AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle uzun süren bir çalışma sonucu olarak kitaplaştırılacak “PKK Terörü ve Kadın” adlı çalışma TBMM’de basın mensupları ile paylaşıldı.
Kadına sahip çıkma konusunda diğer partilerin ve ülkelerin ikiyüzlülüğüne vurgu yapmak için 8 Mart tarihini seçtiklerini ifade eden Öçal, kitap çalışmasının İçişleri Bakanlığı, itirafçılar ve Diyarbakır anneleriyle görüşülerek hazırlandığını vurguladı.
Öçal, Türkiye’nin uzun yıllardır terör belasıyla mücadele ettiğini ve PKK terör örgütünün bugüne kadar kendisini, özgürlükçü, bağımsızlık savaşçısı, kadın hakları savunucusu gibi kalıplar içinde sunduğunu söyleyerek “Her ne kadar Türkiye’nin çabalarıyla ABD ve Avrupa ülkeleri, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiş olsalar da bunun uygulamalara tam olarak yansıdığını söylemek zordur. “ dedi.
PKK’nın terör örgütü sayılmasıyla ortaya çıkan bu zorluğu aşmak için hem Türkiye’de hem de yurt dışında legal görünümlü başka isimler ve yapılar altında faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çeken milletvekili Öçal, “Bu şekilde hem illegal olmaktan sıyrılmakta hem de kendisine karşı yapılan operasyonların siyasi olduğu mesajını vererek yeni mevziler kazanmaktadır. Aslında terör örgütünün kadınlar ve kadın özgürlüğü konusunda da böyle bir strateji belirlediği söylenebilir.” ifadelerini kullandı.
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Öçal, PKK’nın kurulduğu günden beri asıl amacını, kendi gündemine aldığı bazı çağdaş temalarla gizleme yoluna gittiğini söyleyerek “Terör örgütü özgürlükten bahsetmiş ancak insanların hem özgürlüklerini hem de can güvenliklerini hiçe saymıştır. Yine sözde “özgürleştirme” adı altında toplumun temel taşı niteliğindeki aileyi ve ailevi değerlerini, “feodal düzenin” kalıntıları olarak görmüş, bunlara karşı çıkmış ve çocukları ailelerinden koparmıştır.” açıklamasında bulundu.
“PKK terör örgütü kadınların özgürleştirilmesinden bahsetmiş ancak katliamlarıyla herkese acılar yaşatmış, anne, baba, evlat, kız kardeş vb. bütün ailevi kategorilerini silerek yerine sadece “örgüt militanı” kategorisini koymuştur.“ diyen Öçal konuşmasında sözlerine şu şekilde devam etti:
“Çocuk yaşta kızları kandırarak kaçırmak suretiyle hem annelerin hem de örgüte katılan kadınların hayatını zindana çevirmiştir. Örgütte militan olarak bulunan birçok kadın, ilk fırsatta örgütten ayrılarak orada yaşadıkları hayatı kâbus olarak nitelendirmiş ve en kötü aile hayatının bile PKK’nın kendilerine uygun gördüğü hayattan daha iyi olduğunu açık bir şekilde dile getirmiştir.”
Terör örgütü ve siyasi uzantılarının gerçek yüzü deşifre edildi Bu gerçeklerin kamuoyunun bildiği gerçekler olmasına rağmen bu konuda önemli bir çalışma eksikliği olduğunu gördüklerini belirten Habibe Öçal, yaptıkları çalışmayla bu sorunlu alana ışık tutmaya çalıştıklarını, çalışmanın terör örgütü ve siyasi uzantılarının gerçek yüzünü ortaya koyma niyetinin bir ürünü olarak ortaya çıktığını belitti.
Öçal, bu bağlamda özellikle terör örgütünün kadın söylemiyle, kadın ve aile konusundaki toplumu ifsat eden görüşleriyle ilgili gerçekleri araştırıp gün yüzüne çıkarmaya çalıştıklarını ifade etti.
‘PKK Terörü ve Kadın’ adlı çalışmayı şimdiye kadar yapılan diğer çalışmalardan, güvenlik ile ilgili çalışmalar yapan birimlerin raporlarından, mahkeme iddianamelerinden, terör örgütünün yayınlarından ve medya haberlerinden istifade ederek hazırladıklarını belirten Habibe Öçal, dağınık olan bilgileri bir araya getirip doğru bildiğimiz bağlamlar içinde yorumlamaya çalıştıklarını söyledi.
PKK’nın kadın konusundaki ikiyüzlü tutumu kendi söylemlerine bağlı olarak ortaya çıkarıldı Öçal, “Çalışmayı özgün kılan hususun ise terör örgütü PKK’nın kadın konusundaki ikiyüzlü tutumunu kendi söylemlerine bağlı olarak ortaya koymamız, Diyarbakır Anneleri ve örgütten ayrılan eski militanlarla yapmış olduğumuz görüşmeler ve bunlardan çıkardığımız sonuçlar olduğunu söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.
Bu başlıklar çerçevesinde terör örgütü PKK’nın kadın olgusunu ve algısını olabildiğince farklı alanlara değinerek incelediklerin ve birçok sonuca ulaştıklarını söyleyen Habibe Öçal, raporun sonuçlarını ise şöyle özetledi:
Terör örgütü PKK’ya katılım düşüş eğilimi gösterdi -PKK terör örgütüne katılım özellikle de kadınların katılımı, son beş yılda büyük bir düşüş eğilimi göstermektedir. İçişleri Bakanlığımızın verileri de bunu doğrulamaktadır. Bölgedeki kadın vatandaşlarımız, devletimizin aldığı tedbirlerle daha özgür davranışlar sergilemeye ve terör örgütüne tavırlarını açıkça koymaya başlamışlardır.
Örgütün yöneticileri bunu gördükleri için başka ülkelerden eleman devşirme yoluna gitmektedirler. Zamanında alınan etkin, güvenlik önlemleri, mahalli idareler dâhil olmak üzere devlet otoritesinin her alanda sağlanmıştır. Terörün lojistik kaynaklarının zayıflatılması ve bölge insanı ile doğru iletişimin kurulması yönünde atılan adımlar terör örgütüne katılımın azalmasını sağlamıştır.
PKK’nın daha çok kadınları militan olarak almasının sebebi, kadınların ailevi sorunlardan, yoksulluk gibi problemlerden dolayı daha dezavantajlı konumda olmalarıdır. Aileler, okullarla ilgili yaşadıkları endişeler sebebiyle özellikle kız çocuklarını okullara gönderme konusunda isteksizlik yaşamaktadırlar. Diğer yandan anne veya babanın hayatta olmaması, anne babası ayrı yaşayanlar, geniş ya da dar yapıdaki aile içinde aşırı baskıya maruz kalanlar, okullarında başarısız olanlar, ailenin yoksulluğu nedeniyle çocuk denilecek yaşta çalışmak zorunda kalanlar, ergenlik psikoloji içinde aşırı tepkisel tavır gösterenler, ailesinde terör olaylarına karışan ve yakınları bulunanlar terörist propaganda karşısında en fazla kırılgan olanlardır.
Hem batı illerimizde hem de Doğu ve Güneydoğu illerimizde HDP il teşkilatları, kadınların PKK’ya katılımını sağlamak için psikolojik-sosyolojik bir ortam oluşturmaktadır.
Ayrıca HDP’nin benimsediği ayrıştırıcı siyasi söylemin ve bu tür oluşumlara verdiği desteğin, kadınlar arasında PKK’ya katılma fikrinin oluşumuna katkıda bulunduğu görülmektedir.
Bu konuda siyasetçilerimizin üzerine düşen görevi yaparak HDP’nin bölge insanının değerleriyle çatışan tüzüğü, programı ve buna yönelik faaliyetlerini her fırsatta dile getirmeleri önemlidir.
HDP’nin “kadın özgürlüğü”, “cinsiyet ideolojisi” ile ilgili söylemleri, kadınları ailevi değerlerle özgürlük arasında seçim yapmaya zorlamakta ve aile içinde çatışmalar yaşatabilmektedir.
Örgütten ayrılan militanlar ve Diyarbakır Annelerinden bazıları ile yaptığımız özel görüşmelerden, kaçırılan kadınların Suriye’de PYD/ YPG içinde de militan olarak bulundukları anlaşılmaktadır. Bu, YPG/ PYD’nin PKK’nın bir kolu olarak çalıştığını, Suriye’de YPG’nin DEAŞ ile mücadele bahanesiyle çeşitli ülkelerden aldığı silahların bir kısmını PKK’ya aktardığını ve PKK’nın Türkiye’deki faaliyetlerinin meşrulaştırılmasını amaçladığını göstermektedir.
Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye topraklarındaki operasyonları güvenliğimizin sağlanması noktasında oldukça etkili olmuştur. Eylem mekânı olarak HDP il örgütünü seçmeleri doğru bir tercih
Eylem mekânı olarak HDP il örgütünü seçmeleri, PKK- HDP ilişkisini ve çocuklarının dağa kaçırılmasında HDP’nin aracılığını ve sebep oluşunu açığa çıkarmak bakımından doğru bir tercihtir. Şimdiye kadar 20’nin üzerinde anne, çocuklarına kavuşmuştur.
Bu, Türkiye’nin terör ile mücadelesinde oldukça hayati önemi haiz olan sivil bir katkıyı temsil etmektedir. Annelerin oturma eylemi ile birlikte bölge halkının yanında tüm Türkiye ve dünya, terörün bölgeye, aileye ve topluma verdiği acıyı görmeye başlamıştır.
Annelerin daha önce de buna yönelik eylemler planlamalarına rağmen terör örgütünün engellemesinden ve kendilerine zarar vermesinden korktukları için bundan vazgeçtikleri bilinmektedir. Ancak kendilerini güvende hissettikleri bir ortam oluştuktan sonra oturma eylemi yaptıkları anlaşılmaktadır.
Bu sebeple bölge insanının, sivil kuruluşların teröre olan tepkilerini özgürce ortaya koyabilecekleri bir ortamın oluşması sağlanmalıdır. Anneler aynı zamanda terör örgütü mensuplarını demoralize etmekte ve örgütteki militanlara ayrılma cesareti kazandırmaktadır. PKK’dan ayrılan ve kendileriyle özel görüştüğümüz itirafçı kadınlar, annelerin eyleminin kendilerini örgütten ayrılmaya sevk ettiğini söylemişlerdir.
Raporda ortaya konulan çözüm önerileri Raporun bu sonuçlarına getirdikleri çözüm önerilerine de değinen Habibe Öçal, “Bölgedeki vatandaşlarımıza sahip çıkılması ve teröre karşı onların güvenliklerini en iyi şekilde sağlanması gerekir.” diyerek şunları ifade etti:
“PKK’dan ayrılanlarla yaptığımız özel görüşmelerde, vatandaşın huzurunu sağlamaya yönelik çalışmalar olduğuna dair bölge insanında bir bilinç oluşturulduğunda güvenlik önlemlerini destekledikleri ve bunun normalleşmeyi hızlandıracağı belirtilmektedir. Ancak bunun sosyal ve ekonomik alanlarda atılacak adımlarla desteklenmesi gerekir. Bölgede eğitim konusu çok ciddi bir biçimde yeniden ele alınmalıdır. Her seviyede eğitim, sağlık hizmetleri ve sosyal aktiviteler her kadının kolayca ulaşabileceği hâle getirilmelidir.
Gençlerin spora, bilimsel, kültürel faaliyetlere yönlendirilmesi ve spor tesislerinin sayısının artırılması önemlidir. Eğitim konusunda özel teşebbüslere devlet desteği sağlanması ve eğitime yönelik bir çeşitlenmenin oluşması sağlanmalıdır. Yapılan araştırmalar, terör örgütünün propagandalarının en çok eğitim seviyesi düşük kimseler üzerinde yankı bulduğunu, eğitim seviyesi yüksek olanların örgütün propagandalarından daha az etkilendiklerini göstermektedir.
Bölgede eğitimin kalitesinin artırılarak, çocukları mutlaka okul sistemi içinde tutmak için gerekli önlemlerin alınmalıdır. Okullarda ki sosyal ve sportif etkinliklerin artırılmalı okullarda öğrencilerin özellikle de kız öğrencilerin yaşadıkları sorunları paylaşabileceği ve bu sorunların çözümüne ilişkin sistemli çalışmalar yapabilecek bir rehberlik sisteminin geliştirilmesi oldukça önemlidir.
Terör olaylarının azalmasında son 15 yıl içinde kurulan ve kurumsallaşması için önemli adımlar atılan üniversitelerin önemli payı vardır. Üniversitelerin sorunlarının çözülmesi, istihdama yönelik eğitime önem vermeleri ve bölgede yaşanan sorunlara ilişkin araştırmalar yapmaları gerekmektedir.
Bölgedeki üniversitelerin hem Türkiye’nin başka yerindeki üniversitelerle ortak programlar düzenlemeleri oldukça önemlidir. Burada öğrenim gören öğrencilerin batıdaki muadili üniversitelerde eğitim görmeleri, çevrim içi derslere katılmaları ve araştırma yapmaları sağlanarak teşvik edilmelidir.
Batıdaki öğrencilerden ve öğretim üyelerinden de isteyenlerin bu üniversitelerde öğretim görüp araştırma yapmalarına imkân sağlanmalıdır.
Bölgede yaşanan olaylardan etkilenen ailelerle ilgili etkin önlemler alınmalı, bunların terör örgütünün propagandasına maruz kalmalarının önüne geçilmelidir. Ayrıca yakınları terör örgütünde bulunan ailelere yönelik de özel çalışmalar yapılmalıdır. Bölgeden başka bölgelere göç olgusu mutlaka ayrıntılı bir şekilde ele alınmalıdır. Çünkü göç eden ailelerin çocukları özellikle de okul dolayısıyla sosyalleşme imkânı daha az olan kız çocuklarıdır.
Kendi bölgelerinde aşina oldukları kültür ve çevreden gelen istikrar ve güven duygusunun kaybolması ve aile büyüklerinin kontrolleri özellikle büyük şehirlerde etkisiz hâle geldiği için bu kız çocukları her türlü radikalleşme etkilerine de açık hâle gelmektedirler.
Ayrıca fiziki ve sanal alanlarda PKK terör örgütünün her türlü propagandasına maruz kalmaktadırlar. Bu sebeple Kürt vatandaşlarımızın kendi yaşadıkları yerlere göç etmeleri kapsamlı bir program eşliğinde teşvik edilmelidir. Diyarbakır Annelerinin eylemlerine daha fazla tanınırlık kazandırılmasına yönelik girişimler artırılmalıdır ve farklı anlayışları ve kesimleri temsil eden sivil kuruluşların destekleri sağlanmalıdır.
Bu tanınırlık; insanlardaki korkuların dağılmasını, teröre daha cesur bir şekilde karşı çıkılmasını ve daha çok annenin eyleme katılım sağlamasını beraberinde getirecektir. Buna bağlı olarak da annelerin eyleminin etkisi genişleyecek ve terörle mücadelede önemli bir kazanım sağlayacaktır. Bölgede görev yapacak memurlar ve güvenlik güçleri bölge insanı ile iyi iletişim içinde olabilecek kimselerden seçilmelidir.