Yatırımların teşvik edilmesi ve mükellef grupların yükünün azaltılması için sunulan vergide indirim ve istisna uygulamalarının hedefine ulaşmadığı endişeleri artıyor. Uzmanlar, “Büyük bir mükellef kitlesinin mükellefiyet kapsamı dışında bırakılması nedeniyle vergi tabanının daralmasına ve dolayısıyla da vergi gelirlerinin azalmasına yol açıyor” tespitini yaptı.
Türkiye’de yatırımların teşvik edilmesi, sürdürülebilir olması ya da belirli alanlardaki mükellef gruplarının yükünün azaltılması amacıyla getirilen indirim, istisna ve muafiyet gibi uygulamaların gerçekten yarar getirip getirmediği tartışılıyor. Uzmanlar bu konuda “Büyük bir mükellef kitlesinin mükellefiyet kapsamı dışında bırakılması nedeniyle vergi tabanının daralmasına ve dolayısıyla da vergi gelirlerinin azalmasına yol açıyor” tespiti yaptı.
Buna göre, 2019 yılında gelir, KDV, ÖTV, diğer kanunlar ve kurumlar vergilerine indirim, istisna ve muafiyet gibi imtiyaz imkanı veren uygulamalarla toplam 178,7 milyar lira tutarında vergi alınmayacak. Vergi harcaması olarak nitelendirilen bu şekildeki imtiyazlarla 2020 yılında vazgeçilen vergi tutarı 205.4 milyar lira, 2021’de ise 229,2 milyar lira olacak. Böylece 3 yıl boyunca 234.7 milyar lirası gelir, 96,5 milyar lirası kurumlar, 171,3 milyar lirası KDV, 84,1 milyar lirası da ÖTV’den olmak üzere toplam 613,2 milyar lira vergi tahsil edilmeyecek. Söz konusu miktar 2019 yılı için 853,8 milyar lira olarak öngörülen bütçe gelirlerinin yüzde 60’ını oluşturdu.
KAMU HARCAMASI ARTIŞININ NEDENİ
Mevcut sistemde yaklaşık 60 alanda indirim, istisna ve muafiyet uygulandığını dile getiren uzmanlar, AB ülkelerinde de benzer imkanların mükelleflere tanındığını ancak, Türkiye’ye özgü uygulamaların yarardan çok zarar getirdiğine dikkat çekiyor. Bu kapsamda uzmanlar, istisnaların kamu harcamalarını artırıcı bir etki yarattığını kaydediyor.
AB ülkelerinden örnekler veren uzmanlar, “Avusturya muafiyet, istisna ve indirimler diye tabir edilen uygulamaları vergi harcaması olarak kabul ediyor. Bu kapsamda ‘genel vergi normlarından gerçek veya tüzel kişilerin faaliyetleri dolayısıyla avantaj elde ettikleri istisnalar nedeniyle kaybedilen federal hükümet gelirleri’ tanımını kullanıyorlar. Uzmanlara göre benzer şekilde Hollanda vergi harcamalarını; ‘kanunun öngördüğü temel yükümlülük sistemiyle uyumlu olmayan ve kanuni bir hükümden kaynaklanan vergi geliri kaybı veya ertelenmesi şeklindeki kamu harcaması’ olarak tanımlarken, Finlandiya ise ‘destek amacıyla temel vergilendirme yapısından sapma’ şeklinde belirtiyor.
VERGİDE EROZYON HALİ
Söz konusu imtiyazların, vergi matrahını azalttığı için vergi erozyonuna sebep olduğuna dikkat çeken uzmanlar, şunları dile getirdi: “Devlet büyük miktarda gelir kaybına uğradığı için daha düşük tutarda matrah üzerinde daha yüksek vergi oranları uygulamak zorunda kalıyor. Ekonomik faaliyetlerin tüm alanlarından çok belirli alanların desteklenmesine yol açtığı için haksız rekabete de yol açarak serbest piyasa ekonomisine zarar veriyor.”
- Kaynak dağılımını dengesizleştiriyor
- Söz konusu uygulamaların kaynak ve gelir dağılımında dengesizliklere neden olduğunu dile getiren uzmanlar, “Belirli kesimlere vergisel imtiyazlar tanınmasının, tanınmayanlar açısından hem kaynak hem de gelir dağılımı cephesinde eşitsizliklere ve adaletsizliklere yol açıyor. Öte yandan vergiler arası ilişkiler ve etkileşim nedeniyle muafiyet, istisna ve indirimlerden kaynaklanan maliyetlerin bir araya getirilememesi, karşılaşılan hesap güçlüğü ve toplam rakamın elde edilememesi de ayrı bir güçlüğe yol açıyor” dedi.