Türkiye’nin yatırımı önceleyen modelinde yer almak yerine, paradan para kazanma tezgahı kurmak isteyen küresel sermaye aktörleri iş başında. Umutlarını muhalefetin iktidarına bağlayan rant gruplarının güdümündeki banka ve kredi derecelendirme kuruluşları, yüksek faiz politikasını savunan piyasa senaryolarını peş peşe sahneye sürdü. Fed’in agresif faiz artırımları nedeniyle ABD’de batan 4 bankayı görmezden gelen Bank of America, Goldman Sachs, Fitch Ratings, IMF politikaları ve sıcak para vaat eden muhalefetle aynı hayali kuruyor. Bank of America hazırladığı raporda, 7’li koalisyonun seçimleri kazanması durumunda politika faizinin yüzde 50 seviyelerine çıkabileceği tahminine yer verdi. Bir diğer ABD bankası Goldman Sachs ise muhalefetin fiyat istikrarına odaklanma programı doğrultusunda faizleri kararlı bir şekilde artıracağını öne sürdü.
IMF'ye göz kırpan politikalar vaat eden 7’li koalisyonu faiz lobisi gazlamaya devam ederken, Türkiye'ye yönelik notunu ısrarla düşük tutan kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings de devreye girdi. Seçim sonrasına ilişkin bir analiz yayımlayan kuruluş, Türkiye'nin notu için politika değişimine odaklandıklarını açıkça ifade etti. Türkiye ekonomisine ilişkin temel göstergeleri görmezden geldiği için uzun süredir olumsuz mesajlarla raporlamalar yapan derecelendirme kuruluşu, faiz yükseltmeleri için bankalara akıl vermeye kalkıştı.
7'li Masa, siyasi ve ekonomik başlıklarda ABD ile Avrupa'nın güdümünde bir politika izleyeceğini sık sık deklare ediyor. Koalisyon ortakları; faizleri yükseltip bu yolla yurt dışından sıcak para çekmeyi vaat ediyor. Ancak üretim, yatırım ve istihdamın önünde en büyük engel olan, ekonominin çarklarını yavaşlatan yüksek faizden yalnızca küresel tefeciler kazançlı çıkıyor.
7'li Masa'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na dört elle sarılan rant grupları, koalisyon hükümetleri döneminde yüksek faizle servetlerine servet kattıkları Lale Devri’ne geri dönme hayali kuruyor. Oysa yıllarca ülkeyi yöneten koalisyon hükümetlerinin yüksek faizle aldıkları borçlarla ekonomiyi çevirmeye çalıştıkları 1999-2001 döneminde Türkiye’de 22 banka battı. Büyük devalüasyonun yaşandığı krizde batık bankalarda buhar olan yaklaşık 50 milyar dolarlık borcu, Hazine ödemek zorunda kaldı. Krizin Türkiye ekonomisine maliyeti ise 290 milyar doları buldu. Ülke ekonomisinin uçurumun kenarına getiren büyük krizi tetikleyen banka batışlarının en büyük nedeni, yüksek faizle toplanan mevduatlar oldu.
AK Parti iktidarının uyguladığı bağımsız ekonomi politikaları sayesinde Türkiye’nin borç faizi ödemesinin vergi gelirlerine oranı son 20 yılda yüzde 103’ten yüzde 13’e geriledi. Bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 13’ü borç faizine gidiyor. Devasa enerji sübvansiyonlarına rağmen 2022’de merkezi yönetim bütçesinin Gayrisafi Milli Hasılaya Oranı yüzde 0,9 ile sınırlı kaldı. Eskiden paradan para kazanarak servetine servet katan rantiyecilerin cebine giren vergiler; artık yatırım, üretim, istihdam ve toplumsal refahın artması için kullanılıyor.