter), Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, BM İşkenceye Karşı Sözleşmesi, Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Köleliğin Kaldırılmasına İlişkin Ek Sözleşmeleri’ne göre soykırım niteliğinde suç olduğunu ortaya koymakta, şiddetin sona ermesi ve Doğu Türkistan halkının haklarının yeniden iadesi için hukuki ve uygulanabilir adımların atılmasını gerekli kılmaktadır.
"Tüm bu bahsi geçen hususları göz önünde bulundurarak, Uluslararası Uygur Forumu olarak tüm katılımcılarımız ile aşağıda sıraladığımız konularda ilgili taraflara acil harekete geçmeleri için çağrıda bulunuyoruz:
A. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin yayınladığı Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine ilişkin raporda önerilen adımlar acilen atılmalıdır.