Unilever Dünya Başkanı Paul Polman, Türkiye’nin Afrika pazarlarına erişim konusunda herkesten bir adım önde olduğunu söyledi. Ülkemizin yatırım için çok elverişli olduğunu söyleyen Polman, “Burada olmamak aptallık bence” dedi.
Eskiden jeo-politik avantajı ile dikkat çeken Türkiye son 14 yıldaki gösterdiği ekonomik istikrar ile de doğrudan yatırımcıyı çekiyor. Unilever Dünya Başkanı Paul Polman, Türkiye’nin Afrika pazarlarına erişim konusunda herkesten bir adım önde olduğunu belirterek, “Geçmişten günümüze ülkesel ve uluslararası parametreler değerlendirildiğinde, Türkiye yatırım için çok elverişli bir yer ve burada olmamak aptallıktır bence” dedi. İngiltere-Hollanda sermayeli Unilever’in 350 milyon avro değerindeki ev ve kişisel bakım ürünleri fabrikasının açılışı için Konya’ya gelen Polman, düzenlediği basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulundu. Polman; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya pazarları için bölgesel merkez olma rolüne sahip Türkiye’yi artık 'gelişmekte olan ülke' kategorisinde tanımladıklarını ifade etti.
Unilever olarak dünyanın 190 ülkesinde faaliyet gösterdiklerini dile getiren Polman, “Biz yatırımlar ve satış/pazarlama anlamında global bir portföy yönetiyoruz. Türkiye’de ticari faaliyetlerimiz 100 yıldan bu yana sürüyor. Dolayısıyla Türkiye’ye bakış açımız da kısa vadeli olamaz” şeklinde konuştu. Polman, sadece son 10 yıl içinde Türkiye’ye; fabrika, marka ve pazarlama yatırımları için toplam 600 milyon avro yatırım yaptıklarını vurguladı.
- 30 BİN KİŞİLİK İSTİHDAM
- Yeni Konya Tedarik Köyü yatırımıyla birlikte bin 300 kişiye istihdam sağladıklarını anlatan Unilever Dünya Başkanı Paul Polman, şunları kaydetti: “Bu istihdamı, ek hizmet alımları ve çevresinde yaratılan ekonomi olarak değerlendirdiğinizde en az 20 ile çarpabilirsiniz. Bu da Konya için oluşturulan 30 bin kişilik bir istihdam ekosistemi anlamına gelir. Şu anda 20 fabrika inşaatımız dünyanın değişik bölgelerinde devam ediyor. Bunların 18-19’u gelişmekte olan ülkelerde, sadece 1-2 tanesi gelişmiş ekonomilerde. Türkiye’de 8 fabrikamız var. Eminim işimiz büyüdükçe ve kapasitemiz talebi karşılamakta zorlanmaya başladığında birkaç yıl sonra ‘Türkiye’de bir fabrika daha inşa etmeli miyiz’ diye tartışmaya başlayacağız.”