Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük ve kapsamlı deniz tatbikatını aynı anda üç denizde 103 geminin katılımıyla eş zamanlı olarak gerçekleştiriyor. Tatbikatta milli deniz ve hava platformlarının yanında yazılım tabanlı sistemler de kritik görevler üstleniyor.
Savunma Bakanlığı, ilk defa üç denizde icra edilen tatbikata ilişkin, “Jenerik bir senaryoya istinaden Ana Ast Komutanlık Karargahları ve Harekat Merkezlerinin çalışma usüllerini test etmek, Görev Grubu seviyesinde mevcut harekât nevilerini denemek, diğer Kuvvet Komutanlıkları ile müşterek/birlikte çalışabilirlik usullerini ve karşılıklı destekleme imkan kabiliyetlerini denemek, katılacak unsurların harbe hazırlık seviyelerini yükseltmektir” açıklamasında bulundu.
üstlenecek.
"Bu tatbikat özde
,
mavi diplomasi
,
mavi ekonomi
,
mavi strateji
,
mavi siber güvenliği
gibi alanlarda artık vizyon sahibi olduğunun net ifadesidir" diyen Gözügüzelli, "Tüm bu eylemler Türkiye’nin deniz yetki alanları üzerine Proxy devlet olan özelde Yunanistan ve GKRY genelde AB gibi ülkelere söz konusu ihtilaflar karşısında hukuken, özellikle de örf adet hukuku yönünden haklarını meşrulaştıran hamlelerdir" dedi.
"Esasen Türk hükümeti değişen uluslararası düzenin ve bölgede ilan edilmeyen savaşın bilincinde bulunduğunu, kara, hava, deniz alanlarında herhangi bir bölünmeye, gasp girişimine rıza göstermeyeceğini ortaya koymuştur" diyen Emete Gözügüzelli şu açıklamalarda bulundu:
"Bu bağlamda, Türkiye; bölgesel uyuşmazlıklarda Jeopolitik çıkarların korunmasındaki kararlılığını sergilemiştir. Türkiye, Jeostratejik anlamda Türk deniz yetki alanlarının ülke egemenliğinin bir parçası olduğunu, tartışmalı alanların bir oldu bittiye getirilmeyeceğini, mevcut konumunun farkındalığında bulunduğunu tüm uluslar arası topluma göstermiştir.
Türkiye dünyada yaygınlaşan Mavi enerji faaliyetlerinde kendi deniz alanlarında proaktif rolünü sürdürmekteki kararlığını göstermiştir.
Mavi Enerji çünkü jeoekonomik anlamda ilgili deniz alanlarında Türkiye’nin her türlü canlı cansız kaynaklar üzerinde hakları olduğunu, bu anlamda atılacak adımlarda kendi yetki alanları üzerinde uluslar arası hukuka uygun bir şekilde her türlü faaliyette bulunabileceğini bir anlamda deniz sınırlarını kıyısı en uzun olan ana kara ülkesi olarak uluslararası alana hatırlatmıştır.
Türkiye’nin kürsel bir aktör konumuna geldiğini ve uluslararası yönetişim alanlarında diğer devletlere insani yardım, barış koruma, terörle mücadele, denizlerde yasadışı göçle mücadele gibi askeri nitelikli operasyonlarda deniz,kara,hava alanlarında koruyucu güç olarak bulunabileceğini gösterdiğini ifade eden Gözügüzelli, "Türkiye’nin Cumhuriyet döneminden bu güne köklü bir gelişim göstererek, vizyon ve misyonunun kurulan yeni dünya düzeni içerisinde bulunabilme kapasitesinin sergilemiştir" dedi.
"Türkiye’nin NATO kurallarına uygun uluslararası hukuka göre hareket eden bir devlet olduğunu gösterilmiştir" diyen Gözügüzelli, şu açıklamalarda bulundu:
"Türkiye’nin uluslar arası hukuktan kaynaklanan deniz, kara, hava sahaları üzerinde ülkesel egemenlik ve öngörülen kimi egemenlik yetkilerini kullanma kudret ve kabiliyetini sergilemesi ve bu anlamda deniz hukukunun da öngördüğü kendi egemenlik sahalarını koruma kararlılığını uluslararası topluma hatırlatmıştır.
Akdeniz’de enerji keşiflerinin ortaya çıkması ardından, Türkiye düşmanlığı içinde hareket eden , ittifaklaşma, silahlanma ve deniz alanlarını gasp etme niyeti taşıyan taraflara “otoritelerini aşmaması” mesajı veren büyük bir güç gösterisi olarak değerlendirmek mümkündür."
"Tatbikat karşısında Rum yönetimi Avrupa Konsey’ne ve Birleşmiş Milletler’e şikayette bulunmuştur" diyen Gözügüzelli, "Yunanistan ve Rum yönetimi tatbikatı sadece
ne karşı bir hamle olarak değerlendirmiştir. Nihayetinde bu faaliyetin güç gösterisi olduğunu belirtmişlerdir. Özellikle Amerika’nın ExxonMobil şirketinin henüz açıklamadığı verilerin bir gün öncesinden tatbikatın yapılmasının lanse ederek Amerika’ya da gözdağı verildiğini ima etmeye çalışmışlardır. GKRY’nin ve Yunanistan’ın iddia ettiği sahalarda düzenlenmesi ilgili ülkelerin panik yaşamasına imkan kılmıştır" dedi.
Gözügüzelli, ilgili tarafların Türkiye’nin rızası olmadan, Akdeniz ve Ege’de adım atamayacaklarını, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakları olduğunu ifade etti. "Türk kıta sahanlığında hiçbir otorite ne bilimsel araştırma ne de sondaj yapabilir" diyen Gözügüzelli, "Türkiye’nin rızası olmadan kablo ve boru hatları dahi döşeyemezler. Bu nedenle akıllı olun uyarısının bu denli geniş anlam içeren tatbikatla askeri ve diplomatik dilin bütünleşerek ifade edilmiştir.
Özellikle de deniz siber güvenliği konusunda Türkiye’nin oldukça yüksek kapasitesi bulunması, olası bir krizi bertaraf etmeye yetecek karakterde bulunması, Türk ordusunun savunma sanayisi ve güçlü ordusu ile siyasi ve kendi ülkesindeki kamuoyu ile birlik beraberlik göstermesi caydırıcı unsur olmaya yetmektedir. Zira Türkiye saldırganlık politikası izleyen bir ülke değil, sağduyu, işbirliği ve barışı ilerleten güvenliği sağlayan köklü bir devlettir. Korkan unsurlar, panikleyen unsurlar art niyet taşıdıkları için korkuyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Tatbikatın kürsel bir aktör olan Türkiye’nin resmi olduğunu vurgulayan Gözügüzelli, "Bu nedenle Türkiye’nin ilk olarak gündeminde Doğu Akdeniz vardır. Ege konusu ile eşgüdümlü yürütülen bir kararlılık vardır. Karadeniz deniz üssü ile zaten önemli bir hamle atılmıştır. Demek ki üç koldan, Kıbrıs Türk hak ve menfaatlerini de koruyan bir manada, kararlılığın bu tatbikat ile okunması gerekmektedir. Tatbikatın uluslar arası alanda yer alan ülkelerin yayın organlarında yer alması ise icra edilen faaliyetin uluslararası sistemi etkileyebilecek karakterini ortaya koyar. Bu durum kürsel bir güç konumunun farkındalığını artıran çıktıdır" ifadelerini kullandı.
Milli Savunma Bakanlığı'nın sosyal medya hesabında yaptığı paylaşım, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda Türkiye'nin kararlılığının dikkat çekici bir mesajı oldu.
Mavi Vatan-2019 tatbikatına ilişkin yenisafak.com'a açıklamalarda bulunan ANKASAM Danışmanı Kadir Ertaç ÇELİK, "Cumhuriyet tarihimizin en büyük ve en kapsamlı tatbikatı olan Mavi Vatan, alışılageldik bir tatbikattan ziyade daha stratejik hedefler veya mesajlar içeren bir
olarak değerlendirilmelidir. Ülkemizin bekasına yönelik iç ve dış saldırıların ivme kazandığı dönemde böylesi bir tatbikatın milli silah sanayimizce geliştirilen unsurlarla gerçekleştirilmesi de oldukça manidardır" dedi.
Çelik, "Tatbikatın ülkemizi çevreleyen üç denizde aynı anda gerçekleştirilmesi, askeri kapasite ve yetenekler bakımından Deniz Kuvvetlerimizin ne denli kalifiye olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca bu tatbikat; Türk Ordusuna dair analizlerde Deniz Kuvvetlerine yönelik eleştirilere de verilen en güzel cevaptır" ifadelerini kullandı.
"Tatbikatın gerçekleştirildiği sahaya bakıldığında ise gerek uluslararası hukuk gerekse ikili anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’nin egemenlik yetkisine sahip olduğu deniz alanlarını kapsadığını görmekteyiz" diyen Çelik, "Bu noktadan hareketle son dönemde Yunanistan tarafının gayr-i hukuki girişimlerine ve birtakım asılsız ideallerine net ve somut bir karşılık verilmiştir. Bu karşılık verilirken de uluslararası politik teamüller ve uluslararası hukuk gözetilerek meşru zeminde bir süreç yürütülmektedir" dedi.
"Akdeniz jeopolitiği bağlamındaysa İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın başını çektiği Türkiye karşıtı blok; bu yılın Ocak ayında İtalya, Ürdün ve Filistin’in de dahil olduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu kurduğunu vurgulayan Çelik, şu açıklamalarda bulundu:
"Suriye Krizi üzerinden karadan, biraz önce ifade ettiğim girişimler üzerinden de denizden Akdeniz jeopolitiğini ele geçirmeye çalışan devletlere karşı da
Karadeniz haricinde resmi olarak “Mavi Vatan” deklarasyonu olmayan Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca en büyük tatbikata başarıyla imza attığı görülmektedir.
Bu noktada söz konusu tatbikatın kendi milli gemilerimiz ve askeri unsurlarımızın da öne çıkarılması suretiyle gerçekleştirilmesi uluslararası kamuoyunun ülkemizin egemenlik alanlarını görmesine vesile olacaktır. Ayrıca
Kuşak Yol Girişimi
ile önemi yeniden ve fazlasıyla dikkatleri cezbeden suyolları üzerinden yürütülen küresel rekabet bağlamında da Ankara yönetimi oyunun en önemli aktörlerinden olduğunu ortaya koymaktadır.
Tatbikattaki aşamaların başarıyla tamamlanması ise hususiyetle vurgulanması gereken bir diğer husustur. Dolayısıyla gerek milli savunma kapasitesindeki pozitif ivmenin gerekse Deniz Kuvvetlerinin donanım ve yeteneklerinin ortaya konduğu bu tatbikat; beka sorununa muhatap kılınmaya çalışılan Türkiye’nin caydırıcılık bağlamında gerçekleştirdiği stratejik bir hamle veya meydan okumadır."