Türkiye, son dönemlerde enerji alanında attığı hamlelerle adından sıkça söz ettiriyor. Ülkenin enerji alanında önemli bir ‘hub’ olduğuna işaret eden Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu; bölgede enerji sektöründe Türkiye’siz bir denklemin mümkün olmadığını belirtti. Kumbaroğlu, enerji diplomasisinden sorumlu bir ‘enerji ataşeliği’nin kurulması gerektiğini savundu.
Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, enerjide Türkiye’nin önemli bir merkez ‘hub’ olduğuna dikkat çekerek, enerji denklemlerinin hiçbirinde Türkiye’nin yer almamasının mümkün olmadığını söyledi. Prof. Kumbaroğlu, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarında maliyetlerin son yıllarda ciddi bir şekilde düştüğünü aktararak, Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin ardından yapımı öngörülen Sinop’taki NES’in ekonomik cazibesini yitirdiğini kaydetti.
Uluslararası arenada ülke olarak daha enerji odaklı proaktif bir çalışma sergilenmesi gerektiğine dikkat çeken Kumbaroğlu, enerji diplomasisinden sorumlu makam olarak ticaret ataşeliği gibi ‘enerji ataşeliği’nin de kurulmasının önemine işaret etti. Yeni Şafak Gazetesi’ne enerji alanındaki gelişmeleri değerlendiren Prof. Dr. Kumbaroğlu, Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği IAEE olarak Zagreb’te yaptıkları toplantının ardından Türkiye’nin merkezinde bulunduğu coğrafyada büyük bir sinerji potansiyeli bulunduğunu gördüklerini söyledi. Kumbaroğlu, bunun değerlendirilmesi için Avrasya ve Balkanlar stratejik planına ihtiyaç olduğunu gördüklerini ve bu ikili stratejiyi geliştirdiklerini söyledi.
Bu kapsamda Gürcistan’da bu yıl üçüncü IAEE Avrasya Konferansı’nı düzenleyeceklerini anlatan Prof. Kumbaroğlu, “Balkanlarda da Macaristan ve Bulgaristan’da yeni bir çalışmaya geçtik. Balkan ülkeleri enerjide birbirinden bağımsız politikalar yürütüyorlar ve bu nedenle büyük sinerji yakalanamıyor. Türkiye yeni bir enerji merkezi vizyonunu benimsedi. Ama sinerjiyi yakalamak, bölgesel işbirliği ve büyük ortaklıklar yapmaktan geçiyor. AB öncelikli stratejik projeler içerisinde Bulgaristan öne çıkıyor. Şimdi Türk Akımı, Bulgaristan üzerinden gidecek gibi görünüyor. Balkanlar üzerindeki rota ne olacak? Türkiye o rotanın hayata geçirilmesinde proaktif bir rol oynamalı” dedi.
Enerji politikalarının geliştirilmesinde bölgesel modellemelerin de başlatılmasının önemine değinen Prof. Kumbaroğlu, Güney Kıbrıs-Yunanistan-İsrail anlaşması üzerinden gaz gidişinin maliyetinin çok yüksek olduğu için sürdürülebilir olmayacağını kaydetti. Prof. Kumbaroğlu, “İsrail ile birlikte bu 3 ülkeyi birbirine bağlayacak bir denizaltı boru hattının ekonomisi ona imkan tanımıyor. Ama ona rağmen bu projeyi de AB komisyonunun stratejik öncelikli projeleri arasına aldılar. Şimdi o projenin fizibilitesi için para var ama projenin fizibl çıkacağına inanmıyorum. Asıl KKTC tarafında keşfedilmemiş ciddi boyutlarda rezerv bulunduğu kanısındayım. Akdeniz’de Levand havzası ile büyük rezervler İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs’ta çıktı. Ama o havzaya bakıldığında KKTC ve doğu sınırlarını da kapsayarak Suriye’ye de gidiyor. KKTC açıkları dışında bir büyük rezerv potansiyeli de bana göre Suriye açıklarında bulunuyor. Şu anda yaşanan karışıklıktan oraya daha bakılmıyor. İşler rayına oturduğunda orada da ciddi aramalar başlayacak” tespitlerini dile getirdi.
Kumbaroğlu, İsrail’in Türkiye ile enerji denklemi ilişkisi konusunda şunları kaydetti: “İsrail'in arama yaptığı yerdeki gaz kendi ihtiyaçlarının çok çok üzerinde. Avrupa pazarlarına satmak istiyorsa, bunu Güney Kıbrıs-Yunanistan projesi ile hayata geçirmesi çok zor. Suriye’de rezervler daha yüksek ve İsrail gazının pazarlanması ileride ekonomik anlamda daha riskli olacak. O nedenle de denklemde Türkiye olmadan olmayacak.”
- DIŞİŞLERİNDE ENERJİ ATAŞELİĞİ OLMALI
- Hem Batı, hem Doğu’da önemli bir işbirliği potansiyeli olduğunu belirten Kumbaroğlu, “En önemlisi enerji diplomasisinin kurumsallaştırılması gerekiyor. Bir süre önce bir çalışma vardı. Ticari ataşelikler gibi enerji ataşelikleri kurulacaktı. Türkiye’yi temsil edecek bir enerji diplomatının yurt dışındaki toplantıları yakından takip etmesi ve ikili işbirliklerini geliştirecek adımlar atması, yerel yetkililerle ve enerji sektörü ile yakın diyalog kurması çok önemli” şeklinde konuştu.
“İsrail gazını LNG şeklinde pazarlayabilir mi?” sorusunu ise Prof. Dr. Kumbaroğlu, “Bunlar çok yüksek maliyetli yatırımlar. Akdeniz üzerinden Türkiye’ye girmeden İsrail gazının Avrupa’ya gitmesini ekonomik olarak mümkün görmüyorum. Güney Kıbrıs’a gitse bile oradan Yunanistan’a geçiş ekonomik anlamda mümkün değil. Ekonomik olabilmesi için KKTC üzerinden Türkiye’ye gelmeli. Türkiye her halükarda denklemin dışına çıkarılamıyor” değerlendirmesinde bulundu.
- ÜLKEMİZLE İŞBİRLİĞİ YAPAN KAZANIR
- İsrail’in Akdeniz’de bir ‘hub olma’ şeklinde yeni bir planın gerçekleşmesi olasılığına yönelik olarak da Kumbaroğlu, şöyle cevap verdi: “Bir yerin ‘hub’ olması birçok kaynağın gelip ortak noktada buluşmasını gerektirir. Türkiye’nin jeo-stratejik konumu bu ‘hub’ özelliğini kazandırıyor. Türkiye bugün bölgesinde yükselen bir yıldız ve geleceğe olumlu bir pencere açıyor. Hem Rusya ile hem ABD ile stratejik ortaklığı var. Yine Avrupa’ya önemli mesajlar veriyoruz. Bu dönemde Türkiye ile işbirliği yapan kazanır.”
Prof. Dr. Kumbaroğlu, Avrupa’daki toplantılarda Türkiye’ye bakış açısına ilişkin olarak da, “Enerji toplantılarında herkes Türkiye’nin pozisyonunu idrak ediyor. En son İtalya’da yaptığımız toplantıda Yunan Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı ‘Türk-Yunan İşbirliği Çalıştayı yapalım, ikili ilişkinin önünü açalım’ teklifini getirdi. Bunu duyan İtalyanlar ‘Türk-Yunan-İtalyan üçlü işbirliği yapalım’ diyorlar. Türkiye’nin by-pass edilemeyeceğini görüyorlar ve enerji alanında işbirliği teklifleri artık Avrupa’dan geliyor” ifadelerini kullandı.