Türkiye'ye çalışma ziyaretinde bulunan Akıncı, Kıbrıs'ta çözüm arayışları ve müzakere sürecini, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından KKTC'de örgüte yönelik çalışmaları değerlendirdi.
Darbeye karşı net tavır aldıklarını ve ikircikli bir tutum sergilemediklerini vurgulayan Akıncı, "Kıbrıs Türk halkı, ister adına FETÖ örgütü densin, ister paralel yapı, ister bir başka terör örgütü, Kıbrıs topraklarında en ufak bir odak varsa onu yaşatmaz. Türkiye'ye zarar verecek bir şey bize de zarar verecek demektir. Dolayısıyla tavrımız çok açık ve nettir." diye konuştu.
Soruşturma sürecinde demokrasi ve hukuk çerçevesinde hareket edileceğini anlatan Akıncı, "Birisi bir konuda bir belge, bir veri sunuyorsa bize ve inandırıcı veriler varsa elbette onun üzerine gideceğiz ama hiç yoktan bazı insanların da adının karıştırılması rahatsız edici olur." ifadesini kullandı.
KKTC hükümetinin FETÖ'yü 21 Temmuz'da terör örgütleri listesine aldığını hatırlatan Akıncı, "Bir istihbarat paylaşımı gibi durumlar söz konusu olursa gelecekte bunun gereği elbette tereddütsüz yerine getirilecek." şeklinde konuştu.
Rum lider Nikos Anastasiadis ile 23 Ağustos'ta başlayıp 14 Eylül'de bitecek 7 toplantılık yoğunlaştırılmış bir görüşme trafiği yürüteceklerini dile getiren Akıncı, bu toplantılarda Avrupa Birliği (AB), ekonomi, yönetim ve güç paylaşımı ve mülkiyet konularında eksik kalan kısımların ele alınacağını söyledi.
Bu toplantılarda ilerleme kaydedildiği takdirde toprak, garanti ve güvenlik konularının da müzakere sürecinin sonunda yapılacak bir dizi toplantıyla değerlendirilebileceğini vurgulayan Akıncı, ikinci görüşme dizisinin takvimine ilişkin, "Muhtemelen eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sonrasında yer alabilir diye düşünüyoruz." diye konuştu.
Kıbrıs konusunda 2016 yılının sonunda çözüme ulaşmanın doğru olacağını kaydeden Akıncı, 2018'de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ABD'deki başkanlık seçimleri yapılacağını ve BM Genel Sekreteri'nin değişeceğini anlattı. 2016'dan sonra çözüm için uygun atmosferin olmayacağını vurgulayan Akıncı, "Tüm bu aktörler henüz sahnedeyken, sayın Anastasiadis oradayken, ben de bu kadar istekliyken, çözüm yönünde kararlılık sergileyen bir toplumun lideriyken bu işi bu dönemde bitirmek akıl işidir." değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerin 1968'de başladığını, bunca yıldan ve çalışmadan sonra elde edilen birikime yeni verilerin eklendiğini ve yeni yakınlaşmaların sağlandığını dile getiren Akıncı, "Bu bir irade meselesi. Eksik olan nedir, politik kararlılık, irade, isteklilik." dedi. Kendisinin halkına bu taahhütleri verdiğini belirten Akıncı, "Temenni ederim ki aynı politik duruşu sayın Anastasiadis de şimdi girmekte olduğumuz çetrefilli konularda sergilesin ve 2018'de Rum toplumunun yeniden liderlik seçimlerine girmek yerine, şimdi toplumuna tarihsel bir liderlik yapsın, benim de yapmaya çalıştığım gibi." ifadelerini kullandı.
Akıncı, BM'nin yer aldığı müzakere masasında tarafların görünüşte eşit şekilde oturduğunu ancak Rum tarafının dünyada Kıbrıs'ın tek sahibiymiş gibi tanındığını, Türk tarafına ise sadece "toplum lideri" olarak bakıldığını vurgulayarak, Kıbrıs konusu çözülmedikçe bu durumun değişmeyeceğini söyledi.
Kıbrıslı Türklerin çözüm kararlılığının beraberinde uluslararası hukuk tarafından tanınmayı getireceğini anlatan Akıncı, "Örneğin, bulunacak olan çözüm de dönüşümlü başkanlık olacaktır. Federal Kıbrıs Cumhuriyeti, sadece bir Rum cumhurbaşkanı tarafından temsil edilmeyecektir. Bir başkanlık kurumu olacak, o kurumun iki başkanı olacak ve biz uluslararası tanınmışlığı da bu şekilde elde etmiş olacağız." diye konuştu.
Rum tarafının reddettiği Annan Planı'nı işaret eden Akıncı, "Samimiyet konusunda maalesef Rum tarafı 12 yıl önce sınıfta kaldı. Eğer bir kez daha Rumların yüzünden bir çözüm olmazsa bu bölünmüşlük kalıcı hale gelir. Bizim kuşağın, bizim neslin son denemesidir bu." dedi.
Akıncı, çözüm sağlanamazsa Kıbrıs Türklerinin bundan sora nasıl bir tutum takınacağına ilişkin soruya, "Bir yandan kendi evimizin içini düzene koymak için çalışırken bir yandan da Kıbrıs sorununun çözümü için çalışacağız. Ancak biz her şeyi Kıbrıs sorununun çözümüne endekslemek lüksüne sahip bir toplum değiliz. Çünkü yıllardır bunun olamadığını gördük. Olursa iyi olur, bunun mücadelesini vereceğiz elbette tüm iyi niyet ve samimiyetimizle çalışacağız. Ama ona paralel bir süreçte hayatı donduramayız." yanıtını verdi.
Türk ve Rum tarafların yanı sıra garantörler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin katılacağı beşli toplantının yapılıp yapılmayacağına müzakere toplantılarından birinde yüzeysel olarak bir kez değindiklerini belirten Akıncı, yapılacak yedi toplantıda verimli sonuçlar elde edilirse, sürecin devamında garantörler toplantısının yapılabileceğini kaydetti. Akıncı, "Bu, eylülde de olabilir, temennimiz öyle olmasıdır. Ama olup olmayacağı bazı şartlara bağlı." diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin KKTC'deki varlığına yönelik eleştirileri değerlendiren Akıncı, 1974'te darbeyle Yunan cuntasının Kıbrıs'a el koymaya kalkmasından bu yana TSK'nın KKTC'de olduğunu söyledi. Akıncı, şöyle devam etti:
"Tabi ki bu sayıyla kimse ilanihaye orda kalmayı düşünmüyor. Bir çözüm olursa eğer bu sayı elbette aşamalı bir şekilde aşağıya inecektir. Rum tarafı da kendi silahlı kuvvetlerini zaman zaman sayıca, teçhizat olarak destekliyor. Ama Rum tarafı ne yaparsa yapsın Türkiye'nin silahlı gücü karşısında o anlamda herhangi bir üstünlük sağlayamaz. Silahlanmak suretiyle Türkiye'nin adadaki varlığını bertaraf edemeyeceklerinin kendileri de farkındadır. O nedenle silahlı bir çözüm çılgınlıktır Rumlar açısından da. Yapılması gereken adada silahlanmayı artırmak değil, silahsızlanmayı yaratmaktır. Kıbrıs'ta karşılıklı güveni tesis etmektir."
Türkiye- İsrail ilişkilerinde yeni dönemin Kıbrıs müzakerelerine yansımalarını değerlendiren Akıncı, İsrail gazının boru hattıyla Türkiye'ye sevkedilmesinin çok iyi bir gelişme olacağını ve Kıbrıs çözümüne de katkı sağlayacağını vurguladı. Akıncı, "Kıbrıs'ın açıklarında her iki topluma ait doğalgaz var. Bu doğalgazı İsrail gazıyla birleştirip hem Türkiye'ye hem Türkiye'nin ihtiyaçları için hem de Avrupa'ya sevk etmek tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir senaryodur." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye- İsrail yakınlaşmasının hızlandıracağı bir başka projenin ise denizin altından geçecek elektrik hattı olduğuna işaret eden Akıncı, "İsrail, Güney Kıbrıs, Girit, Yunanistan arasında. Fizibilite çalışması yapılıyor şu sıralarda. Yine burada da gerçekçi formül bu çalışma değil, İsrail, Kıbrıs, Türkiye arasında deniz altından yapılacak olan bir elektrik kablosu döşemesi, yine tüm tarafların en kısa yoldan en ucuza sağlayacakları kazanım olur." diye konuştu.
Bir yıl içinde aşama aşama fizibilite çalışmalarının tamamlanması öngörülen ilk hattın sismik açıdan da zor bir güzergahta olduğuna dikkati çeken Akıncı, "Sadece derinlikleri düşündüğünüzde bile bu çok daha maliyetli. Mesafenin yanı sıra bir de derinlik söz konusu. Teknik sıkıntılar var bu projenin geçerli olabilmesinin önünde çeşitli engeller var. Ama İsrail- Kıbrıs- Türkiye ayağı çok daha akıcı ve barışa hizmet edecek bir proje olur." şeklinde konuştu.