28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden 27 yıl geçti. 1997’de imzalanan ve siyasi tarihe kara harflerle geçen 'postmodern darbe' 28 Şubat için cunta üyeleri 'Bin yıl sürecek' propagandası yaptı. Ancak 28 Şubat darbesi 2002 seçimleri sonrasında halktan yediği demokrasi tokadı ile tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı. Ancak demokratik açılımlarla kamu yönetiminde tarih olan vesayet merakı bazı kesimlerde yer yer nüksediyor. Hazımsızlık bazen kendini özel sektörde işe alımda bazen site havuzunu kullanımda bazen okulda bazen de sokaklarda gösteriyor.
Türk toplumunu dizayn etme gayeli süreçte 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nin büyük bir çıkış yakalaması sonucu düğmeye basıldı. 28 Şubat süreci, kumpas algı operasyonlarıyla Necmettin Erbakan ile Tansu Çiller’in liderliğini üstlendiği ve tarihe Refahyol koalisyonu olarak geçen 54’üncü hükümetin ömrünü kısalttı ve hükümet 4 ay sonra baskılarla istifa etmek zorunda kaldı. 28 Şubat süreci demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda büyük yaralar açarken ekonomiye büyük zarar verdi. Hortumlamalar, yolsuzluklarla 300 milyar dolar kaynak zarar hanesine yazıldı.
Darbenin hafızalarda bıraktığı izler şöyle: İç vesayet odaklarının dış uzantılardan aldığı desteklerle demokrasiyi hedef aldıkları 28 Şubat planları 24 Aralık 1995 seçimleriyle başladı. Seçimlerin favorileri DYP’li Tansu Çiller ile ANAP’lı Mesut Yılmaz'dı. Ancak sandıkta vatandaş masa başı senaryoları yıktı. Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi yüzde 21,37 ile seçimden birinci çıktı. 158 vekille Meclis'e giren Refah Partisi, tüm siyasi dengeleri ve hesapları değiştirdi. Erbakan ve RP’yi iktidardan uzak tutmak yani vatandaşın tercihine karşı, bazı çevreler, ısrarla ANAYOL formülünün uygulanması için çaba içine girdi. Çiller ve Yılmaz koalisyonu entrikalarla dağıldı.
Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümeti kurma görevini yeniden Erbakan'a verdi. Erbakan, bu kez Çiller ile uzlaşma sağladı. Milli Görüş’ün lideri Erbakan, artık “54’üncü Hükümet’in Başbakanı” oldu. Refahyol Hükümeti, kurulduktan sonra birçok tartışmada bahaneler üretilerek hedef haline getirilmeye başlandı. Refahyol Hükümeti kurulduktan sonra ardı ardına vesayetçi açıklamalar geldi. 7 Eylül 1996'daki adli yıl açılışında, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku "şeriat" uyarısı yaptı. Dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz başkanlığındaki Rektörler Komitesi, hükümete sert eleştiriler yöneltti. Gelişmeler, DYP'yi karıştırdı. Hüsamettin Cindoruk öncülüğündeki milletvekilleri DYP'den ayrılma kararı aldı ve Demokrat Türkiye Partisi (DTP) kuruldu. Refahyol, en büyük darbelerden birini kendi içinden yedi.
1997 seçimlerine giden Türkiye seçimlere siyaset ve laiklikle ilgili tartışmaların gölgesinde girdi. Başbakan Erbakan 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutu'nda iftar yemeği verdi. Konutun davetlileri nedeniyle kıyamet kopartıldı. İftar bahane edilerek ismi gizlenen ve askerlere atfedilen demeçler sürece çanak tutan medya organlarında manşete taşınmaya başlandı. Sözde irtica iddiaları sürekli gerginlik maddeleri olarak sıcak tutuldu.
Tarihine geçecek MGK toplantısı 28 Şubat 1997 günü yapıldı. Komutanlar, irticaya karşı tedbir gerekçesiyle taleplerini sıraladı. Erbakan, MGK’nın tavsiye kararlarını imzalamayarak uzun süre direndi. 18 Haziran'da Erbakan istifasını verdi, ancak 19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini Çiller'e değil, Mesut Yılmaz'a verdi. Yılmaz, 11 gün içinde Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.
30 Ocak 1997'de RP’li Sincan Belediyesi’nin düzenlediği Kudüs Gecesi ve buraya İran Büyükelçisi’nin katılması Filistin’e yönelik verilen cihat mesajının çarpıtılması için kullanıldı. Belediye Başkanı Bekir Yıldız tutuklanırken, iktidara gözdağı için asker sokağa çıkarıldı. 4 Şubat günü Sincan'da askerler, 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, bunu "Demokrasiye balans ayarı" olarak niteledi.