7 Şubat MİT kumpası, 17-25 Aralık ama özellikle de 15 Temmuz askeri darbe girişiminden bu yana Türkiye’nin en önemli gündem maddesi FETÖ oldu.
Gerçi örgütün ana şemasını oluşturan isimler, 15 Temmuz öncesi emniyet/yargı yapısı ya da kamuoyu ve devletin FETÖ’yü henüz ulusal güvenlik tehdidi olarak algılamamasından dolayı maalesef birer birer yurtdışına kaçtı.
Yine de uzun süredir hemen her gün onlarca kişi kamu görevinden ihraç ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ya da tahliye oluyor.
İstisnasız her gün FETÖ’ye dair bir operasyon haberi okuyor, izliyoruz. Bu gündeme rağmen örgüt yapısına dair analizlerin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Bu nasıl bir örgüt ki emniyetin istihbarat, terör, organize ve personelden sorumlu birimlerini tamamen ele geçirebiliyor.
Yüzlerce, binlerce erkek/kadın mesiyanik casusluk örgütüne katılmaya ikna oluyor. Bu örgüte giren niye paçasını kurtaramıyor. Örgütü kimler koruyor?
İşte gazeteci Toygun Atilla’nın, “İfşa” isimli kitabı, bu beklentilerimizi karşılayabilecek türden bir çalışma.
Danıştay üyesi Bülent Olcay gibi örgüt için kritik isimlerin ne pahasına olursa olsun, himaye görmesinin öyküsünü hayretler içerisinde okuyorsunuz.
35 yıl içinde bulunduğu örgütü bırakıp, itirafçı olan polis şefi Yunus Dolar’ın, kitabın yazarına “Sana garip gelebilir ama ilk defa insan olduğumu hissediyorum” diye içini döküşü, kısa süre sonra FETÖ’cü olacağı ortaya çıkacak bir diplomat Volkan Karagöz ya da Atilla’nın gazeteci arkadaşı Murat Kazancı’nın amansız bir FETÖ düşmanı gibi görünebilmeleri, örgütten uzak durmaya çalışan bir polisin (Fatih Eryılmaz) 30 yıl boyunca tehdit altında yaşaması da ibretlik.
Tabii satranç hamlelerini andıran, şaşırtıcı, MİT’te örgütlenme planları da…
Danıştay üyesi Bülent Olcay ile başlayalım. 1980 darbesinden sonra “aranan” Fetullah Gülen 6 yıl sonra beraberindeki 13 kişiyle birlikte yakalandı. Bu ekip örgütün bir nevi çelik çekirdeğiydi. Birlikte yakalandıkları halde polis sorgusunda çoğu Gülen’i tanıdığını inkar etti ve Gülen dahil hepsi serbest kaldı.
(15 Temmuz’da vatandaşlara ya da polise kurşun sıkan cuntacıların kamera kayıtlarına rağmen ‘ben değilim, tesadüfen oradaydım’ savunmasıyla benzerlik dikkat çekici).
Olcay da Gülen ile yakalandığında 26 yaşında avukatlık stajını yapan bir hukuk mezunuydu. Gülen’i tanımadığını söyledi.
Olcay’ın kitaba yansıyan sonraki hikayesi ilginç.
Yargıtay ve Danıştay’ın FETÖ’cüleri tasfiye etmek için 29 Haziran 2016’da yeniden yapılandırıldığı biliniyor. Olcay, yasa TBMM’den geçtiği gün protesto için Danıştay’ın binasının camına hakim cüppesini astı. Cüppeyi kimin astığını o gün kimse bilmiyordu.
Sözcü gazetesinin 14 Temmuz’da yani darbe girişiminden 1 gün önceki haberine göre Olcay, odasının girişine “Giderken odamı boşaltmayacağım, hırsızlara her şey caiz” yazılı bir kağıt asmıştı. Olcay haberde 15 gün önce cübbeyi de kendisinin astığını açıklıyordu.
“Giderken odamı boşaltmayacağım” diyerek darbeyi önceden haber veren Olcay 17 Temmuz’da gözaltına alındı.
İlginçtir, cezaevinde spor yaparken kolunu ve bacağını kırdığı gerekçesiyle 16 Ekim 2018’de tahliye edildi ve tutuksuz yargılanmaya başladı.
Neyse ki Olcay hakkında, 29 Mart 2019’de “kaçma şüphesi” olduğu için yeniden tutuklama kararı çıktı.
Olcay, 1986’daki meşhur olayın kahramanları, örgütün çelik çekirdeğini oluşturan 14 kişi içinden şu an için cezaevinde olan tek kişi.
Kitapta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanma sürecine ilişkin önemli bir detay var.
İtirafçı olan Yunus Dolar, tabip albay Emin Aydur’un kendisine “Hocaefendi’yi kızdırdınız, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u neden tutuklatmadınız” dediğini anlatıyor. Bu görüşmeden 2 ay sonra 6 Ocak 2012’de Başbuğ tutuklanıyor.
Dolar, 7 Şubat 2012’deki krizde MİT Başkanı Hakan Fidan’ın bizzat Gülen’in talimatıyla gözaltına alınmak istendiğini de, Marmara Emniyet Bölge İmamı “Arif”ten öğrenmiş.
Önemli bir polis şefi, Toygun Atilla’ya şahit olduğu kumpasları Gülen’e şikayet ettiğini anlatıyor. O zamanlar kumpasların Gülen’in dışında geliştiğine inanıyormuş.
Polis şefi, kendisini dikkatlice dinleyen Gülen’in tek bir soru sorduğunu aktarıyor: “Bu anlattıklarını bilen var mı?”
Cevap, “Bilgilendirilmesi gerekenler bilgilendirildi” olunca, Gülen aniden bayılıyor, hatta doktoru müdahale etmek zorunda kalıyor. Polis şefi işte o zaman kumpasların Gülen’in bilgisi dahilinde olduğunu anlıyor.
Kitapta MİT Başkanı Hakan Fidan’ın bir dönem özel kalem müdürlüğünü yapan İdris Karagöz’ün FETÖ’den tutuklandığını öğreniyoruz.
Üstelik Karagöz, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra Batılılara “FETÖ’nün gerçek yüzünü anlatmakla görevlendirilen” Bern Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Volkan Karagöz’ün kardeşiydi. Aylar sonra Şubat 2017’de kripto FETÖ’cü olduğu ortaya çıkan Volkan Karagöz İsviçre’ye iltica talebinde bulundu.
FETÖ, MİT’e sızmak için akıl almaz stratejiler de denemiş. Kurumun Çince bilen personel alacağını öğrenen örgüt, Çin’de bir hücre evi kuruyor.
İşçi emeklisi bir baba ile ev hanımı bir annenin kızı olan Kayserili Fatma Sekman da bu uzun vadeli plan için 2006’da dünyanın bir ucundaki Çin’e gönderiliyor.
Sekman, Canan Aygül isimli bir başka FETÖ’cüyle Çin’de aynı evi paylaşıyor.
İkisi de Türkiye’ye döndüğünde MİT’te çalışmaya başlıyor ve ‘tesadüfe’ bakın ki ikisi de MİT’te görevli FETÖ’cülerle evleniyor.
MİT’in Türkiye imamına en yakın isimlerden biri olan MİT mensubu Sunay Elmas’ın, bir diğer MİT mensubu FETÖ’cü Fethullah Yıldız’ın evinde söylediği sözler ise 17-25 Aralık kumpasının kodlarını çözer nitelikte:
Küresel güç artık Türkiye’de tek parti iktidarı istemiyor. Koalisyon hükümetleri ile ülkenin yönetilmesini istiyor.
Kitapta geçen “Nurefşan”ın öyküsü, katalog evliliği ve örgütün evlilik politikasını iyi özetliyor.
Kod adı “Nurefşan” olan genç kız FETÖ’nün prenslerinden biri olan bir gazeteciyle evlendirilecektir. İlk adım atılır ve nişanlanırlar. Ancak nişan bozulur.
Damat adayı gazeteci kısa süre sonra sansasyonel bir evlilik yapacaktır.
Nurefşan da örgütün Türkiye imamlarından biri olan ve Fetullah Gülen’in en yakınındaki isimlerden birinin kardeşiyle evlenir.
15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminden hemen sonra eşi ve kayınbiraderi Nurefşan’ı geride bırakarak kaçtılar. Nurefşan ise yakalandı.
Kitapta Nurefşan’ın da, meşhur gazetecinin de, Türkiye’nin tartıştığı FETÖ imamının da isimleri gizli. Ancak sansasyonel bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuz çok açık.
FETÖ’nün Beşiktaş’ta başarısızlığa uğrayan Süleyman Seba’yı İhsan Kalkavan üzerinden devirme projesi de deşifre oluyor.
Kitapta birçok FETÖ’cü futbolcunun adı ve örgüte katılma serüvenleri var. Şaşırtıcı olan FETÖ’ye bulaşmış birçok futbolcunun ifadelerinde işaret ettiği eski futbolcular Cihat Arslan ile Ümit Bozkurt’un hiçbir şekilde soruşturmaya konu olmaması, anlaşılmaz şekilde paçayı kurtarmaları. Kitapta FETÖ’nün kodlarını çözen ayrıntı ve öyküler detaylıca yer alıyor.