“Askere 'Allah rızası için ateş etme' dedim ama vurdu”

Yeni Şafak
00:102/08/2016, Salı
G: 2/08/2016, Salı
Yeni Şafak
İstanbul'un Anadolu yakasındaki girişlerinden olan Orhanlı gişelerinde darbeci askerlerin ateş açması sonucu yaralanan Serkan Aytemiz.
İstanbul'un Anadolu yakasındaki girişlerinden olan Orhanlı gişelerinde darbeci askerlerin ateş açması sonucu yaralanan Serkan Aytemiz.

15 Temmuz darbe girişimi gecesi, Boğaz Köprüsü'nde katliam yapan askerlere takviye olarak Yalova'dan yola çıkan 5 otobüs askere Sultanbeyli halkı iki ayrı noktada geçit vermedi. Otobanı iki taraflı trafiğe kesen halk, 3 otobüs askeri engellerken Orhanlı gişelerindeki darbeciler sivilleri kurşun yağmuruna tuttu. O gece gişelerde yaralı bir polisi kurtarmak için mermilerin arasından askerlerin önüne atlayan 30 yaşındaki Serkan Aytemiz'in gösterdiği kahramanlık ise dillere destan oldu. Göz göze geldiği askere "Allah rızası için ateş etme" demesine rağmen kolundan vurulan Aytemiz'in gittiği iki hastanede yaşadıkları ise akıllara durgunluk veriyor.

Serkan Aytemiz, 30 yaşında. Doğma büyüme Sultanbeylili ve aslen Karslı. Çelik kapı ustası. 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde Boğaz Köprüsü'ne doğru hareket eden iki otobüs FETÖ askeri, Orhanlı gişelerinde önleri kesilince karşılarındaki polis ve sivilleri taradı. Darbe girişimini duyunca 4.5 aylık hamile eşinin,

“Daha ne bekliyorsun, vatan gittikten sonra ne yapacaksın, ben olsam ne olur olmasam ne olur"

çıkışması ile soluğu önce Sultanbeyli meydanında alan sonra da çağrı üzerine Orhanlı'ya gelen Serkan Aytemiz, burada kurşun yağmurunun ortasına düştü. Tekbirler getirerek, açılan ateşi yarıp, yardım isteyen yaralı bir polisi kurtarmak için hamle yaptı ve “Allah rızası için ateş etme, alıp gideceğim" demesine rağmen göz göze geldiği üsteğmen tarafından sol kolundan vuruldu. Serkan Aytemiz'in kurtarmaya çalıştığı polis şehit oldu, kendisinin ise kolsuz kalma tehlikesi var.



Birinci köprüye takviye olarak gidiyorlardı


Serkan Aytemiz'in hikâyesini ve yaşadıklarını dinlemek için gittiğim Sultanbeyli ilçesi, 15 Temmuz gecesi darbenin püskürtülmesinde çok önemli bir rol üstlenen fakat pek gündeme gelmeyen cephelerinden olmuş. O gece Yalova'dan gelen otobüsler dolusu askerin Boğaz Köprüsü'ndeki

(15 Temmuz Şehitler Köprüsü)

darbecilere takviye güç olarak gitmesini Sultanbeyli sakinleri önlemiş. Belediye Başkanı Hüseyin Keskin o direnişi şöyle aktarıyor: “İstanbul dışındaydım. Haberi duyar duymaz başkan yardımcılarımı aradım. Gelen bilgileri ve olabilecekleri aktardım. Meydanda toplanan binlerce kişi hep birlikte otobanı çift yönlü olarak trafiğe kapattı. Yalova'dan gelen 3 otobüs dolusu rütbeli ve askeri öğrencileri orada durdurdular. Bu askerler 1. Köprüye takviye olarak gidiyorlardı. Ve eğer geçmiş olsalardı bugün çok daha farklı bilançolarla karşılaşabilirdik"



Orhanlı gişelerinde yaşananlar FETÖ'nün katliam emrini gözler önüne seriyor. İki otobüs asker kendilerine gişeden geçit vermeyen polisleri ve onlara desteğe gelen ve hatta o esnada seyir halinde olan sivilleri uzun namlulu silahları ile kurşun yağmuruna tutmuş. O gece Orhanlı'da büyük bir kahramanlık ortaya koyarak yaralı polisi kurtarmak için kurşunların arasına dalan 15 Temmuz Gazisi Serkan Aytemiz'in kan donduran anlatısı şöyle:






“Eşim 'vatan gittikten sonra ben olsam ne olur' dedi"


“O akşam işten eve gelip yemeğimi yedim. Dışarı çıktım, eşim aradı telefonumdan haberlere bakmamı ve eve gelmemi söyledi. Bir de baktım darbeye kalkışmışlar. Eve geldiğimde Cumhurbaşkanımız kanallara telefonla bağlanıp, 'Halkımızı sokağa davet ediyorum' diyordu. Ne yapacağımı şaşırdım. Eşim 4.5 aylık hamile ve evde yalnız. Bundan önce 6.5 aylık bebeğimizi kaybetmiştik. Onu evde tek başına bırakmazdım. Fakat eşim, 'daha ne bekliyorsun gitsene' dedi. 'Peki sen' deyince de, 'Vatan gittikten sonra ne yapacaksın, ben olsam ne olur olmasam ne olur' diye çıkıştı. Soluğu dışarıda aldım. Sultanbeyli meydana gittim önce, sonra da emniyet müdürlüğünün önünde toplandık. Otoban trafiğe kesiliyordu bu esnada. AK Parti Gençlik Kolları'ndan arkadaşlar havalimanları ve köprülerin çok önemli olduğunu söyleyince Sabiha Gökçen'e geçmeye karar verdim. Yanıma da 3 arkadaşımı alıp yola çıktım. Kurtköy gişeleri çok doluydu. Daha hızlı yetişmek için Orhanlı gişelerine yöneldim. Yaklaştığımda orada da biraz trafik vardı. İki polis aracı benden yol istedi, önlerinden çekilip arkalarına takıldım. Trafiği aşıyorduk. Gişelere 150 metre kala durduk, silah sesleri geliyordu. Mermiler uçuşuyordu. Polisler inip çelik yelek giymeye başladı. Gişelerin diğer tarafından araçların ve vatandaşların üzerine ateş açılıyordu. Biz de araçtan inip bir kenarda sindik. Askerler ile aramızda bariyerler ve park etmiş kamyonlar vardı. İnsanlar yerlere yatmıştı ve vurulanlar bağırıyordu. İki araç önümüzdeki ticari takside bir anne ve kızı vardı. Şoförü yoktu. Araca mermiler isabet ediyordu. Kız 'anne vuruldum' diye bağırdı. Aracın camları patlamıştı, annesi kafasını uzatıp bana 'oğlum koş kızım vuruldu' dedi. Bu esnada daha ön taraftan 'ben polis memuruyum, yaralandım, lütfen kurtarın beni' diye bir ses geldi.



“Salalar mermi seslerini bastırınca tekbirler ile koşmaya başladık"


O sırada salalar okunmaya başladı. Mermi seslerini bastırmıştı ve bana güven geldi. Bir tercih yapmak zorunda kaldım ve polisi kurtarmaya karar verdim. Yandaki arkadaşlara da söyledim ve üç kişi kalkıp çayırdan gişelere doğru tekbir getirerek koşmaya başladık. Arkadaşlardan biri vuruldu, diğeri de onun üstüne kapandı. Ben durmadım ve besmele çeke çeke koştum. Dursaydım kesin vurulurdum. Gişelerin arkasındaki binaya girebildim. İçeride 7 kişi vardı ve herkes yerde yatıyordu. Bariyerlerin bir ucunda biz vardık, diğer ucunda askerler. Ateş açıyorlardı. Yaralı polisi sordum, ikinci gişede olduğunu söylediler. Binadakiler 'alamayız vururlar bizi' diye beni engellemek istedi. Dayanamadım, 'ya Allah' diyerek binadan çıktım ve ilk gişeden zıpladım. Duvarın dibine sindim, ateş açmaya başladılar. Onlar karanlıkta ve TIR'ları siper yapmıştı. Benim olduğum taraf ise ışık altındaydı. Hedef gözeterek ateş ediyorlardı. Arkasına sığındığım beton bloğa mermi üstüne mermi isabet etti. Biraz bekledim, ateş kesilince ikinci gişeye atladım ve polis memurunu gördüm. Kanlar içinde yerde yatıyordu. Bu esnada askerleri de gördüm. TIR dorsesinin diğer ucundaydı. 'Allah rızası için ateş açma, yaralı polisi alıp gideceğim' dedim. O ateş açmadı. Bir asker daha vardı, onunla da göz göze geldik, nişan almıştı 'Allah rızası için ateş etme alıp çıkıyorum' dedim polise elimi uzattım sıktı. Sol kolumdan vurdu, mermi girip çıkmış. Ters döndüm, kolum boynuma dolandı. Diğer elimi ise yaralı polisin bacağında ve bırakmamışım. Bağırmaya başladım, TIR'ların arkasından 4-5 kişi sürüne sürüne gelip beni aldı. Dorsenin altından geçirip arabaya koydular…"







“Kolumu keseceklerdi doktor 'uğraşamayız' dedi başka hastaneye gittim"


Serkan Aytemiz'in hastaneye götürülüş süreci ve sonrasında yaşanılanlar da soluksuz okunacak nitelikte. Gittiği ilk hastanede kolunu kesmek istedikleri için itiraz eder ve tartıştığı doktor tarafından başka bir hastaneye sevk edilir. O Kartal'da devlet hastanesindeyken, kaldırıldığı ilk hastaneye gelen abilerine ve 4.5 aylık hamile eşine 'öldüğü' söylenir. Çünkü yakalanacağını anlayınca intihar eden asker de kendisinden 5 dakika sonra aynı hastaneye ve aynı odaya getirilir. Serkan Ertemiz isimli darbeci asker ile isim benzerliği yüzünden karıştırılır ve ailesine “x" olduğu söylenir. 4.5 aylık hamile eşi yıkılır. Yaşadığını ise “gelin hastanızın başında durun" diye haber veren bir hastane görevlisinden öğrenirler.



Aytemiz hastane sürecini ve ailesinin kendisinden habersiz yaşadığı şoku şöyle anlatıyor: “Beni Kurtköy'de özel bir hastaneye götürdüler. Koluma müdahale edilirken hastaneye bir asker geldi, kafasından vurulmuştu. Öğrendim ki, yakalanacağını anlayınca intihar etmiş. Adı Serkan Ertemiz, ben Serkan Aytemiz. Aynı odadaydık. Polis, beni kimin vurduğunu sorunca 'asker' dedim ve o yaralı askerin gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. Bir süre sonra da öldü. Bu esnada bana da kan tüpleri takıyorlardı. Ne yapacaklarını sordum, ameliyat olacağımı öğrenince, 'kolum kesilecek mi' diye sordum herkes kafasını eğdi. Bir tanesi 'evet kesilecek' deyince sinirlendim, 'tamam vuruldum ama parmaklarım çalışıyor, kolumu hissediyorum, kesemezsiniz' dedim. Ortopedi uzamanı istedim. Beni getirenlere 'Allah rızası için beni buradan götürün yoksa kolumu kesecekler diye yalvarmaya' başladım. Saçları uzun, tombul bir doktor, 'alın götürün bunu, biz bununla uğraşamayız' dedi. Tampon yaptılar, alçı gibi bir şeye aldılar kolumu. 112 ambulansına bindirdiler, Kartal Yavuz Sultan Selim Devlet Hastanesi'ne götürdüler. Doktorlar orada beni kapıda karşıladı.



“Ölen askerle karıştırmışlar eşim ağlarken arayıp yaşadığımı söylediler"


“Elbiselerim çıkarıldığı için kimliğim ve telefonum üstümde yoktu. Arkadaşlarım telefonumu aramışlar, hemşire çıkmış ve ilk gittiğim hastaneyi söylemiş. Abilerim ve eşim hastaneye gelmiş. Kapıda beni sorunca, görevli, Serkan Aytemiz 'x oldu' demiş. Bizimkiler önce 'x'in ne olduğunu sormuş, 'Yakınınız öldü, mermi kafasından girip çıkmış' debilmiş. Eşim, abilerim, arkadaşlarım başlamış ağlamaya. Gece saat 3 buçuk sıraları.. Ben bu esnada diğer hastanede biraz kendime gelmiştim. Görevlilere kimlik ve iletişim bilgilerimi verdim. Kendi numaram ile birlikte eşimin telefonunu da verdim. Görevli eşimi arayıp, 'Yavuz Selim Devlet Hastanesi'nden arıyorum. Gelin hastanızın başında durun' demiş. Bu sefer sevinç çığlıkları atmışlar. Diğer hastanede morgdan ölümü almak için bekleyen ailem hemen yanıma geldi. O anı anlatamam. Allah'a şükürler olsun."







“Beni vuran üsteğmeni teşhis ettim"


Kurtarmaya çalıştığı polisin şehit olduğunu öğrenince çok üzülen Aytemiz'e moral olan gelişmeyi ise hastanede emniyet birimleri yaşatmış. Kendisini ziyarete gelen ilçe emniyet müdürü cesaretinden dolayı alnından öptüğü Aytemiz'e kendisini vuran darbeci askeri teşhis etmesini sağlamış. O gelişmeyi de şöyle aktarıyor Aytemiz: “Beni vuran askeri tespit ettim. Polis hastanede kamera kayıtlarını izletti. Vurulma anımı gördüm, izledim. Beni vuran üsteğmenmiş, onu yüzünden tespit ettim. Emniyet müdürü de tespitimin doğru olduğunu teyit etti."



  • Yaklaşık 10 gün hastanede yatan Serkan Aytemiz artık evde tedavi görüyor ve yaklaşık 4 ay sonra doğacak çocuğunu kucağına almayı bekliyor. Önceki gün Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan programa davet edilen ve burada Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme imkânı bulan bu mutluluğunu herkese anlatan Aytemiz ile doktorlar yakından ilgileniyor. Evde sağlık hizmeti kapsamında doktor ve hemşireler ayağına gidip tedavisini yapıyor. Çelik kapı ustası olan Serkan Aytemiz'in kolunun durumu ise henüz net değil. 7 ay daha bu şekilde alçıda kalacak. Bir dizi ameliyattan sonra G3 mermisinin çıktığı yer iyileşirse platin takılması söz konusu, aksi bir durum olursa Aytemiz'in kolunun kesilmesi tehlikesi var.


#Serkan Aytemiz
#Sultanbeyli
#Hüseyin Keskin
#FETÖ
#Darbe

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.