Gazze ve Batı Şeria'yı işgal eden İsrail şimdi de Lübnan'ı işgale başlayan gözü gönmüş İsrail'in "Vadedilmiş Topraklar" hayali geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da gündeme getirmesi ile merak edildi. İsrail'in sahip olmak için varını yoğunu ortaya koyduğu "vadedilmiş topraklar" hangi ülkeleri ve şehirleri kapsıyor? Arz-ı mevud ne demektir? İşte konuya ilişkin detaylar...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'in yeni dönem açılış konuşmasında, İsrail yönetimini hedef aldı ve "İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır" ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın bu açıklaması ile İsrail'in uğruna acımasızca masumu katlettiği Arz-ı mevud meselesi gündeme geldi. Vadedilmiş topraklar olarak ele aldıkları haritada hangi ülkelerin ve şehirlerin yer aldığı merak konusu oldu.
ARZ-I MEV'UD (VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR) NE DEMEK?
Yahudilere göre Kudüs, "Tanrı'nın seçtiği şehir" olarak nitelendirilir ve "ulusların tam ortası" yani dünyanın bir nevi merkezi olarak tanımlanır.
İbrânîce'de "Eretz Israel" (İsrâil diyarı) denilen bu bölge Ahd-i Atîk'te "Ken'an diyarı" (Tekvîn, 11/31; 17/18; Çıkış, 6/4), diye de zikredilmektedir.
İkinci Mâbed döneminden itibaren ise "arz-ı mev'ûd" diye adlandırılmış olup Ahd-i Cedîd'de de bu isimle geçmektedir (İbrânîler'e Mektup, 11/9).
ARZ- MEV'UD'UN TARİHİ OLUŞUMU
İsrailoğulları, Hz. Musa'nın önderliğinde Mısır'dan çıkarak Sina Dağı'na gelmişler ve kendilerine vaat edilen Arz-ı Mev'ûd topraklarına sahip olacaklarına inanmışlardır. Yahudilerin bu topraklar için Hz. İbrâhim, Hz. İshak, Hz. Ya'kūb ve Hz. Mûsâ'ya ve onların soyundan gelenlere Tanrı tarafından vaat edildi iddiası vardır. Ancak İsrailoğulları, bu toprakları elde etmek için Tanrı ile yaptıkları antlaşmalara ve ahitlere uymaları gerektiğine inanırlar.
İsrailoğulları'nın tarihine göre, Hz. Musa'nın önderliğinde Mısır'dan çıkan kavim, vaat edilen topraklara giremeyerek cezalandırılmış ve liderlik Yeşu'ya devredilmiştir. Yeşu önderliğinde Filistin topraklarına giren İsrailoğulları, bölgedeki yerli halklarla savaşarak topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmişlerdir.
VADEDİLMİŞ TOPRAKLAR NERESİDİR?
Vadedilmiş topraklar, Allah'ın Hz. İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere vermeyi vaad ettiği yer için kullanılan terimdir.
İbrânîce'de “Eretz Israel” denilen bu bölge Ahd-i Atîk'te “Ken'an diyarı” diye de zikredilmektedir. İkinci Mâbed döneminden itibaren ise “Arz-ı mev'ûd”, "Arz-ı Mukaddes diye adlandırılmıştır.
ARZ-I MEV'UD SINIRLARI
Güney sınırı: "Tsin çölünden Edom boyunca olacak ve cenup sınırınız şarka doğru Tuz denizinin ucundan olacak ve sınırınız Akrabbim yokuşundan cenuba doğru dolaşacak ve Tsin'e geçecek ve onun uçları Kadeş-Barnea'nın cenubunda olacaklar ve Hatsar-Addar'a çıkacak ve Atsmon'a geçecek ve sınır Atsmon'dan Mısır vadisine kadar dolaşacak ve onun uçları deniz yanında olacaktır" (Sayılar, 34/3-5; Tesniye, 15/2-4). Buradaki Tsin çölü Kadeş'in kuzeydoğusunda yer almakta ve arz-ı mev'ûdun güney sınırını teşkil etmektedir. Tuz denizi bugünkü Ölüdeniz'dir. Akrabbim yokuşu Ölüdeniz'in güneyinde, bugünkü Nakb es-Safâ, Hatsar-Addar Kadeş-Barnea'nın kuzeybatısındaki Vâdilkudeyrât, Atsmon da Vâdilkudeyrât'ın batısındaki yerdir. Mısır vadisi ise, Gazze'nin güneybatısından Akdeniz'e açılan Vâdilarîş'tir. Arz-ı mev'ûdun güney sınırını belirten bu ifade, Ruhban metnine aittir ve Negev'in büyük bir kısmını arz-ı mev'ûda katmaktadır.
.
Batı sınırı: "Büyük deniz ve onun kıyısı olacaktır" (Sayılar, 34/6; Yeşu, 1/4). "Garp denizi"de (Tesniye, 11/24) denilen bu deniz Akdeniz'dir.
Kuzey sınırı: "Büyük denizden Hor dağına kadar kendinize işaret koyacaksınız. Hor dağından Hamat'a girilecek yere kadar işaret koyacaksınız ve sınırın uçları Tsedâd'da olacak ve sınır Zifron'a çıkacak ve onun uçları Hatsar-Enan'da olacaktır" (Sayılar, 34/7-9). Arz-ı mev'ûdun kuzey sınırı, Ahd-i Atîk'in diğer yerlerinde Lübnan olarak belirtilmektedir (Tesniye, 11/24; Yeşu, 1/4). Söz konusu Hor dağının Güney Anadolu'daki Toros dağları olduğu da ileri sürülmüştür (Ancien Testament, s. 326); fakat genel kanaat, bunun Lübnan dağı (Cebelilübnan) olduğu yönündedir. Esasen Ahd-i Atîk'in hiçbir yerinde arz-ı mev'ûdun kuzey sınırı Lübnan bölgesini aşmamaktadır.
Doğu sınırı: "Ve şark sınırınız için Hatsar-Enan'dan Şefam'a kadar işaret koyacaksınız ve sınır Şefam'dan Ain'in şark tarafında Ribla'ya inecek ve şarka doğru Kinneret denizinin yanına dokunacaktır ve sınır Erden'e inecek ve uçları Tuz denizi yanında olacaktır" (Sayılar, 34/10-12). Kinneret denizi Taberiye gölüdür. Ahd-i Atîk'te doğu sınırı "büyük ırmak, Fırat ırmağı" olarak da gösterildiği halde (Tekvîn, 15/18; Tesniye, 11/24; Yeşu, 1/4), Sayılar, 34/10-12'de Rab Yahova tarafından Hz. Mûsâ'ya çizilen doğu sınırı Taberiye ve Lut göllerinin doğu tarafındaki bölgeyle sınırlı kalmaktadır. Doğu sınırının Fırat'a kadar uzatılması ideal ölçülere göredir ve yahudi tarihinde hiç gerçekleşmemiştir. İsrail tarihinin en parlak dönemi Hz. Süleyman devri olmasına, Hz. Süleyman'ın "Irmaktan Filistîler diyarına ve Mısır sınırına kadar bütün ülkeler üzerinde saltanat sürdüğü" (I. Krallar, 4/21) belirtilmesine rağmen krallığın doğu sınırı asla Fırat'a varmamıştır..