Yatırım, istihdam, üretim ve ticaretin baş düşmanı ‘faiz’de bıçak kemiğe dayandı. Bankalar arası yarış sonucu yüzde 20’yi aşıp son 9 yılın zirvesine oturan faiz, Türkiye’nin büyüme başarısını gölgelemeye başladı. Sosyal dokuyu da tahrip eden faiz çarkı için iş dünyası ve tüketiciler, “Kazanan faizciler, kaybeden millet oluyor” görüşünde birleşiyor.
Yatırım, istihdam, üretim ve ticaretin bir numara düşmanı faizler konusunda bıçak kemiğe dayandı. IMF’nin de “faizleri arttırın, büyümeyi yavaşlatın” diyerek çanak tuttuğu faizler, son 9 yılın zirvesine çıktı. Bankaların mevduat toplama yarışı sonucu yüzde 20’yi aşan faizlerin geldiği nokta, Türkiye’nin büyüme başarısını gölgelemeye başladı. Bu duruma büyük tepki gösteren İş dünyası ile tüketiciler; Merkez Bankası ile kamu bankalarının öncülük edeceği bir seferberlikle faizlerin düşürülmesinde ısrarlı.
Yüksek faizin, faizden para kazanan kesimden başka kimseye faydası olmadığını belirten Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği Başkanı Altan Elmas (KONUTDER), bütün kesimlerin zarar gördüğü yüksek faizlerin özellikle inşat sektörünü baltalamaya başladığını söyledi. Elmas, “Yüksek faizler, konut alıcısının erişimini olumsuz etkiliyor. Sektör nakit akışı sorunu başladı. Bu durum konut üreticisini daha maliyetli kaynaklara yöneltiyor. Böylece hem finans maliyeti yükseliyor hem de vade kısalıyor. Yüksek faizle uzun vadeli borçlanmak imkansız hale geliyor. Büyük yatırımlar yapılamaz hale geliyor. Kazanan faizciler, kaybeden millet oluyor” dedi.
İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım ise Gayrimenkul sektöründeki durgunluğun ana sebeplerinden birinin yüksek faiz oranları olduğunu vurguladı. Konut ihtiyacının halen çok yüksek olduğunu ancak faizlerdeki belirsizliğin müşterinin alım kararlarının ertelenmesine neden olduğunu ifade eden Durbakayım, şunları söyledi: “İstanbul başta olmak üzere birçok büyük kentte konut ihtiyacı sürüyor. Diğer taraftan yatırım amaçlı konut talebi de beklemeye geçti. Faizlerin daha da yükselmesi, ekonominin dinamosu olan inşaat sektörüne sarsıcı bir darbe indirmek anlamına gelir. Yüksek faiz sadece tüketicinin alım kararını olumsuz etkilemekle kalmaz. Aynı zamanda konut üreticilerinin yatırım maliyetlerini de olumsuz etkiler. Tamamen durgunluğa giren arz ve talep dengesi, Türk ekonomisindeki dengeleri de altı üst eder.” IMF’nin yüksek faiz talebine de sert tepki gösteren Durbakayım, IMF’in faizlerin yükseltilmesine yönelik talebinin yangına körükle gitmekten başka bir anlama gelmediğini belirtti.
- DAHA NE KADAR YÜKSELECEK?
- İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin lokomotifi olduğunu belirten Dap Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz da yüksek faizin ekonomiyi zora soktuğunu söyledi. Yılmaz, “Faizler yüzde 16-20 arasına dayanmış durumda. Konut almak isteyenler bankadan kredi kullanmak istediğinde yüksek faizle karşı karşıya kalıyor. Ekonominin lokomotifi olan sektörde vatandaşın daha rahat konut alabilmesi için faizlerin hemen aşağıya çekilmesi lazım” dedi.
Kredi ve mevduat faizleri 9 yılın en yüksek seviyesini gördü. Şubat 2018 itibarıyla yıllık ihtiyaç kredisinin faiz oranı yüzde 20,16’ya, konut kredisi faiz oranı 14,64’e, taşıt kredisi faiz oranı ise yüzde 18,12’ye yükseldi. Haziran 2013’te faizin yıllık maliyeti ihtiyaç kredisinde yüzde 11,82, konutta yüzde 8,30 ve taşıtta ise yüzde 9,61 seviyesindeydi. Gezi olaylarının öncesine denk gelen o günden yana ihtiyaç, konut ve taşıt kredileri faizleri sırasıyla 8,4 puan, 6,3 puan ve 8,5 puan arttı.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ ise yüksek faizlerin hisse senedi piyasasına olumsuz etkilerine dikkat çekti. Karadağ, şunları kaydetti: “Öncelikle beklenti haline gelen bu konuyu düzeltmek lazım. Beklentilerimizde bir negatiflik yok, siyasi istikrar devam ediyor, bölgede sorunlarımız olmakla birlikte tansiyon aşağı yönlü siyasi olaylarda terör ve diğer çatışma bölgelerinde kısmi düzelmeler var. Ancak şu anki senaryoda; yüksek faiz ve kur giderleri firmalara zarar veriyor."