Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Habertürk televizyonunda canlı yayınlanan "Teke Tek" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Darbe girişimiyle ilgili "Bundan sonra Türkiye'de bu hareketin devamının geleceğini düşünüyor musunuz? Yoksa riski atlattık mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, 15 Temmuz'da sadece bir darbe girişiminin olmadığını, bunun önceki darbelerden farklı olduğunu belirtti.
Bu darbe girişimiyle önce yönetimin değiştirilmesi, eş zamanlı olarak Türkiye'de bir iç savaş çıkması ve sonunda da yabancı işgale, Türkiye'ye işgale hazırlama projesi olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, “Bunu söylediğimiz zaman bazıları ürküyor ya da abartılı bulabiliyor ama Irak'ın paramparça hale gelmesi, Irak'taki o sürecin başlamasından 20 ay sonra gerçekleşmiştir. Suriye, 18-19 ay sonra bugünkü Suriye haline gelmiştir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en karanlık, en zor virajıydı, ülkemiz tam tabiriyle uçurumun kenarından döndü. Artık yakın dönemde Türkiye'de bir darbe teşebbüsünün olabileceği, buna benzer bir hain planının uygulanmaya konabileceğini zannetmiyorum." ifadelerini kullandı.
Yeni tarihlerin verildiğinin hatırlatılması üzerine de Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bu FETÖ'cü çete ve bunlarla iş birliği halinde olanlar, 'vazgeçtik, yenildik, kenara çekilelim' diyecek değiller. Bunlar başka vesilelerle, algı operasyonları üzerinden, örneğin Türkiye ekonomisinin kötüye gitmesini sağlayacak birtakım algıların oluşmasını temin edebilirler. Şu anda 216 firari asker var. Onlar ve onlarla işbirlikçiler üzerinden birtakım ferdi eylemler, suikastler içerisine girebilirler. Siber saldırı teşebbüsünde bulunabilirler. Bundan sonra uyanık olmak lazım. Devlet de bütün birimleriyle uyanık bir vaziyette. Bundan sonra gelebilecek her türlü tehdidi savuşturmak için tedbirli bir şekilde duruyor. Bundan sonra ne yapacağız? Bunlardan bir tanesi, devletin bütün kademlerini bu adamlardan temizlemek lazım. Devleti ele geçirilecek bir mekanizma olmaktan çıkarılarak, gerçekten devletin hizmet edilecek bir alan haline dönüştürülmesi için de demokratik reformların yapılması gerekiyor. İki alanda çok işimiz var. Bu işler uzun sürebilir ama öncelikli olarak hiç merhamet etmeden, bu işe bulaşmış, FETÖ örgütüyle kenarında, içinde, bir türlü irtibatı, iltisakı olan herkesin mutlaka bunun hesabını vermesi lazım. Yaptıklarının burunlarından fitil fitil getirilmesi lazım."
Uluslararası medyanın 7 Ağustos mitinginin ardından yaptığı yayınlara dikkat çekilmesi üzerine Kurtulmuş, "Burada zaten Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, devlet-millet hep beraber Cumhurbaşkanımız ile birlikte o görüntünün içerisinde olmasaydı, ben sizi temin ederim ki Avrupa basını, bu mitingi dahi Erdoğan'a karşı bir miting olarak gösterebilirdi. Dolayısıyla burada bir irade var, bu irade bütün milletin iradesidir. Burada siyaset yok, sağ sol yok, parti meselesi yok. Burada milletin onuru, izzeti ve istikbali meselesi var. Bu sadece hükümetin varlığı değil, Türkiye'nin varlığı ve birliğine, istikrarına destektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın darbe gecesindeki kararlılığı ve cesaretine işaret eden Kurtulmuş, "Bu büyük bir cesarettir, büyük bir liderlik göstergesidir. Sayın Cumhurbaşkanımıza kızanlar bile, 'Helal olsun, büyük bir liderlik gösterdi' dediler. Millet de zaten o cesareti, kararlılığı görünce çok rahat bir şekilde meydana çıktı." dedi.
ABD'nin bu işin arkasında olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldığının hatırlatılması ve "Acaba Amerika'ya doğru bu çıkışları daha yüksek perdeden mi yapmak lazım? Yoksa bununla ilgili elimizde olan verileri diplomasi çerçevesi içerisinde göstermek daha mı doğru olur, Türkiye'nin gelecekteki ilişkisi açısından?" diye sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu ilişkinin hassasiyetini biliyor ve bunu korumaya azami gayret gösteriyoruz. Resmi anlamda ABD'nin yönetimini suçlayıcı mahiyette hiçbir şey söylenmiyor.
Söylediğimiz şey şudur, empati yapın, tersi olmuş olsaydı... Varsayalım ki, ABD'yi yıkmaya çalışan bir terör örgütünün lideri, gelip burada Ankara'da, Çankaya'da yaşasaydı, onu korusak, kollasaydık ne yaparlardı? Beyaz Saray'ı, parlamentoyu, Pentagon'u bombalayan birisini biz korusaydık ne hissederlerse biz de onu hissediyoruz. Eğer Amerikalılar bu empatiyi yapmazlarsa gerçekten yanlış yapmış olurlar. Türk-Amerikan ilişkilerini de zedelemiş olurlar. Söylediğimiz şey budur. Son derece de makul bir şeydir.
Türkiye ile ilişkilerini heba edecek kadar bir meczuba değer vereceklerini zannetmiyorum. Senelerdir kullanmış olabilirler, müsamaha göstermiş olabilirler. Ama gelinen noktada 79 milyonun, bütün İslam dünyasının nefretini kazanmış olan bir terör örgütüne karşı, bunun mantığı itibarıyla, yaptığı işler itibarıyla da DAEŞ'ten ne farkı var? Teolojisi dahi bire bir aynı. Masumiyet, içe kapalı, tekfirci anlayışları... Böyle bir örgüte karşı eğer Amerika demokratik standartlarında gerçekten samimiyse bunu Türkiye'ye vermek durumunda. Türkiye bir taraftan bunu söylüyor, diğer taraftan da öteden beri sürekli dosya gönderiyoruz. Hele şimdi istemedikleri kadar dosya içerisinde bilgi, belgeler gönderiyoruz. Buradan ortaya bir gerçek çıkacak ki bu örgütün lideri Pensilvanya'daki adamdır. ABD, Türkiye ilişkilerini sürdürmek bakımından bu adamı Türkiye'ye vermek durumundadır."
Türkiye-Rusya ilişkilerinde krize neden olan Rus uçağının düşürülmesinde, FETÖ'cü yapılanmanın etkisi olduğu iddiasına yönelik Kurtulmuş, konuya ilişkin ilk bilgiler kendilerine sunulduğunda, ciddi tereddütler yaşadıklarını belirtti.
Rusya ile ilişkilerde yumuşama sürecine girilmesinde, Türkiye'nin uçak krizine ilişkin ilk baştan itibaren ortaya koyduğu tavrın da büyük katkısı olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Yani Ruslar ilk andan itibaren biliyorlar ki, Türkler taammüden Rus uçağı olduğu için bunu düşürmedi. Ama uçak nasıl düşürüldü, ne oldu, burada bir kasıt var mı? Çok büyük şüpheler var. İlgili kişilerin ordudan ayrıldığını, bunların bir kısmının tutuklandığını biliyoruz. Soruşturmalarla sonuna kadar gidilir ve ne olup olmadığı ortaya çıkar." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in görüşmesinin ardından Rusya ile ilişkilerde bir toparlanma olup olmayacağını değerlendirmesi istenen Kurtulmuş, şunları ifade etti:
"Aynen Amerika ilişkileri gibi Türkiye-Rusya ilişkileri de hiçbir zaman tekdüze gitmedi. Çok yakınlaştığımız dönemler oldu, çok uzaklaştığımız dönemler oldu. Tehdit ettiği dönemler oldu, zaten o tehditlerin sonucudur; Türkiye, Rusya tehdidinin bir nükleer koruma şemsiyesi ihtiyacıyla NATO'ya girmiştir.
İki doğu imparatorluğu olarak Türkiye ve Rusya ne zaman birbirleriyle dalaştıysa bundan kazanan başka güçler olmuştur. Dolayısıyla Türkiye'nin de Rusya'nın da menfaati birbiriyle dalaşmak değil ortak menfaatler ve saygı çerçevesinde ilişkilerini geliştirmektir. Şimdi inşallah bugün Rusya'da bu yapılmaya çalışılıyor."
Numan Kurtulmuş, vize serbestisi çerçevesinde Türkiye'nin 73 maddelik kriterin tamamını yerine getirdiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu sadece Avrupa istediği için de değil Türkiye'nin reform perspektifiyle uyumlu olduğu için yaptık. Bunun geldiği noktada Geri Kabul Anlaşması uygulamaya girdi. Günde on binlerce insanın geçtiği Ege, Akdeniz sularından artık sayılı insanlar geçiyor. Anlaşma gereği orayı kaç kişi geçerse buradan Türkiye, Avrupa'ya o kadar gönderecek. Dolayısıyla bu, geçmek isteyen mültecileri, yasa dışı mülteci hareketini engelleyen en önemli faktör oldu. Türkiye bu anlamda pratik olarak Avrupa'ya karşı yükümlülüklerinin tamamını yerine getirdiği gibi Avrupa'yı büyük bir mülteci baskısından kurtardı.
Yani bunun bir sonucu olmasın mı? 'Biz size vizeyi söz vermiştik ama artık unutuyoruz bunu. Siz bu Geri Kabul Anlaşması'na devam edin.' demek, Türkiye'yi enayi yerine koymaktır. Bunu açıkça söylemek lazım. Dolayısıyla burada biz eğer bundan sonra devam edeceksek mutlaka Türk vatandaşlarının Avrupa'ya vizesiz seyahatini öngörüyoruz. Geri Kabul Anlaşması'nın gereğini de zaten yerine getiriyoruz, getirmeye devam ederiz. Yapmazlarsa biz de bu anlaşmayı sürdürmek mecburiyetinde değiliz."
Kurtulmuş, kamuda görevden almalara ilişkin, "Adam müdür olmuş, altındaki adam da ondan hatta bir arkasındaki de ondan. Nasıl yapılacak bu iş?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Zor bir iş yani uzun bir süre alacak. Ama bir kere Türkiye'ye güvenmek lazım. 15 Temmuz sonrasındaki üç hafta ve 7 Ağustos gösterdi ki bu millet büyük bir millet. Bu milletin çok iyi yetişmiş özellikle genç kadroları var. Bundan sonraki süreçte ehliyet, liyakat, millete ve vatana sadakat prensipleri çerçevesinde memleketin bütün çocuklarına, bütün evlatlarına devletin bütün kadroları açılacak. Yani şimdiye kadar bu tür devleti ele geçirme heveslisi olan gruplara bundan sonra prim verilmeyecek."
Sadakatın sadece millete ve vatana olabileceğini, ülkede millete ve vatana sadakati, ehliyeti ve liyakatı olan herkese devletin bütün kadrolarının açık olması gerektiğini belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Tabii ki siyasi partiler iktidar mücadelesi verecek, devletin içerisinde etkin olmak için mücadele verecek. İşte o zaman böyle FETÖ'cü gibi arıza bir takım gruplar ortaya çıkmaz. Varsa gücün gel partini kur, siyasete gir, oy al, ülkeyi yönet, başımız üstünde yeri var ama senin böyle açık, şeffaf dediğin bir tarafın bulunmayacak, tamamıyla gizli bir örgütlenmesin, laik ya da İslami farketmez, dindar görünümlü, siz böyle bir örgütlenmeyle gireceksiz, bir partinin içerisine, bütün partilerin içine girmeye çalışacaksınız, bu böyle olmaz. Niye böyle davranıyor? Siz insanların hayat tarzlarını devlette yasaklarsanız, 'Başörtüsü yasak, şucu olmak yasak, bucu olmak yasak, bir zamanlar solcu olmak yasak, şu mezhepten olmak yasak, bu etnik kökenden olmak yasak' derseniz insanlar bu yasaklar çerçevesinde, herkesin bir kariyer isteği olabilir, herkes kendine güzel bir gelecek planlamak isteyebilir, bunu göremeyeceğini, normal yollarla bunu kuramayacağını düşünürse işte böyle yan yollara sapar. Yan yolların, illegal yolların, örtülü yolların ortaya çıkmasının temel meselelerinden birisi de budur."
Kapatılan üniversitelerin hepsinin devlet üniversitelerine devredildiğini söyleyen Kurtulmuş, "Öğrencilerin her birisi o üniversiteye girdikleri yılda aldıkları üniversite puanı karşılığında devlet üniversitelerine yerleştirilecekler. Yani hiçbir öğrencimiz açıkta kalmayacak, hiçbir üniversite amacının dışında kullanılmayacak." dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bu üniversitelerin kamu ve devlet üniversitelerinin yerleşkeleri haline getirileceğini ve kimsenin endişe etmemesi gerektiğini anlattı.
Lisedeki öğrencilerin de aynı şekilde normal devlet liselerine gireceklerini dile getiren Kurtulmuş, "Bizim, bilerek dahi olsa bunların okullarına giren insanların çocuklarını mağdur etmek değil amacımız. Burada okul kisvesi altında bir takım yan işleri legalize eden bu yuvaların kapatılıp, devlete devredilmesidir. Çocuklarımızın hepsi de eğitim kurumlarında, kamu kurumlarında yer alacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "ışık evleri"ne ilişkin olarak da İçişleri Bakanlığının bir çalışma yaptığını belirterek, "Bunlar tespit ediliyor, bu tespit edilenler hukukun üstünlüğü prensibi çerçevesinde gerekli yasal işlemler yapılır. Şu anda hazırlık aşamasında olduğu için daha fazla detay vermeyeyim. Bu paralel yapılanma dediğimiz şeyin önemli merkezi, odağı da orasıdır. Birbirinden habersiz, farklı halkalardaki insanları birleştiren tam bir hücre yapılanması, bunun merkezi ışık evleridir." ifadelerini kullandı.
Askeri okulların kapatılmasına ilişkin soru üzerine de Kurtulmuş, bunun doğru verilmiş bir karar olduğunu söyledi.
TSK'nın, darbelerin zemini olarak kullanıldığının altını çizen Kurtulmuş, artık bu anlayışın ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı. Bunun için gerekli olan köklü dönüşüm sürecinin başladığını kaydeden Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Buradaki amacımız Türk Silahlı Kuvvetlerini tek işi olan vatan savunmasına odaklandırmaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bir tane işi var, vatanı savunacak, en ileri seviyede savunma teknolojilerini kullanacak, bununla ilgili en yüksek uzmanlık seviyesinde eğitimler verecek ve hiçbir şekilde de Türkiye'nin iç siyasetiyle ilgili bir işe Türk Silahlı Kuvvetleri karışmayacak, herkes kendi işini yapacak. Bu yeniden yapılanmanın ana çerçevesi budur. Planlaması çok iyi, uygulamasını da iyi yapabilirsek, uygulamaya geçiş sürecinde ortaya çıkabilecek bir takım noksanlıkları çok rahatlıkla telafi edebilirsek, ümit ediyorum hem Türk Silahlı Kuvvetleri daha saygın bir hale gelecek hem çok daha uzman bir hale gelecek. Artık hiç kimse aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçireceği bir silahlı kuvvetler Türkiye'de olmayacak."
"Devlette bir istihbarat zafiyeti mi var?" sorusuna Kurtulmuş, istihbarat noktasında çeşitli çalışmalar yapıldığına işaret ederek, şu yanıtı verdi:
"Ortada kurumsal bir zafiyet olduğu açıktır. Bunun çalışmalar yapılıp giderilmesi, tek elde toplanması ya da belli ayrı istihbarat örgütlenmelerinin bir çatı altında toplanması gibi çalışmalar yapılabilir. Sonuçta belli bir noktaya geleceğiz. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve Türkiye'nin bundan sonraki süreci, istihbaratı çok çok daha önemli bir hale getiriyor. Bizim köy köy, kasaba kasaba çevremizde ne olduğunu bilmemiz ve bu anlamda da Türkiye'yi hem dış tehdit bakımından hem dışarıdaki birtakım irtibatlarla içeride de olaşan tehdit ayaklarını vaktinden evvel deşifre etmemiz, bunları ortaya çıkarmamız lazım ki hareket edebilelim. Dünyanın en güçlü ordusuna veya emniyetine sahip olabilirsiniz ancak istihbaratınız yoksa, bu bir anlam ifade etmez."
Kurtulmuş, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki (TSK) yeniden yapılanmanın istihbarat teşkilatında da gerçekleştirilebileceğine dikkat çekerek, bu konuda yapılacak personel seçiminde hassas, milli menfaatleri önceleyen ve Türkiye'nin bekasını düşünen kişilerden istifade edeceklerini anımsattı.
FETÖ ile mücadelede bütün vatanseverlerin bir yerde buluştuğunu belirten Kurtulmuş, bunun, Türkiye'deki makul ortalamanın belli bir noktaya geldiğinin de göstergesi olduğunu kaydetti.
FETÖ'nün darbe girişiminden sonra Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı imaj kaybına yönelik bir soru üzerine Kurtulmuş, darbe teşebbüsünün TSK'ya çok zarar verdiğini dile getirdi.
Kurtulmuş, bu noktada vatandaşlardan makul çoğunluğunun akla uygun davrandığına işaret ederek, "Tankları durdurmaya çalışanlar bile 'en büyük asker bizim asker' diye bağırdı. Ordumuzun içerisinde odaklanmış, gerçekten vatan haini olan 3-5 çete mensubunun varlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, hepimizin ortak göz bebeği olan bir kurumumuz olduğu gerçeğini gölgelememelidir. Bu darbeyi planlayanlar TSK değil, emir komuta içerisinde değil, 3-5 çete mensubudur. Her kurumun içerisinde bunlar çıkabilir." diye konuştu.