Türkiye’nin 30 Eylül 2015 tarihinde niyet edinmiş ulusal katkı beyanı olduğunu anımsatan Bakan Kurum, “2015’te BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sekretaryasına sunduk ve senaryoya göre 2030’da emisyonlarımız 1 milyar 175 milyon ton olacaktı. 1 milyar 175 gerçekleştirmeyeceğiz, 929 milyon ton gerçekleştireceğiz dedik. Artıştan yüzde 20 bir azalış. Çünkü biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. En yüksek emisyonlarımıza ulaşmadık. Dolayısıyla gelişeceğimiz için zaten Paris Anlaşmasına da imza atarken ülkenin kalkınmasına engel olmayacak anlayışla bu süreci yürüteceğimizi beyan ettik. Emisyonlara baktığımızda geçmişle alakalı bin 750-2019 ülke emisyonlarına baktığınızda ABD’nin yüzde 24,8 emisyon ürettiğini, AB’nin yüzde 17’sinin, Çin’in yüzde 13 emisyon ürettiğini, Türkiye’nin tarihsel sorumluluğu yok denecek kadar az yüzde 0.6. Dünyayı kirletmedik" şeklinde konuştu.
Ulusal Katkı Beyanı güncellemesi çalışmaları ile beraber uzun dönemli iklim stratejilerini de hazırladıklarının altını çizen Bakan Kurum, “Bunları da iklim kanununa ekleyeceğiz. İklim kanunu ile birlikte yapılacak çalışmaların altlığı oluşacak. Bu altlık ile birlikte de bütün sektörler bu çerçevede atacağı adımları iklim kanununun vereceği finansal desteklerle gerek emisyon ticaret sisteminin hayata geçmesi ile topyekun bu mücadeleyi sürdürmüş olacağız. Bu manada da katkı beyanı çalışmalarını, yedi sektörümüzü içine alan ve kalkınma planımıza da koyduk, 2020-2025 kalkınma planımızın içeriğinde ulusal katkı beyanımız ve ülkemizin yeşil dönüşümü bu manada tevcih edildi” dedi.
Ekonomi genelinde 7 emisyon azaltım sektörü çalışıldığını belirten Bakan Kurum, “Enerji, tarım, sanayi, bina, atık, ulaştırma emisyon üreten AKAKDO yutak alan aslında. AKAKDO yutak alan da emisyonu yutuyor. Bu kadar üretiyorsanız bir yerde de yutmanız gerekiyor. Bu anlamda da çalışmalar yürütülüyor. Bu manada 22 kurumumuz bizim iklim değişikliği koordinasyon kurulu çerçevesinde fikirlerini, önerilerini bizlerle paylaştılar. Genel kurulda verdiğimiz taahhüdü 2030 yılı için 1 milyar 175 milyon tondan artıştan yüzde 21 hedefimizi yüzde 41’e çıkardık. Bu sayede 2030’da maksimum emisyonumuzun 695 milyon ton olması hedefiyle çalışmalarımızı yürüteceğiz. Yani eski taahhüdümüzün neredeyse 2 katı bir oranla 500 milyon ton sadece 2030 yılında emisyonu azaltmış olacağız. Dolayısıyla 2030’a geldiğimizde 695 milyon ton emisyon üretmeyi, 2038 yılında da emisyonların en yüksek seviyesine gelmesini planlıyoruz. Pik emisyonlarımız da 2038 yılında görmeyi planlıyoruz. Maksimum tarihler, onun altında da gerçekleştirmek için çalışacağız. 2038 yılı ile birlikte emisyonlarımız artık artıştan azalış değil tamamen pik yaptığı emisyonların azalması ile birlikte belli bir seviyeye getireceğiz. Yutak alanlarımız ile birlikte de emisyonlarımızı sıfır emisyon haline getirecek adımı da atmış olacağız” ifadelerini kullandı.
Yeni yaptıkları projelerde iklim değişikliğine uyum ve koordinasyon çerçevesinde yürüttüklerinin altını çizen Bakan Kurum, “Aldığımız kararları binalarda, atık sektöründe, sanayide bundan sonra adımları iklim dostu malzemelerle, ısı yalıtımıyla, yenilenebilir enerjinin kullanımı ile attığımız için olması gereken seviyelere çekiyoruz. Kullanılacak malzemelerin iklim dostu olması, daha ilerde bunların zorunlu hale getireceğiz. Yenilenebilir enerjinin sanayi tesislerinde, binalarda kullanılmasını zorunlu hale getirdik. Bu oranları da giderek artıracağız. 2038’de pik yaptıktan sonra da azalacak. Dolayısıyla inşa faaliyetlerinde de emisyonun azaltılması için gerekli mücadeleyi vermiş oluyoruz" dedi.
Türkiye’nin, gelişmekte olan bir ülke olduğunu belirten Bakan Kurum, “Birçok yatırımızı daha yeni yapıyoruz. Altyapımızı tamamladık ama sanayileşmemiz noktasında, Sayın Cumhurbaşkanımızın da yatırım, istihdam, üretim politikasının aslında en önemli altlığı bizim bu süreçteki diğer ülkelere nazaran bu yatırımların belki bir kısmını yeni yapıyor olmamız. Dolayısıyla bunu da yeşil dönüşüme, iklime duyarlı yaptığımızda ve döngüsel ekonomi anlayışıyla yaptığımızda bu farkındalık ortaya çıkacak. TOGG’la, elektrikli araç tarihine baktığınızda biz de bu teknolojiyi yakalamış bir ülkeyiz. Biz bütün sektörlerimizle, ulaşımda, tarımda, turizmde, sanayide, binalarımızda bu dönüşümle birlikte hareket ettiğimizde o, gelişmiş ülke hedefimiz, yani tüm dünya ekonomileri arasında ilk onda olma hedefimizi daha hızlı gerçekleştirebilme imkanına erişeceğiz.” dedi.
“Biyoçeşitliliğin korunduğu, insanın merkeze alındığı, çevrenin, doğanın, tabiatın korunduğu bir anlayışla da biz kalkınmamızı sürdüreceğiz” diyen Bakan Kurum, “Bu farkındalıklarla hareket ediyoruz. Yani yeni fosil yakıtlardan enerji üretelim diye değil, daha çok yenilenebilir enerjiden üretelim. Bu manada da Avrupa’nın beşincisi dünyanın on ikinci ülkesi konumundayız. Kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 54’ünü yenilenebilir enerjiden karşılıyoruz. Bu yüzden bu konu hassas. Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en önemli miras” şeklinde konuştu.
COP 31. taraflar konferansına Türkiye’nin adaylığını ilan ettiklerini belirten Bakan Kurum, “Çünkü bizim geçmişimize de baktığınızda birçok insani zirvede, COP toplantılarında, habitat toplantılarında ülkemiz gerçekten çok güzel ev sahipliği yaptı. Çok güzel organizasyonlar yaptı. COP 31 toplantısını da ülkemizde yapılması talebini, tüm dünya ülkelerine genel kurulda paylaştık. Aday olduğumuzu belirttik. İkili görüşmelerimizde COP31’e adaylık başvurumuz olumlu karşılandı. Adaylığımız konusunda ülkelerden desteklerini istiyoruz, 2026 yılında yapılacak COP31’i ülkemizde düzenleme arzumuzu iletiyoruz” dedi.
Bakan Kurum, iklim kanunu ile birlikte emisyon ticaret sisteminde altyapı oluşturmuş olacağını belirterek, "Bu yıl sonu hayata geçireceğiz. 2023 yılı itibariyle de emisyon ticaret sistemi uygulamalarına başlayacağız. Borsada işlem görecek, fazla emisyon üretenler cezalandırılacak. Yine iklim değişikliği ile mücadele eden yani döngüsel ekonomi anlayışı ile yatırım yapan üreticilerimize finans desteklerimiz olacak. Bu da çok çok önemli. Hem uluslararası finans kuruluşlarından elde ettiğimiz hem de ülkemizin kalkınma planında yer alan anlayış ile artık bütçemizde yatırım yapanların finansa erişimi daha kolay ve güçlü olacak. Zaten AB ile ticaretimizi de yaptığımızı düşündüğünüzde, ticaretin yüzde 50’den fazlası AB ülkelerine gidiyor. Orada da böyle bir değişim söz konusu. Şu an bizim üreticimiz bu durumdan oldukça memnun. Onlar da bizimle birlikte bu dönüşümü gerçekleştirmek istiyorlar" şeklinde konuştu.
Paris Anlaşması ile önemli bir finansman desteğini sağladıklarını belirten Bakan Kurum, “3 milyar 157 milyon dolarlık mutabakat anlaşmamızı yaptık. Bugün iklim fonu ne kadar toplandı deseniz, aslında 3 milyar 157 milyon dolar belki hiçbir ülke almamıştır. Burada ciddi manada bir destek aldık. Bunu da iklim değişikliği ile mücadelemizde kullanıyoruz. Tüm sektörleri içeriyor. Dolayısıyla kırılgan ekonomilere destek verilmesi noktasında, Pakistan’da sel oldu suyun akacak bir yeri yok, insanları çadırını kuracak bir yeri yok. Kırılgan ekonomilere tüm dünya ülkelerinin bu sellerle, bu afetlerle birlikte destek olması gerektiğini ifada ettik. Bu manada kimsenin geride bırakılması doğru değil. Bu ülkelerin finansal kapasitesi ve gücü bu durumu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Tüm dünya ülkelerinin finansman desteği sağlaması gerektiğini söyledik. Tarihi sorumlu olanların elini taşın altına koyması gerekiyor. İnsani bir vazifedir” dedi.
“Yenilenebilir enerji noktasında çok iyi durumdayız” diyen Bakan Kurum, “Kurulu gücümüzün yüzde 54’ünü yenilenebilir enerjiden karşılıyoruz. Bu konuda yeni yatırımlarımızı da yapacağız. Ulusal katkı beyanı sunarken, 2053’teki net sıfır emisyon hedefimize uyumlu bir şekilde hazırlanıyoruz. Yani bu hedefi neticede 2053’te yakalamak zorundayız. Bunu yakalamak için de fosil yakıtların kullanılmasının azaltıldığı, yenilenebilir enerji kaynaklarının, yeni hidrojen teknolojilerinin yaygınlaştırıldığı bir enerji politikası ile bu çalışmaları Enerji Bakanlığımız yürüttü. Koordinasyon kurulunda aldığımız karar nispetinde de bu emisyonlarımızı ve taahhütlerimizi bildirmiş olduk. Zaten bizim şu an yeni bir fosil yakıt kaynaklı enerji üretim tesisimiz söz konusu değil. Dünyada da finansmana erişim noktasında fosil yakıtlarla alakalı zaten bir finansman söz konusu değil. Biz tabi ki enerji ihtiyacımızı karşılayacak ve kendi kendine yetecek bir ülke olmak zorundayız. Aslında her alanda kendi kendine yeten bir ülke olmak zorundayız. Fosil yakıtlardan şu tarihte çıkacağız gibi söylemler bazı ülkeler yapsa da, o yapan ülkelere baktığınızda aslında hem tarihi sorumlulukları hem de kömürden elde ettikleri enerji oranları bizim ülkemizin kat ve kat üzerinde. Dolayısıyla bizim orada herhangi bir tehlikeli durumumuz söz konusu değil. Ama zaman içerisinde bu fosil yakıt kullanımını da azaltacağız" ifadelerini kullandı.