Kanser olduğu dönemde hastalığını çalışanlarından ve iş ortaklarından gizleyen Koç, halihazırda Türkiye'nin ilk yüzde 100 yerli sermayeli kanser ilacı (kemoterapi tedavisinde kullanılan ilaçlar) üretim tesisine sahip.
Onko Koçsel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin ilk yüzde 100 yerli sermayeli kanser ilacı üretim fabrikasını 2015'te Gebze'de kurduğunu, fabrikanın kuruluş aşamasında böbrek kanserine yakalandığını öğrendiğini anlattı.
"Kanser ilacı fabrikası kurarken kansere yakalanmam, sanırım benim kararlılığımın test edilmesiydi. 2014 yılının yazında böbrek kanseri olduğumu öğrendim. Kanser ilaçları üretmek için hazırladığım fabrikamı açma aşamasından bunu öğrendim. Çok hızlı karar verdik. Çünkü böbrek kanseri çok hızlı gelişen bir tür ve bendeki agresif bir tümördü. Eğer 1-2 ay içerisinde gereken tedavileri uygulamasaydım yaşama imkanım yoktu. Erken teşhis çok önemli.
Hastalığım ikinci evrede teşhis edildi. Hastalık teşhisi konulduktan 15 gün sonra ameliyat oldum. 15 gün sonra olmamın sebebi ise kan sulandırıcı ilaçlar kullanıyordum ve kesmem gerektiği için belli bir süre beklendi. Böbrek kanseri hastalığım da kan sulandırıcılar sayesinde tespit edildi. Normal şartlarda böbrek kanseri bu kadar erken kendini göstermiyor. Çok sinsi ve tehlikeli bir kanser türü... Hemen ameliyat oldum. Böbreğim alındı. Hatta Türkiye’de bazı hocalar kemoterapi olmamı istemiyordu bazıları ise istiyordu. Dünyada bu tür cerrahi müdahale ile ameliyat olunan kanser vakalarında kemoterapi olunmaz. Çünkü kemoterapi böbreğe çok zarar veriyor."
İrfan Koç, ameliyatla bir böbreğinin alındığını, kalan bir böreğinin de kemoterapi nedeniyle işlevsiz kalma riski bulunduğunu ifade ederek, "Bir böbreğim kalmıştı ve ona da zarar gelmesinden korkarak kemoterapiye başladım. Hatta kızım dedi ki 'Benim bir tane babam var. Bizde ikişer tane böbrek var. Gerekirse bir tanesini veririm.' Böylece kemoterapi olmaya başladım ve bir yıl sürdü." dedi.
"Agresif bir kemoterapi oldum. O sene içerisinde de hiç yatmadım. Her gelen ölecek gözüyle bakıyordu bana. Çok çökmüştüm. Ben tam tersi, ölmeyeceğimi göstermek için kemoterapiden kalkıyordum, uçağa binip Bodrum'a gidiyordum. Tekerlekli sandalye ile tabii... Bu sırada fabrikaya geliyordum, geziyordum. Bir senede kanseri yendim ve o arada fabrikamı açtım. Fabrikamda üretilen ilaçlarla kanserin son kalıntılarını da vücudumdan attım. Böylesine bir şey kısmet oldu bana.
Süreçleri büyük oranda kızlarım ve yöneticilerimiz yürüttü. Ben de mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalıştım. Hemen hemen herkesten kanser olduğumu gizledim. İnsanların motivasyonlarını bozmak istemedim."
Onko Koçsel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Koç, Burdur'dan İstanbul'a göç eden bir ailenin çocuğu olduğunu hatırlatarak, "Okul hayatımı İstanbul'da tamamladım. Maddi imkansızlıklar nedeniyle liseyi dışarıdan bitirebildim. Sonra bir ilaç şirketine muhasebe müdürü olarak girdim. Ama benim matematiğim çok güçlüdür. Ben okurken, kendimden 2-3 sene üstte olanlara matematik dersi verir, para kazanırdım." diye konuştu.
Koç, önce muhasebe müdürü, sonra da genel müdür olmayı başardığı ilaç şirketinde 10 yıl boyunca tatil yapmadan çalıştığını, çalıştığı dönemde ilaç üretimiyle ilgili mevzuatları çok fazla okuduğunu söyledi.
"O dönem insan kanından yapılan ilaçlar dünyada vardı ama Türkiye'de yoktu. O dönemde hala birisinden kan alınıp öyle tedavi ediliyordu. Kan da aynı petrol gibidir. Değişik katmanları vardır insan kanının. Kanda 14 farklı faktör vardır. Sizdeki bir faktör eksikliği ayrı bir hastalığa, diğer bir faktör ise başka bir hastalığa neden olur. Faktör eksikliğini tamamlamak için Türkiye'de bir başka insandan kan alınırdı. Ama o faktörü tamamlarken, diğer faktörleri de yükseltiyordunuz bu yöntem ile... O da bir zarar veriyor size. O dönem bunun ilacına odaklandım. Türkiye’ye ilk bunu getirdim ve satmaya başladım."
Eğitimindeki eksikliği tamamlamak için çok okuduğunu, özellikle ilaç üretimiyle ilgili yasal düzenlemelerin "kurdu" sayılacak kadar bilgiye sahip olduğunu belirten Koç, "Hep okuyarak kendimi geliştirdim. Şimdiki gençlerin en büyük sorunu bir kanun çıkar okumaz bile... Ben her kanunu ezbere bilirdim. İnsan kanından yapılan ilaçları getirdikten sonra hematoloji ana bilim dalının Türkiye’de kurulmasına katkım olduğunu da söyleyebilirim." dedi.
"Hastalık istatistiklerine baktığınızda, dünyada en hızlı gelişen hastalık onkoloji, kanser hastalıkları... Neden böyle? Çünkü dünya nüfusunda yaş ortalaması yükseliyor. Kanser hastalığı, istisnalar hariç, 45-50'den sonra kendini gösterir. Yaş ortalaması yükseldiği için kanser vakaları daha çok görülmeye başladı. 'Kanser çoğaldı' denir ya, nedeni budur. Örneğin, böbrek hastaları, eskiden diyaliz merkezleri olmadığı için 3 ay içinde ölürlerdi. Böbrek hastası artık diyaliz sayesinde çok uzun zaman yaşıyor ve belki de böbrekten dolayı değil de başka bir sebepten dolayı hayatını kaybediyor. Bundan 25-30 sene önce diyaliz makineleri Türkiye’de yoktu. O dönem böbrek hastası sayısı 10-20 bin ise şimdi milyonlarca var. Hastalık mı çoğaldı? Hastalık çoğalmadı. Sadece diyaliz hastaları uzun bir ömür yaşamaya başladı."
Onko Koçsel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Koç, ilaç sanayisinin çok büyük yatırımlar istediğini ifade ederek, Türk ilaç firmalarının "jenerik ilaç" diye isimlendirilen eş değer ilaçlar geliştirdiğini söyledi.
Koç, "Ar-Ge’de geliştirdiğimiz ilaçlar jenerik ilaçlar. Jenerik ilaçlar değimiz şey; orijinal ilacın benzerini üretmek. Şu anda Türkiye’de hiçbir firma orijinal bir tek ilaç yapabilmiş durumda değil. Bugün bir orijinal ilaç geliştirmeniz ancak milyar dolarlarla mümkün ve bunu çöpe atma riskiniz var. Diyelim ki gemileri yakıp bu işe girdiniz, çıktıları en az 10-15 senede alabiliyorsunuz." diye konuştu.
İrfan Koç, Küba'daki kanser tedavilerinin en fazla Çin'deki alternatif tıp çözümleri kadar sağlıklı olduğunu ifade ederek, kanserin ilacının bir gün, bu alana milyarlarca dolar yatırım yapan ilaç firmaları tarafından bulunmasının muhtemel olduğunu söyledi.
Kenevir bitkisinin kanser tedavisinde kemoterapinin alternatifi olup olamayacağına ilişkin soru üzerine Koç, "Kenevirin faydaları mutlaka vardır ama her şeyin belirli bir oranda kullanılması lazım. Kenevirin verebileceği hiçbir şey yok. Tek yapabileceği şey uyuşturmak. Ağrıların azalmasını ve rahatlamasını sağlamak. Rahmetli Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, kanser hastası oldu. Bütün kanser ilaçlarını kullandı ve son çare olarak Çin’deki alternatif tıpa gitti. Diyelim o alternatif ilaçları kullanmasaydı, bilimsel olarak 1,5-2 sene yaşayacakken 3 ay sonra maalesef hayatını kaybetti. Kanıtlanmış ilaçlar elimizde varken, hiç kanıtlanmamış ilaçlara gitmenin hiçbir mantığı yok." şeklinde konuştu.
Onko Koçsel İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Koç, ilaç sanayisinin tüm çalışmalarının İyi Üretim Uygulamaları standardı ile belirlendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Zaman zaman 'kanser ilacı buldular' şeklinde haberler çıkıyor. Bu haberlerin hiçbirinin gerçekliği yok. Böyle bir ilacın olası yan etkilerinin 10-15 yıl içinde netleşmesi gerekir. Yanlış hatırlamıyorsam 1957'de antiemetik bir ilaç üretiliyor ve dünyada çok fazla kullanılıyor. Tarihe 'Thalidomide faciası' olarak geçen ilaç, 4-5 yıl piyasada kaldı. Özellikle hamilelik dönemindeki bulantılara çok iyi geldiği gerekçesi ile pek çok gebe kadın tarafından kullanıldı. Ancak ilacı kullanan tüm kadınların çocuklarının sakat doğduğu tespit ediliyor. 10 binin üzerinde ölen veya sakat doğan bebekten söz ediyoruz. Bu daha sonra kanıtlandı ve ilaç 1961'te kaldırıldı.
Bu tarz faciaların olmaması için tıp dünyası bir karar alıyor ve İyi İmalat Uygulamaları standardı getiriliyor. Bütün dünya, kanıtlanmamış hiçbir ilacın satışına izin vermeme kararı alıyor. Muhtemel sonuçlarının mutlaka kanıtlanması gerekiyor. Bunun metodu da şu; önce hayvanlarda denenip çıkan sonuçlar pozitif ise insanlarda denemeye geçiliyor."