Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Afrika gezisinin 3. durağı Senegal’in başkenti Dakar’da beraberindeki gazetecilere ziyaretlerine ilişkin açıklamalarda bulundu, sorularını yanıtladı.
Türkiye olarak Afrika açılımı çerçevesinde bu kıtayla ilişkilerimizi çok daha güçlendireceğiz. 2005 ve 2018. İyi bir konumdayız. İnşallah daha da iyi olacağız. Moritanya’da da çok daha güzel bir büyükelçiliğe sahip olalım istiyoruz. Senegal’de bu ziyaretimizde 10 dönüm kadar bir yerin tahsisini aldık. İnşallah orada çok güzel bir büyükelçilik yapalım istiyoruz. Afrika’nın bir gün mutlaka ayağa kalkacağına inanıyorum. Hiç şüphem yok. Atalarımızın kurduğu güçlü bağları bizim geleceğe taşımamız gerektiğine inanıyorum. Moritanya, Mali, Çad, Burkina Faso ve Nijer’den oluşan G5 Sahil Ortak Gücü için biz onlara 5 milyon dolar söz vermiştik ve bu sözümüzü yerine getireceğiz.
Bu konu ile ilgili Adalet Bakanlığı’nın yaptığı bir çalışma var. Ama bu ne zaman neticelenir, bu tabii ki yargı meselesi. Bunu şu an benim söylemem mümkün değil. Ama biz arkadaşlarımıza, ‘Bu konuda adaletin tecellisi için bir yasal çalışma yapın’ dedik. Şu anda Adalet Bakanlığı’nda böyle bir çalışmayı arkadaşlarımız yürütüyorlar.
Bu öyle süre verilebilecek bir konu değil. Mücadele devam ediyor. Yargılama neticesinde verilmeye başlamış cezalar var. Müebbete mahkum olanlar var, bakıyorsunuz, 20, 30, 15 yıl mahkum olanlar var. Süre veremeyiz ama yapmamız gereken, mücadeleyi kararlı biçimde sürdürmektir. Kovalamaya devam edeceğiz.
Varlık Fonu şu anda vekaleten yürüyor. Bu vekaleti asalete çevirme yönünde başbakanımızın bir çalışması var. Kendileri bir çalışma yapıp Varlık Fonu’nun başına güçlü, inandığımız, piyasaların da hakikaten takdir edeceği bir ismi bulalım diye bir gayretin içindeler.
Faiz meselesinde devlet bankaları ve danışmanlarımla bir çalışma yaptık. O çalışmanın ardından Sayın Başbakan da bir çalışma yaptı ve arkadaşlarımıza bir süre verdi. Onlar bir çalışma yapacaklar. Akabinde de benim başkanlığımda bu konuyu müzakare etmek üzere tekrar bir araya geleceğiz. Çünkü faiz meselesinde tabii bazı arkadaşlarımızla tam anlamıyla uyumlu da sayılmayız.
Ama faiz konusuna çözüm de bulmamız lazım. Yüksek faiz uygulaması ile ülkemizde yatırımı teşvik edemeyiz, yatırımı teşvik edemediğimiz zaman da istihdamı artıramayız. En büyük sıkıntı buradan geliyor. Bakıyorsunuz bir banka 2,7 milyar kar ettiğinden söz ediyor. Öbürü şu kadar kar ettim diyor. Halbuki kar dedikleri, faiz sayesinde yaptıkları sömürüden ibaret. Hiç birisi, ‘Biz yatırımcıyı teşvik edelim de sürümden kazanalım’ derdinde değil. Bu ülkede yatırıma destekte elimizdeki bu imkanları onlarla paylaşmak suretiyle ülkenin kalkınmasına yardımcı olalım diye de bir dertleri yok. Bu finans sektörü böyle bir sektör. Onun için şu anda arkadaşlarımız bu çalışmalarını yapıyorlar, bu çalışmadan sonra kendileri ile bir araya tekrar geleceğiz ve kararımızı alacağız.
(Türkiye’nin Afrika açılımı) Biz Afrika’ya büyük önem veriyoruz. Bir dahaki Afrika seyahatimizde inşallah kıtanın güneyine de ineceğiz. Biliyorsunuz. Güney Afrika’da Zuma vardı; Afrika’da esintisi bir hayli duyulan birisiydi. Şimdi orada cumhurbaşkanlığı görevine Ramaphosa geldi. Kendisini telefonla aradım, görüştük. Yakında yüzyüze de görüşeceğiz. Niyetimiz, kıtaya yapacağımız bir sonraki ziyarette Güney Afrika’ya uğramak. Güney Afrika kıtanın en güçlü ülkeleri arasında. Özellikle yeraltı varlıkları bakımından zengin bir ülke. Biliyorsunuz Güney Afrika, altın olayı çok ileri bir ülke. Afrika önem verdiğimiz içindir ki, kıtada bir zamanlar 12 olan büyükelçilik sayımız 41’e, 42’ye yükseldi.
Afrika’da biz Çin ile bir yarışa girme gayreti içerisinde değiliz. Çin’in mali imkanları bizim mali imkanlarımızla mukayese edilir gibi değil. Biz kendi ölçeğimizde Afrika’ya desteklerde bulunuyoruz. Mesela G5 Sahil Ortak Gücü’ne 5 milyon dolarlık destek vereceğiz. Savunma sanayii ile ilgili desteklerimiz olabiliyor. Bu tür desteklerimizi tabii ki sürdüreceğiz. Afrika bizim için olmazsa olmaz bir kıtadır. İhmale gelemeyecek bir kıtadır. Afrika’ya biz sömürgeci mantığıyla değil, muhabbetle yaklaşıyoruz.
Resmi ziyaretlerde bulunmak üzere Senegal'den Mali'ye geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mali Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita ile görüştü. Görüşme sonrası Keita ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, DEAŞ, El Kaide ve Boko Haram gibi örgütlerin öncelikli hedefinin, her zaman Müslümanlar olduğunu vurguladı. Burkina Faso'da dün gerçekleşen terör saldırılarını kınadıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Biz sadece ülkemizi hedef alan terör örgütlerine değil, tüm terörist yapılara karşıyız. Terörizme karşı samimi bir mücadele verilecekse tüm ülkelerin aynı tutumu benimsemesi gerekmektedir. Bu hususta özellikle Batılı ülkelerin daha çok hassasiyet göstermesini bekliyoruz” diye konuştu. Erdoğan FETÖ ile mücadele konusu başta Keita ile askeri ve güvenlik alanındaki iş birliğini de görüştüklerini belirtti. Ziyaret ettiği ülkelerde samimiyet ve dostlukla karşılaştıklarını vurgulayan Erdoğan, “İnşallah Afrika kıtasındaki varlığımızı daha da güçlendireceğiz. Mali'nin en kısa zamanda eski parlak günlerine kavuşacağına inanıyorum.” ifadelerini kullandı. Basın toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ve mevkidaşı Keita huzurunda Türkiye ile Mali arasında 8 anlaşma imzalandı.
Ben Doğu Guta ve İdlib ile ilgili Sayın Putin’i aradım. Kendisinden Doğu Guta’dan tahliye için ricada bulundum. Orada çocuklar ve kadınlar öldürülüyor. Sözüm ona sivillerin gözetileceği söyleniyor ama, videolar, fotoğraflar ortada. Yapılanları gördüğüm zaman, insan olmaktan, baba olmaktan, siyasetçi olmaktan, hatta cumhurbaşkanı olmaktan utanıyorum. Bu zulme seyirci kalamayız. Putin’den Doğu Guta’ya insani yardım konusunda, yaralıları oradan tahliye konusunda bize yardımcı olunmasını istedim. ‘Tahliye edilenleri biz alalım ülkemizdeki hastanelerimizde bunların tedavilerini yaptıralım’ dedim. O da buna olumlu bir yaklaşım gösterdi. Ama bu isteğimizle ilgili maalesef bir mesafe katedilemedi. Çocukların ve kadınların tahliye edilerek Şam’a gönderildiklerine dair haberler var. Ama Şam’a gönderilmiş olmaları, ejderhaya teslim edilmeleri anlamına gelir.
Afrin olayında Rusya’yla bir sıkıntımız yok. İdlib’te gözlem noktaları oluşturma sürecimiz de devam ediyor. Şu ana kadar 8 gözlem noktası oluşturduk. Önümüzdeki süreçte Soçi’deki üçlü zirvenin benzerini İstanbul’da yapacağız. Bu ve benzeri konuları orada da değerlendirme imkanımız olacaktır.
Kıbrıs ve münhasır ekonomik bölge konusunda bizim daha yumuşak davranmamızı istiyor. Ben de kendisine bizim uluslararası hukuka uygun davrandığımızı anlattım. Orada bulunacak petrol ve doğalgazda, Kıbrıs’ın kuzeyinin de güneyinin de hakkı var. Bu noktada birilerinin tek taraflı hareket etmesini kabul edemeyiz. Anastasiadis dürüst davranmak istiyorsa yapması gereken bir şey var: Arama çalışmalarının kime nasıl yaptırılacağını Kıbrıs’ın kuzeyiyle müzakere ile belirlemek. Sondaj beraber yapılmalı, çıkacak ürün de beraberce paylaşılmalı.
Tabii ki olabilir, olamaz diye bir şey yok. Bu gemi bunun için alındı. Geminin alınması birinci derecede Rum kesimini rahatsız etti. O bölgede KKTC’nin ve Türkiye’nin rızası olmaksızın bir adım atılamaz. ENİ hadisesinde bu görüldü. Yarın Fransa belki Total ile yapmak isteyecek bu işi. ABD belki Exxon ile yapmak isteyecek. Ama KKTC’nin ve Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklarından haklarının çiğnenmesine fırsat vermemiz elbette mümkün değildir.
Çatışma haberlerinin hemen akabinde Hulusi Paşa ile telefonla görüşerek bilgi aldım. Jandarmadan, JÖH’lerden, maalesef 8 şehidimiz oldu. ÖSO’dan da iki şehit var. Yaralılar da var ama, hayati tehlikesi olduklarına ilişkin bir bilgi gelmedi. Olay akabinde, terör unsurlarının bölgedeki uçaksavarları personelleriyle birlikte yok edilmiş. Oradaki mücadeleyi, kararlı bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Teröristlere yaptıklarını misliyle ödeteceğiz.
ABD’lilerin kast ettikleri, kentin asli sakini olan Arapların yerlerine yerleşmelerini sağlama amacıyla, Münbiç’in güvenliğini beraberce sağlamak ise bu elbette yapılabilir. Dediğim gibi biz, sözlerin fiiliyata yansıdığını görmek istiyoruz.