Türkiye ile ABD arasında Rahip Brunson’un serbest bırakılmasının ardından karşılıklı olumlu adımlar atılsa ve gerginlik azalmış gibi görünse de Amerikan yönetiminin Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Suriye’de attığı adımlar stratejik ortaklığın tam tersi yönde ilerlemeye devam ediyor. Karadeniz’de Ukrayna’yı kışkırtıp bölgede etkin olmak isteyen ABD, Suriye’de kurduğu gözlem noktalarıyla teröristlere destek olup Türkiye’nin adımlarını zorlaştırma stratejisi güdüyor. Doğu Akdeniz’deki gerginlikte de tarafını ilk kez bu kadar açıktan ilan eden ABD yönetimi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Büyükelçisi’ni Türkiye için ihtilaflı olan 10. bölgedeki sondaj gemisine göndererek bölgede Türkiye aleyhinde bir politika izleyeceğini ilan etmiş oldu.
Tarihinin en kötü dönemini Rahip Brunson, Zarrab davası ve Halk Bank olayı ile test eden Türkiye ve ABD’nin don dönemlerde yüksek diyaloglu işbirliğinin ardından sürecin daha da yumuşadığı kabul ediliyor. İki ülke arasında yeniden karşılıklı olumlu adımların atıldığı bir dönemden geçiliyor gibi görünse de uzmanlara göre ABD’nin bölgede attığı adımların hemen hepsi Türkiye’nin aleyhinde.
Son olarak Ukrayna-Rusya krizinde takındığı tavırla Karadeniz’in ısınmasına neden olan ABD’nin, bu krizi fırsata çevirerek, Karadeniz’deki Türkiye ile Rusya egemenliğini hafifletmek ve bölgede askeri açıdan kendisini de var etmek üzerine bir strateji izlediği belirtiliyor.
Terör örgütüne kalkan oldu
- Suriye’de her ne kadar Türk askeriyle ABD askeri ortak devriye atsa da bölgede her iki ülkenin hesapları birbirinden oldukça farklı. Terör örgütü PYD’nin en büyük destekçisi olan ve örgüte sadece silah, mühimmat, lojistik destek sağlamakla kalmayan ABD, Türkiye’nin bölgedeki adımlarını engellemek-geciktirmek için de faaliyetler sürdürüyor. Son olarak sınıra gözlem noktaları kuran ABD’nin bu yolla teröristleri değil TSK’nın faaliyetlerini gözetleme ve terör örgütüne kalkan olma amacı güttüğü üzerinde duruluyor.
Doğu Akdeniz’de taraflarını ilk kez bu kadar net belli ettiler
Türkiye ve Etki Alanındaki Bölgeler Savunma Analisti Turan Oğuz, ABD’nin bu adımlarının yanı sıra Kasım ayının sonundaki bir ziyaretin de kamuoyunda iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekti.
ABD’nin Kıbrıs Büyükelçisi Kathleen Doherty ve Exxon Şirketinin Başkan vekili Tristan Aspray’ın, geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesindeki parselde sondaj çalışmalarına başlayan “Stena Icemax” sondaj gemisini ziyaret ettikleri bilgisini veren Oğuz, şöyle devam etti:
Daha önce ABD, Doğu Akdeniz için pozisyonunu bu kadar net belli etmiyordu. Artık açıktan oynuyor onlar da. Söz konusu sondaj gemisi Türkiye’nin karasularında değil ama Kıbrıs’ın ihtilaflı alanlarında. Türkiye, Ada’da garantör ülke olduğu için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını korumakla mükellef. Söz konusu 10. parsel de KKTC ve GKRY arasında gri bir alan. ABD, sıkıntılı bir alan için tarafını seçti."
"ABD ahtapot gibi çevremizi sarıp nefessiz bırakmaya çalışıyor"
- Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanan bu olaylarla ABD’nin Karadeniz, Ege, Suriye, Irak ve İran gibi coğrafyalarda da Türkiye ile çok uyuşmayan politikalar takip ettiğine vurgu yapan Oğuz, "Tüm bu gelişmeleri alt alta koyunca ABD’nin, İsrail’in de etkisiyle, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin çevresini ahtapot gibi sarmaya çalışacağını gözlemleyebiliyoruz. İki ülkenin diyaloğu son dönemlerde arttı derken ABD arkamızdan ülke çıkarlarımıza zarar verecek çok ciddi adımlar atmaya devam ediyor. Şimdi de sıra Doğu Akdeniz’de. ABD Büyükelçisi’nin ziyaretini ‘orta vadede Yunan deniz unsurlarıyla değil, ABD kuvvetleriyle burun buruna gelebileceğiz’ şeklinde okumak mümkün" şeklinde konuştu.