18 Mayıs 2024, Kırım Tatar sürgünün 80. yıl dönümü. İkinci Dünya Savaşı’nın son günleriydi. Sayıları 400 bin dolayında Kırım Türk’ü Sibirya ve Sovyet Türkistan’ına sürgün edildi. Bu sürgün esnasında 180 bin soydaşımız öldü. 18 Mayıs 1944’ü Ukrayna, Letonya, Litvanya ve Kanada resmen ‘soykırım’ olarak tanıyor. Kırım Tatarları ‘Ak Topraklar’ olarak nitelendirdikleri kardeş ülke Türkiye’den de milli matem gününün ‘soykırım’ olarak onaylanmasını bekliyor. Rusya Kızıl Ordu Korosu Kırım Tatar Türklerinin sürgün edilmesinin yıl dönümü olan 18 Mayıs 2024’te Bursa’da bir şölen tasarlamıştı. Bu konserin ‘kışkırtma anlamı taşıdığı’ varsayımı ile gösterilen tepkiler konserin iptalini getirdi. Rus Ordu Korosu etkinliğinin gerçekleşememesi Kırım Tatar milletinin yaşadığı faciaya Türkiye’nin kayıtsız kalmayacağının açık bir işaretiydi. Sürgünün ardından 80 yıl geçti. Lakin, Kırım Tatarları Ukrayna topraklarını ve Kırım’ı hedef alan Rus işgali nedeniyle 3. kez büyük bir göç yaşıyorlar. Kırım’a dönen Tatarlar, bu kez Kırım’dan Avrupa’ya ve ‘Ak Topraklar’ dedikleri Türkiye’ye ulaşmak için yollardalar.
Kırım Tatar Türkleri, Türkiye ile Ukrayna’yı birbirine bağlayan bir köprüdür. Türkiye ve Ukrayna arasındaki tarihsel birliktelik bin yıllı aşan bir maziye sahiptir. Her ne kadar Ukrayna halkı ve Türkler, Hristiyan ve Müslüman olarak iki farklı dine mensup olsalar da Roma, Hazar, Bizans, Kırım ve Osmanlı dönemlerinde Musevi, Hristiyan ve İslam dinine mensup halklar aynı bayrak altında yaşamışlardır.
Bugün Ukrayna İslam değerlerinin resmen tanındığı bir ülke. Silahlı kuvvetlerde Müslümanlardan kurulu askeri birlikler var. Askeri müftü ve imamlar görev yapmakta, Müslümanlara ait dini günler resmen kabul görmekte. Ukrayna’yı ‘‘İncir’e İncir, Fasulye’ye Fasulye, Karpuz’a Karpuz, Kavun’a Kavun, Vişne’ye Vişne, Bakkal’a Bakkaliye” denilen bir ülke olarak anlatırsak, daha daha iyi anlaşılır.
Ukrayna topraklarında Türkler birçok devletler kurmuşlar, bunlardan en uzun ömürlü olanı Hazar Hanlığı’dır.
7. ila 11. yüzyıllar arasında hüküm süren Hazarlar coğrafyanın tamamına egemen oldular. Etnik olarak Türk, dinen Musevi inancına sahiptiler. Doğu Avrupa Musevilerinin biyolojik olarak atalarıdır. Kiev’in güneyinde bulunan ‘Uman’ şehri dünya Museviliğinin Kuzey Yarımküre'de en önemli hac merkezlerinden biridir.
Kırım’dan Türkiye’ye bakıldığında Anadolu ‘Ak Topraklar’ olarak adlandırılır. Kırım Türkçesinde ‘Ak Topraklar’ ile ‘Ak Yollar’ deyimleri birlikte kullanılır. ‘Ak Yolların olsun!’‚ ‘Yolun açık olsun’ demektir.
Anadolu’dan Karadeniz üzerinden kuzeye bakıldığında ise uçsuz bucaksız Ukrayna ovaları Türk tarihinin vücut bulduğu bir coğrafya olarak karşımızda durur.
Ukrayna deniz komşumuz bir ülkedir. Ukraynalılar için ise Türkiye çok özel bir anlama sahiptir. Hristiyanlık Kiev’e İstanbul’dan gitmiştir. Bakanlıkların bulunduğu semtin adı Ayasofya’ya ithafen ‘Sofienska’ diye anılır. Kiev’in Ayasofya Manastırı buradadır. Manastırın temel taşı Anadolulu, Kapadokyalı Georg tarafından konulmuştur. Sofienska semtindeki meydanın adı İstanbul Yeni Kapı’ya (Altın Kapı) ithafen ‘Altın Kapı’dır. Şehri ikiye ayıran Dinyeper (Özi) nehrindeki Turhanov Adası, Kuman Hanı Turhan’ın adını taşır. Dünyanın bir gecede en fazla insanının Almanlar tarafından katledildiği Kiev’in ‘Babi Yar’ semtinin ismi de Kıpçak Türkçesidir. Şehrin ‘Kıyiv’ adının da Türkçe ‘Damat Evi’ olduğuna dair tezler vardır. En önemli semtlerinden biri ‘Kağanlık’dır. Kiev’den Odessa’ya doğru yol aldığınızda karşınızda Ukrayna düzlüklerinde karşınızda Buzluk kasabasını bulursunuz. Podolya’ya ulaştığınızda ise Özi, Bender, Hotin ve Kamaniçe kaleleri ile çevrili bir coğrafya sizi bekler. Hitler Doğu Cephesi karargahını bu bölgede kurmuştur.
Ukrayna’da Altın Ordu Hanlığı’nın hakimiyetinin ardından Polonya egemenliği başlamıştır. Güney Türk idaresinde kalmıştır. Merkezi konumdaki Zaporijya ve Poltova bölgeleri Ukrayna Kozak ruhunun kalbi kabul edilir. Tarihte ‘Cigurin’ ve ‘Baturin’ gibi Kuman, Tatar yerleşimleri Ukrayna Kozak kimliğinin oluşumunda tarih sahnesine çıkar. Bugün cephe hattında isminde Türkçe ‘Bayrak’ kelimesi barındıran 60’a yakın köy ve kasaba vardır. Ukrayna Kozak idaresinin tesisine hizmet eden Tatar kökenli Vasily Koçubey gibi şahsiyetler, Hristiyan Kozak olmasına rağmen Osmanlı için mücadele eden ‘Doroshenko’ gibi aileler müşterek Ukrayna, Osmanlı ve Kırım Tatar tarihine şekil vermişler. Şehir armaları ve soy alametlerinde haç ve hilal yan yanadır. Kozak Atamanı Filip Doroshenko Kamaniçe seferinde asaker-i islam saflarında can verir. Koçubey Hanedanı 400 yıldır askerden başbakanlara kadar devlet adamları yetiştirmiştir. Kırım’ın Kuzey Batısı Odesa Akkerman tarafında Hristiyan Gagavuzlar, Tokmak, Mankuş gibi şehirlerin bulunduğu Kırım’ın Kuzey Doğusu Azak Denizi bölgesinde Greko Tatar denilen ana dili Türkçe olan Urumlar yaşar.
Evliya Çelebi 17. yüzyıl Ukrayna’sını ve Kırım’ı detayları ile kaleme alır, Ukrayna’yı ‘Kardeş Kozak Ülkesi’ olarak nitelendirir. Kozak Türkçe bir kelime olup ‘Hür İnsan’ anlamına gelir. Türkçedeki ‘Kazak Erkek’ deyimi ile eş anlamlıdır. Ukrayna halkının önderlerine ‘Ataman’ denilir. Ataman kelimesi de Türkçe’dir. Evliya Çelebi Kırım Tatarları ile Ukrayna Kozakları arasındaki ilişkiyi şöyle dile getirir: ‘Mehmed Giray Han ile kardeş oldukları için, bunlara kardeş derler. Eskiden Polonya kralına bağlıydılar. Bezmişler, Kırım Han’ına bağlandılar. Bunların yardımı ile Polonya’ya tam 71 sefer düzenlendi.’ Ukrayna‘nın Polonya, Osmanlı ve Rusya üçgeninde yaşadığı acılar ‘Taras Bulba Destanı’nda’ da dile getirilir.
Hazar hakimiyetinin bitimiyle Cengiz Han egemenliği başlar. 14. yüzyıldan itibaren Kırım ve Azak Denizi'nin Kuzey’i ‘Nogay El’ ya da ‘Nogay Ordası’ olarak isimlendirilmiştir. Deşt-i Kıpçak, Kıpçak Bozkırları olarak nitelendirilen topraklar Kuman, Kıpçak ve Peçenek Türklerinin ata yurdudur.
Yakın Çağ tarihçisi Prof. Dr. Şehabettin Tekindağ derslerinde “Türk tarihinde Deşt-i Kıpçak sorunu çözülemeden Türk tarihi yazılamaz” derdi. Aynı tez Ukrayna tarihi açısından da geçerlidir. Zira Ukrayna’nın üçte ikiye yakın kısmı 18. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı hakimiyeti altındadır. Ukrayna’nın güneyinde bulunan iki büyük idari bölge Nogay Türklerinden kalan ‘Bucak’ ve ‘Yedisan’ isimleri ile anılmaktadır. Odessa’dan Batı yönüne hareketle Akkerman, Kili, İsmail üzerinden Tuna Boyuna, Dobruca’ya oradan Deli Orman Varna üzerinen Edirne’ye ulaşırsınız. 16. yüzyılda Bucak vilayetinin merkezi olan Akkerman’da Yavuz Sultan Selim Han adına kayıtlı 1108 köy, çiftlik, mezra ve vakıf bulunmaktaydı. Zira Yavuz, Kırım Hanı Mengli Giray’ın damadıydı. Bugün Ukrayna topraklarında Odesa (Hacı Bey) batısında bulunan Kili, Enver Paşa’nın dedelerinin doğduğu kasabadır. Enver Paşa ailesi Killigil soyadını almıştır. Bugün bile Odesa ve çevresinde Türkçe ibadet edilen 16 dolayında Gagavuz kilisesi bulunmaktadır.
Kırım 1783 yılında Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Böylece Tuna Boyu, Rumeli, Trakya ve İstanbul doğrudan Rus bakısı altına girmiştir. Rusya’yı durdurmak isteyen Fransa ve İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu iş birliğini tercih eder. 1853 yılında Kırım Harbi başlar. Savaşı Rusya kazanır. Fransa, İngiltere birlikte savaşı kaybetmiş olmalarına rağmen, Osmanlı müttefiklerine savaş tazminatı ödemeye mahkum edilmiştir. Kıbrıs’ı İngiltere’ye, Dobruca merkezli olmak üzere Romanya’yı da Fransa’ya bırakır. Türk milletinin yıldızı Tuna’nın kuzeyine hakim olunca yükselir. Yitirince, Kıbrıs, Kırım’dan yoksun Anadolu’ya hapis olur.
Bir gün Çariçe Katherina Kırım’da Musevi Türklerinin temsilcileri ‘Karay’ları kabul eder. Karaylar Katherina’dan Ak Topraklara göç izini ister. Katherina, talebe oldukça sert cevap verir, ‘Birlikte yaşayacağız. Eğer kurda (Osmanlı) yayladan bir kuzu verirsem gözünü köyün sürüsüne diker’ der. Rusya o gün bugün gözünü Türk milletine dikmiş ve her vesileyle Türk milletinden birer kuzu alarak büyük devlet olmuştur.
Ukrayna milli mücadelesi, şair Taras Şevçenko ile ivme kazanır. 1918–1922 yılları arasında Ukrayna bağımsız devlettir. Ukrayna siyasetinin önemli isimlerinden olan Volodymyr Mursky ‘Ukrayna İstiklal Mücadelesi’ isimli eserinde ilk kez 1742 tarihli Moskof-Türk Anlaşması ile Ukrayna’nın ülke olarak resmiyet kazandığını vurgular. Ukrayna Milli Cumhuriyeti Hükümeti’nin Türkiye Elçisi olarak görev yapan Mursky, 1935’de İstanbul’da vefat eder. Mezarı Feriköy Mezarlığı’ndadır.
Ukrayna bir kez daha kurtuluş savaşı vermekte. Amerika’nın Ukrayna konusundaki iradesiz tutumu ve Avrupa’nın ikiyüzlü politikası Ukrayna dramını 21. yüzyıla taşıyor. Önümüzdeki Amerikan başkanlık seçimleri Rusya’ya büyük bir hareket alanı sunuyor. Gayesi sınırlarını yeniden Polonya-Romanya ekseninde Curzon hattına taşımak olan Rusya, baskıyı Moldova ve Baltık ülkelerine arttırıyor.
Avrupa’yı hedef alan Rus stratejisi üzerine Fransa ile Moldova bir savunma iş birliği anlaşması imzalandı. İmzalanması Romanya ile Moldova’nın birleşeceği söylentilerinin arifesinde gerçekleşti. Moldova Cumhurbaşkanı Maria Sandu, Élysée Sarayı'nda Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından kabul edildi.
Fransa, Kasım 1918'de İstanbul'a, aralık ayında Odesa'ya asker çıkardı. Ancak, 3 ay kadar Ukrayna’nın güneyinde kalabildiler. Nisan 1918'de Ukrayna’daki kuvvetlerde başlayan isyan, Fransız donanmasına bağlı Provence zırhlısına sıçradı. Fransa’nın Ukrayna macerası Mayıs 1918’de tüm gemilerin Karadeniz'i terkiyle sonuçlandı.
Fransa Genelkurmay Başkanı Burkhard, Ukrayna'ya NATO’daki mevkidaşlarına bir mektup yazdı. Aslında daha 2019’da İngiliz Özel Kuvvetleri Taburu cephe hattına yerleştirilmişti. Çünkü, İngilizlerin Rusya’ya yaklaşımı kıta Avrupasından farklıydı. İngiliz Genelkurmay Başkanı Mark Carleton-Smith Ukrayna-Rusya cephe hattını ziyaret ederek İngiliz bordo berelilerin eğitimlerini izledi.
Rusya’nın suikast, propaganda, siber saldılar ile savaş hazırlığını vurgulayan İngiliz Genel Kurmay Başkanı “Sürekli olarak geliştirilen ve sinsilikle uygulanan bir savaş modeli var” değerlendirmesinde bulundu ve 3. dünya savaşı uyarısı yaptı.
Fransa‘nın Romanya'ya ve Moldova'ya zırhlı birlikler sevkiyatı hızlandı. Fransa basını Ukrayna misyonunun Türkiyesiz olamayacağını savunuyor. Moldova hamlesi, Amerika’nın Dedeağaç stratejisini daha da anlamlandırıyor. Üssün Türkiye'ye karşı tesis edildiği varsayımı bir yana, Türkiye ve Ukrayna’nın umumi savaş halinde muharebe alanı olarak gördüğüne işaret ediyor.
Amerika'nın hafıza sorunlu bir başkan, Almanya'nın eski Sovyet dostu, İngiltere'nin bir Hintli tarafından yönetildiği dünyada Fransa lideri Macron, durumdan vazife çıkartıyor. ‘Bükreş 9’lusu’ olarak tanımlanan, 2022 öncesinde bölgede Türkiye’yi NATO’da izole etme politikası ters tepiyor. Alman Başbakanı Helmut Schmidt’in Türkiye ve Ukrayna’yı Avrupa kurumlarından dışlayan doktrini bölge ülkelerine ve Ukrayna’ya pahalıya mal oluyor. Fransa'nın Avrupa'nın zaaflarını tek başına gideremeyeceği malum. Bu durum Türkiye'ye Avrupa’da barışın korunması adına büyük bir sorumluluk getiriyor.
Fransa-Moldova hattındaki gelişmelere paralel olarak Almanya’da, Quadriga 2024 adı altında 12 bin zırhlı birlik personelinin katıldığı bir tatbikat ile Litvanya ve Polonya'ya asker sevk ediyor.
Önümüzdeki günlerde İsviçre’de konferans ve Berlin’de Ukrayna’nın yeniden inşası zirvesi ile soruna çözüm arayışları sürecek. Almanya’da yapılan Ukrayna’nın yeniden inşasının ilk toplantısına çağrılmayan Türkiye, Ankara’yı ziyaret eden Alman Cumhurbaşkanı Franz Walther Steinmeier tarafından bizzat davet edildi. Rusya yanlısı Slovakya Başbakanı Fico’ya düzenlenen suikast bölgemizi savaşa bir adım daha yaklaştırıyor.
NATO’nun Türkiye’yi dışlamaya yönelik geçmiş politikası, Türkiye tarafından ‘Avrupa’da savunmasında Türkiye’ye güven yoksa, NATO’ya Karadeniz de yok’ siyaseti ile cevapsız bırakılmıyor. Son 30 yıldır Ukrayna ve Türk Ordusu NATO sınırlarını birlikte koruyorlar. Avrupa’nın ikiyüzlü politikası Ukrayna’da yüzbinler, Türkiye’de ise on binlerle vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden oluyor.
Bugün Ukrayna’nın milli birliği, geleneksel ruhuna uygun olarak Musevi Yahudi bir Cumhurbaşkanı, Müslüman Tatar Türk’ü bir Savunma Bakanı ve Ortodoks Rus bir Genelkurmay Başkanı tarafından temin ediliyor. Bin yıllık ortak mazi Türkiye’nin Ukrayna’ya geçmişte ve günümüzde tuzak kurmayan ve Ukrayna’yı en doğru anlayan ülke olduğunu ortaya koyuyor.
Böylesi bir bağlamda tüm satır aralarını okuyan İngiltere’nin oyun kurucu olarak yeniden Türkiye safında tarih sahnesine çıkacağını söylersek yanılmamış oluruz.