15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi FETÖ'cüler tarafından bombalanan Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığında şehit düşen 7 kadın polisten biri olan Demet Sezen’in annesi Zeynep Köşker, kızının şehit olduğu 15 Temmuz'u anlattı. Anne Köşker, "Dün Demetimin kabristanına ziyaretine gittim. Allah razı olsun polislerimiz de geliyor. İlgileniyorlar telefon ettiğim zaman geliyorlar beni doktoruma götürüyorlar. İlaçlarımı getiriyorlar. Ama ciğer acısı çok zormuş. Anne acısı ayrı, baba acısı ayrı, eş ayrı, kardeş ayrı ama ciğer acısı ondan ağırmış" dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün nöbetçi olan 31 yaşındaki bir çocuk annesi Demet Sezen, nöbeti bittikten sonra oğlu ve eşiyle birlikte evine gitti. Cunta gecesinin akşamında bir grup hain tarafından darbe girişimi olduğunu öğrenen Sezen, 3 yaşındaki oğlunu kendisi gibi polis olan eşine emanet edip çağrılmayı beklemeden göreve gitti. Özel Harekat Daire Başkanlığı İnsan Kaynakları Şubesi Sosyal Hizmetler Bürosu’nda çalışan Sezen, şehit ailelerine ulaşmakla görevliydi.
Şehit haberlerinden çok etkilenen ve sık sık şehit olmak istediğini dile getiren Sezen, şehit annelerine, eşlerine yalnızca haber vermekle kalmıyordu onlarla yakından ilgileniyordu. Başkanlığa atılan ikinci bombada şehit düşen Sezen’in annesi Zeynep Köşker, o günü anlattı.
"Ciğer acısı çok zormuş"
Kızını kaybettiğinde sağlığını da kaybettiğini dile getiren şehit polis Sezen’in annesi Zeynep Köşker, “Demetimin yine ölüm yıl dönümü geldi çattı. Şimdi yine hastayım ve ilaçlarla zor ayakta duruyorum. Zor bir hayat yaşıyorum. Dün Demetimin kabristanına ziyaretine gittim. Allah razı olsun polislerimiz de geliyor. İlgileniyorlar telefon ettiğim zaman geliyorlar beni doktoruma götürüyorlar. İlaçlarımı getiriyorlar. Ama ciğer acısı çok zormuş. Anne acısı ayrı, baba acısı ayrı, eş ayrı, kardeş ayrı ama ciğer acısı ondan ağırmış. Hayatı ciğer acısıyla geçiriyorum. Yavrumu kaybedince sağlığımı da kaybettim” diye konuştu.
"Polislerimiz şehit oldu dediklerinde yer ayağımın altından kaydı"
15 Temmuz gecesinde yaşananları gözyaşları içinde anlatan Köşker, “Yavrum sabah işine gitti. Geldi sarıldı. Bana tosunum, tontonum derdi. Sarıldı öptü. Gece nöbetini tuttu. Sonra da nöbetini bitirdi evine gitti. Aradım, ‘Çocuğa sütünü ısıttım, ben de çayımı içiyorum’ dedi. İyi yavrum, hayırlı akşamlar dedim ‘Abinin de bugün nöbeti var’ dedim. Oğlum da Hakkari Yüksekova’da görevdeydi. Bilemedim. Bir de gece olunca, telefonlar yağdı. Millet oraya buraya koşuyor. Sordum, ‘Ne oldu’ dedim ’Maç mı kazanıldı?’ Millet bayraklarla çıkmış. ’Savaş var’ dediler. Polislerimiz şehit oldu dediklerinde yer ayağımın altından kaydı. Telefon açtım. Oğlum, ‘Anne ben Ankara’ya geliyorum’ dedi. Meğerse o duymuş, kardeşinin şehit olduğunu. Zaten ikisi de anlaşmışlar, ben şehit olursam beni şu numaradan ara sen şehit olursan şu numaradan arayayım diye. Demiş ki, ‘Annem bizi 3 gün sonra bulacak’. Gerçekten de üç gün sonra buldum. Zor bir hayat yaşadım. Hala yaşıyorum, bitmedi. Yavru acısı çok zormuş. Öyle bir acı çekiyorum ki, of diyorum ciğerim kanıyor. Benim ciğerimi yakanların da ciğeri yansın” ifadelerini kullandı.