“Genelkurmay'a gittik, orada işin ciddiyetini farklı boyutta olduğunu anladık. O gece darbeci askerler kendini göstermiyordu ama halkı gizlendikleri yerlerden hedef alarak vuruyordu. Genelkurmay’ı zorlayarak ilk girdiğimizde yüzlerce insan vardı. Ateş edilmeye başlayınca vurulanlar, ölenler vardı”
Darbe gecesi eşiyle helalleşip abdest aldıktan sonra meydanlara çıkan ve kolundan iki kez vurulan gazi Ahmet Hacıfazlıoğlu, mermilerden birini halen kolunda taşıyor. İhanet gecesinin kahramanlarından Hacıfazlıoğlu, 15 Temmuz’da yaşadıklarını Yeni Şafak'a anlattı. O gün içinde bir sıkıntı olduğunu belirten ve uçuşları garip bulduğunu kaydeden Hacıfazlıoğlu, şöyle konuştu:
“Bir ülkede darbe olması için sebepleri olması gerekir. Daha sonraki saatlerde askerlerin boğaz köprüsünü tuttuğunu gördük. Sosyal medyada darbe olduğuna dair haberler gördük. Abdest aldım ve 23.00 sularında çıktım. Çıkarken eşime 'ben çıkıyorum' diyerek helalleştim. O gün sosyal medyada ‘bu gece çıkmazsak yarından sonra çocuklarımızın yüzüne bakamayız’ diye yazdım. Küçük oğullarım ve yeğenim ile birlikte çıktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısını dinlemeden önce çıktım. Çıkarken ‘bunlara müsaade vermeyeceğiz. Karşılarında eski Türkiye yok. 21. Yüzyılda yaşıyoruz ne darbesi?’ dedim"
O gece devletin kurumlarına sahip çıkmanın önemine değinen Hacıfazlıoğlu, "Darbeciler devletin kurumlarını ele geçirdikten sonra iş biterdi ama o kurumlara sahip çıkarak darbecileri hüsrana uğrattık. Gençlik Parkı’nın oraya geldiğimizde arabamız hareket etmiyordu. Her taraf araba doluydu. Oradan Kızılay'a yürüyerek geldik. Kızılay’a geldiğimizde dehşete kapıldım. Gördüğümüz manzara savaş halinde olacak manzaraydı. Düşmanın yapabileceği bir şeydi. Tanklar tarafından ezilen arabaları gördüm" şeklinde konuştu.
Polisin halktan destek için bağırdığını anlatan Hacıfazlıoğlu, "Genelkurmay'a gittik, orada işin ciddiyetini farklı boyutta olduğunu anladık. O gece darbeci askerler kendini göstermiyordu ama halkı gizlendikleri yerlerden hedef alarak vuruyordu. Genelkurmay’ı zorlayarak ilk girdiğimizde yüzlerce insan vardı. Ateş edilmeye başlayınca vurulanlar, ölenler vardı. Orada çaprazlama ateş altındaydık. O gece mermiye karşı gittik. Gaziliğim ile onur duyuyorum. O gece darbeye silahsız, tanksız, tüfeksiz sadece iman ve canımız ile karşı durduk" diye konuştu.
Genelkurmay’da aslanlı merdivende ayağından vurulduğunu anlatan Hacıfazlıoğlu, "Gömleğimi çıkardım ayağıma tampon yaptım. Ayakkabımın içi kan doluydu. İlerleyen dakikalarda yaralıları taşınmaya başlandı. Ama yaralılar taşınırken bile bizi tarıyordu. Çocuklarım beni Genelkurmay’ın içinden çıkarırken bu kez kolumdan vuruldum. O koluma saplanan mermi ölünceye kadar vücudumda olacak. Hassas dokuda olduğu için mermiye müdahale edemiyorlar” dedi. Hacıfazlıoğlu, “Millet o gece hiçbir şeyden korkmadı. Kimse Türk milletinin aklı ile oynamasın. Türk milleti devleti, vatanını, bayrağını seviyor. Yeri geldiğinde bu millet canını da malını da devlete verir" diye konuştu.
Okunan selalar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile milletin harekete geçtiğini söyleyen Hacıfazlıoğlu, "Kim ne yaparsa yapsın birliğimizi, dirliğimizi kimse bozamayacak. Bizim mozaiğimiz farklı farklı renklerden oluşuyor. Millet birbirini sever yeter ki birileri dışarıdan bizi kaşımasın. Bizi kaşıyanları bundan sonra biz kaşıyacağız" uyarısında bulundu.
Hacıfazlıoğlu, "Hastanede hatırımızı soranlar oldu, ben onlara 'Boş verin nasıl olduğumu, Genelkurmay ne oldu' diye sordum. O kişiler 'Allah'a şükür, Genelkurmay'ı aldık’ dediğinde o zaman çok mutlu oldum. FETÖ'ye bakıyorsun PKK oluyor, DEAŞ oluyor, dindar oluyor, Atatürkçü oluyor. Bu örgüt bertaraf edilmedikçe bize huzur yok" dedi.
15 Temmuz'un en tanıdık gazilerinden birisi oldu. Eline aldığı 3 taşla 2 tanka tafa tutan Sabri Ünal, millet iradesinin ete kemiğe bürünmüş sembolü oldu.
15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece, Üsküdar'da art arda geçen 2 tankın önüne yatarak onları durdurmaya çalışan 34 yaşındaki Sabri Ünal şüphesiz ki o gecenin kahramanlarından birisiydi. Vatan için tankların karşına dikilmekte bir an bile tereddüt etmedi. Üzerinden 2 tank geçen ve 'tanksavar' olarak anılan Sabri Ünal yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Benim kişisel olarak orada bulunmam sadece bir kişiydi ama hepimiz bir olmadan sadece küçük bir hikaye, belki kıvılcım olarak kalacaktı. Allah korusun darbeciler başarıya ulaşmış olsaydı da muhtemelen hiç bizim hikayemiz duyulmayacaktı. Başbakan Yıldırım'ın kalkışmaya ilişkin ifadelerinin ardından hemen hazırlanıp, evdeki iki kardeşiyle darbecilere karşı vatandaşların toplanılabileceği yere gitmeye çalıştık. Darbecilerin sokağa çıkma yasağı ilan ettiklerini duyduk. Ama Allah'a şükür herkes işinin başında, cuntacıları takan kimseyi görmedik.” Daha sonra Kartal Köprüsü'ne sonra da Altunizade'ye ulaştığını ifade eden Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını duyduklarını, bunun üzerine yolların daha da kalabalıklaştığını ifade etti.
Ünal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Üsküdar'a geldiğimde o arada yoldan üç tane taş aldım. Küçük taş, ne yapabilir ki? O arada Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nden biraz daha yukarıdaydım. Oradayken 'Tanklar ateş ederek geliyor' diye birinin 'yere yat' dediğini duydum. Lakin ben tankı gördüğümde elimdeki üç taşla karşılık verdim. Sonra tankın üzerime yürüyeceğini zannetmedim. Taşı attıktan sonra dur işareti yaptım. 'Nereye gidiyorsunuz? Bizim olduğumuz bu ülkede darbe yapamazsınız' dedim. Dur işaretimden sonra tanklar durmadı, baktım üzerime geliyor yapabileceğim en akıllıca çözüm ya kaçmaya çalışmak ya da yere yatmaktı.“
“Tankın ortası biraz yüksek olur diye düşündük çünkü çok hızlı geliyordu. Yattım ve Allah'a şükür ilk tanktan hiç yara almadan çıktım. Tank üzerimde bir durdu, sanki bir vicdan yaptı. Sonra yoluna devam etti. Tank üzerimden geçtikten sonra ayağa kalkar kalmaz ikinci bir tankın üzerime geldiğini gördüm. Ondan da sağa mı sola mı kaçayım derken ortasına yatmayı tercih ettim. Ancak ikinci tank kolumun üzerinden geçti. Beni kötü şekilde yaraladı. Bu, sadece o olayın belki 30 saniyelik kısmıydı. Ben bu kadar büyük bir olay olduğunu da düşünmüyordum. Ben evden çıkarken şehadetimi getirdim. 'Bismillah' dedim. 'Hayırlısı neyse hakkımızda' diyerek yola çıktım. Yani 'bu ülkemiz, milletimiz için, İslam için ne yapabiliriz' diye düşündüm."
Sabri Ünal, yaralanmasının ardından çevredeki vatandaşların yardımlarına koştuğunu, en yakın hastaneye götürüldüğünü ancak gittiği hastanenin aciline kabul edilmediğini ve kendisini oraya götüren şoförün silahla tehdit edilerek geri çevrildiğini aktardı. Ünal, daha sonra Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildiğini ve buradaki hekimlerin hiçbir ayrım yapmadan hızlı şekilde tüm getirilen yaralıların tedavisini gerçekleştirdiğini söyledi.