Türkiye’de FETÖ’nün bu tür çalışmalar içinde olduğu, bir şeyler yapacakları ile ilgili bilgiler Yeni Şafak olarak bizlere geliyordu. Hatta Gezi olaylarından önce İstanbul Adliyesi’nden ve Bakırköy Adliyesi’nden bazı savcı kardeşlerimiz geldi ve bize “Bunlar çok azıttılar bir şeyler yapacaklar, bunlara müdahale edilmesi gerekiyor’’ dediler. Bunun gibi görevde olan subay ve emniyetteki arkadaşlarımız zaman zaman gelip bizlere bunları söylüyorlardı. Arkadaşlarımıza da söylüyorlardı bunları. O günün şartlarında Yeni Şafak, TVNET bizim yayın organlarımız bu süreçle ilgili çok ciddi yayınlar yaptılar ve sürekli FETÖ tehlikesini gündeme getirdiler.
Darbeden 15-20 gün önce böyle bir şeyin olabileceği ihtimaliyle FETÖ ile ilgili çok ciddi bir yayına başlamıştık. En son 15 Temmuz günü Yeni Şafak’ın manşeti “TSK pes etti” şeklindeydi, o gün de zaten darbe oldu.
Balıkesir’de kâğıt fabrikasındaydım, 15 Temmuz günü. Oradan dönüşte saat 18.30 sularında Bursa Orhangazi civarlarındayken bizim koruma ekibi beni arayarak Rami’de askeriyede hareketlilik olduğu ve bir darbe girişimi olabileceği ile ilgili bilgi verdi. “Gündüz 18.30’da darbe mi olur?” düşüncesiyle kardeşim Kâzım’ı aradığımda ondan da aynı şeyleri duydum. Bu görüşmeleri yaparken Osmangazi Köprüsü’nü geçmiş, Çamlıca turnikelerine geldiğimizde saat 21.05’di ve yollar kapatılmıştı. Araçtan indiğimde iki trafik polisi aracından “Sakın silahla müdahale etmeyin ama hiçbiriniz teslim olmasın” anonsunu duyduğumda darbenin olduğuna kanaat getirdim.
Orada vatandaşlarla görüşmelerim oldu. ‘Ne yapabiliriz?’ düşüncesiyle birkaç arkadaşımı aradım. Gazetedeki arkadaşları aradım, Ankara’da Hüseyin Bey’i (Likoğlu) aradım, milletvekili arkadaşlarımızı aradım hatta bir iki bakanı aradım. Zaman o kadar hızlı geçti ki saat 22.15’e geldi ve ben kimseye ulaşamadım. Bu sırada Sayın Cumhurbaşkanımızı aradım, telefonu çaldı ama cevap vermedi. Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ı aradığımda telefon çaldı ama yine cevap gelmedi. Hiçbir yerden tepki alamayınca darbe olduğunun tam kanaatine vardım ve ‘Ne yapabiliriz?’ düşüncesiyle gazetedeki arkadaşlarımızı aradım. Bu duruma çok acil müdahale etmemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız herhalde müsait değil, bir açıklama da yapamıyor. Bununla ilgili bir şey yapmamız lazım. ‘Nasıl bir şey yapabiliriz?’ diye sorduğumda ‘Herhangi bir bilgi yok, şu an bir şey yapamayız’ dediler. Bunun üzerine ben de “Hayır şöyle bir başlık atın: Paralel subaylar çıldırdılar. ABD destekli bir darbeye giriştiler’’ dedim. Bu konuşmamızın ardından Türkiye’de yaşanan bu olağanüstü olayların darbe girişimi olduğunu arkadaşlarımız 22.36 gibi internetten yayınladılar. Bu haberin ardından ortalıkta bir hareketlenme oldu ve daha sonra yine arkadaşlarla görüşmemizde saat 23.00’e doğru geliyordu. “Yine bir manşet atın: Tayyip Bey, milleti sokağa çağırıyor.” dedim. Bu sefer arkadaşlar “Yok” dediler, “Öyle bir şey yok” dediler. “Biz bunu atamayız daha sonra herhangi bir olay olur, çok mesul bir duruma düşeriz” dediler. Bu konuşmalarımız sırasında “Şöyle atsak olur mu?” dediler: “Darbeye karşı millet sokağa döküldü”, “Olur” dedik. Arkadaşlarımız bu haberi yayınladıklarında saat 22.50 civarıydı ve yeniden bir hareketlenme başladı. Herkes sokağa çıktı ve millet darbecilere karşı bu işi halletti.
O esnada tamamen hislerimle hareket ettim. Boğaz Köprüsü’nden bilgi aldım. Köprü kapatılmış ve FETÖ’cü askerler halka ateş açmaya başlamışlar. Daha sonra kardeşimle görüştüm, Rami’de askerler dışarıya çıkmaya, Vatan Caddesi’nde tanklar yürümeye başladı. Bütün bu olanlar darbe girişimini açıkça gösteriyordu ve bir şeyler yapılması gerekiyordu. Ben de bir vatandaş olarak “Ne yapabiliriz? Bu süreçte milleti nasıl ayaklandırırız?” sorularını sorduğumda böyle bir başlangıç yapmış olduk.
Darbeden önce Ankara’da bir albay arkadaşla görüştüğümde o dönemde Hava Kuvvetleri’ndeki paşaların 41 tanesinin paralelci olduğunu ve subay kadrosundakilerin de oranını söyleyince bunların bayağı bir güçlendiğini gördüm ama bu darbe girişimini başaracaklarını düşünmedim. O arkadaşıma “Sen hiç merak etme, bunlar böyle bir harekete kalktıklarında Allah bize yardım edecek. Allah’ın yardımıyla bu işi başaracağız ve Türkiye için insanımız için geleceğimiz için çok büyük bir başarı olacak’’dedim. Ben hiçbir zaman bunların başarılı olacağına kanaat getirmedim. Devamlı bunların temizlenmesine bir vesile olacağını düşündüm ve gerçekten de öyle oldu.
Bizim burada ben olayım diğer kardeşlerim olsun, Mustafa Albayrak, Muzaffer Albayrak o gece Trabzon’dan İstanbul’a geldiklerinde saat 23.00’tü. Televizyona, gazeteye baskın yapılır diye düşünmeden İstanbul’a geldikleri gibi Medya Grubu binasına geçtiler. Oradaki arkadaşlarımızla beraber olmak için.
Tabii o anda o uçakların uçuşu, sonik patlamalar, sanki o zamana kadar bunu duymamıştık. Sanki bomba atıyorlardı. Biz Ümraniye’de askerlerin sokaklarda yaptıkları çevirmeler nedeniyle ara sokaklardan ilerlerken sonik patlamalar oldu. İnsanın aklından kırk tane şey geçiyor ama bizim aklımızdan korkmak çekinmek hiçbir zaman geçmedi. Her seferinde Allah bize yardım edecek diye düşündük ve gerçekten de Allah bu millete yardım etti.
O gece bu kalkışma başladığında dijital medyanın yöneticisi Ömer Karaca Bey’i aradım ve herhangi bir baskında alternatif yayın yapmamız gerektiğini söyledim. Ömer Bey, Bayrampaşa’daki eski serverın devreye alındığını ve bir baskınla karşılaştığımızda oradan yayın yapabileceğimizi söyledi.
Diğer darbelerle kıyaslarsak diğerleri daha hafif geçti. 15 Temmuz onlarla mukayese edilemez. Çünkü planlanmış, programlanmış ve dışarıdan güç almış, dışarıyla organize edilen başarılı olacaklarını göze alarak hatta uçakları uçurup tankla tüfekle sokaklara dökülüp vatandaşına silah çekip devlet kurumlarını bombalayan böyle bir darbe görmedik. Bu darbenin insanlık dışına çıkışıydı. Başarılı olsa büyük bir felaket olacaktı. Suriye’deki gibi iç savaş çıkaracaklardı. Milleti birbirine kırdıracaktılar. Allah müsaade etmedi, daha da etmez inşallah.
Evet, o mesafe kalktı. Şimdi şunu söylüyorum; eskiden askere baktıklarında yüzde 80 olumsuz bu tip olaylara karşı şey yapılıyordu. Ama şimdi tam aksi yüze 90 millet olumlu bakıyor ve Türkiye’deki şu an jandarma, polis çok güçlü, askerimiz de zaten temizlendi inşallah. Bundan sonra böyle bir şeye kalkışamazlar ama bu şu demek değil ki rahat rahat duralım. Dış güçler yine Türkiye’yi bölmek için parçalamak için elinden gelen bütün gayretleri sarf ediyorlar, her gün yeni bir plan peşindeler o yüzden bizim tedbiri elden bırakmamamız lazım.
Biz, 15 Temmuz 20 Temmuz ve ondan sonrada durmadık şu anda da devam ediyoruz. Hâlâ sağda solda varlardır ama Allah bunlara fırsat vermeyecek. Bir de şu var; Türkiye’de bu FETÖ’yü tam anlatamadık hâlâ anlatılamıyor. Şu an bu gidişatta Cumhurbaşkanımızın bunları üçe böldüğü ibadet, ihanet, ticaret kısımlarından ihanet ve ticaret bölümlerinin hâlâ çalıştığını görüyorum. İbadettekileri ise saf, kandırılmış vatandaşlarımız olarak görüyorum. Bunları ikna edici bir çalışmaya girmek lazım, bunlar da bir şekilde vatanın evlatları. Kandırılmışlar kandırılınca geri dönmekte çok zorlanıyor. Hâlâ bir ümitleri var, ama bunlar vatanın evlatlarıdır bunlara bir şekilde sahip çıkmak lazım. Burada Diyanet’e ve çeşitli kurumlara büyük görev düşüyor.
Türkiye, o konuda şu anda gerçekten zayıf. Bunların tam manasıyla millet ne olduğunu biliyor. Ama bu işi bir sefer iki sefer anlatmakla değil, sürekli gündemde tutmak lazım. İbadet takımı dediklerimize bu gerçekleri anlatmamız lazım. Ama ihanet ve ticaret grubunun üstüne gitmek lazım. Benim şöyle bir tespitim oldu. İbadet grubundan çeşitli nedenlerden herhangi bir olaya karışmamış insanlar hapislerde yatıyor. İhanet grubundaki ve ticaret grubu bir de gizli gruptakilerin yüzde 80’i çok öne çıkmayanları pişmanlık yasasından faydalanıp dışarı çıkıyor. Ama bu ibadet grubundaki insanları tehdit ederek, “Sakın bu yasadan faydalanmayın” ne kadar fazla mağdur olursa o kadar daha menfaatlerinin olduğu düşüncesiyle onları bu yasadan faydalandırtmıyorlar.
Verilmesi gereken bir karardı. Halk bekliyordu, millet bir darbe girişimini duyunca biz de onu başlatmış olduk. ‘Millet, nedir ne oluyor?’ diye düşünürken biz onu başlattık. Onu başlatınca Serhat Albayrak’ı aradım. Serhat Bey’e Albayrak Medya olarak başlattığımız yayın sürecinden bahsedip kendilerinin de bu yayın sürecini başlatmalarını söyledim. Onlar da hemen başlattılar. Güzel bir başlangıç oldu. Millet, üzerine düşenin çok üzerinde bir fedakârlık yaparak sokağa çıktı. Bu milletin gücünü görmüş oldular.
Evet, medya biraz ağır davrandı. Biz de biraz fazla hızlı davrandık. Hatta Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bir konuşma yollamıştı, onlar onu bile yayınlamadılar, bir şekilde yayınlayamadılar. Bu bir ekip meselesidir, yani ekibin bu işe inancı nedir? Bizim gruptaki arkadaşlarımız bu işe tam inandı. Biz biraz gayret gösterince onların da kendi gayretleriyle güzel bir netice alındı. Bütün medya bir anda bu işe yüklenseydi daha erken müdahale edilmiş olacaktı. Ama aradan az bir zaman geçtikten sonra onlar da devreye girdiler. Hatta medyanın bir bölümü Boğaz Köprüsü’nün güvenlik nedeniyle kapatıldığını, terör ihbarları olduğunu söylediler. Sadece Boğaz Köprüsü değildi yani bizim iş yerleri olması sebebiyle Trabzon Limanı’nı aradığımda askerlerin müdahale etmek istediklerini ama içeri sokmadıklarını söylediler. Konya’daki TÜMOSAN traktör fabrikasında da hareketlilik oldu. Daha sonra Bursa’da bir arkadaşımızı aradım, İstanbul’daki arkadaşlarla ve Ankara’daki Hüseyin Bey’le ortak arkadaşlarımızla görüşme neticesinde hızlı bir başlangıç
oldu bizim için.
Daha öncesinde de devamlı bir şekilde bu manşetlerimiz vardı. Hatta bir yıl öncesinde 18 subay, İzmir’de FETÖ’cü paşa tutuklanmasıyla ilgili o günkü manşetlerimiz arasındaydı. FETÖ’cüler arasında büyük bir tedirginlik vardı. Aslında bunlar darbe girişimini biraz daha geç yapacaktı. FETÖ’cü subayların darbe hazırlıklarında olduğuna dair haberler yayınlamaya başladıktan sonra bir de 30 Ağustos’ta Yüksek Askeri Şura’da ihraçlar olacak ve zayıflayacaklar düşüncesiyle bunu biraz erken başlattılar. Bu nedenle kalkışma başlayınca elleri ayaklarına dolaştı ve bocaladılar. Erken başlatmalarına da biz sebebiz. Sadece darbe gecesi değil, önceki yayınlarımız da buna sebep oldu. Biz bu FETÖ haberlerini yapmaya başlayınca darbeci Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk ne tanırım ne bilirim, bana bir bayram için tebrik gönderdi. O da bir gün onu da açıklarız diye herhalde bize dostluk olsun diye böyle bir şey yaptı.
Mesele Türkiye meselesi olunca Albayrak Grubu’ydu, Yeni Şafak’tı bunlar düşünülmez. Burada millet ve devlet meselesi vardır. Hiç aklımın ucundan başarılı olurlar da bunlar ne olur öyle bir şey geçmedi. Biz şuna inandık; Allah bizimledir Allah bize yardım edecek biz burada başarılı olacağız.