MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, İslami bankacılığın geleneksele göre daha sağlam olduğunu ifade etti. Kaan, "Kriz dönemlerinde riskli varlıklara sahip geleneksel bankalar likidite sıkıntıları ile karşı karşıya kalabiliyor. İslami bankalar bu tür riskli varlıklardan uzak durduğu için likidite sorunları yaşamıyor" dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Uluslararası İş Forumu (IBF) ve Avrupa İslami Finans ve Ekonomi Akademisi (EAIFE) ortaklığında, “Gerçekler ve Yükümlülükler Işığında İslami Mali Pazarlar” konulu konferans gerçekleştirildi. Konferansın açılışında konuşan MÜSİAD Başkanı Abrurrahman Kaan, İslami finans sektörünün bugün, yaklaşık 3 trilyon dolar seviyesinde bir büyüklüğe sahip olduğunu ifade etti.
KATILIM BANKACILIĞI BÜYÜYOR
Türkiye'de katılım bankacılığının büyüdüğüne işaret eden Kaan, "2018 yılında bankacılık sektöründen aldığı payı yüzde 5,3’e çıkarmıştır. Bu dönemde katılım bankalarının net dönem karı, yüzde 34,1 artışla, 2 milyar 123 milyon TL’ye çıkmış, öz kaynak toplamı ise yüzde 23’lük artışla 17 milyar TL’ye yükselmiştir. 2020 yıl sonu itibarıyla, küresel büyüklüğünün 4 trilyona ulaşması beklenen İslami finans sektörünün, ilerleyen yıllarda çok daha üst seviyelere hızlı bir şekilde ulaşması beklenmektedir" şeklinde konuştu. Dünyada faizsiz finans konusunda eğitim veren kurumların sayısının yaklaşık 700’e ulaşmasının, önemli bir gelişme olduğunu anlatan Kaan, bunun yanında bu listede 80 kuruluş ile İngiltere’nin ilk sırada yer almasının dikkat çektiğini söyledi.
İSLAMİ FİNANS HERKES İÇİN ÖNEMLİ
Kaan, İslami finans sektörünün, yalnızca Müslüman toplumlar için değil, aynı zamanda İslam dünyası dışında kalan toplumlar için de önemli bir alternatif niteliğinde olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü küresel finans sisteminin yaşadığı sarsıntı ve krizler, küresel sermayenin alternatif arama çabalarını hızlandırmaktadır. Kriz dönemlerinde riskli varlıklara sahip olan geleneksel bankalar likidite sıkıntıları ile karşı karşıya kalabiliyor. İslami bankalar bu tür riskli varlıklardan uzak durdukları için likidite sorunları yaşamıyor. Böylece kriz sonrasında İslami finans, sadece İslam dünyasındaki yatırımcılar için değil, diğer yatırımcılar için de bir alternatif haline dönüşmüştür.”
BİLGİ EN BÜYÜK EKONOMİK GÜÇ
Kaan, bilginin elde edilmesi, işlenmesi ve dönüştürülmesi gibi süreçlerin, iktisadi sistemin asli unsuru olarak kabul edildiğini belirterek, “Bu durum, makro planda ülkeler, mikro planda ise şirketler için çok önemli bir strateji hâline gelmiştir. Günümüzde, ancak edindiği bilgileri değerlendirmeyi başaran ülkeler ya da şirketler kazanımlarını artırabiliyor. Böylelikle, diğerlerine liderlik edecek konuma yükseliyorlar. Diğer bir deyişle ekonomik güç, bilgiye sahip olanın elinde toplanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
- BİZİM DE IMF'MİZ OLSUN
- Uluslararası İş Forumu (IBF) Başkanı Erol Yarar, elinde parası olan Müslümanın ahlaklı müteşebbis birini araması gerektiğini belirterek, “İman, ahlak, ilim ve teşebbüs sahibi kişilerin şirketlerinin büyütülmesi gerekiyor. Mümin müteşebbis insanlarla elinde sermayesi olanların buluşturulması gerekiyor” dedi. Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Karadaği de İslami Uluslararası Para Fonu (IMF) kurulmasını istediklerini, bunun üzerine çalışılması gerektiğini ve bunun gerçekleştirilebileceğini belirtti.