Seyahatname’yi 17. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlara ulaştığı 1683 Viyana bozgunu öncesi yıllarında yazılmıştır. 1640 yılında 29 yaşındayken aniden gittiği Bursa ile başlar gezilerine ve seyahatnameye. Seyahatname’den Evliya Çelebi yeşilliği, piknik alanlarını yani mesiregahları çok sevdiğini anlıyoruz. Seyahatname yazılışından iki yüzyıl sonra, ancak 1896 yılında, Arap harfleriyle basılabilmiştir. Orhan Şaik Gökyay, Seyahatname’nin birinci cildini 1996’da Latin alfabesine çevirmiş ve bu tarihten sonra eser daha çok kişi tarafından incelenmeye başlanmıştır. Seyahatname’de gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaşamları, tarih, karşılaştırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eşsiz bilgiler var.
Seyahatname'de belirtilen ifadelere göre Evliya Çelebi, 1611 yılında İstanbul Unkapanı'nda doğmuştur. Bir rivayete göre babası, devrin büyük imamlarından Evliya Mehmed Efendi'ye karşı sevgi ve saygısından dolayı oğlunun ismini Evliya koymuştur. Diğer bir rivayete göre ise Evliya kendisi hocasına saygısından bu ismi almıştır.
1/7
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin altıncı cildinde soyunun Ahmet Yesevi’ye kadar ulaştığını yazmıştır. Seyahatname’de Mahmut isimli bir erkek ve isim vermeksizin birkaç kız kardeşinden bahsetmektedir. Önce mahalle mektebine giden Evliya Çelebi, daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi’ne devam etti. Burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun‘a devam etti. Burada öğrencilere, Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm, edebiyat, şiir, dilbilgisi, Arapça, Farsça ve edebiyat dersleri, matematik, coğrafya, mantık gibi derslerden oluşan çok yönlü bir eğitim verilirdi. Çelebi de bu eğitimden nasibini aldı elbette. Türkçeyi zaten fazlasıyla iyi kullanan Çelebi’nin, Enderun’da Arapça, Farsça, Rumca öğrendiği, babasının arkadaşı Simyon Usta’dan da Latince ve Yunanca öğrendiği biliniyor.
2/7
Evliya Çelebi, Seyahatname’de seyahatlere başlama öyküsünü bir rüyaya dayandırır. “Evliya Çelebi, 19 Ağustos 1630 gecesi, rüyasında, Yemiş İskelesindeki Ahi Çelebi Camii’nde kalabalık bir cemaat arasında Hz Muhammed’i görmüş, “Şefaat ya Resulallah!” diyecekken, heyecanla “Seyahat ya Resulallah!” demiştir. Hz Muhammed’de seyahati ihsan etmiş, orada bulunan Sa’d bin Ebî Vakkas da gezdiği yerleri ve gördüklerini yazmasını tavsiye etmiştir.”
3/7
Yaşamı boyunca 22 sefere katılmıştır. Bu nedenle, Evliya Çelebi’nin ne zaman öldüğü ve mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Bir kısım araştırmacı onun 71 yaşlarında, 1682 yıllarına doğru İstanbul’da öldüğünü, bazıları ise 1682’de Mısır’dan dönerken yolda ya da Viyana Seferi’nde öldüğünü belirtmektedir. Seyahatname’nin güvenilirliği ile ilgili ciddi tartışmalar vardır. Bunun en önemli nedeni de Evliya Çelebi’nin abartmalara çok yer vermesi, zaman mefhumunu kurgularıyla gerçeklikten çıkarmasını üslup seçmiş olmasındandır.
4/7
İstediği zaman en az Batılı gezginler kadar gerçekçi olabilen, bazen onlardan daha etkin akıl yürütebilen Çelebi’nin, abartmaya dayalı üslubunu bilinçli olarak seçtiği de düşünülmektedir. Halil İnalcık’ın “En büyük sosyal tarihçi” diye tarif ettiği Evliya Çelebi’nin bu büyük eseri için Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir’inde “Ben Evliya Çelebi’yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum ve bu yüzden de daima karlı çıkarım.” der. Evliya’nın eserinde anlattığı olayların hepsine şahit olup olmadığı da çok tartışılmaktadır.
5/7
Seyahatname’yi 17. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlara ulaştığı 1683 Viyana bozgunu öncesi yıllarında yazılmıştır. 1640 yılında 29 yaşındayken aniden gittiği Bursa ile başlar gezilerine ve seyahatnameye. Seyahatname’den Evliya Çelebi yeşilliği, piknik alanlarını yani mesiregahları çok sevdiğini anlıyoruz. Seyahatname yazılışından iki yüzyıl sonra, ancak 1896 yılında, Arap harfleriyle basılabilmiştir. Orhan Şaik Gökyay, Seyahatname’nin birinci cildini 1996’da Latin alfabesine çevirmiş ve bu tarihten sonra eser daha çok kişi tarafından incelenmeye başlanmıştır. Seyahatname’de gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaşamları, tarih, karşılaştırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eşsiz bilgiler var.
6/7
Seyahatname’nin 1814 yılında Hammer tarafından keşfedilmesinden sonra birçok yabancı bilim adamı Çelebi hakkında araştırmalar yapmış, eseri birçok dile çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır, Girit, Hicaz, Ukrayna, Romanya, Slovakya, Transilvanya, Moldovya, Avusturya, Macaristan, Polonya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya, İran, Mısır, Habeşistan ve Sudan’a kadar gitmiştir. Evliya Çelebi’nin kendi el yazısı olarak kabul edilen ilk 8 ciltten sonraki 9. ve 10. ciltler bulunamamıştır. Döneminin diğer edebi ürünlerine göre son derece sade bir dille yazılmıştır. Kolay anlaşılır ve konuşma diline yakın, sürükleyici bir anlatımı vardır. Yer yer mizah unsurları ile ifadeler renklendirilmiştir.
7/7
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuşu hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde verdiği bilgilerden ibarettir:
“Evvela, Okmeydanının minberi üzerinde, rüzgarın şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada uçarak talim etmiştir. Sonra Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nde seyrederken, Galata Kulesi’nin taa tepesinden lodos rüzgarı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir.” Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: “Bu adam pek korkulacak bir adamdır. Her ne isterse, elinden geliyor. Böyle kimselerin durması doğru değil.” diye Cezayir’e sürmüştür. Orada vefat eyledi.”
#Evliya çelebi
#Seyahatname
#İstanbul