Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yılı kutlamalarına katılan Başbakan Erdoğan, “Biz manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Adeta manşetlerle savaştık. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetlerin atıldığı, yargısız infazlarla mağdur, mahkum edildiğimiz günlerden bugünlere ulaştık” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Biz manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik. Adeta manşetlerle savaştık. Manşetlerin ok olup üzerimize yağdığı süreçlerden geçtik. Her sabah yalana, her sabah iftiraya, her sabah kirli kampanyalara uyandığımız günlerden bugüne geldik. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetlerin atıldığı, yargısız infazlarla mağdur, mahkum edildiğimiz günlerden bugünlere ulaştık' dedi.
Başbakan Erdoğan, Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yılı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda düzenlenen törene katılarak, bir konuşma yaptı.
'Biz manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
'Adeta manşetlerle savaştık. Manşetlerin ok olup üzerimize yağdığı süreçlerden geçtik. Her sabah yalana, her sabah iftiraya, her sabah kirli kampanyalara uyandığımız günlerden bugüne geldik. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetlerin atıldığı, yargısız infazlarla mağdur, mahkum edildiğimiz günlerden bugünlere ulaştık.
Öyle ki gazetecilere haber yazdırdılar, sonra da o kupürü dosyaya koyup, partimiz aleyhine kapatma davası açtılar. Karşımızda gazeteleri gördüğümüzde şoke olduk, şaşırdık. 'Deliliniz bu mu? Belgeniz bu mu?' dediğimizde de 'evet' dediler. Allah şahittir ki asla ve asla intikam peşinde olmadık, olmayız ve olmayacağız.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Bu topraklar çok büyük mütefekkirler, sanatçılar, çok büyük kalem erbabı, çok büyük gönül insanları yetiştirdi... Topla, tüfekle, silahla, yumrukla değil, kalemiyle, fikriyle, birikimiyle, hikmetiyle mücadele veren, zulme de zalime de özellikle karşı çıkan ama tüm o kahramanları, bir kez daha minnetle, şükranla yad ediyorum' dedi.
Erdoğan, Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yılı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda düzenlenen törendeki konuşmasında, yıl dönümünün Türkiye'ye ve basın camiasına, özellikle de Zaman gazetesi mensuplarına, çalışanlarına, yöneticilerine hayırlı olmasını temenni etti.
Başbakan Erdoğan, 1986 yılından bugüne kadar gazeteye emek veren herkesi yürekten tebrik ettiğini dile getirerek, 'Dizgiciden musahhihe, tasarımcıdan editöre, muhabirlerden yazarlara, her sabah gazete dağıtan kardeşlerimizden genel yayın yönetmenine, üst yöneticilerinden sahiplere kadar herkese böyle güzel bir eseri vücuda getirdikleri için şükranlarımı sunuyorum' dedi.
Tüm siyasi hayatı boyunca, büyükşehir belediye başkanlığı, AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık dönemlerinde 100'den fazla ülkeye ziyaret ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, gittiği her ülkede oralara yatırım yapmış, o ülkenin muhabbetini kazanmış işadamlarını görmekten gurur duyduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, 'Gittiğim birçok ülkede Türkiye'nin okullarını, Türkiye'nin vefakar öğretmenlerini, Türkiye muhabbeti ile büyüyen, Türkçe konuşan çocukları görmekten çok büyük bir gurur hissettim' dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Aynı şekilde Avustralya'dan Azerbaycan'a, İspanya'dan Amerika'ya kadar 35 farklı ülkede, 10 farklı dilde, 2 farklı alfabede yayın yapan bir Türk gazetesini, Zaman'ı görmekten çok büyük bir gurur duydum. Çok büyük bir heyecan hissettim. Zaman camiasını, Zaman gazetesi yöneticilerini, bize, milletimize, ülkemize bu gururu, bu heyecanı yaşattıkları için sesimizi, nefesimizi dünyaya duyurdukları için ayrıca teşekkür ediyor, her birini gönülden kutluyorum.'
'Millet olarak gerçekten çok büyük badirelerden çok büyük imtihanlardan geçtik' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Savaşlarda, işgallerde, terör saldırılarında nice evladımızı yitirdik, nice şehitler verdik. Üç kıtaya yayılmış, üç kıtada adaletle hükmetmiş bir imparatorluğun bakiyesi olarak geride yüzbinlerce şehit bırakmanın ağır travmasını yaşadık. Şunu burada açık açık ifade etmek durumundayım; bizim Çanakkale'deki Mehmet'imiz, düşmanın ne olduğunu biliyor, ne ile savaştığını görüyor. Sarıkamış'taki, Balkanlar'daki, Orta Doğu'daki Kurtuluş Savaşı'ndaki askerimiz, görünen bir orduya, görünen bir silahlara apaçık askerlere karşı savaşıyordu. Ama bu millet bir de görülmeyen sinsi maskelerin arkasına saklanmış askerlerle mücadele etti. Bizim sadece topraklarımıza değil, kültürümüze de göz diktiler. Bizim sadece vatanımıza değil, medeniyetimize göz diktiler. Sadece Mehmet'imizi değil, bizim fikir dünyamızı, ruh dünyamızı, medeniyetimizin kaynaklarını, dayanışmamızı, kardeşliğimizi hedef aldılar. Bin yılların birikimi olan, sevginin, hikmetin ve ilmin üzerine bina edilmiş kadim medeniyetimizle bağımızı koparmak istediler. İlmin, irfanın, barışın yeryüzünde bayraktarlığını yapmış bir milleti kendi ruh köküne, kendi diline, kendi kültürüne yabancılaştırmak istediler. Fuzuli'yi, Nedim'i, Nefi'yi, hatta Mehmet Akif'i dahi anlamayan, anlayamayan kendi şairine, kendi yazarına, kendi diline yabancı bir nesil inşa etmek istediler. Neyse ki bu topraklar işte böyle zor zamanlarda çok büyük yiğitler yetiştirdi. Bu topraklar çok büyük mütefekkirler, sanatçılar, çok büyük kalem erbabı, çok büyük gönül insanları yetiştirdi...Topla, tüfekle, silahla, yumrukla değil, kalemiyle, fikriyle, birikimiyle, hikmetiyle mücadele veren, zulme de zalime de özellikle karşı çıkan ama hoşgörüden, kardeşlikten asla taviz vermeyen kahramanlarımız oldu.'
Erdoğan, tüm o kahramanları, bir kez daha minnetle, şükranla yad ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
'(Muhtar bile olamaz) diye manşetlerin atıldığı, yargısız infazlarla mağdur, mahkum edildiğimiz günlerden bugünlere ulaştık. Öyle ki gazetecilere haber yazdırdılar, sonra da o kupürü dosyaya koyup, partimiz aleyhine kapatma davası açtılar. Karşımızda gazeteleri gördüğümüzde şoke olduk, şaşırdık. 'Deliliniz bu mu? Belgeniz bu mu?' dediğimizde de 'evet' dediler. Allah şahittir ki asla ve asla intikam peşinde olmadık, olmayız ve olmayacağız. Çünkü biz şunu biliyoruz, 'Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin istiklal' Nasıl ki o dönemlerde yılmadan, yıkılmadan yeise umutsuzluğa kapılmadan demokrasiyi savunduysak, bugün de demokrasiyi savunuyoruz ve ileri demokrasi diyoruz. Nasıl ki o günlerde herkes için hürriyet, demokrasi, adalet diye haykırdıysak, bugün de aynı şekilde herkes için demokrasi, herkes için hürriyet, herkes için adalet diyor, bunun kararlı mücadelesini veriyoruz.'
'Mütareke basını karşısında, Anadolu'nun Kuvayı Milliye ruhunu, istiklal ordusunun sesi, nefesi olanlara milletçe şükranlarımızı sunuyorum' diyen Başbakan Erdoğan, 'İnandığı gibi dosdoğru olan, fikir namusuna sahip, kalemini satmayan, kalemini kiralamayan, doğruyu mertçe savunup, yanlışın karşısında mertçe dikilen herkesi yürekten gönülden selamlıyorum' ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
'Müdahalelere çanak tutmayan, psikolojik operasyonlarda piyon olmayan, emir komuta zinciri altında manşet atmayan, zor zamanlarda konuşan, zor zamanlarda hakkı, hukuku, demokrasiyi savunan tüm yazarları, tüm medya mensuplarını da buradan selamlıyor, hepsine teşekkür ediyorum. İşte Zaman böyle bir gazete olarak ortaya çıktı. 1980 müdahalesinin ağır havası Türkiye'nin üzerindeyken, Zaman, ateşte açan bir çiçek gibi Ankara Rüzgarlı Sokak'tan Türkiye'nin fikir ve medya dünyasına renk kattı. Zaman, sadece bir gazete olmadı. Zaman gazetesi bin yılın birikimi ile bu toprakların sesi, nefesi olarak, bu ülkenin son 25 yılına şahitlik yaptı. Yani çeyrek asrın kaydını tuttu. Zaman, haberleriyle olduğu kadar yorumlarıyla, duruşuyla, kendisine farklı bir yer edindi. Zaman, bir rüzgara kapılıp gitmek, akıntıya kapılmak yerine, bu ülkenin rüzgarına güç, bu ülkenin vizyonuna vizyon kattı. En zor zamanlarda, doğruyu söylemenin bedel gerektirdiği, manşetlerin gazete binalarının dışında kurgulandığı dönemlerde, Anadolu'nun, Trakya'nın hissiyatını Zaman dile getirdi. Sosyal sorumluluğunu hakkıyla yerine getirerek, temiz gazeteciliği, meslek ahlakını yücelterek, zaman genç nesillere, genç gazetecilere örnek teşkil etti.'
Gecede, Zaman gazetesinin 25 yıllık sürecini gösteren manşetler ve dönemlere ilişkin önemli olaylar verilirken, Başbakan Erdoğan ile ilgili 'Muhtar bile olamaz denilen belediye başkanı, Başbakan oldu' şeklindeki manşet ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesine ilişkin manşet salondan büyük alkış aldı.
Erdoğan, salona gelişinde katılımcılar tarafından yoğun şekilde alkışlandı.
Sunucu Kadir Çöpdemir'in, yabancı bir siyasetçinin 'sabah uyandım medya yoksa ben niye siyaset yapıyorum' dediğini anımsatarak, 'Gerçi siyaset de medya için yapılmaz ama, hakikaten bir siyasetçi için medyanın sabah uyandığında olup olmaması nasıl bir duygu' diye sorması üzerine Başbakan Erdoğan, 'siyaseti değil de Kadir ile kebap yemeyi çok daha önemsedim. Şimdi onun özlemi içerisindeyim. Hatırlıyorsun değil mi?' dedi.
Kadir Çöpdemir de bunun üzerine, 'Hatırlamaz mıyım, hiç unutmam. Nasıl geliştirdim kendimi. Nereler var bir görseniz' karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan da Çöpdemir'e 'Yok. Maşallahı var, gayet iyisin' demesi üzerine, Kadir Çöpdemir'de 'Lütfederseniz yine çok akıl alıcı yerler var, lezzet...' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan da 'Kadir oraları çok iyi bilir, bir de Hasan'ı var' dedi. Kadir Çöpdemir de 'Hasan ağabey nasıl döktürüyor, son dizisinde görüyor musunuz?' diye sorması üzerine Başbakan Erdoğan, 'Gayet başarılı' dedi. Bu sözlerin üzerine Kadir Çöpdemir, 'Arada beni de izlerseniz, Sayın Genel Müdürüm de burada, TRT. Allah sizi başımızdan eksik etmesin' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Açık açık ifade ediyorum; şiir okuduğum için mahkum olmuş bir başbakan olarak hiç kimsenin fikirlerinden, ifadelerinden, yazılarından dolayı hapis yatmasına razı olmam ve olamam. Fikirlerinden, yazılarından dolayı hiç kimsenin sokak ortasında hunharca katledilmesine göz yummam rıza göstermem' dedi.
Başbakan Erdoğan, Zaman gazetesinin kuruluşunun 25. yılı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, geçmişte yaşanan acıların bugün ve gelecekte yaşanmamasının en önemli hedeflerinden biri olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Biz, bize yapılanın başkasına yapılmasına razı olamayız. Geçmişte yaşanan acıların bugün ve gelecekte yaşanmaması bizim en önemli hedeflerimizden birisidir. İşte o yüzden hiç yüksünmeden, hiç gocunmadan ifade özgürlüğünün önünü açtık. Herkesin özgürce, istediği dilde konuştuğu, yazdığı, kimsenin üzerinde baskı, tehdit hissetmediği bir atmosfer inşa etmenin mücadelesi içerisinde olduk. Hakarete karşı çıktık ama eleştiriye asla. Özgürlüğün istismarına, başkasının özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı çıktık. Zaman zaman eleştiriye biz de eleştiriyle cevap verdik. İftiraya, yalana, yanlışa karşı biz de tepkimizi ortaya koyduk ama biz yasaklayan, kısıtlayan, engelleyen bir anlayışa asla tevessül etmedik, etmiyoruz ve etmeyeceğiz.
Bizim fikirlerimizden, inançlarımızdan doğrularımızdan şüphemiz yok. Dolayısıyla hiç kimsenin fikirlerinden, düşüncesinden korkmayız. Hiç kimsenin ifade özgürlüğünü engellemeyiz. Engellemek isteyenlere de müsaade etmeyiz. Zira düşüncesine güvenen, düşünce özgürlüğünden korkmaz, inancına güvenen, inanç özgürlüğünden korkmaz.
Sorunlar var ama kimse kusura bakmasın bu sorunları biz üretmedik. Bu sorunlar bizim dönemimizde ortaya çıkmadı. Onyıllara hatta asırlara sari köhne bir zihniyetle, baskıcı, totaliter, hoşgörüsüz bir zihniyetle zorlu bir mücadele veriyoruz. Yani rafları temizliyoruz. On yılların, asırların köklü meselelerini adım adım, etap etap kademe kademe çözüyoruz.'
Konuşmasında Adalet Bakanlığının başlattığı yargı reformuna değinen Erdoğan, ifade özgürlüğünün önünü daha da genişlettiklerini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
'Yapacağımız düzenleme ile ileriye dönük yayın durdurma cezasını ortadan kaldırıyoruz. Daha önceden verilmiş tüm toplatma kararlarını artık hükümsüz hale getiriyoruz. Basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleri ile işlenmiş olup üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezası gerektiren bütün soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet kararlarını aynı suç tekrar işlenmediği sürece geçersiz hale getiriyoruz. Çok sayıda gazeteci arkadaşımızın devam eden mahkemeleri böylece ertelenmiş oluyor. Bu şekilde değişik gazetelerden, değişik medya kuruluşlarından çok sayıda arkadaşımızın davası ertelenecek, yani dava düşecek.
Burada şunu da ifade etmeliyim; sorunlar var, biz de bu sorunların üzerine kararlılıkla gidiyoruz ama Türkiye, anamuhalefet partisinin, diğer muhalefet partilerinin, bir kısım gazeteci ve yazarın dünyaya lanse ettiği olumsuz tabloyu asla hak etmiyor. Bir kere ülkesine saygısı, milletine hürmeti olan bir kimse çıkıp da ülkesini dünyaya böyle anlatmaz, anlatamaz. Şu ifadelerimi altını çizerek özellikle vurgulamak istiyorum; Türkiye'yi gazeteci tutuklayan, gazetecilere baskı uygulayan bir ülke gibi sunmak, kendi ülkesini bu şekilde şikayet etmek ve bundan da haz duymak vatan millet sevgiyle uyuşmaz.'
Tutuklu ve mahkum gazetecilerle ilgili defalarca açıklama yaptıklarına işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
'Bunların isimlerini tek tek saydık, ne ile itham edildiklerini, neden ceza aldıklarını belgeleri ile ortaya koyduk. Adam polise saldırı düzenliyor, polisimizi şehit ediyor, cebinden gazeteci kimliği çıktı diye gazeteciler hapse atılıyor kampanyası yapılıyor, anamuhalefet partisi de işte bu şahıslara sahip çıkıyor. Gidip yurt dışında polis katillerine arka çıkmak suretiyle ülkesini kötülüyor. Ateşli silah bulundurmak, patlayıcı bulundurmak, evrakta sahtecilik, cinsel taciz, terör, darbeye teşebbüs... İçerideki gazeteciler dedikleri işte bu suç isnatları ile yargılanıyor. Medya terörün oksijeni olmaktan sakınması gerektiği kadar, özgürlük-terör dengesini gözetmek, bunun ayrımını da yapmak zorundadır. Hedef göstermek, teşvik etmek, çarpıtmak, karartmak, bu yolla masum canların katledilmesine zemin hazırlamak basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü olarak görülemez. Bu en başta basın özgürlüğüne, gazetecilere ve gazeteciliğe haksızlıktır.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, batı ülkelerinin bu gelişmeleri anlamakta zorlandıklarını söyledi.
'Çünkü onlarda darbe girişimine müdahil olan, darbeye omuz veren, darbeye çanak tutan gazeteciler yok. Onun için meseleyi kavramakta zorlanıyorlar' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
'Burada açık açık ifade ediyorum; şiir okuduğum için mahkum olmuş bir başbakan olarak hiç kimsenin fikirlerinden, ifadelerinden, yazılarından dolayı hapis yatmasına razı olmam ve olamam. Fikirlerinden, yazılarından dolayı hiç kimsenin sokak ortasında hunharca katledilmesine göz yummam rıza göstermem.
Yürütme olarak bize düşen neyse onu yaparız ve yapacağız. Yasama olarak da üzerimize düşeni hakkıyla yerine getireceğiz. Hiç kimse umutsuz olmasın, hiç kimse yeise kapılmasın. Türkiye emin adımlarla engelleri aşarak, kaldırarak geleceğe yürüyor. Bugün 9 yıl öncesine göre çok farklı bir yerdeyiz. İnşallah 2023'de Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümünde çok daha farklı bir yerde olacağız. İleri demokrasi standartları ile güçlü ekonomisi ile bölgesinde ve dünyada aktif dış politikası ile inşallah Türkiye tarihine medeniyetine birikimine denk düşen bir seviyede olacak.'
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı da Türkiye'nin büyük bir değişim yaşadığını, son 10 yılda büyük mesafe katettiğini belirterek, emeği geçen bütün yöneticilere teşekkür etti ve tarihin de bu kişileri şükranla yad edeceğini belirtti.
Türkiye'deki büyük değişimin birçok simgesi bulunduğunu, Zaman gazetesinin de bu simgelerden biri olduğunu dile getiren Dumanlı, 'İnsan merkezli gazete çıkarmaya çalışıyoruz. Kıran, döken yayıncılık yapmamak için olağanüstü gayretle çalışıyoruz. Grupçuluk, hizipçilik, cemaatçilik, ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Son 25 yılı Zaman'sız düşünmek mümkün değil' dedi.
Geceye, başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Bekir Bozdağ, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı..