Yeni Şafak muhabiri Ayşemine Alioğlu bir günlüğüne dilenci oldu. İşte notlar: Sultanahmet ve Sirkeci’de hasılat düşük, Şirinevler’de yüksekti. Alioğlu, acemi dilenci olarak günün sonunda 100 lira topladı. Atletli, yalınayak Suriyeli bir çocuk ise bu miktarı 1 saatte biriktirdi. Günlük ortalama hasılat 500 lira civarında. Fatih’i Suriyeliler, Beyoğlu’nu “yuvarlak kafalılar” ve Bahçelievler’i “renkli gözlüler” parsellemiş.
İstanbul’un en büyük sorunlarından birisi dilenciler. Zabıta ve polisin tüm çabalarına rağmen neredeyse her köşe başında onlara rastlamak mümkün. Peki kimdir bu dilenciler, nerelerde dilenirler, nasıl metotlar kullanılırlar, günlük hasılatları ne kadardır? Bu sorular dilencilerle ilgili haber okuyan herkesin aklına takılır. Biz bu sorulara cevap bulabilmek için soğuk ve yağışlı bir İstanbul gününde ilgili makamlardan izin alarak dilenci kılığında sokaklara düştük. Sultanahmet, Eminönü ve Şirinevler gibi şehrin yoğun olan semtlerinde dolaştık.
SEMTLERİ BÖLÜŞMÜŞLER
Sokağa çıktığımızda dilencilerin belli köşeleri mesken tuttuğuna şahit olduk. Fatih bölgesinde Suriyeliler, Beyoğlu’nda ‘yuvarlak kafalılar’ ve Bahçelievler’de ise ‘renkli gözlüler’ gibi hemşehricilik temelli grupların sokakları parsellediğini gördük. Dilenmeye Sultanahmet Meydanı’ndan başladık. İlk olarak zabıta karakolundan izin aldık. Başta bize sıcak bakmayan zabıta memurları sonradan onay verdiler. Ben dilenci kılığına girerek meydandaki yerimi aldım. Foto muhabiri arkadaşım ise beni uzaktan takip etmeye başladı.
‘ELİ AYAĞI TUTUYOR NE DİLENİYOR BU?’
Çoğu vatandaşla hiçbir şey konuşmadan sadece göz teması kurdum. Vatandaşların, “Eli ayağı tutuyorken neden dileniyor bu?” şeklindeki mırıldanmalarına şahit oldum. Bir saat boyunca Sultanahmet Meydanı’nda dolaştım. Ancak bir iki lira dışında para toplayamadım. Sultanahmet Meydanı’ndan istediğimi alamayınca Eminönü’ne doğru yola koyuldum. Gülhane Parkı ve Tahtakale’nin önünden geçerek Eminönü’ne uğradım. Biraz otobüs durağında oturdum. Bebek arabalı bir çift durağa girdi. Bebeğe bakıyordum ki babası sert bir şekilde arabasını bana ters bir yöne çevirdi. Benim oturduğum yerin yanına kimse oturmadı. Bir süre bekledim ve yoluma devam ettim.
BİR SAATTE 100 TL TOPLADI
Saatlerce dilendiğim bu bölgede istediğim hasılatı çıkaramayınca insan akışının yoğun olduğu Şirinevler köprüsüne gitmek için yola çıktım. Şirinevler köprüsünün sağ tarafında, Ataköy metro durağı önünde konumlandım. İnsan kalabalığının arasında dilenirken yavaş yavaş paraları toplamaya başladım. Dilenmenin yanında bir olaya da şahitlik ettim. Ayakları çıplak ve üzerinde sadece bir atletle gelen geçenden para isteyen minik Suriyeli çocuk şiddetli yağmura rağmen pes etmiyordu. Benim saatte beş on lira topladığım yerde Suriyeli çocuk bir saat içerisinde yaklaşık yüz lira topladı.
BİRİLERİ GELİP TOPLADIĞI PARAYI ALDI
Soğuk bir gün olmasına rağmen hasılatı oldukça iyiydi. İşin garibi ise paralarını saklayabileceği cebi dahi yoktu. Kazancını ne yapacağını merak ediyordum ki olduğu yerden kalktı. Yanına gelen giyimi ondan daha düzgün birine tüm parasını verdi. Sonra tekrar dileneceği tarafa doğru ilerledi. Günün sonunda paraları hesaplamaya koyuldum, yüz lira toplamışım. Yanıma kalanlar ise gün boyu yediğim azarlar ve soğuk oldu. Oysa diğer dilenciler gözümün önünde 500 liraya yakın hasılat yaptı. Anladık ki dilencilik tecrübe gerektiren, kendine göre raconu olan zor bir işmiş!
Yeni mi düştün sen
Şirinevler Köprüsünde kendime göre hasılatım artmaya başlamıştı. Elimdeki bozuk paralar çok kazandım gibi duruyordu. Tam o sırada arkamda “Bak bakayım bana!” diye bir ses duydum. Kafamı çevirmemle polisin yanımda belirmesi bir oldu. Polis, “Gel sen buraya. Sende hiç dilenci tipi yok. Sen yeni mi düştün?” diye bana bağırdı. Yanına gittim. Olay büyümesin diye muhabir olduğumu söyledim. Bunun üzerine polis memuru, “Beni gördüklerinde tüm dilenciler kaçar. Her bölgede ayrı bir grup vardır. Saat başı paralarını birilerine aktarırlar. Üzerlerinde asla para taşımazlar” dedi. Hava kararmaya başladı.
Tahtakale’nin önünden geçerek Eminönü’ne uğradım. Biraz otobüs durağında oturdum. Bebek arabalı bir çift durağa girdi. Bebeğe bakıyordum ki babası sert bir şekilde arabasını bana ters bir yöne çevirdi. Benim oturduğum yerin yanına ise kimse oturmadı