Cumhurbaşkanlığı sistemini içeren tarihi Anayasa değişiklik teklifinde final oturumları bugün başlıyor. Bazı çevreler AK Parti'de fire olur beklentisi içerisinde olduğunu dillendirmeye devam ederken Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'de ikinci turda da fire olmayacağını söyledi. “Bizi CHP ile, başka partilerle karıştırmasınlar" diyen Davutoğlu, AK Parti'nin vesayetleri bitirdiğine dikkat çekti. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, bugün başlayacak Anayasa değişiklik teklifinin ikinci oylaması öncesinde Yeni Şafak'a değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de modern siyasi tarih içinde en önemli meselelerden birisi, Anayasa yapım süreci olmuştur. Maalesef anayasalarımız, özellikle 27 Mayıs ve 12 Eylül Anayasaları darbe sonrasında ortaya çıkan anayasalardır. Bu anayasalar yapılırken toplumsal eğilimler de, toplumsal uzlaşma gereği de göz önüne alınmadı. Darbeyi gerçekleştiren iradenin, seçimlere rağmen ülkeyi yönetmeye devam etmesini sağlayacak düzenlemeler yapıldı. Dolayısıyla seçkinci ve vesayetçi bir Türkiye tasavvuru benimsendi. 1982 Anayasası pek çok kısmi değişikliğe tabi tutuldu. Ancak, mevcut otoriter Anayasayı toptan değiştirme iradesini güçlü bir şekilde dillendirip gündemine alan AK Parti oldu. Bu bağlamda da çok ciddi çabalar sarf edildi. Her genel seçim sonrasında AK Parti tarafından bu inisiyatif başlatıldı.
Cumhurbaşkanı'nın doğrudan halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla 2014 itibariyle özellikle yürütmeyi yeniden düzenleme ihtiyacı da bir zaruret halini aldı. Tabi, hedefimiz bu zaruretin gereğini yaparken, felsefesiyle, yapısıyla, yönetim sistemiyle yeni bir Anayasa yapmaktı.
2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 27 Nisan e-muhtırası ve 367 skandalı ilkesel olarak her zaman gündemimizde olan anayasal değişiklik pratik bir zaruret haline geldi. AK Parti olarak, son derece doğru bir tavırla, Cumhurbaşkanı seçiminin bir daha problem olmaması için Cumhurbaşkanı'nın doğrudan halk tarafından seçilmesini sağlayan bir anayasa değişikliğine imza attık. Cumhurbaşkanı makamının vesayetçi niteliğini ortadan kaldırdıktan sonra, 2010 referandumunda da yargıyı vesayet odağı olmaktan çıkararak milli irade ile ilişkilendiren bir düzenleme gerçekleştirdik.
Konjonktürden ve koşullardan kaynaklanan gerekçelerle, maalesef, iki hedefimize tam olarak ulaşamadık. Gönül isterdi ki, bütünüyle yepyeni bir anayasa yapabilelim. Ancak bu mümkün olmadığı için yürütme ağırlıklı olarak bir anayasa değişikliği ile yetinmek zorunda kaldık. Yeni bir anayasa yapmak yerine özellikle yürütmedeki çift başlılığı ortadan kaldıracak ve sorumsuz ama yetki sahibi Cumhurbaşkanı yerine hem sorumlu hem yetki sahibi Cumhurbaşkanı makamı oluşturmak üzere bu bir zaruretti. Bu gerçekleşiyor. İkinci boyutu itibari ile de tabi bu MHP'nin desteğiyle AK Parti'nin yaptığı bir anayasa.
Dolayısıyla da daha geniş bir toplumsal mutabakata, 2012'de olduğu gibi, bütün toplum katmanlarının, kesimlerinin katıldığı bir sürece zaman ve imkân olmadı. Bu ikisi olmuş olsaydı eminim bizim zihnimizdeki, gönlümüzdeki 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle tarihe tevdi eden, tümüyle milli iradenin ortaya çıkardığı ve geniş toplum kesimlerinin yapım sürecine katıldığı bir anayasayı gerçekleştirmek mümkün olabilirdi. Bugün itibari ile bu Anayasa reformu, yürütmede çift başlılığı kaldırması, cumhurbaşkanlığı makamına hem yetki hem sorumluluk vermesi bağlamında önemli bir ilerleme. Bunu bir aşama, bir değişiklik olarak görmek lazım.
Türkiye'nin gündeminde felsefesiyle, işleyişiyle, yapısıyla ve yapım süreçleriyle yepyeni bir Anayasaya ihtiyacı hala devam etmektedir. Bu değişiklik teklifiyle, acil ihtiyaç karşılanıyor, inşallah ilerleyen dönemlerde gerçek ihtiyaç da tümüyle karşılanacaktır. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına yeni bir anayasa ile gitme idealimiz hala bir hedef olarak gündemdedir. Dolayısıyla bu ihtiyaca tekabül edecek şekilde de siyasi çalışmaların sürdürülmesi gerekir.
Bazı çevreler AK Parti'de fire olur beklentisi içerisindeydiler. İlk tur tamamlandı, fire olmadığı da ortaya çıktı. Bundan sonra da fire olmayacağı ortaya çıkacak. İkinci turda da bu konuda hiçbir şekilde bir tereddüt AK Parti bünyesinde ortaya çıkmaz.
Mevcut değişiklik teklifinin usul ve içeriğiyle ilgili görüş, değerlendirme ve kaygılarımı, Anayasa Komisyonu öncesinde, hem Sayın Cumhurbaşkanına, hem Sayın Başbakana detaylı olarak aktardım. Sayın Cumhurbaşkanımıza ayrıca bütün maddelerle ilgili ve anayasanın bütünüyle ilgili kanaatlerimi ihtiva eden uzun detaylı bir metin takdim ettim. Özellikle kronikleşen sorunlarımızın çözümü açısından elzem olan siyasetin güçlendirilmesi, toplumsal eğilimlerin bütün çoğulculuğu içinde yansıdığı Meclis'in etkin ve güçlü kılınması ve Meclis ile Cumhurbaşkanlığı'nın daha verimli ve uyumlu çalışması için atılması gerektiğini düşündüğüm adımları açık ve ayrıntılı bir şekilde Cumhurbaşkanımıza ilettim.
Türkiye'de siyasi yapı itibari ile bakıldığında, demokrasinin omurgası, demokrasinin koruma kalkanı Meclis'tir. Çünkü, toplumun bütününü kapsaması itibari ile üzerinde manipülasyon yapılması çok zor olan bir erki temsil eder. Mesela 12 Eylül rejimi Meclis'i kapattı ama Meclis tekrar seçimlerle oluştuğunda 12 Eylül rejiminin istemediği bir Meclis tablosu ortaya çıkabildi. Aynı şey, 27 Mayıs dönemi için de geçerli. Nihayetinde, bir seçim sonra toplumun ortak iradesinin yansımasıyla Demokrat Parti çizgisinde bir iktidar oluşabildi. Meclis'in, milletvekillerinin güçlü kılınması bu anlamda önemli. Cumhurbaşkanlığının burada tahkim edilip güçlü kılınması doğru olmuştur yürütme erki bakımından. Yürütmenin bir elde toplanması doğrudur. Bu çerçevede, yasama ve yürütmenin güçler ayrılığı prensibi etrafında, sağlam bir zeminde yürümesi icap eder. Bütün bu hususları, detaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza arz ettim. Bu anlamda, verimli ve kapsamlı bir istişare imkânı oldu. Bu bizim tarihi bir görevimiz.
Yüzyıllık sorun ve hesapların bütün çıplaklığıyla açığa çıktığı günlerden geçiyoruz. Her şeyden önce, ülkemizin geleceği ile umutsuzluğa kapılmamak, sorunların çözümüne yönelik inancımızı yitirmememiz gerekiyor. Türkiye'nin sorunları büyük, ancak bu sorunları çözecek birikime sahip güçlü kadroları da var. Milletimizin engin tecrübesi, sağduyusu ve ferasetinden beslenen siyasi kadrolarımızın, siyasi kurumumuzun bu sorunlara çözüm üretebilecek kapasiteye sahip olduğundan hiçbir şüphem yok. Türkiye'nin geleceği aydınlık, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bizi CHP ile, başka partilerle karıştırmasınlar. Eskiden isimlerle, kanaatlerle anılan fraksiyonlar, gruplar, hizipler olurdu. AK Parti'de bunlar olmaz. Biz AK Parti'de hizipleşmeye, fraksiyona izin vermeyiz. AK Parti'nin bütünlüğü mutlak surette bu anlamda inşallah ikinci tur oylamalara da yansıyacaktır. Bu ülkede, nihai karar verici millettir. Vesayete karşı yürüttüğümüz mücadelelerde hep bu ilke çerçevesinde hareket ettik. Bugün de, aynı nokta geçerlidir. Bu anayasa değişiklik teklifi de mutlak surette milletin önüne konulmalı, kararı milletimizin vermesi sağlanmalıdır. Milletimiz bütün görüşleri değerlendirecek ve engin basiretiyle doğru kararı verecektir.
FETÖ ile mücadele konusunda, elimizden gelen gayreti gösterdik. Bazı çevreler, AK Parti içinde bir ihtilaf çıkarabilmek düşüncesiyle, bu tür tartışmaları AK Parti içerisine sıçratmak istediler. Ama AK Parti'nin ana dokusu, bünyesi bu yapıya uzaktı, yabancıydı. Bu konuda hiçbir nakısa AK Parti bünyesinde söz konusu olmadı. AK Parti'ye yansıtmak isteyenler her türlü iftirayı, tezviratı yapmak istediler. Bu mücadeleyi en güçlü sürdürmüş olanlara dönük de bir takım operatif, manipülatif haberler yaymaya devam ettiler.
Bazı medya organlarının siyasetçileri itibarsızlaştırarak siyaseti dizayn etmeye çalıştığını söyleyen Ahmet Davutoğlu, “Bunların kim olduklarını, hedeflerini biliyoruz. Onlar da bilsinler ki, biz çocukluğumuzdan beri bu davanın içindeyiz. Bu ülkenin kaderi ile ilgili olarak da gerekeni söylemeye, gerekeni yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Başdanışmanlığımdan itibaren, belirli çevreler sürekli yalan, uydurma haberler ürettiler. Genel Başkanlığım ve Başbakanlığım döneminde ve bu makamlardan ayrılmamdan sonra, bu çevreler, daha koordineli bir şekilde yalan ve uydurma haberlerle şahsımı, ailemi ve AK Parti hareketini yıpratma operasyonlarına devam ediyorlar. 15 Temmuz'dan 2-3 hafta sonra bir gazete benim Yunan Adası'na gittiğim iftirası attı. Bir internet sitesi bunu yaydı. Bazı siyasiler de bunu ağızlarına sakız yaptılar. Mahkemeye verdik, tekzip yayınlandı ama hala bunu kullanan siyasiler ve medya kanalları var. Maalesef, apaçık bir iftira olan bu spekülasyonlardan medet ummaya devam ediliyor.
Benzer şekilde, Darbe Komisyonu'na cevap verdiğim gün, benim bir kardeşimin FETÖ'den tutuklandığına dair yeni bir iftira atıldı. Bir erkek kardeşimin olduğu intibaı verilerek. Benim altı kız kardeşim var, hamdolsun hepsi birbirinden kıymetlidir. Ama bir erkek kardeşim yok. Olmayan bir kardeşim üzerinden olmayan bir haberi ürettiler. Bu yalan ve uydurma haberleri kasıtlı, planlı bir şekilde üreten ve bunlardan medet umanların kim olduğunu, neyi amaçladığını ben gayet iyi biliyorum. Kamuoyunun da bu konuda doğru bir kanaate sahip olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de hep siyaseti dizayn etmeye çalışan bir medya grubu var. Bunlar, halk nezdinde itibarı olan siyasileri itibarsızlaştırarak Türkiye'de siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Bunların kim olduklarını, hedeflerini biliyoruz.
Onlar da bilsinler ki, biz çocukluğumuzdan beri bu davanın içindeyiz. Bu ülkenin kaderi ile ilgili olarak da gerekeni söylemeye, gerekeni yapmaya devam edeceğiz.
Zamanlamayı ben tayin etmedim. Zamanlama, tamamıyla Darbe Komisyonu'nun bana soru sorması ile ilgili. Meclisimiz'de bizim de partimizin onayı ile bir komisyon oluşmuşsa, bu komisyona en kapsamlı cevabı vermek bizim vekillik görevimiz. TBMM'ye olan saygımın gereği olarak sorulara hakkıyla cevap vermeye çalıştım. Rus uçağı sorulmuşsa bunun hakkıyla o gün ne olmuşsa, -devlet mahremiyeti olan hususlar hariç- anlatmak benim Meclis'e olan ahlaki ve siyasi görevim. Meclisi hep itibarlı kılmaya çalışıyoruz.