Zamanında alınan yerinde tedbir ile fiyatlar normalleşme yoluna girdi. Bu defa da devletin ödemesinin faiz olup olmadığı tartışması ortaya çıktı. Bazı hocalar, devletin ödemesinin faiz olduğu kanaatindeler. Ben bu kanaatte değilim, “Devletin ödemesi hibedir” diyorum.
İçeriden ve dışarıdan Erdoğan’ı düşürmeyi dava edinmiş olanların oyunları yüzünden altın ve döviz fiyatları çok hızlı bir şekilde yükselmeye başlayınca o çevreler ellerini ovuşturmaya; bir kısmı iktidar, bir kısmı intikam bir kısmı da sömürü hesapları yapmaya koyuldular.
Alınan zamanında ve yerinde tedbir ile fiyatlar normalleşme yoluna girdi.
Bu defa da devletin ödemesinin faiz olup olmadığı tartışması ortaya çıktı.
Bazı hocalar, devletin ödemesinin faiz olduğu kanaatindeler. Ben bu kanaatte değilim, “devletin ödemesi hibedir” diyorum. Aynı kanaatte olan hocalardan bir kısmının yazdıklarını aşağıda kısmen vereceğim.
Devletin hibede bulunması elbette caizdir, ona diyecek bir şey yok; fakat hibede döviz kurunun ölçü alınması sanki uygulaması çok zor veya mümkün değil gibi… Kanaatimce TEFE-TÜFE ortalaması ölçü alınmalıdır.
Bu durum karşısında benim anladığım şudur:
3. Bu işin katılım bankalarıyla olması halinde bizce uygulamanın bir engeli gözükmemektedir. Yüzde 10’a yakını (belirsiz bir miktarı) kâr payı, kur farkı ise devletin hibesi/atiyyesidir…
…mevcut karar bir yangın yerinde acilen alınması gereken bir tedbirdi ve elhamdülillah gördüğümüz kadarıyla başarılı oldu.
Devletin desteği kesinlikle faiz değildir. Ancak bu desteğin faizli muameleler için teşvik edici yönü bulunmaktadır, denebilir. Gerçi ister teşvik edici yönü olsun ister olmasın vatandaşın ezici bir çoğunluğu zaten bankalarla çalışıyor. Bir bahs-i diğer ve garip bir bela…
Devlet şu ana kadar kredi ayağında kredi kullananlara hayvancılık kredisi (sübvansiyonlu krediler) vererek destek sağladı. Ben mevduat tarafında ilk defa böyle bir destek görüyorum.
Odabaşı, bu tartışma konusunun da çözüm formüllerinden bahsediyor ve bunlardan biri şöyledir:
Katılım bankası ile hesap sahipleri arasında yatırım vekâleti ilişkisi tesis edilir. Bu ilişkide mutabık kalınan kâr oranı, katılım bankaları ile Merkez Bankası arasında gerçekleşen açık piyasa işlemlerine uygulanan oran olarak belirlenir. Buna muhalefet halinde katılım bankası vekil olarak şarta muhalefet ettiği için tazmin yükümlüsü olur.
MADDE 5:
Deniyor.
(Merkez Bankası’nın ödediği) şartlı bağıştır. Bu bağışın herkese aynı seviyede olması şartı yoktur. Teşvik niteliği taşır. Kamu yararı vardır. Devletin böyle bir yetkisi vardır.
Kur korumalı TL vadeli mevduat hesabı ile ilgili olarak şu hususlar mütalaa olunmuştur:
21 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2021/14 sayılı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’in 4. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “… Katılma hesaplarına sağlanacak getirinin katılım bankalarının Merkez Bankası ile açık piyasa işlemleri kapsamında yaptıkları bir hafta vadeli repo işlemlerinde oluşan maliyetten düşük olması halinde aradaki farkı katılım bankası tek taraflı olarak karşılar” ifadesi, mudarebe akdi esası üzerine kurulu katılma hesaplarında kâr getirisinin baştan garanti edilemeyeceği ilkesine doğrudan aykırılık teşkil etmekte ve katılım bankacılığının esasını oluşturan faizsizlik ilkesi ile çelişmektedir.
Buna göre yukarıdaki maddede yer alan ifadenin şu şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:
“Katılım bankalarının bu tebliğ kapsamında açacağı katılma hesaplarına vade sonunda dağıtacakları kâr payları, katılım bankacılığı ilke ve standartları doğrultusunda hesaplara tahakkuk ettirilecektir.”
(Hazine ve Maliye Bakanlığı 24 Aralık’ta şu açıklamayı yaptı: “…Bu maddede belirlenen uygulama esası Katılım Bankaları açısından katılım bankacılığı esasları çerçevesinde uygulanacaktır” Böylece problem çözülmüş oldu. H.K.)
Bununla birlikte katılım bankalarında açılacak kur korumalı mudarebe esaslı katılma hesaplarına ilgili vade sonunda tahakkuk edecek kâr payı ile USD döviz kuru arasında döviz lehine bir fark meydana gelirse bu farkın devlet tarafından ödenmesi, İslâm hukukunun klasik faiz teorisine göre “faiz” olarak nitelendirilemez. Zira bu fazlalık mevduat hesabının tarafları dışında üçüncü bir kişi tarafından belirli bir amaçla verilmekte olup, ortaklığın baştan kâr garantisi taşıması anlamına gelmez. Bu amaç da ülke ekonomisinin menfaatleri doğrultusunda, “birikimlerini Türk lirası (TL) olarak katılma hesaplarında değerlendiren vatandaşların kurlardaki oynaklık karşısında mağdur olmamasını” sağlamaktır. Devlet, gördüğü kamu menfaati ekseninde belirli alanlara teşvik verebileceği gibi belirli niteliği taşıyan kişilere Hazine’den fon transferi de yapabilir.