AK Parti’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım, şehirde genelde Avrupa yakasına yoğunlaşan kültür, sanat faaliyetlerini Anadolu yakasında da yaymak istediklerini söyledi. Yıldırım, “Anadolu yakasına bir kültür merkezi düşünüyoruz. Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’ne benzer... Anadolu yakasının cazibesini arttırmayı planlıyoruz” dedi.
Daha önce kendisiyle İstanbul üzerine konuşurken; “İstanbul bir şehir gibi değil bir ‘ülke’ gibidir. Sadece bir turizm şehri değil, siyasi, ekonomik ve kültürel bir güçtür. Bu alanlarda dünyanın birçok ülkesinden daha etkilidir. Siyasi tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir” demişti. Buradan hareketle, İstanbul üzerine düşüncelerini ve projelerini dinlerken, “İstanbul’un çılgın projesi Binali Yıldırım” ifadesi zihnime oturmuştu.
Çünkü İstanbul büyük düşüncelerin, büyük hayallerin başkentiydi. Dünyanın birçok ülkesiyle yarışabilecek kadim bir merkezdi. Siyasi tarihin, insanlık tarihinin, geçmişin ve bugünün dünyasının başkentlerinden biriydi. İstanbul sadece bir belediyecilik, sadece hizmetler ve yatırımlar değil, bilgi, birikim, düşünce ve gelecek demekti. Dolayısıyla belediyecilik anlayışı da o ölçekte olmalıydı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı, eski Başbakan ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım’la konuşurken, İstanbul üzerine düşüncelerini dinlerken belediyeciliğin çok ötesinde bir vizyona, hedeflere ve umutlara tanık oluyorsunuz. Önceki gün Büyükçekmece’de kendisiyle sohbet etmeye gittiğimizde, Büyükçekmece Belediye Başkan Adayı Mevlüt Uysal, eski Spor Bakanı ve İstanbul milletvekili Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Grup başkan vekili Mehmet Muş ve daha birçok partilinin yoğun olarak sahada olduğunu gördüm. Hem İstanbul hem de Büyükçekmece için yoğun bir çaba yürütülüyor.
Binali Yıldırım her zamanki gibi, kendinden emin, kararlı. Ne sorarsanız sorun o soru ile ilgili hazırlıklarını çoktan bitirmiş ve kararını vermiş halde cevaplar alıyorsunuz. İstanbul için yatırım ve hizmetlerin üstünde, bilgi, teknoloji, kültürü öne çıkaran bir düşüncesi ve hazırlığı var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 25 yıl önce İstanbul’da başlattığı belediyecilik anlayışı Türkiye için bir siyaset tarzı, biçimi, kültürü üretti. Siyasetin de ötesinde bir Türkiye biçimlendirdi. AK Parti ve Binali Yıldırım, işte ‘bütün bunların bir adım sonrasına ne yapabiliriz’ düşüncesiyle çalışıyor.
Kendisine sorduğum soruları ve aldığım cevapları sizinle paylaşıyorum.
Tabi orada benim bir siyasi sorumluluğum yoktu. Belediye başkanı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dı. Ben de onun çalışma arkadaşlarından biriydim. O günkü pozisyonumuzla şu anki talip olduğumuz görevi karşılaştırmak çok doğru olmaz. O günler çok heyecanlı ve amatör ruhluydu. Çünkü İstanbul artık çökmüş, çaresizlik hat safhada, insanların temel ihtiyaçları yani havadır, sudur bunlardan bile mahrum. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın belediye başkanı olarak gelişi çok büyük bir heyecan oluşturdu. Çok hızlı bir şekilde iyileşmeyi gördük. O dönem bir 'sorunlar şehri' ile karşı karşıyaydık. İnsanlar o dönemde çok küçük şeylerle mutlu olabiliyordu. Şimdi AK Parti iktidarı çok fazla iş yaptığı için beklentiler sürekli arttı, çıta çok yükseğe çıktı. O dönemki ekibi Türkiye'nin yönetimine taşıdık. O başarı Türkiye'ye dalga dalga yayıldı. Türkiye için Recep Tayyip Erdoğan bir umut oldu. Biz de ekip olarak onunla beraber, AK Parti'nin kurucuları iktidar yıllarında yer aldık.
1.0'LA BAŞLAMIŞTIK
Yeni dönemin belediyeciliğinde İstanbul'un 4.0 vizyonu var. O zaman Tayyip beyin döneminde 1.0 vardı. 1.0 neydi; en temel ihtiyaçların görülmesiydi. Çamur, çukur, çöp, hava kirliliği gibi temel eksiklikler vardı, bunlar halloldu. Daha sonra sosyal belediyecilik gelişti. Ondan sonra metro ağları gelişti, metrobüs yapıldı. Bu yapılanlarla birlikte İstanbul'u 2.0 olarak kabul edebiliriz.
İstanbul 3.0 ise artık daha büyük projelerin devreye girmesiyle oldu. Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, hızlı tren, Yeni Havalimanı gibi. Bu projelerin hayata geçirilmesi İstanbul'u 3.0 yaptı.
İstanbul 4.0'da akıllı şehir yönetimi var. Bilişimle, bilgi iletişim teknolojileri ile yenilikçi teknolojilerle şehri 7/24 yaşayan şehir haline getirmek var. Şehirde hâlâ üzerinde durulması gereken bir ulaşım ve trafik ile ilgili sorun var, bu önemli. Bu bütün şehirlerin konusu ama İstanbul'da bunun sürdürülebilir bir çözüme ulaştırılması lazım. Buna kafa yoracağız.
AKILLI TRAFİĞE GEÇİŞ
Önümüzdeki 5 yıllık dönemde İstanbul'da raylı sistemin toplu taşımadaki payını yüzde 48'e çıkartacağız. Şuanda yüzde 18. Yüzde 30 artış demek karayolundaki yüzde 30'luk yoğunluğu azaltmak demektir. Burada gözle görülür bir iyileşme olacak. Akıllı şehir yönetimi ve akıllı trafik sistemleriyle şehrin trafik yönetiminde de interaktif 7/24 saate geçileceği için yollar ve zaman daha etkin kullanma imkanı olacak. Otopark kapasitesini arttırdıkça sokaklardaki araç işgalleri azalacak trafik biraz buradan rahatlayacak. Ayrıca şehrin her tarafında 240 civarında tıkanma noktaları var. Buralarda fiziki düzenlemeler yapılacak. Buradan bir rahatlama olacak ve böylece sürekli akan bir trafik sağlayacağız.
ANADOLU'YA AKM
Kültür sanata yönelik projeler olacak. Anadolu yakasına özellikle. Her şey Avrupa yakasında. Kültür sanat etkinliklerini biraz daha Anadolu yakasına yayma gibi bir düşüncemiz var.
Anadolu yakasına bir kültür merkezi düşünüyoruz. Taksim'dekine (AKM) benzer. Amacımız Anadolu yakasındaki trafik kendi içerisinde daha fazla dönerse tıkanıklık azalır. Bir de geleneksel olarak İstanbul'un ekonomisini iş hayatının kalbi Avrupa yakası. Anadolu yakası da bu anlamda cazibesini artıracak.
20 YEŞİL KORİDOR
Silivri'den Tuzla'ya kadar 20 dere bulunuyor. O dereleri yeşil koridor olarak tekrardan Marmara ile İstanbul'un kuzey ormanlarını birleştirecek şekilde canlandırma projemiz var. Bunu yapınca dereler ortaya çıkacak hem de bu derelerin etrafında yürüyüş yolları olacak. Bisiklet yolları olacak ve insanlar nefes alacak. Semt parkları, millet bahçeleri, mahalle parklarıyla donatılarak şehrin o bunaltıcı sıkıcı havasından nefes alan alanlar oluşturacağız.
Yakın zamanda hızlı tren Kadıköy'e kadar gelecek. Halkalı-Edirne arasında ihalesi yapıldı. Hızlı tren hattında iki yerde zamanı ve yolu kısaltacak çalışma var. Onlar herhalde 1.5 sene içerisinde bitecek. O zaman 3 saate gidilecek ve daha cazip bir hale gelebilir. Ama şuanda da çok kullanılıyor. Bu banliyö hattı tam devreye girdiğinde istediğimiz kapasiteye çıkartacağız.
DÖNÜŞÜM SEFERBERLİĞİ
Zaten bir mecburiyet. Çünkü deprem riski ile karşı karşıyayız. Dönüşümün yerinde ve ada bazlı olması lazım. Kentsel dönüşümün evsel dönüşüme dönüşmemesi lazım. Kentsel dönüşümde gönüllü dönüşümü esas alacağız. Burada sözleşme aşamasında belediye olacak. Hak sahiplerinin mağdur olmaması için destek verecek. Müteahhitlerin yetkinliği konusunda belediyenin bir belirleyiciliği olacak. Böylece hem planlama hem inşa hem de teslimat aşamasında kolaylık sağlanacak.
Kısa vadede dediğiniz anlamda topyekün bir dönüşüm zor. Büyük bir hacimden bahsediyoruz. Burada önceliği esas alacağız. Depreme yönelik derhal dönüştürülmesi gereken 30 bin ile 50 bin arasında yapı stoku olduğu tahmin ediliyor. Bunlara öncelik verilecek. Ama ne yazık ki kentsel dönüşüm lafı maalesef olumsuz algılanan bir laf haline geldi, geçmişteki kötü uygulamalar yüzünden. Rantsal dönüşüm hak sahipleri arasında huzursuzluk sebebi oldu. Biz bu konuda çok dikkatli olacağız. Mutlaka hak sahiplerinin bir kayba uğramaması aynı zamanda da deprem dayanıklılığından ve şehircilik anlayışımızdan taviz verilmemelidir. Şimdi geliyor adamın biri 'ben buraya yüzde 70 veriyorum' diyor. Böyle bir şey yok. Fikirtepe örneği başlıyor, ondan sonra işin içinden çıkamıyor. Bu sefer insanlar 'nerede bu devlet nerede bu belediye' diyor. Kulağa hoş geliyor; 'arsa vereceğim yüzde 70'i benim olacak yüzde 30 müteahhidin olacak...' Böyle bir sistem, böyle bir kazanç yok. Bu tüp yanlışların olmaması için belediyenin burada bir denetleyici ve hakem rolünü üstlenmesi gerekiyor.
SÜLEYMANİYE TAMAMLANACAK
Katarlılarla yapılan bir proje. Orada bir anlaşmazlık var. Biraz ağır gidiyor ancak yapılacak. Orada uzamadan kaynaklı bir olumsuz algı yayıyorlar. 'Süleymaniye tarihi mirası yok edilecek, burası oteller ve ticarethanelerle dolacak' deniyor. Orada yapılan şey Balat'ta Tarlabaşı'nda yapıldığı gibi mevcut tescilli eserleri yenilemek. Dıştan aynı görünümü muhafaza ederek yenilemek. İç fonksiyonları farklı amaçla kullanılabilir. Önemli olan siluetin muhafaza edilmesi. Orada kafana göre bir binayı yık başka bina koy bu olmaz zaten. Burası sit alanı.
Ben sorun çözerim
Yoğun bir ilgi var. Bir olumsuzlukla karşı karşıya kalmadım. Gergin bir kampanya ortamı yok. Rahat geçiyor. Mümkün mertebe İstanbul ölçeğinde kalmaya çalışıyoruz. Genel politikalara girmiyoruz. Benim siyaset yapış şeklim bellidir. Ben hiçbir zaman siyaseti hizmet ile karıştırmadım. İnsanların derdine derman olmaya çalışıyorum. Sorununu çözmek. Siyaset benim için bir araçtır amaç değildir. İnsanlara bir olumlu katkı sağlıyorsak o siyaset bir anlam kazanır. Kısacası hizmetin siyaseti olmaz. Ayrıştıran değil bütünleştiren bir bakış açısını benimsiyoruz. Başbakan olduğum zaman da ilk olarak dostlarımızı arttıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız demiştim. Onun gereğini de yaptık.
Yeşil, çevreci, üreten bir kent
Üreten İstanbul var. Kolay İstanbul var. Yeşil, çevreci, yaşayan herkes için güvenli ve akıllı İstanbul var. 4 alt başlıkta inceliyoruz. Şehrin sadece altyapı sorunlarını çözmek yetmez şehir üretmesi lazım. Üreten şehir nasıl olacak. Yatırımcının işini kolaylaştıracaksın. Daha fazla katma değeri yüksek üretim yapacaksın. Daha fazla turist çekeceksin. Bunun için Haydarpaşa ve Harem’in de içinde yer aldığı bölgeyi İstanbul tasarım merkezi yapacağız. Aynı zamanda yeşil alan olacak. Erenköy gümrüğü kalkacak orası millet bahçesi olacak. Hal kalkacak onun yerine kültür merkezi yapılacak. Bilgi ve birikim üreten bir şehir olacak. İstanbul’un şu anki yoğunluk haritası yüzde 57’den yüzde 18’e düşecek. Yeşil koridor projelerini çok önemsiyorum. Dereler üzerine yapılacak. Seyir terasları olacak. Dereler vasıtasıyla yerleşim yerleri ormanla buluşacak. Nasıl ki Türkiye’yi 10 büyük ekonomisi içerisine sokmak istiyorsak, İstanbul’u da dünyanın 10 büyük şehri arasına somamız lazım. Sağlıkta dünyanın 5. en iyi şehri. En fazla merak edilen kentler arasında da 5. sırada. Ama trafikte, otoparkta, çevre konusunda gerilerde.
Türkiye onlar için Almanya
Farklı ülkelerden İstanbul’a gelen var. Ağırlıklı olarak Suriyeli var. Bu normal. Şunun için normal; 60-70-80’li yıllarda bizim için Almanya ne ise Türkiye’yi o hale getirdik ki şimdi bizim doğumuzdaki ülkeler için Türkiye Almanya konumunda. Buralara akın var. Bunu kontrol etmeye çalışıyoruz ama göçmen meselesi dünyanın meselesi. Dünyada 75 milyon vatansız göçmen var. Bizim bir artımız var. Yanı başımızda iç savaş vardı. İnsanlar canını kurtarmak için buraya geldi, biz de kucak açtık. Biz bunlara geçici koruma verdik. Bunlar işleri yoluna girdiğinde gidecekler. Zaten 300-350 bin kadarı gitti. Fırat’ın doğusu da terörden temizlendiği zamana daha çok insan gidecek. Göçmenler bizim birer elçimizdir. Dilimizi öğreniyorlar. Bunlar para-pulla kazanılacak şeyler değil. Yılda 250 bin çocuk Türkiye’de gözlerini açıyor. Bunları sokağa atacak halimiz yok. Ama İstanbul’da asayişi bozacak olurlarsa tutar kapının önüne koyarız. Önce İstanbul gelir.