Manisalı kadın girişimci Süreyya Çalışır, yurt içi ve yurt dışındaki kurumsal firmalarda satın alma alanında geliştirdiği kariyerini sonlandırarak babasının kapanmak üzere olan besi çiftliğinin yönetimini üstlendi ve hayvancılık faaliyetlerine başladı.
Manisa’da hayvancılıkla uğraşan bir ailenin çocuğu olan Çalışır, Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra uluslararası ticaret alanında yüksek lisansını tamamladı.
Bursa, İstanbul ve Lüksemburg gibi önemli şehirlerde önde gelen şirketlerin satın alma uzmanı olarak çalıştı. Ancak babasının yaşlanması ve çiftlik işleriyle ilgilenemeyecek duruma gelmesi üzerine geçen yıl plazadaki kariyerini sonlandırarak ailesinin besi çiftliğinin başına geçti.
Tarım ve Orman Bakanlığının desteği ve Ziraat Bankası’nın çiftçilere sağladığı kredileri kullanarak kapanmak üzere olan çiftliği restore eden Süreyya Çalışır, Hollanda’dan yeni hayvanlar alarak traktör ve diğer ekipman eksiklerini tamamladı. Bu çabalarıyla çiftliği modern bir tesise dönüştürdü ve şu anda 60 büyükbaş hayvanla süt üretimi yapıyor.
Süt ürünleri firması için üretim yapan bir kadın girişimci olan Süreyya Çalışır, modern teknikleri uyguladığı tesiste hayvan sayısını ve üretimi artırarak sektörde markalaşmayı hedefliyor.
Çalışır, Manisa’da yaşayan 80 yaşındaki babası Cavit Çalışır’ın yaşlanmasıyla çiftliğiyle eskisi gibi ilgilenemediğini ve bakımsız kaldığı için satmayı düşündüğünü belirtti.
Kariyeriyle aile mesleği arasında karar vermekte zorlandığını ancak babasının yıllardır emek verdiği işletmenin ayakta tutulmasını daha fazla önemsediğini anlatan Çalışır, şöyle konuştu:
Böyle bir tahayyülüm yoktu. Bana asıl ilham kaynağı olan şey buranın taşında toprağında babamın emeğinin olması. Bu işletmenin ayakta kalması hedeflediğim bir şey. Çünkü emek kolay verilen bir şey değil. Babamın 80 yıllık ömrünün 50 yılının sonucunda ulaştığı bir noktadayken buranın satılması doğru değildi. O yüzden ben üniversitede okurken, yüksek lisans yaparken, çalışma hayatımdayken çiftliğe dönerim diye bir hayalim yoktu. Çünkü Bursa, İstanbul ve Lüksemburg’dan sonra burası çok da böyle dönülecek bir yer değildi benim için. Tamamen yurt dışına taşınmak, orada vatandaşlık alıp hayatımı sürdürmek gibi bir hedefim vardı. Sonrasında dünya turuna çıkmak, gezmek vardı. Şimdi ise tam tersi, olaylar doğduğu yerden battı, battığı yerden doğmaya başladı.
İşletmenin başına geçtiğinde hayvancılık konusunda çok az bilgisi olduğunu ancak birçok kaynak okuyarak bilgisini geliştirdiğini ifade eden Çalışır, hayvancılık alanında yenilikçi yaklaşımları benimseyerek uyguladığını dile getirdi.
Çalışır, satın alma uzmanlığı kariyeriyle besiciliğin ayrı dünyalar olduğunu, yeni hayata alışmaya gayret ettiğini dile getirerek şunları kaydetti:
8 yıl kurumsal hayat, sabah 8 akşam 5 mesai demek. Hayvancılık ise 7 gün 24 saat… Bir yakınınız ölse dahi cenaze bekletilir ama bu hayvanların sağımı yapılır. Kurumsal hayat kolaylık gibidir ama insanlarla uğraşmak, hedeflerle uğraşmak zordur. Hayvancılık hafta sonu gezmelerimize, mesela tiyatroya gitmenize engel. Ama asıl tiyatro gerçek hayat aslında. Yani hayvanların birbirleriyle hareketlerini izlediğinizde bunu eğer bir tiyatro olarak görebiliyorsanız çok güzel. Plaza hayatı evet geliri olan bir yer ama benim sloganım şu; az insan, çok huzur. Hayvancılık bu konuda gerçekten çok güzel çünkü verdiğiniz her şeyin karşılığını alıyorsunuz.