Alman medyasının tabu kabul ettiği birçok konuda cesurca konuşmasıyla tanınan ve geçen ay Müslüman olduğunu ilan eden serbest gazeteci Martin Lejeune, 15 Temmuz'daki FETÖ darbe girişimi sonrası Batı ülkeleri ve medyasının tutumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı bir haber için geldiği Türkiye'de tesadüfen İstanbul Atatürk Havalimanı'na indiğini belirten Lejeune, pasaport kontrolü sırasında silahlı askerleri gören yolcuların korkudan kontrol noktasına gidemediklerini anlattı.
Lejeune, darbe girişiminden dolayı sabaha kadar havaalanında mahsur kaldığını ve on binlerce vatandaşın havaalanını darbeci askerlerden nasıl kurtardığına bizzat şahitlik ettiğini söyledi.
Almanya'da birçok gazete ve dergide haberleri ve makaleleri yayımlanan Lejeune, Batı ülkeleri ve medyasının Türkiye'nin bölgesel bir güç olmasından korktuğuna işaret ederek, “Türkiye, ekonomisi, siyaseti, askeri gücü ve jeopolitik kapasitesiyle çok yakında bölgesel güç haline gelecek. Muhtemelen bütün Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin tekrar güçlenmesinden korktu çünkü yeni ve güçlü bir Türkiye, artık Batılıların kontrolünde olamayacaktı. Ayrıca başta Almanya olmak üzere Avrupalılar, Türkiye'nin özellikle de ekonomik bir güç haline gelmesinden korktular. Bakıyorsunuz İstanbul'a Avrupa'nın en büyük havaalanı yapılıyor. THY, dünyanın önde gelen havayolu şirketlerinden biri haline geliyor. Bunun anlamı, Almanların ve Avrupalıların ellerindeki pazar payının uçup gitmesi demek." ifadelerini kullandı.
Lejeune, FETÖ darbe girişimi sonrası başta Almanya ve Fransa olmak üzere Batılı ülkelerin Türkiye ile dayanışma göstermemesine de tepki göstererek, “Türkiye, Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Ankara'ya ziyaret etmesine ihtiyacı olmayacak kadar güçlü bir ülke. Fakat bu bir ahlaki bütünlük meselesi, dayanışma meselesi ve ayrıca demokrasiye olan bağlılığımızı gösterme fırsatı." diye konuştu.
Fransa'da yaşanan terör saldırısından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun Paris'e giderek Fransız halkıyla dayanışma içinde olduklarını gösterdiklerini hatırlatan Lejeune, sözlerine şöyle devam etti:
“Şimdi bu pazar günü İstanbul'da büyük bir miting olacak. Bu, Merkel için son şans. Merkel'e İstanbul'daki büyük buluşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sahneye çıkıp dayanışma göstermesi çağrısında bulunuyorum. Diğer Avrupalı liderlerin de pazar günü İstanbul'a gelmesini umuyorum. Biraz geç olacak ama şehitlere hürmet göstererek ve darbeye karşı direnerek Türkiye'de demokrasiyi kurtaran Türk milletini takdir etmek için çok geç değil."
Lejeune, bir Alman olarak Alman medyasının darbe girişimi sonrası yaptığı Türkiye aleyhtarı yayınlarından utanç duyduğunu belirterek, “Elbette Türkiye'yi sevmek zorunda değilsiniz, Türk hükümetini sevmek zorunda değilsiniz. Fakat gerçekleri yazmalısınız. Doğruları yazdıktan sonra kendi görüşünüzü paylaşabilirsiniz. Öncelikle gazetecilik standartlarına göre gerçekleri yazmalısınız, temel gerçekler hakkında yalan söyleme hakkına sahip değilsiniz. Söz konusu yayınlar gerçekten Alman gazeteciliği için büyük bir başarısızlıktır." diye konuştu.
Lejeune, Federal Almanya Cumhuriyeti ile Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin 25 yıl önce birleşmesinin hukuki temelini oluşturan Birleşme Anlaşması (Eingungsvertrag) çerçevesinde de demokratik sistemin muhafazası için olağanüstü kararlar alındığını ve çok sayıda kişinin işten çıkarıldığını anımsattı.
Anlaşmanın ilgili hükümlerine dayanarak 1990'ın ekim ayından itibaren sadece birkaç ay içinde Doğu Almanya'da aralarında generaller, polisler, akademisyenler ve öğretmenlerin de bulunduğu 500 bin kamu çalışanının işten çıkarıldıklarını ya da görevlerinden uzaklaştırıldıklarını aktaran Lejeune, sözlerini şöyle sürdürdü
“Bu, neredeyse Türkiye'dekinin 10 katı daha fazla bir sayı. Türkiye'de 50 bin kamu görevlisinin uzaklaştırıldığını ve 3 bininin de işten atıldığını duydum. Almanya'da tamamen barış ortamında ve iki ülkenin birleşme sürecinde bu oldu. Olağanüstü hal yoktu, saldırı ve bombardıman yoktu. Bir kişi dahi ölmedi. Fakat Türkiye, acımasız ve kanlı bir darbe girişimine maruz kaldı. Bana göre, bu şartlar altında Türkiye, kendi demokrasisini ve kurumlarını korumak için mantıklı hareket ediyor."
Lejeune, Almanya'nın mevcut dış politikasını acilen değiştirmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Elbette Türkiye'nin kendi demokrasisini koruma hakkı vardır, korumak zorundadır çünkü kaybettiğinizde bunu size kimse geri vermeyecek. Fakat bakıyorsunuz Batılı ülkeler, tıpkı Mısır'da olduğu gibi kontrol edecekleri bir cunta yönetimi istiyorlar. Merkel'in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi Almanya'ya davet ederek ağırlaması utanç vericiydi. Almanya, darbeci Sisi'yi kabul ediyor, ama adil bir seçimle devletin başına gelen Erdoğan'ı kabul etmiyor. Bu çok garip bir durum ve yanlış yola sapmaktır. Eksinin artı, artının eksi olması, yazın kış, kışın yaz olması, gecenin gündüz, gündüzün gece olması gibi. Almanya, bu politikasını acilen değiştirmelidir aksi halde Alman demokrasisi, tehlike altına girecektir."