MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, engelli olmanın insani ve her insanının maruz kalacağı bir durum olduğunu söyledi. Engellilerin çözülmesi gereken problemlerinin bulunduğunu vurgulayan Bahçeli, engellilerin toplumla bütünleşmeleri, başkalarının yardımına muhtaç olmadan hayatlarını idame ettirebilmelerinin, fiziki ve sosyal çevrenin oluşturduğu engellerin kaldırılmasına bağlı olduğunu ifade etti.
Bahçeli, engellilerle ilgili atılacak her adımın, yapılacak her kanuni düzenlemenin yanında ve arkasında önşartsız duracaklarını bildirdi.
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 84. yıl dönümünün yarın kutlanacağını anımsatan Bahçeli, kadının siyasette temsilinin gecikmiş olmakla birlikte, dönemin sosyal ve siyasal iklimini göz önüne aldığında alınan kararın reform niteliğinde ve çığır açan bir stratejik hamle olduğunu söyledi.
Bir tarafta kadınların seçme ve seçilme haklarıyla ilgili 84 yıllık kazanımı överken, diğer yanda bitmeyen, dinmeyen, bir türlü eksilmeyen kadına yönelik şiddeti konuşuyor olmanın "hüsran verici bir çelişki" olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Meşhur bir kadına yönelik şiddet günlerce medyada yer buluyorken, nice talihsiz ve tanınmayan kadınımızın yaşadığı ızdırap maalesef gün yüzüne çıkmıyor, çıkamıyor. Kadınlar kadar medeniyiz, kadınlar kadar insanız, kadınlar kadar güçlüyüz, kadınlar kadar haysiyetliyiz. Şiddet seli bitmeden, akan kan durmadan, cinayetler, istismarlar, tacizler, tecavüzler son bulmadan kadınlarımızın seçme ve seçilme haklarını konuşuyor olmamız gerçekten de bir avunmadır." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine vurgu yapmasının, terör örgütlerinin arkasında duran müttefiklerin gözlerinin içine baka baka eleştirilerini dile getirmesinin çok değerli, çok önemli olduğunu kaydeden Bahçeli, "Toplantıda, terörün her türlüsü güçlü şekilde kınanarak 7-8 Temmuz 2017’de yapılan Hamburg G-20 Zirvesi’ne hakim olan terörle mücadele kararlılığının arkasında durulmuştur. Peki, G-20 Zirvesi’ne katılan ülkelerden bazılarının teröre verdiği destek nasıl izah edilecektir?" diye sordu. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye ile ABD müttefiktir. Bunun yanında müttefik olmanın karşılıklı ahlaki ve hukuki sorumlulukları vardır ve taraflar için de bağlayıcıdır. Ancak ABD müttefiklik hukukuna duyarsızdır, kayıtsızdır, biganedir. Terör örgütleriyle sürekli olarak yan yana, yanak yanağadır. Türkiye sınırının hemen dibinde, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin gözlem noktaları kurmak için harekete geçmesi tam bir rezalettir. ABD kimi kimden korumakta, neyi gözlemlemek için hazırlık yapmaktadır? Müttefik olduğumuz ülkenin PYD-YPG lehine gözcülük yapması, PKK/YPG’yi alenen muhafaza altına alması ne hukukla, ne adaletle, ne de ittifak onuruyla bağdaşmaktadır.
Açıklamalara yüzeysel ve üstünkörü baktığımızda ABD’nin Türkiye’yi korumaya çalıştığı izlenimi karşımıza çıkacaktır. Kimden, PKK/YPG’den, başka, IŞİD’ten. Büyük Türk milletini korumaya alacak, bilinsin ki henüz doğmamıştır. Türkiye hiç kimsenin himayesine, hiç kimsenin gözetim ve koruyuculuğuna ihtiyaç duymayacak kudret ve kuvvete haiz bir devlettir. ABD PKK/YPG’nin gözcüsü olmanın ayıbını asılsız ve fuzuli bahanelerle örtmeye çalışmasın, çünkü her şey ortadadır. Saklayacak, gizleyecek bir şey de yoktur; nitekim gözlem noktaları kurulmasının amacı, Fırat’ın doğusuna kilitlenmiş Türkiye’yi teröristlerin nam ve hesabına izlemek, perdelemek ve gerekirse de karşı tedbir geliştirmektir. Bunun adı terör ajanlığıdır, terörist seviciliktir. ABD, PKK/YPG’nin dümen suyuna çoktan girmiştir. Ancak hevesler beyhude, çabalar boşunadır. Fırat’ın doğusu temizlenesiye kadar, hainler ya inlerinde teslim alınıp ya da sığınaklarında imha edilesiye kadar mücadeleden taviz yoktur, tavsama yoktur, tehir yoktur, geri adım ise haramdır. Ok yaydan çıkmış, mızrak çuvalı delip geçmiştir. Gözlem noktalarından Türkiye’yi izleyen ABD, derin bir çukurdadır. YPG’li teröristler ABD’li askerlerle nöbetleşe gözcülük yapsalar da bu milletin ayranı bir kabarırsa, bu devletin sabrı bir taşarsa, alimallah herkes kaçacak delik, canını kurtaracak yer arayacaktır."
Suriye’nin kuzey ve doğu sınırlarında teröristlerden oluşturulacak sözde sınır muhafızlarının parasal, eğitim, silah ve lojistik ihtiyaçlarının karşılanması konusunda Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı körfez ülkelerinin ABD’yle ortak hareket edeceğinin söylendiğini aktaran Devlet Bahçeli, "anlaşılan, Kaşıkçı cinayetinin altından kalkamayan Suudi Arabistan yönetiminin, Türkiye husumetini gizleyemeyen Birleşik Arap Emirliklerinin, ABD’ye olan diyet borçlarını, bu şekilde ödeyeceklerini" söyledi.
"Emperyalizmin tutsağı olmuş bu ülkelerin neresi İslam, nereleri doğrudur?" diye soran Bahçeli, "Türk milletine tuzak kuran, günahla kol kola giren, batıla mihmandarlık yapan iradesiz ve icazetli yönetimler, biliniz ki İslam’ın sırtına saplanmış zehirli hançerden başka bir şey değildir. Suudi Arabistan Allah’tan korkuyor, kuldan utanıyorsa önce işlediği vahşi cinayetin hesabını versin, bedelini ödesin. Türk ve Türkiye düşmanlarına omuz vermek, teröristlere destek sağlamak imanın, İslam’ın neresine sığacaktır? Kudüs’ün karışmasından sonra, Kabe’nin de karışması ve kaosa girmesi mi isteniyor? Yoksa Türk-Arap cepheleşmesi tırmandırılarak yeni bir sıcak çatışma mı planlanıyor?" dedi.
Gerek Suudi Arabistan’ın gerekse de Birleşik Arap Emirlikleri’nin 15 Temmuz ihanetine nasıl baktıkları, hangi gizli kapaklı ilişkilerin içinde sürüklendiklerinin artık sır olmadığını belirten Bahçeli, "Şimdi de Türk düşmanlığıyla ve ABD’nin gözüne girebilmek için bölücü terör örgütlerine destek vermeleri alçaklıktır, ahlaksızlıktır, su katılmamış kepazeliktir. Türk milleti oyunları görmektedir. Ruhu esir düşmüş, şuuru kapanmış ülke ya da ülkelerin hazımsızlıklarına tamam demeyecek, göz yummayacaktır." diye konuştu.
Ukrayna ile Rusya arasındaki kutuplaşmaların yumuşaması, aklıselimin galip gelmesi, uluslararası hukuka uygun hareket edilmesini temenni ettiklerini dile getiren Bahçeli, her iki ülkenin sabırlı ve soğukkanlı politika takip etmelerinin tarihi önemde olduğunun altını çizdi.
Bahçeli, Doğu Akdeniz’de sular ısınmışken, hidrokarbon kaynakları üzerinde güç mücadeleleri sürdürülüp Kıbrıs Türklüğünün hakları yok sayılırken, bu defa da Karadeniz’in yeni bir çatışma girdabına sürüklenmesinin bölgesel huzur ve barış çabalarını temelden dinamitleyeceğini kaydetti.
Son zamanlarda her yerin karışık, her tarafın kaos içinde olduğunu belirten Bahçeli, Fransa'daki protestolara da değindi. Bahçeli, şöyle konuştu:
"Şu feleğin işine bakınız ki 17 Kasım’dan bu tarafa Fransa sarsılmaktadır. Hatta ikinci Fransız devriminden bile bahsedilmektedir. Akaryakıt zammı bahanesinin yanı sıra Macron’un politikalarına tepki göstermek amacıyla sokaklara çıkan Sarı Yelekliler her yeri yakıp yıkmaktadır. Bugüne kadar iki kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, bir o kadarı da gözaltına alınmıştır. Hasta çocuğuna ekmek ve süt almaya giderken polis saldırısıyla ağır yaralanan kadının dramı bütün Fransa’yı ayağa kaldırmıştır.
Demokrasi, özgürlük ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayanların foyası meydana çıkmıştır. Fransa teyakkuzdadır, şaşkındır, tedirgindir, gergindir. Gezi olayları esnasında polisin göstericilere meşru ve hukuki müdahalesinden rahatsız olan Fransa, bugünlerde Türkiye’ye ne söylemişse yemiş yutmuş, olayları bastırmak amacıyla orantısız tepkiye tevessül etmiştir. Bir ara OHAL yönetimiyle ilgili ülkemize ayar ve akıl vermeye kalkışan Fransa’nın bizatihi OHAL ilanını tartışmaya başlaması da çok manidar bir gelişmedir. Temennimiz Fransa’daki olayların durulması, tansiyonun düşmesi, toplumsal sükunetin temin edilmesidir. Biz başkalarının yıkımından memnuniyet duyan, başkalarının krizinden el ovuşturan bir ülke, bir medeniyet, bir millet değiliz. Frenk dememiş, Fransuva dememiş, zamanında 'kanuni' vasfımızla cihana merhamet göstermiş ecdadın bugünkü asil varisleriyiz."
Bahçeli, şayet olaylar yayılırsa, sokak hareketlerinin bütün Avrupa’yı sarartacağını, köşeye sıkıştıracağını vurgulayarak, "Kaldı ki çatışmalar Belçika’ya çoktan sıçramış, Hollanda ise alarm vermeye başlamıştır. Göstericilerin giydiği yeleklerin sarı mı siyah mı olduğundan daha önce, şiddet olaylarını tetikleyen gizemli el ve emellerin deşifresi sanıyorum pek çok şeyi ortaya çıkaracak, Gezi Parkı’nın içyüzü daha da netlik kazanacaktır." dedi.
"Etme bulursun, inleme ölürsün" atasözünü hatırlatan Bahçeli, "Fransa’nın hali aslında ders almasını bildikten sonra ibret vesikasıdır. Türklüğü aşağılama, İslam’ı kötü gösterme çabaları aynısıyla ters tepecek, muhataplarını mahcup ve perişan edecektir." diye konuştu.
Bahçeli, konuşmasında, 2006'dan beri toplanan ve Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından dördüncüsü düzenlenen İslam Konferansı'nın geçtiğimiz günlerde Berlin'de yapıldığını anımsattı.
"Almanya'da ve 'Almanya için bir İslam' sloganıyla toplanan konferans skandaldır, aymazlıktır, inançlarımıza hakarettir" ifadesini kullanan Bahçeli, "Ne kadar Türkiye muhalifi varsa konferansa davet edilmiştir. Bizi daha da öfkelendiren husus ise açık büfede domuz etinin servis edilmesidir. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkışmak, İslam'ı yeniden tanımlama küstahlıklarıyla birlikte, Almanya için İslam projesini sahnelemek tek kelimeyle camiyi kiliseye hapsetme izansızlığıdır" değerlendirmesinde bulundu.
"Ezanın hür sesini çanın gürültüsüyle bastırmak, İslam dinine hakaret seferleri düzenlemek Almanya'nın ne haddinedir?" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Almanya İçişleri Bakanlığı İslam Konferansı düzenleme yetkisini nereden almış, böyle bir hakkı kendisinde nasıl görmüştür? Almanya'nın ılımlı İslam taraftarlarının veya dinler arası diyalogcuların izinden giderek yüce dinimizi FETÖ'cülerin iş birliğiyle keyfi şekilde yorumlaması tüm Müslümanlara, tüm inananlara ihanettir."
Almanya'yı ziyarete giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "PKK'lılardan ve FETÖ'cülerden fırsat bulup" fotoğraf karelerinden çıkarak, sözde konferansa tek bir söz edemediğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Seni ve zihniyetini HDP de kurtaramaz, çürük İP de tutamaz. CHP Genel Başkanı, ilerici halk kitlelerini biliyorsa gerici halk kitlelerini de mutlaka hafızasında taşıyordur. Gerici diye kast ettikleri; makarnacı, kömürcü, bidon kafalı, göbeğini kaşıyanlar diye aşağılanan milyonlar ise halt ettiğini, yine mayına bastığını, yine sınıfta kaldığını kendisine hatırlatmak isterim. Gerici diye suçladığı vatan evlatları milli ve manevi değerlere sahip olanlar ise Kılıçdaroğlu ve çevresi unutmasın ki biz de gericiyiz, biz de geri kalmaya seve seve hazırız.
Zillet şemsiyesinin altında buluşanlar bu milletin değerlerine, bu milletin köküne, bu milletin ruhuna, bu milletin tarihine tamamen yabancıdır. İşleri güçleri istismardır, yalandır, aldatmadır, kandırmacadır. Devşirmelerle yola çıkmak, çıkarcıların yakasına rozet takmak, inkarcılarla ağız birliği yapmak edepsizliktir. Sırayla Meclis araştırma önergesi verirler, kendileri çalıp kendileri oynarlar, üç beş kişiyle siyasi amigoluk yaparlar, döner sosyal medyadan tezvirata heves ederler. Bre cahiller, solumuza flu bakıyoruz demedik mi? Zilletten gelen Allah'tan gelsin diye tavır göstermedik mi? Cumhur İttifakı'ndan başka her yere kapalı olduğumuzu söylemedik mi?
İP boşuna heves etmesin, CHP ve HDP'den aldığı suflelere boş yere güvenmesin, bizim nazarımızda günahtan kurtulmadıktan, tövbe ve pişmanlık yaşamadıktan, terör ittifakından dönmedikten sonra önergeleri yalnızca zaman israfı, buruşturulup atılacak kağıt parçalardır. Bu zilletin ortakları, yakında göğe direk denize kapak önergesi verirlerse, aya merdiven Mars'a otoban için Meclis'e önerge sunarlarsa hiç kimse şaşırmasın, şaşkınlık yaşamasın. Bir söz vardır; delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur, aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. Sanıyorum anlayan anladı, anlamayan da zillete çoktan daldı. CHP-İP verkaçıyla hazırlanan, HDP'nin tezahüratı eşliğinde varlık bulan Meclis araştırma önergeleri siyasi butlandır, bizim için doğmadan ölmüştür. Çünkü niyetleri kötüdür, hedefleri kirlidir, maksatları arızalıdır. Bizim onlarla işimiz yoktur ama meselemiz vardır, hesabımız vardır, 31 Mart 2019'da bu hesap sandıkta görülecektir."
Devlet Bahçeli, yeni bir çözüm süreci için "kendini akil sanan bazı akılsız ve zeka özürlülerin Oslo’da toplandıklarını" belirterek, "Bu kadar yolu tepip şu kış kıyamette niye Oslo'ya kadar giderler, anlamak zordur. Hemen sınırımızın diğer tarafına geçip Kandil'e gitseler, orada bir mağara deliğinde oturup çözüm gevişi getirseler, bir daha da geri dönmeseler hem zahmete katlanmazlar hem de kendilerini yormazlardı" dedi.
"Akil geçinen akılsızlar aramızda dolaşan terörist hayranlarıdır." diyen Bahçeli, "PKK’nın düdüğünü çalarlar, haçlıların bekçiliğini yaparlar, melanetin beşiğini sallarlar, her şey olurlar, her kılığa girerler, elbette sadece Türk olamazlar, olmaya da takatleri ve nefesleri yetmez. Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Bunlarda ne arar bu özellikler?" açıklamasını yaptı.
Yine bildik isimlerin sahnede olduğunu, yine malum ülkenin bir enstitüsünün ön planda bulunduğunu vurgulayan MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bakın yarım akıllı çürük akiller, anladığınız dilden değilse bile Türkçe konuşuyorum, kulak verin, sözlük varsa elinize alıp sözlerimi tercüme edin. Çözüm süreci gömüleli çok olmuştur, şansınızı fazla zorlamayın. İsterseniz PKK'ya katılın, isterseniz Avrupa kadrosuna karışın ama Türk milletinin sabrını zorlamayın, tahammülünü yanlışa yormayın. Milletin şamarını yerseniz Hanya'yı da Konya'yı da öğrenir, Oslo'yu da İmralı'yı da görür, kendinizi mekap giyerek dağda taşta bulursunuz. Akıllı olun, aklınızı başınıza alın, üstünü başınızı yırtmayın, çözüm çığlığı atmayın, zira meydan boş değildir, MHP'nin gözü üzerinizdedir."
Toplantının sonunda Bahçeli'ye, Bitlis İl Başkanı Turan Deniz ile Ahlat İlçe Başkanı Tahsin Gülsar tarafından bir tablo ile Ahlat'ı temsilen kümbet maketi verildi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşmesinin olup olmayacağı sorusu üzerine Bahçeli, AK Parti ve MHP'den iki saygıdeğer yöneticinin bir araya gelerek çalışmalarını devam ettirdiğini; önemli adımlar atıldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan randevu istenip istenmediğine ilişkin soruya Bahçeli, "Henüz yok. Venezuela'dan da randevu istenmez yani" karşılığını verdi.
"MHP'nin görüşmelerde TBMM Başkanlığını istediği" yönündeki iddialar hatırlatılarak "Böyle bir pazarlık söz konusu mu?" sorusuna Bahçeli, "Tekraren söylüyorum, MHP'de pazarlık söz konusu olmaz. Partimizin karşısında bir pazar vardır, her türlü sebze orada bulunmaktadır. İsteyen alıp, isteyen satar ama bizim partimizde olmaz" cevabını verdi.
Bir gazetecinin, "MHP'nin böyle bir talebi olmadı mı?" sorusu üzerine Bahçeli, "Meclis Başkanı henüz var" dedi.