AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. CHP'li Ünal Çeviköz'ün Finlandiya medyasına Türkiye'yi şikayet etmesine tepki gösteren Çelik, "Türkiye'nin bu tutumunun taktiksel bir hata olduğunu söylüyor. Türkiye otomatik onay makamı mıdır?" dedi. NATO Genel Sekreterinin Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate aldığını anımsatan Çelik, "Ama CHP adına o makalede NATO Genel Sekreteri'nin hassasiyeti kadar bir hassasiyet görmüyoruz." ifadelerini kullandı.
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantı sonrası açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Kadın cinayetleri konusu içimizde kanayan bir yara. Bir türlü gündemden düşmüyor. Yasalar çerçevesinde yapılacak mücadele, siyaset olarak üzerimize düşeni yaptık. Bu bir farkındalık seferberliğidir. Her alanda çalışmaya devam etmemiz gerekiyor.
DİYARBAKIR ANNELERİNİN EYLEMİ
Diyarbakır annelerinin eylemi bininci günü aştı. Bu eylem dünyanın en büyük vicdan eylemine dönüştü. Annelerin verdiği mücadele son derece önemli bir vicdan nöbeti olarak bininci gününü geçmiş durumda. İnşallah bütün annelerin evlatlarına kavuşmalarını diliyoruz.
"HAREKATLAR SÜRDÜRÜLECEKTİR"
Terör örgütlerinin yok edilmesi için açık ve net tavır defalarca Cumhurbaşkanımız tarafından söylenmiştir. Hem yurt içi hem yurt dışı fiili kararlılık gösterilmiştir. Bundan sonra da Cumhurbaşkanımız açıkladığı gibi bu harekatlar sürdürülecektir.
BAKÜ'DEKİ TEKNOFEST
Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte çok önemli bir etkinliğe katıldık. Bakü'de TEKNOFEST gerçekleşti. İlk defa Türkiye toprakları dışında gerçekleşmesi bu şekilde mümkün oldu. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi bu bir zihniyet devrimi. Sayın Aliyev'in ev sahipliğiyle gerçekleşti. Sayın Selçuk Bayraktar yaptığı konuşmada gençleri yeni hedeflere yönlendirilmesi çok iyi oldu.
Aziz Sancar hocamız da bahsetti. Esas olan zihniyet devriminin arkasından gelen Karabağ zaferinin taçlanması için kültürel, ekonomik, teknolojik alanda yeni zaferlere bu genç kardeşlerimizin vasıtasıyla imza atılacak olmasıdır.
KILIÇDAROĞLU'NUN VAKIF İDDİALARINA TEPKİ
Sayın Cumhurbaşkanımızın grup konuşmasında bir harekattan bahsetmesinin hemen ertesinde sayın Kılıçdaroğlu'nun sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur.
Bu yabancıların diliyle etiketlemek olmasıdır. Bu yabancıların zamanlamasına baktığında Türkiye önemli bir dış politika müdahalesi gerçekleştiğinde, iç ve dış siyasette yeni bir reform ortaya çıktığı zaman olmuştur.
CHP'de çok temel konularında ayrılıklarımız olabilir. Fakat CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Türkiye'nin milli güvenliği konusunda her zaman hassas olmuştur. Bunun tekniği, stratejisi konusunda, nasıl gerçekleşeceği konusunda ayrışabiliriz ama bu hassasiyeti göstermişlerdir. İlk defa CHP koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi hem CHP hem de Türkiye için bir ilktir.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun önüne bir belge getirildiğinde bunun önünü, arkasını iyi sorgulaması lazım. Kendisini bu duruma düşürmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'biz harekat gerçekleştireceğiz' demesinden hemen bir iki gün sonra oluyor bu.
"BUNDAN RAHATSIZ OLAN ÇEVRE FETÖ ÇEVRESİDİR"
Vatandaşlarımız öğrenci olarak, iş bulmak için başka ülkelere gittiğinde FETÖ'cüler istiyor ki kendilerinin organizasyonlarına muhtaç olsunlar. Bunlar kendilerini değişik kimliklerle gösterebilirler. Bunlara karşı sivil toplum örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti birtakım imkanlar yaratıyorsa, meşru bir biçimde yurt açıyorsa bundan memnuniyet duyulması gerekir. Bundan rahatsız olan çevre FETÖ çevresidir.
Buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza, ülkemize dönük olarak bu faaliyetleri engellemektir. Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmaz 'Bakın göreceksiniz gizli belge dediği şeyler açık kaynaklarda vardır' dedim. Nitekim ABD Bakanlığının internet sitesinde çıktı. Arkasından bir FETÖ'cü çıktı 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi.
"SAYIN KILIÇDAROĞLU, KENDİSİ BİLE İNANMIYORDU"
Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağını söylerken kendisi bile inanmıyordu. Şimdi çıkmışlar 'Cumhurbaşkanı ve AK Parti kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak' diyor. 'Çabalamaya devam edecekler' diyor. Buna bir karar verin; çabalamaya mı devam edecekler; yoksa kaçacaklar mı?
Türkiye'nin milli politikalarına, kurumlarına husumet üretilemez. Tabii ki siyaset isteriz ki centilmenlik ile yürütülsün. Zaman zaman sertleşse de bir sınırda durulması gerekir. İki üç tane CHP'de aklı selim sahibi, şimdiye kadar siyasi tecrübesi olan, mantıklı, dengeli davranabilen arkadaşlar var. Onlardan iki üç taneyle istişare edilseydi, 'Lütfen bunu gündeme getirmeyin kendimizi saçma sapan duruma getirmeyelim' diyecekti.
"SORUMSUZ VE VAHİM BİR YAKLAŞIM"
Cumhurbaşkanımız terörle mücadele operasyonundan bahsedecek, iki gün sonra Cumhurbaşkanı Türkiye'den kaçacak diyeceksiniz, böyle sorumsuz ve vahim bir yaklaşım olabilir mi? Bunu defalarca yaptınız, her seferinde bu yaptıklarınız gitti duvara çarptı parçalandı. Bosna'da merhum Aliya İzzetbegoviç'in karargâhına mağara diyorsunuz. Bundan biz utanıyoruz. Yine de diyoruz ki, 'herhalde mantıklı davranırlar, düzeltirler' diye bekliyoruz.
Bir sürçü lisan olabilir, bir yorgunluk anına denk gelebilir. Bazen 12 saat bekliyorum, bazen 24 saat bekliyorum düzeltirler diye. Düzeltilmeyince demek ki bunun arkasında duruyorlar. Siyasi alanı zehirlememek lazım. Siz siyasi aklı devre dışı bırakacaksınız, nefret siyaseti, yalan siyaseti, politik dedikoduculuğa savrulacaksınız. Peki o zaman demokrasinin gücü nasıl korunacak?
İSVEÇ VE FİNLANDİYA'NIN NATO ÜYELİĞİ TALEBİ
Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermemek şartıyla desteklenmesinden sonra ortaya çıkan tepkileri izliyoruz.
NATO'nun açık kapı politikasını destekliyoruz. Ancak ilkeler çerçevesinde yoluna devam etmesi lazım. Daha önce 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diyenler doğu kanadının güçlendirilmesini istiyor.
İttifakın güçlenerek yoluna devam etmesini her zaman savunduk. Aynı şekilde Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edilmesinden sonra Türkiye'nin argümanlarının ne kadar önemli olduğu görülmüştür.
Bizim buradaki yaklaşımımız bütün bu gelişmelerin, Madrid'de ele alınacak zirvede terör konusunda, dayanışma konusunda ilkeli olmak çerçevesinde yürümesi gerekiyor. Çünkü NATO müttefiklik ruhu bir güvenlik mimarisidir. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için mantığıyla kurulmuştur. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği her şey ittifakın ruhunu, mantığını yansıtan sözlerdir.
Madrid'de bu yeni konsept tekrar ele alınacak. Türkiye kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak. Dünyanın birçok yerinde NATO müttefiklerinin belirli terör örgütlerini himaye ettiği, müsamahakar davrandığı gibi bir durum var. Bunun ortadan kaldırılması için çalışılması gerekirken, İsveç ve Finlandiya'nın bu politikaları değiştirmeden NATO'ya katılmasının NATO'yu güçlendirecek bir durumu yok.
"TÜRKİYE'NİN TUTUMU NATO'YA KATKI SAĞLIYOR"
Buradaki güvenliğin bütün üye ülkelerin toplam güvenliğini gözetecek bir şekilde ele alınmasıdır. Ortak güvenlik ve ortak çıkarlar için beraber çalışmayı taahhüt ettiğimiz bir ülkede terörist polis korumasıyla ülkemizi hedef alan eylem yapıyor. Böyle bir şey kabul edilebilir mi?
Daha bu konuda tavrımızı koyar koymaz İsveç Dışişleri Bakanı, 'Bizim NATO'ya girmemizi isteyen güçlü ülkeler var, Türkiye'nin onları karşısına almayacağını düşünüyorum'. Böyle bir şey olabilir mi? Müttefiklerinizle nasıl konuşmanız gerektiğini öğrenmeniz lazım. Tam da NATO'nun konseptinin ele alınacağı süreçte Türkiye'nin tutumu NATO'ya katkı sağlayan bir tutumdur.
"TÜRKİYE OTOMATİK ONAY MAKAMI MIDIR?"
NATO'nun genişlemesine destek vermek NATO'nun güçlenmesi içindir. Türkiye ittifakın ruhuna, temel çerçevesine taahhütlerini yapmıştır. Daha sonra bunu takip eden Türkiye'nin içerisinde maalesef muhalefetin, hükümetin koyduğu bu tavra güçlü bir desteğini görmedik. Halbuki Türkiye'nin düşmanı olan, vatandaşlarımızın düşmanı olan terör örgütlerine karşı tavır konulduğu zaman muhalefetin daha çok sesini duyurması, milli politikaları hayata geçirmesi bakımından kıymetlidir.
CHP'li birisinin yazdığı makalede Türkiye'nin bu tutumun taktiksel bir hata olduğunu söylüyor. Türkiye herhangi bir şekilde önüne gelen onay teklifi karşısında otomatik onay makamı mıdır? 'CHP İsveç ve Finlandiya'nın yanındadır' deniyor.
Türkiye zaten bunu NATO içerine taşıyor. Madrid'de gündeme getirecek. Türkiye'yi bu şekilde önüne gelene onay vermesi gereken bir ülke olarak algılamak başlı başına bir zihniyet çarpıklığı. CHP adına teklif edilen bu yaklaşımını 12 Eylül'cülerin Yunanistan'ı kayıtsız şartsız geri dönüşüne onay vermekten ne farkı var?
"NATO GENEL SEKRETERİ BÜTÜN ÜLKELERİN DENGESİNİ GÖZETMEK ZORUNDA"
Katılmadığımız bir sürü politikasına rağmen CHP çizgisinde bunu reddedecek güçlü bir çizgisi olduğunu düşünürdük. Bunu reddetmediler. Türkiye'nin NATO içindeki ülkeler tarafından tepkiyle karşılaşması şaşkınlıkla karşılanmamalıdır deniyor makalede. Böyle bir şey olabilir mi? Teröre destek veren ülkelere destek verme dediğiniz için gelen tepkileri normal karşılıyorsunuz?
Teröre destek verenlere yeri geldiğinde veto hakkımızı kullanmak, onları engellemeye çalışmak bizim en meşhur hakkımız. Türkiye Cumhuriyeti'nin diplomatik tarihi içinde bunlar defalarca yapılmıştır. O kadar kendi devletimizin aleyhine bir tutum ki. Onun arkasına istediğiniz kadar taktik önerilerde bulunun. NATO Genel Sekreteri çıkıyor, Türkiye terörden en çok zarar gören ülkelerin başında geliyor, kaygılarını anlıyoruz, hak veriyoruz diyor.
NATO Genel Sekreteri bütün ülkelerin dengesini gözetmek zorunda. Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alıyor ama CHP adına o makalede NATO Genel Sekreteri'nin hassasiyeti kadar bir hassasiyet görmüyoruz.
"YUNANİSTAN'IN ŞIMARIKLIĞINA DİĞER ÜLKELERİ EKLEYEMEYİZ"
Miçotakis geldi buraya ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile görüştü. Görüşmede 'Sorunlarımızı iki ülke arasında çözebiliriz. Üçüncü ülkeleri araya sokmayalım' denildi. Bu konuda mutabık kalındı. Daha sonra ABD Kongresi'nde Türkiye'yi şikayet etti.
Türkiye'ye F-16'ların verilmemesi gerektiğini söyledi. ABD Kongresi'nde yalvaran cümlelerle konuşması Yunan basınında da eleştirildi.
Siz bulduğunuz her fırsatta başka ülkeler üzerinden bize tehdit savurmaya kalkarsanız bunun sonucu olmayacaktır. Şimdi adaların silahsız olması gerekmesi meselesine 'Modası geçmiş bir yaklaşım' diyorsunuz. Modası geçmişse meseleleri silahla çözmenin mi modası vardır? Böylesi mantıksız bir şey olabilir mi?
Burada İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki tutumumuzun ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarmıştır. AB içindeki Yunanistan'ın şımarıklığına NATO içindeki diğer ülkelerin şımarıklığını ekleyemeyiz.
SEÇİM GÜVENLİĞİ POLEMİĞİ
Bu herhangi bir dernek, kurum AK Parti'yle ilgisi yok. Birisi çıkmış 'biz bunlara sandığı teslim edemeyiz' demiş. Bu bizi niye ilgilendirir. Biz iktidarın değişimi ancak sandık yoluyla olur diyoruz. İktidarın sandık yoluyla değişimine karşı çıkanlar ortada, biz değiliz. Seçim güvenliğiyle ilgili büyük problemler olacak diye bir ton cümle kuruluyor.
Türkiye'nin seçim güvenliği ile ilgili bir ton kapasitesi var. Geçen seçimlerde oy çuvallarının üzerinde yatan vatandaşlarımızı gördük. Hangi partiden olursa olsun gidip de orada bekleyen vatandaşlarımıza saygılarımızı sunuyoruz. İster bizim ister muhalefet partilerinden olsun. Hangi vatandaşımız o oyların başında duruyorsa, birileri müdahale edecekse eğer engelliyorsa bizim için saygıdeğerdir.
"HER SEÇİM OLDUĞU GİBİ SAYGI GÖSTERİLECEK, BU KADAR BASİT"
Seçimlerin yenilenmesi ya da itirazlar. Bunlar seçim kanunu ve YSK'nın düzenlemeleri içerisinde zaten düzenlenmiş. Biz seçimlere katılımın en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesiyiz. Vatandaşlarımı gidecek, siyasi partilerden gözlemciler olacak, insanlar oyların sayılmasını bekleyecekler. Her seçim olduğu gibi saygı gösterilecek, bu kadar basit.
Ben bu kürsüden o partilerle ilgili konuşup bir hata yapsam bir daha ağzımı açmam. Sandığın belirleyiciliği dışında kim açıklama yapıyorsa reddediyoruz. Sandığın iradesinin dışında kim başka bir iradeden bahsediyorsa reddediyoruz. CHP adına toplumu tehdit eden, CHP'ye yakın gözüküp de insanları tehdit eden bir sürü tweeti saysam burada basın toplantısını bitiremeyiz.
Genel başkanımız hayatı boyunca defalarca seçime girmiştir. Sandığı lekelemeye, hakaret etmeye dönük hangi yaklaşım varsa ayağımızın altındadır. Demokrasi en büyük kazanımdır. Bu sandığımızın korunması için Başbakanlarımızı, bakanlarımızı şehit vermiş milletiz. Bizim için sandık kazanılmış mücadelenin, demokrasinin ürünüdür.
"SANDIĞIN NAMUSUNU, HUKUKUNU KORUYACAĞIZ, BU KADAR BASİT"
Milletimizin en büyük kazanımı, sermayesi bu sandıktır. Sandığın namusunu, hukukunu koruyacağız. Birbirimizi milletin iradesiyle ilgili olarak saçma sapan açıklamalar üzerinden suçlamaya kalkarsak bu bir siyasi rekabet olmaz. Siyaset saygın bir iş olmalı, milletin ihtiyaçlarının görülmesi için yürütülmeli.
Biz iktidar olursak şunu şöyle, bunu böyle yaparız diyorlar. Hiçbir şekilde hukuktan, programdan bahsetmiyorlar. Gece gündüz ya AK Parti'ye, Cumhur İttifakı'na oy verenleri tehdit, kendilerine oy verecek kesimlere hukukla bağdaşmayan vaatler.
6'lı masadaki taktik mücadelelerini ben bilmem. Oradan neyin çıkacağı bizi ilgilendirmez. Bir korku filmi mi çıkar, bir Netflix dizisi mi çıkar bilemem. Milletin emaneti millete hürmet ederek kullanılır. Kim AK Parti adına çıkıp da sandığa hakaret ediyorsa o bizden değildir.
Yasa teklifleri geldiği zaman sırf hükümetten geldi diye otomatiğe bağlanmış bir tembellik var bazı siyasilerde. Bunlar hazırlanırken AB'de düzenlemeler, dünyadaki mevzuat düzenlemeleri bütün bunların incelendiği, kapsamlı çalıştay ve toplantılar yapıldı. Rusya-Ukrayna savaşı çıktığında, Cumhurbaşkanımız da ifade etti 'Bu haksız işgale karşı çıkıyoruz tutup da bunu Rus nefretine çevirmeyin' demişti. Bazı sosyal medya platformları geçici olarak Ruslara dönük nefret kampanyasına izin verdiğini söyledi. Böyle bir şey olabilir mi?
Kişilerin namusuna, ticari itibarına bu şekilde saldırılar yapılıyor. Esas olan şudur, bu büyük ve muazzam yapılara karşı bireyi nasıl koruyacağız? Bir yasakçılık olarak değil bireyin hak ve hürriyetlerin korunması mantığı ile çalıştılar. Bir kampanya başlatıyorlar, kişi diyelim ki banka kredi için başvurmuş. Onu engelliyorlar. Özel hayatla ilgili öylesine şeyler yazıyorlar ki?
"ORTAK BİR ZEMİN OLUŞTURARAK BAŞARABİLİRİZ"
Beğenmiyorsan argüman geliştireceksin, ta baştan yasakçı diye kestirip attığın zaman bu alanı nasıl geliştireceğiz. Bu platformun temel özelliği özgürlüktür. Ama özgürlüğün korunması için de düzenleme yapmalısınız. Bu ilkel kabilelerin örgütlenmesine, vahşetine benzeyen sonuçlar doğuracak şekilde çeşitli alanların çıkmasına yol açıyor. İyi bir çalışma yapıldı. Getirsinler doğrularımızı daha çok pekiştiririz, yanlışımız varsa düzeltiriz. Medeni bir şekilde konuşalım, bunu bir kamp savaşına çevirmeyelim. Ortak bir zemin oluşturarak başarabiliriz diye düşünüyorum.
Burası Çevre Bakanlığımıza bağlı bir kurum. Hanımefendinin himaye ettiği birçok çevre projesi var. Özellikle Çevre Bakanlığı'nın çevre ile ilgili projesini himaye ederek Türkiye'de çevre bilincinin yayılması konusunda yoğun çalışma içerisinde. Bu çalışmaları gölgelemek için kötüleyen ifadeler ortaya atıldı. Yalanlanmasına rağmen devam ediyor. Hanımefendinin sıfır atık projesine önderlik etmesi BM tarafından ödül alan bir yaklaşım olarak ortaya çıktı. Çevre bilincinin daha çok yaygınlaşmasını talep ettirmesi gerekirken bir iftira kampanyasına dönüştürmüşlerdir.
İSRAİL İLE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
İsrail ile konuşacağımız, işbirliği yapacağımız çok alan var. Sayın Cumhurbaşkanımızın sayın Herzog'u ağırlaması bunun çerçevesini oluşturuyor. Filistin, Doğu Akdeniz gaz, turizm meselesi gibi pek çok konumuz var. Bu çerçeve buna işaret ediyor. Ama burası sorunsuz bir alan demek değil. Mesela bugün bir milletvekili yanındaki bir grup fanatikle Mescid-i Aksa'ya girmeye çalışıyor. Bunu şiddetle kınıyoruz. Bu eylemlerin önlenmesi konusunda hassasız.
Allah rahmet eylesin gazeteci arkadaşınızın cenazesinde ortaya çıkan tavrı şiddetle kınıyoruz. Mescid-i Aksa konusundaki hassasiyetimizi sürekli iletiyoruz. Bir yanda işbirliği yapacağımız bir çok şey var diğer yandan da Filistin meselesini konuşmaya devam edeceğiz. Biz bütün işbirliği yapılacak alanlarda daha ileriye gitmeyi arzu ediyoruz, sorun alanlarında beraber çalışmak gerektiğinin altını çiziyoruz.
FRANSA'NIN TERÖR DESTEĞİNE TEPKİ
Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hassasiyetin ne kadar doğru olduğunu gösteren yeni örnek. Marsilya'da, Kandil'deki görüntülerin aynısını gerçekleştiren bir kamp yapıyorlar. Almanya'da polis koruması altında yürüyor. Fransız dostlarıma soruyorum; Fransa'yı tehdit eden terör örgütünün bu şekilde kamp gerçekleştirmesine kendi topraklarımızda izin versek Fransızlar bunu ne kadar meşru görür? Adamlar orada terör propagandası yapıyor, bir NATO üyesi olan Türkiye'ye karşı o eylemleri gerçekleştiriyor. Aynı şey Almanya'da oluyor. Polis terör yürüyüşünü koruyor. Almanya'da DEAŞ terör örgütü böyle bir yürüyüş yapsa, polis onları korur mu, yakalar mı?
Marsilya'da DEAŞ terör örgütü üyeleri bir kamp yapsa Fransız polisi izin mi verir? Siz bir terör örgütünü himaye ediyorsunuz, bu net. Bu fikir özgürlüğü ise DEAŞ'a o izni verin de görelim bakalım. DEAŞ'a da, YPG, PKK'ya da bu izni vermelisiniz. Terör konusunda çifte standart demokrasi ve insan hakları konusundaki ilkesizliği gösterir. Bunları şiddetle protesto etmeye devam edeceğiz. Bunun Madrid'de ilkelere bağlanması lazım. Bugün İsveç, Finlandiya Türkiye'ye söz verdi. Yarın yapmadı, ne olacak?
AYASOFYA'DAKİ TAHRİBAT İDDİALARI
Yunanistan'ı ilgilendiren hiçbir tarafı yok Ayasofya'nın. Yunan Dışişleri başta olmak üzere bu psikolojik travmadan çıkmaları lazım. Bunu biz hem milli hem de evrensel miras olarak koruyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımız burada restorasyonlardan tutun da bu ulu mabedin korunmasıyla ilgili hassas davranıyor. 150 civarında kamera 250 güvenlik görevlisiyle izleniyor. Bazı yerlerde yıpranma var. Ama bu tahribat çerçevesinde olan şeyler değil.
Ayasofya ile ilgili bilim kurulu var. Bazı yerlere dokunuluyor, bazı yerlere dokunulması uygun görülmüyor. Bazıları hatıra olarak ya da bazıların manevi saikle oradan bazı şeyler koparmaya çalışmak baştan aşağı yanlış davranıştır, mabede saygısızlıktır. Camiye gidip de manevi iz alacağım diye camiye hürmetsizlik yaptıklarının farkında olsunlar.
Vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, lütfen bu şekilde davranış gördüğünüzde Ayasofya içerisinde en yakın gördüğünüz güvenlik görevlisine bildiriniz.
"KÜRTÇE YASAKLANIYOR GİBİ BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"
Ne bir dilin yasaklanması ne hayat tarzının yasaklanması bizim kabul edeceğimiz bir şey değil. Bir konserin neye göre izin verildiği neye göre yasaklandığının gerekçesini bilemem. Terör propagandası anlamına gelen faaliyetlere tabii ki izin verilmez.
Yasaklanan bir sanatçımızdan bahsediliyor, o sanatçımız Beyoğlu Kültür Festivali kapsamında sahne alacak. İkinci propaganda yapılıyor, Kürtçe yasaklanıyor gibisinden. Böyle bir şey asla söz konusu olamaz. Bu yasakları biz kaldırdık. Vatandaşlarımızın konuştuğu dil hürmete layıktır. Resmi dil Türkçedir. Onun dışında vatandaşlarımızın konuştuğu diller bir kültürdür.
Kültür Turizm Bakanlığımız Beyoğlu Kültür Yolu ve Başkent Kültür Yolu Festivali gibi iki büyük festivale başladı. Başkentte yaklaşık 6 bin sanatçı vatandaşlarımızla buluşacak. Binlerce faaliyet söz konusu olacak. Orada her şeyin yerli yerine oturtulması lazım. Ne Kürtçeye karşı bir tutum söz konusudur ne de herhangi bir şekilde sanata ve sanatçıya yasaklama söz konusudur.
Bu yasaklanan sanatçımız buluşacak vatandaşlarımızla. Ama bir yerde konser etkinliği adı altında terör propagandası yapılıyor, benzer etkinlik oluyorsa kamu düzeni açısından izin verilmemesi olur.
"BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ"
Harekâtın ne zaman olacağı TSK'nın planlaması içindedir. Resmi yetkili olmayan kişiler harekatla ilgili bilgi veriyor. Ne zaman başlayacağını, nerede yapılacağını, hangi güzergahları takip edeceğini, hangi silahları kullanacağına dair konuşup buna da 'strateji' diyor. Böyle bir şey olmaz.
Bu sıfatları kullanan arkadaşlarımızın büyük çoğunluğunda bir hassasiyet var ama bazılarının da o hassasiyeti gözetmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanımız emri verdiğinde operasyon gerçekleşecek. Mottomuz 'Bir gece ansızın gelebiliriz'dir. Teröre tahammülümüz yok.