Türkiye tarımsal üretimde sessiz devrim yaşıyor. Sektör, 50 milyon turist ve 4 milyon mülteciyle birlikte toplamda 135 milyonluk nüfusu besliyor. İhracat rakamları da göz kamaştırıyor. Dev bir endüstri haline gelen sektörde; 18 milyar dolar ihracat, 12 milyar dolar ithalat yapılıyor. ‘Samanı bile ithal eden ülke’ yalanlarıyla manipüle edilen Türk tarımı, 40 milyar dolarlık Gayri Safi Milli Hasıla’ya katkısıyla Avrupa'da lider, dünyada da ilk 10 arasında yer alıyor. Tarımda kendi kendine yeter halde bulunan Türk tarımı; yeni teşviklerle sessiz devrimin ikinci aşamasına geçti.
Yeni Şafak'a konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye'nin tarımda yetersiz kaldığı iddialarına rakamlarla cevap verdi. Pakdemirli, “Türkiye nasıl kendi kendine yetmiyor. Tarımsal ihracatımız ortada. Çeltik ve soya gibi kârlı olmayan ürünleri ithal ediyoruz ama 6 milyar dolar net fazlamız var. Üstelik bunu şimdiye kadar küçük ölçekli arazilerle başardık. Türkiye’de şu anda 4 milyon civarında tescili yapılmış toplulaştırması bitmiş alanımız var. Benim dönemimde de 500-600 bin hektar daha tescil yapıldı. 2023’e kadar 4 milyon hektar daha toplulaştırırsak verimimiz yüzde 10-15 daha da artar" dedi. Bakan Pakdemirli, yeni yatırımlarla ilgili de önemli bilgiler verdi. İşte Bakan Pakdemirli’yle yaptığımız keyifli söyleşiden satır başları:
Ben Türkiye’nin bütün illerine neredeyse gittim ve her gittiğim yerde şunu söylüyorum. Gidip şehirlerde AVM’lerde çalışacağınıza, güvenlikçi olacağınıza durun bulunduğunuz yerde kalın. Bulunduğunuz yerde topraktan AVM’de kazanacağınız maaştan çok daha fazlasını kazanırsınız. Bunu da bu işleri bilen ve içinden gelen biri olarak söylüyorum. Tabi ki değişen şartlar ve iletişimin artması tüm dünyada köyden kente göç açısından bir problem. Bugün itibariyle tüm dünyada nüfusun yüzde 55’i şehirlerde yüzde 45’i köylerde yaşıyor. Üstelik 20 yıl içerisinde öngörülen o ki şehirlerde yaşayan nüfus yüzde 70’e çıkacak. Yani önemli olan buradaki durumu tersine çevirmek değil. Önemli olan buradaki sürdürülebilirliği sağlayarak köyden kente göçü de yavaşlatmak.
Tarımın meşakkatli olması gençlerimizi ne yazık ki zaman zaman şehirli olma tercihi ile karşı karşıya bırakıyor. Ama dediğim gibi yani kırsalda olmaktan daha iyisi yok. Biz gençlerimizin kalması ile ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Genç çiftçi projemiz bunlardan biri. Kadınlara da ayrıcalıklar tanıyoruz. Çünkü özellikle tarımsal kesimin yaşlanmıyor olması lazım. Kadınlarımız çok başarılı. Bu nedenle gelecek nesillere tarımın öğretilmesi açısından kadınlar önemli. Kadınlarımız hakikaten çok bereketli üretim yapmayı becerebiliyorlar ve çok çalışkanlar. O anlamda gençler ve kadınlara her zaman destek oluyoruz.
Yatırımcılardan yoğun ilgi var. Biz de hem üretim öncesi hem de üretim sonrası olmak üzere birçok teşvik veriyoruz. Amacımız katma değeri yüksek olan ve kıt kaynakları en iyi şekilde kullanabildiğimiz yatırımları özendirmek. Kırşehir, Nevşehir, Konya-Ilgın, Van, Elazığ gibi illerimizde Tarıma Dayalı İhtisas Jeotermal Sera Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili fizibilite çalışmaları yapıyoruz. Bu bölgelerimizde ileri teknoloji, topraksız tarım yapılan seralar kurulacak. Her bir dekardan ortalama 50-60 ton ürün alınması hedefleniyor.
Ülkemizin saman üretimi yıllık ortalama 25 milyon ton. Bunun 15 milyon tonu hayvan beslenmesinde kullanılıyor. Geriye kalan miktar kâğıt endüstrisi, mantar yetiştiriciliği ve hayvan altlığı olarak değerlendirilmekte. Ülkemiz kendi ihtiyacını karşıladığı gibi sap, saman ve kuru ot ihracatı da yapmakta. 2019 yılı içerisinde yaklaşık 8,5 milyon dolar karşılığında toplam 54 bin 699 ton sap, saman ve kuru ot ihracatı gerçekleşti. 2019 yılı itibari ile ithal edilen saman ise sadece 0,15 tondur ve bu rakam toplam saman üretimimizle kıyaslanamayacak kadar küçük bir miktardır. Dolayısıyla ‘bizi samana muhtaç ettiniz’ gibi söylemler gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye kendi saman ve ot ihtiyacını karşılayacak kadar üretim yapabilmekte.