Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye, seçim belirsizliği ortadan kalktıktan sonra güçlü bir politika setiyle, bir de yapısal reformlar hamlesiyle bugünleri geride bırakacak. Kaygı enflasyonsa, yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide yeniden dengelenme görülür hale gelecek” dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Gündem Özel” programına konuk oldu. İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Şimşek, ekonomik gelişmelere dair önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde muhalefet adaylarının vaatlerinde popülist bir dil kullandığını söyleyen Şimşek, AK Parti’nin ihtiyatlı duruşunu elinden bırakmadığını ve altı dolu vaatlerde bulunarak, bunların bir kısmını da yerine getirmeye başladığını aktardı.
“Bulunduğumuz vaatlerin milli gelire oranı yüzde 1’in altında”
“Vaatlerimizin karşılığını kalıcı harcama kesintileri ve verginin tabana yayılması yoluyla telafi edeceğiz”
Yapılan vaatlerin karşılanmasının kısa vadede iki temel unsura dayandığını söyleyen Şimşek, bunların kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması ve imar barışının sağlanması olduğunu belirtti. Kısa vadede harcama artışının makul düzeyde tutulmasına özen gösterdiklerini ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:
“Orta ve uzun vadede harcamaları kalıcı gelirlerle dengelememiz lazım. Maliye Bakanımız da bu konuyu kamuoyuyla paylaştı. Biz, vaatlerimizin karşılığını kalıcı harcama kesintileri, artı verginin tabana yayılması yoluyla telafi edeceğiz.”
“Bu sene öngörümüz, kamu açığını yüzde 2’nin altında tutmak”
Şimşek, mali disiplinden ödün vermeden icraatları hayata geçirdiklerini, AK Parti’nin girdiği 12 seçime rağmen bütçe açığını 11.5’ten 1.5’e indirdiklerini vurgulayarak, bu sene kamu açığını yüzde 2’nin altında tutmayı öngördüklerini belirtti.
“Bütçe açığında Türkiye’nin performansı iyi”
“İki tane basit ölçüt var. Biri geçen sene bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bütçe açığının milli gelire oranı, ortalama yüzde 4.4. Türkiye’nin genel devlet açığı yüzde 1.9, yani yarısından daha düşük. Maksi kriteri yüzde 3. Bütçe açığında Türkiye’nin performansı iyi. İkinci ölçüt borç meselesi, kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 28.3, bize benzer ülkeler yüzde 49, Avrupa’da maksi kriteri yüzde 60 ki birçok ülke tutturamıyor. AB’de şu anda ortalama borcun milli gelire oranı yüzde 89. Dünyaya baktığınız zaman da yüzde 80’in üzerinde. Türkiye’de genel anlamda kamunun bütçesi, duruşu güçlü.”
“Özel sektöre ilişkin eleştiriler şu puslu ortamda abartılı”
Türkiye’deki özel sektörün borçlarına ilişkin eleştirilerin abartılı oluğunu değerlendiren Şimşek, dünyadaki diğer ekonomilerle kıyaslandığında, Türkiye’nin o kadar kötü bir konumla olmadığını belirterek, “Vatandaşların, şirketlerin, bankaların ve devletin borcu, bunun tamamının milli gelire oranı yüzde 142. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 210, dünyadaki gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 390. Hane halkı dediğimiz vatandaşın toplam borcunun milli gelire oranı, yüzde 18. Dünyada bu oran yüzde 59. Şirket borçlarına gelirsek, Türkiye’nin bütün şirketlerinin iç ve dış borçlarının milli gelire oranı yüzde 68. Dünyayla karşılaştırdığımız zaman bu oran yüzde 87. Dolayısıyla Türkiye o kadar kötü durumda değil” açıklamasında bulundu.
“Tüm dünyada Türkiye aleyhtarı bir kapmaya var, bunlar ister istemez ekonomiye yansıyor”
Son yıllarda Türkiye’nin ekonomisini etkileyen birçok iç ve dış neden olduğunu hatırlatan Şimşek, “2013’ten beri Türkiye birçok dış müdahale, içeriden şoklarla karşı karşıya kaldı. 2013’ün ortasından itibaren gezi provokasyonu var. Ardından 2014’te Türkiye 2 seçim geçirdi. 2015’te 2 seçim geçirdi. 2016’da hain darbe girişimi, 2017’de çok önemli bir anayasa değişikliği referandumu oldu. 2018’de şimdi seçime gidiyoruz ama hangi arka planda? Yanı başımızda jeopolitik bir kaos var. Bunun sonuçlarını en çok Türkiye yakından hissetti. Çünkü devlet niteliğini kaybedince, Suriye bütün terör örgütlerinin zemin kazandığı bir alana dönüştü. Maalesef bu dönemde FETÖ, PYD/YPG bölücü terör örgütü ve DEAŞ hepsi Türkiye’yi hedef aldı. Türkiye bir taraftan jeopolitik kaos nedeniyle bir risk primi, bir taraftan terör nedeniyle turizmi etkilendi. Türkiye’ye yatırımlar etkilendi. Türkiye bunlara tepki olarak OHAL’i getirdi, mecburiyetten. Bir taraftan da bizim Suriye’de müttefikimiz olan ülkelerle anlaşmazlıklar nedeniyle ilişkilerde gerilimler yaşandı. Türkiye’nin çok meşru FETÖ ile mücadelesi, terör örgütleriyle mücadelesi Batı’da ya yanlış anlaşılıyor ya da kötü niyet var. Bu durum ilişkilerimizi olumsuz etkiledi. Tüm bunlar Türkiye’ye fon akışını etkiledi. Dışarıdan Türkiye’ye karşı büyük bir algı var. Bunun başını FETÖ çekiyor. Tüm dünyada Türkiye aleyhtarı bir kapmaya var, bunlar ister istemez ekonomiye yansıyor” şeklinde konuştu.
Büyüme rakamlarına bakıldığında Türkiye’nin 2002’den bu yana ciddi bir büyüme başarısı gösterdiğini aktaran Şimşek, AK Parti iktidarında ulaşılan yüzde 5.7’lik büyüme oranının önceki dönemlerde de yakalanması halinde Türkiye’nin bugün dünya ekonomileri arasında 7. sırada olacağını söyledi. Şimşek, “Türkiye’nin başarısı reel ekonomide, yani büyümede. 1924’le 2002 arası Türkiye ortalama 4.7 büyüdü. AK Parti iktidarı döneminde Türkiye yüzde 5.7 büyüdü. Büyük bir küresel krize, Orta Doğu’daki kaosa, hain darbe girişimine rağmen. Bir puan çok önemli. Eğer Türkiye 1924’le 2002 arası AK Parti hükümetlerinin rakamlarıyla büyüseydi, Türkiye’nin milli geliri bugünkünden 2.6 kat daha yüksek olurdu. Türkiye bugün dünya ekonomileri arasında 7. sırada olurdu. 2.3 trilyon dolarla” diye konuştu.
“Bu büyüme devam ederse Türkiye, AB ile arayı 14 yılda kapatıyor”
“Bir seçim kararı aldık. Piyasalar takdir ettiler, ‘Seçimler aradan çıkacak, Türkiye’nin önü açık’ dediler. Tam bu arada bir reyting kuruluşu Türkiye’nin notunu düşürdü. Piyasalarda büyük etki yaptı. Para politikasının duruşuna ilişkin tereddütler oluştu. Tereddütleri gidermek için Merkez Bankamız para politikasında sadeleşmeye gitti, hem de faiz artışına gitti. Bunun ertesinde Amerika’dan yeni bir yaptırım listesi açıklandı. Sosyal medyada ‘Halkbank’a 49 milyar dolar ceza geldi’ diye uydurma söylentiler dolaştı. Bunların hepsi tesadüf...”
“Türkiye, inşallah bu yakın zamanda seçim belirsizliğini atlatacak”
Şimşek, dışarıdan yapılan müdahalelere rağmen yapılan reformlar sayesinde Türkiye’nin duruşunun sağlam olduğunu ve seçimlerden sonra piyasalardaki bulanıklığın da ortadan kalkacağını söyledi. Enflasyon üzerindeki kaygıların da bu yılın ikinci yarısından itibaren ortadan kalkacağını sözlerine ekleyen Şimşek, “Kim ne yaparsa yapsın, önemli olan bizim sağlam duruşumuz. Türkiye, inşallah bu yakın zamanda seçim belirsizliğini atlatacak. Vatandaşın dövizle borçlanmaması makro ihtiyati bir tedbirdir. İyi ki de yapmışız. Şirketlerimizin de dövizle borçlanmalarının önüne geçiyoruz. Türkiye seçim belirsizliği ortadan kalktıktan sonra güçlü bir politika setiyle, bir de yapısal reformlar hamlesiyle bugünleri geride bırakacak. Kaygı borçsa, Türkiye iddia edildiği gibi borçlu bir ülke değil. Kaygı enflasyonsa, yılın ikinci yarısından itibaren ekonomide yeniden dengelenme görülür hale gelecek” açıklamasında bulundu.
“Son 10 yılda 8.8 milyon vatandaşımıza iş bulduk, AB’de bu rakam net olarak 5.7 milyon”
İstihdam alanında da Türkiye’nin dünyadaki diğer ekonomileri gerisinde bıraktığının altını çizen Şimşek, “Biz son bir yılda tam 1 milyon 210 bin vatandaşımıza iş bulduk. Son 10 yılda 8.8 milyon vatandaşımıza iş bulduk. Bu büyük bir rakam, Avrupa Birliği 28 üyeden oluşuyor. Bunların toplam nüfusu 512 milyon. AB son 10 yılda net olarak 5.7 milyon kişiye iş buldu. Seçim sonrası bu belirsizliğin azalmasıyla birlikte politika setimizi de güçlendireceğiz” dedi.
“Enflasyonun düşmesi bizim için öncelikli en önemli konu”
“Türkiye’ye karşı kim hangi komployu yapıyorsa yapsın, biz sağlam duracağız”
Reyting kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmesine karşı alınacak önlemlerin uluslararası piyasada Türkiye’ye bir direnç kazandıracağını aktaran Şimşek, “Bazı fonlar yatırım yapılabilir seviyesinin altındaki ülkelere yatırmıyor parayı, yapanlar da var. Türkiye’ye karşı kim hangi komployu yapıyorsa yapsın, biz sağlam duracağız” dedi.
Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı şoklara karşı dirençli olduğunu vurgulayan Şimşek, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“2008-2009’da son 80 yılın en büyük krizi yaşanmadı mı? Türkiye ondan çok güçlü bir şekilde çıkmadı mı? Çünkü bünyemizi sağlamlaştırmıştık, reform yapmıştık. Türkiye şoklara karşı dirençli olmasaydı, AK Parti hükümetleri döneminde bu reformlar yapılmasaydı, 2013’ün ortasından bu yana Türkiye’nin başına gelmedik felaket kaldı mı? Bu felaketlere karşı Türkiye büyümeye devam etti mi, etti. Bizim başımıza gelenler başka bir ülkenin başına gelseydi, bırakın büyümeyi uzun yıllar sürecek bunalıma girerdi. Bizim vatandaşımız da şirketlerimiz de dayanıklıdır, bünyesi sağlamdır. Bu şoklara karşı bizim de aldığımız tedbirler var. Mesela Türkiye durup dururken OHAL mi ilan etti. Biz de OHAL’i istemiyoruz. Türkiye mecbur bırakıldı. Türkiye bu terör tehdidiyle baş etmek için mecburen OHAL’i getirdi ama ilk fırsatta burada da normalleşme olacak. Biz reformcu, özgürlükçü bir hareketiz.”
“Reyting kuruluşlarına tepki verilebilir ayrı konu, bizim görevimiz bunları şaşırtmak”
Şimşek, kredi değerlendirme kuruluşlarının kararlarının ardından Türkiye tarafından iletişime geçilip geçilmediği yönündeki soruya, “Güçlü diyaloğumuz var. Onlar kendi perspektiflerini sunuyorlar. Biz bütün bu argümanları ortaya koyuyoruz. Reyting kuruluşları bu derecelendirmeyi bizim için değil, uluslararası fonlar için yapıyorlar. Şimdi biz beğensek de beğenmesek de bir değerlendirme var. Bunlara tepki verilebilir ayrı konu. Bizim görevimiz bunları şaşırtmak, Türkiye’nin bünyesini güçlendireceği, rasyonel maliye ve para politikası uygulayacağız, Türkiyemizi büyüteceğiz. Daha müreffeh bir ülke olacağız” cevabını verdi.