Farklı bölgelerde liman işletmeciliği ülkeler arasında stratejik bir rekabete dönüştü. Pandemi, Rusya-Ukrayna Savaşı ve Kızıldeniz krizi sonrasında, global lojistikteki navlun problemi ülkeleri alternatif pazarlara yönlendirdi. Artan lojistik maliyetlere bağlı olarak farklı coğrafyalara ulaşılmasının en önemli yollarından biri de denizaşırı liman işletmeciliği olarak görülüyor. Örneğin Son 20 yılda 20 milyar dolar yatırım yapılan Afrika limanları için yoğun bir rekabet yaşanıyor. Çin, Japonya, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri bölgede yarış içinde.
Liman işletmeciliğinde öne çıkan devletler, ticari üs elde etmiş oluyor. Limanı işleten firmalar, kendi ülke şirketlerinin ticareti adına hem referans hem de öncü kuvvet durumuna geliyor. Üretimde ve ihracatta öne çıkabilmenin yolu, ticaret yapılan bölgeleri çeşitlendirmekten geçtiği için, farklı ülkelerin limanların işletmeciliğini alan ülkeler ve şirketleri küresel sistemde liderliğe oynuyor. Yaklaşık 50 ülkede 105 liman işleten Çin, yarışta öne çıkıyor. Asya devinin konteynerleri adeta ticari bir filo gibi söz konusu limanlara mal taşıyor. Türkiye, yarışa sonradan dahil olsa da son yıllardaki atağıyla dikkat çekiyor.
Türk firmaları, 27 ülkede 51 limanı işletiyor ve önümüzdeki dönem yeni anlaşmalarla bu rakamın artması bekleniyor. Bunlardan bazıları kruvaziyer limanı konumunda. Sektör temsilcilerine göre, şirketlerin burada edindikleri deneyim sayesinde rakamın önümüzdeki yıllarda daha da artması öngörülüyor. Ticaret Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıllarda başlattığı Uzak Ülkeler Stratejisi’ne uyumlu olarak, liman işletmelerinin farklı coğrafyalara yayılması, ihracatçılarımızın hareket kabiliyeti için önem taşıyor. Buralar aynı zamanda bir lojistik üssü olarak değerlendirildiği için yerli firmaların depolama ve ulaştırma faaliyetleri açısından ticareti kolaylaştıracağı ifade ediliyor. Şirketlerimizin farklı coğrafyalarda hizmet verdiği görülüyor. Kruvaziyerde Global Ports, 14 ülkede 30 liman işletiyor. Yılport, 10 ülkede 17 limanın işletmesine sahip. Albayrak Grubu’na bağlı Alport ise, 4 ülkede 4 limanın işletme hakkını elinde bulunduruyor. Bazı firmalar, aynı ülkelerde hizmet veriyor. Böylece toplamda 27 ülkede faaliyet gösteriliyor.
İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İHBİR) Başkanı Kazım Taycı, liman işletmeciliğinin ticari olarak getirisinden ziyade stratejik bilgi açısından çok önemli olduğuna dikkat çekti. Limanlar sayesinde farklı bölgelerde söz sahibi olunacağının altını çizen Taycı şunları söyledi: “İlgili ülkeden ithalat ve ihracat verileri bir nevi kontrolümüzde oluyor. Firmalarımızın liman sahibi olmasının Türkiye bakımından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. O ülkedeki mal hareketliliği ve ticari bilgilere ulaşmamız durumunda ülkemizi faydalandıran bir konumda olabiliriz.”
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili ve İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, Çin'in başlattığı farklı ülkelerin limanlarını işletme stratejisine Türkiye’den de farklı firmaların yarışa dahil olduğunu söyledi. E-ticaretin küreseldeki pazar payının artmasıyla lojistikteki hızlı teslimat süreçlerinin daha da öne çıkacağını belirten Tecdelioğlu, “Ticari fırsatları kaçırmamak için şimdiden harekete geçmemiz lazım. Bizim de girişimcilerimizi bu yönde desteklememiz ve dünyadaki limanlara sahip olmalarını sağlamamız gerekiyor. Lojistik merkezleri kurmalı ve oralarda sektörel bazda kümelenmeliyiz. Ayrıca ülke stratejisi olarak bu limanlarla aynı paralellikte tren yolu, kara yolu, hava yolu tarafında da çalışmalar yapmalıyız. ‘Made in Türkiye’ markasıyla hızlı teslimat yapabileceğimiz merkezler oluşturmalıyız” diye konuştu.
Albayrak Grubu’nun yurt dışındaki liman yatırımlarını değerlendiren Albayrak İnşaat Genel Müdürü Dr. Yunus Yılmaz, şirket olarak Afrika’da insan ve mal hareketliliğini kolaylaştırmak ve etkin lojistik koridorları oluşturmak için yatırım yaptıklarını söyledi. Yılmaz, “İmtiyaz sahibi olduğumuz limanlarla Mali, Çad, Nijer, Orta Afrika, Etiyopya gibi denize erişimi olmayan ülkeler arasında lojistik koridorları geliştirerek bu ülkelerin dünya ile bağlantılarını kuruyoruz” ifadelerini kullandı.
Somali, Gine, Azerbaycan’da işlettikleri deniz aşırı limanlara bu yıl Kongo Pointe-Noire Limanı’nı da eklediklerini belirten Yunus Yılmaz, şu bilgileri verdi: “Aynı şekilde Gambiya Banjul Limanı’nın da ihalesini kazandık. Bu proje kapsamında Sanyang’da yeni bir derin deniz limanını yaparak ülkeye yeni bir liman daha kazandıracağız. Gine Konakri Limanı’nda yaptığımız yatırımlar neticesinde liman operasyonlarını hızlandırarak gemilerin bekleme sürelerini neredeyse sıfıra indirdik. Bu başarının sonucunda Konakri Limanı son iki yıldır performans açısından Batı Afrika’da birinci oldu. Bu hız ve verimlilik ithalatçıları yüksek demoraj bedelleri ödemekten koruyor ve inanıyoruz ki ülkelerdeki emtia fiyatlarının düşmesine katkı sunuyor.”
Yeni geliştirilen projelerle yönetimlerinde olan tüm limanlarda serbest ticaret ve endüstri bölgeleri geliştirmeyi hedeflediklerini kaydeden Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bölgelerde kuracağımız lojistik altyapı ve depolama tesisleri ile Afrika’nın kendi ürünlerini dünya pazarlarına ulaştırma imkanı sunacağız. Ayrıca yerel kaynakların yerinde dönüşümü için yabancı yatırımcıları cezbedecek limanlarla tam entegre endüstriyel altyapı tesisleri sağlayacağız. Deniz aşırı liman işletmeciliğini liman perimetresi ile sınırlı liman operasyon faaliyetleri olarak görmenin ötesinde, limanın tüm bölgesel hinterlandını içine alan çok çeşitli ve tam entegre bir elleçleme-lojistik-depolama süreci olarak daha holistik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bölgesel ticareti artırarak komşu ülkeler arasında barışı tesis etmeyi ve bölgesel ekonomik bütünleşme projelerini hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu bölgesel bütünleşme projelerini ancak lojistik koridorlar ve holistik bakış açısıyla tesis edebiliriz. Türk yatırımcılar olarak deniz aşırı liman işletmeciliğinde bu bakış açımızla diğer yabancı ülkelerin yatırımcılarından farklılaşmaya çalışıyoruz.”